BUNU BİZE NEDEN YAPIYORSUNUZ?
Gösterime giren yeni komedi filmleri neden bu kadar ucuz ve kötü? Sinema yazarımız Murat Tolga Şen yazıyor.
Sadibey’in sitesinde okudum. Başrollerinde Selahattin Taşdöğen,
Ceylan Yılmaz ve Naci Taşdöğen’in oynadığı “Van Gölü Canavarı” adlı
komedi filmi 16 Kasım’da gösterime giriyormuş.
Filmin “Photoshop’a Giriş” dersi kalitesindeki afişinden yapımın az
çok neye benzeyeceği belli. Üstüne bir de tanıtım videosunu
(fragman) izledim, fikrim iyice pekişti. Bu filmi gösterime girdiği
vakit (nedense basın gösterimi yapacaklarını hiç düşünmüyorum)
değerlendirmek için mecburen izleyeceğim ama şimdiden sormak
hakkım; Bunu bize neden yapıyorsunuz?
Sinemayı ‘gişe’ ya da ‘sanat’ sineması başlıklarına ayırmak her ne
kadar yanlış olsa bile ülkemizde festivallerde yarışamayan vizyon
filmleri ve vizyona giremeyen (ya da zorlukla girebilen) festival
filmleri gerçeğinden yola çıkarak ortada sadece ‘gişe’ düşünerek
yapılmış filmler olduğunu görebiliriz.
“Van Gölü Canavarı” bu filmlerden biri. Bir diğer örneği
de bu hafta gösterime sokulan "Oğlum Bak Git". Yapanların amacı
para kazanmak... Sinema yaparak para kazanmak bir suç değil, hatta
keşke daha çok insan buna heveslense ama işte ortada ‘adil ticaret’
dediğimiz bir şey var. Yani, ödediğimiz paranın karşılığını
almak…
Yeşilçam’ı batıran ‘ucuzculuk’ hastalığının hala bu kadar şiddetli
devam ettiğini görmek acı veriyor. Birkaç yıldan beri, ortalık
giderek artan sayıda “hap yap, para kap” filmlerle doldu. Senaryo,
oyunculuk, yapım, yönetim alanlarının her birinden sınıfta kalacak
işleri izlemek için 15-20 TL bilet parası vermek zorundayız ama
perdede izlediğimiz şeyler müsamereden öte işler değil… Bu,
bakkaldan içi boş kutular almak gibi bir şey… Katlanmak zor!
Hani insan düşünmeden edemiyor, şu gösterilen filmlerin sinemasal
yeterliliğini, teknik kalitesini belirleyen bir kurum olsa diye…
Yerel TV’lerde gösterilen, aciz prodüksiyonlu şive komedisinin
sinemada karşımıza çıkması bu ülkenin seyircisine hakaret ve
sektörün kendi bindiği dalı daha hızlı kesmesinden başka bir şey
değil.
“Türk sineması gelişiyor” sakızını çiğneyip duruyoruz ama bana
kalırsa halimiz içler acısı. Altın Portakal’da gördüğüm en iyi üç
filmin ikisi dışarıda yapılmış işler… “Kuma” ve “Güzelliğin On Par’
Etmez”.
Ülke içindeki sinemacılar yeni sinema peygamberimiz Nuri Bilge
Ceylan’ı nasıl taklit edeceklerini şaşırdılar. Sanki bütün festival
filmlerini tek bir kişi çekiyor! İyice umutsuzluğa kapıldım aslında
bu konuda ama “Zerre” gibi filmler sayesinde heyecanımı muhafaza
edebiliyorum. Yine de bireysel başarılar ülke sineması hanesine
yazılamaz. Kalite yerlerde…
“Oğlum Bak Git” le bu hafta zaten zor geçecek. Kasım’da da “Van
Gölü Canavarı” garipliğine katlanacağız. Aralık sonuna kadar
“Çakallarla Dans 2” den gayri umut veren bir komedi filmi yok.
Murat Şeker’in işleri rahat, keyifli izlenir, gönül rahatlığıyla
tavsiye ederim. Bilet parasının hakkını verir. Bunun dışında TV’de
İşler Güçler, Leyla ile Mecnun, Yalan Dünya izleyin daha iyi. En
azından bedavaya gülersiniz.
Not: Van Gölü Canavarı’nın fragmanı izlemek isteyenler için linki
burada…