06 Eki 2017 15:19
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 23:10
Burak Aksak'tan suçlamalara ilk yanıt: Bu iftiraya daha fazla sessiz kalamam!
Ayşe Gülen isimli genç kadın, senarist Burak Aksak'ın fiziksel ve sözlü saldırıda bulunduğunu iddia etti.
Küsurat Yayınları'nda staj yapan Ayşe Gülen Eyi, ünlü dizi Leyla İle Mecnun'un senaristi yazar Burak Aksak'ın kendisine hakaret ettiğini ve şiddet uyguladığını iddia etti. Aksak ise iddianın doğru olmadığı ve yasal yollara başvuracağını söyledi.
Burak Aksak yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Kadının beyanı esastır” Bu yüzden yazılanları okuyup da hakkımda yapılan yorumları anlayabiliyorum. Ancak şunu söyleyebilirim ki;iddiaların tümü asılsızdır. Küsurat Yayınları’nın bu sene çıkarmayı planladığı kitaplar, ilk kitabı olan kadın yazarlardır. Ofis çalışanlarının tamamı kadınlardan oluştuğu gibi, hepsi de sigortalı çalışanlardır. Film çekimleri ve ardından kurgu süreci nedeniyle yayıneviyle ilgim alakam, zaten yapılan işlerin son halini gördükten sonra onay vermekten öteye gitmez. Bahsi geçen kitapta emeği geçen herkesin ismi künyede yer almaktadır. Tıpkı bir önceki kitapta yer aldığı gibi. ‘Ayna Ayna’ isimli kitabımızın künyesinde de görebilirsiniz bu isimleri. Hele ki “Dünyaya Kafa Tutan Kadınlar” adlı erkek egemen toplumda başarılı kadınların yok sayıldığının anlatıldığı bir kitapta böyle bir şey yapmam düşünülemez. Burayı kadının sesinin daha gür çıktığı bir yer haline getirmekten başka bir amacımız yoktu.
Bunu sağlayan da, ben değil burada çalışan kadınlardır. Bahsi geçen kişiye, tam zamanlı çalışanımız olması teklif edilmiş ve sigortasının yapılması gerektiği söylenmiş ancak kendisi başka birinin daha yanında çalıştığını, ardından da okulunun başlaması sebebiyle her gün ofise gelemeyeceğini açıklamış, dolayısıyla yollarımızı ayırma kararı kaçınılmaz olmuştur.
Her şey Pazartesi günü yapılan bu konuşmadan sonra başlamış ve işle ilgili durumu konuşurken gösterdiği saygısız ve üslupsuz hareketlerinden dolayı ofisi terk etmesini istememle sonuçlanmıştır. Haliyle gergin ve seslerin yükseldiği bir ortam olduğu doğrudur. Ancak kişinin şahsına küfür ya da şiddet söz konusu dahi değildir. Bırakın şiddeti, fiziki bir temasım dahi olmamıştır, olamaz. Mottosu “Hevesini ağzına sokup, kursağına kadar ittirenlere inat; vazgeçme” olan bir yayınevinde geçen bu hadise zaten tüm hevesimizi kırmış ve insanlara olan güvenimizi zedelemiştir. Metinlerin haklarına dair aldığımız tüm imzalar da benim için artık yok hükmündedir.
Diledikleri gibi, diledikleri yerde kullanabilirler bu metinlerini. Gelinen şu noktada; atılan iftiralar karşısında daha fazla sessiz kalamam. Bu yüzden mesele artık avukatlarımızın kontrolündedir. Hukuki sürecin ardından neyin ne olduğunu hep beraber görürüz. ‘Çamur at izi kalsın’ zihniyetinin de en kısa zamanda son bulması dileklerimle.
Burak Aksak
Burak Aksak yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Kadının beyanı esastır” Bu yüzden yazılanları okuyup da hakkımda yapılan yorumları anlayabiliyorum. Ancak şunu söyleyebilirim ki;iddiaların tümü asılsızdır. Küsurat Yayınları’nın bu sene çıkarmayı planladığı kitaplar, ilk kitabı olan kadın yazarlardır. Ofis çalışanlarının tamamı kadınlardan oluştuğu gibi, hepsi de sigortalı çalışanlardır. Film çekimleri ve ardından kurgu süreci nedeniyle yayıneviyle ilgim alakam, zaten yapılan işlerin son halini gördükten sonra onay vermekten öteye gitmez. Bahsi geçen kitapta emeği geçen herkesin ismi künyede yer almaktadır. Tıpkı bir önceki kitapta yer aldığı gibi. ‘Ayna Ayna’ isimli kitabımızın künyesinde de görebilirsiniz bu isimleri. Hele ki “Dünyaya Kafa Tutan Kadınlar” adlı erkek egemen toplumda başarılı kadınların yok sayıldığının anlatıldığı bir kitapta böyle bir şey yapmam düşünülemez. Burayı kadının sesinin daha gür çıktığı bir yer haline getirmekten başka bir amacımız yoktu.
Bunu sağlayan da, ben değil burada çalışan kadınlardır. Bahsi geçen kişiye, tam zamanlı çalışanımız olması teklif edilmiş ve sigortasının yapılması gerektiği söylenmiş ancak kendisi başka birinin daha yanında çalıştığını, ardından da okulunun başlaması sebebiyle her gün ofise gelemeyeceğini açıklamış, dolayısıyla yollarımızı ayırma kararı kaçınılmaz olmuştur.
Her şey Pazartesi günü yapılan bu konuşmadan sonra başlamış ve işle ilgili durumu konuşurken gösterdiği saygısız ve üslupsuz hareketlerinden dolayı ofisi terk etmesini istememle sonuçlanmıştır. Haliyle gergin ve seslerin yükseldiği bir ortam olduğu doğrudur. Ancak kişinin şahsına küfür ya da şiddet söz konusu dahi değildir. Bırakın şiddeti, fiziki bir temasım dahi olmamıştır, olamaz. Mottosu “Hevesini ağzına sokup, kursağına kadar ittirenlere inat; vazgeçme” olan bir yayınevinde geçen bu hadise zaten tüm hevesimizi kırmış ve insanlara olan güvenimizi zedelemiştir. Metinlerin haklarına dair aldığımız tüm imzalar da benim için artık yok hükmündedir.
Diledikleri gibi, diledikleri yerde kullanabilirler bu metinlerini. Gelinen şu noktada; atılan iftiralar karşısında daha fazla sessiz kalamam. Bu yüzden mesele artık avukatlarımızın kontrolündedir. Hukuki sürecin ardından neyin ne olduğunu hep beraber görürüz. ‘Çamur at izi kalsın’ zihniyetinin de en kısa zamanda son bulması dileklerimle.
Burak Aksak