28 Mayıs 2011 14:50 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 12:24

BUNDAN SONRA SADECE CİN ALİ'Yİ YAZACAĞIM! SERDAR AKİNAN'IN KANDİL İSYANI!

Akşam yazarı Serdar Akinan, Murat Karayılan'la yaptığı röportaja muhafazakar medyadan gelen tepkilere isyan etti.

Cin Ali'nin maceraları

Sözün bittiği yer' adlı ülkenin varlığını hep duyardım. Puslar arasında uzaktan bir kabus gibi hissederdim. Maalesef, doğruymuş. Varmış...
20 yılı aşkın bir süredir gazetecilik yapıyorum. Bu meslekte öğrendiğim ilk şey şudur. Bir haber mi var? Git, ulaş, çek, sor, sorgula, tanık ol ve şahitliğini insanlara ulaştır. İnsanlık tarihinin bir başka yüzkara evresi olan bu vahşi kölelik çağında dolaş. Haymatlos vicdanına olan imanla yürürken koca bir ayna taşı. Kelimelerin çektiğin fotoğraflar kadar net, içten ve taraflı olsun. Hiçbir fotoğraf tarafsız değildir. Beni bu kadar bunaltan şey ne? Tahmin edebileceğiniz şey...
Türkiye, tarihinin en kritik seçimine gidiyor. Kader seçimidir. Bu seçimde belli başlı aktörler var. Yarışanlar ve yarışmayanlar... Bu seçimlerin öznesi belli: Kürt meselesi. Bana göre çökmüş olan Cumhuriyet projesinin iki temel sorunlu payandası vardı. Biri laisite öteki Kürt meselesi... İçinde bulunduğu coğrafya; çıkar ve ilişki hesapları sebebiyle her iki sorun da habisleşti. Bu habisleşmenin birinci elden sorumlusu hukuksuzluk, ikinci elden sorumluları ise askeri idari bürokratik elit; sermaye ile mafyavari simbiyotik ilişkisiyle siyaset ve medyadır. Kürt meselesi merkezli sorunun iki tarafı var. Biri ABD destekli malum ittifak. Bu ittifakın karşısında ise TSK ve PKK duruyordu... TSK paralize... Diğeri de, 'Dördüncü aktör ben olacağım' diyor. O nedenle 'Öcalan iyi çevresi kötü' imajını pompalamaya çalışanlar sorunu Öcalan'la sessiz sedasız çözmeye çabalıyor. İran meselesindeki takvim netleşinceye kadar kesin bir yorum yapmak mümkün değil ama Türkiye Kürt meselesini çözüyor. Çözmek zorunda...
Sorun, Kürtler adına siyaset yapanların ne oranda ve kudrette temsil edileceğinden ibarettir.
Bu fotoğrafta yer alan tüm temel aktörler ve olgularla ilgili olan biteni tarihe not düşmek vicdani ve mesleki sorunluluğum gereğidir. Bu uğurda hayatımı ve sağlığımı defalarca riske ettim. Ediyorum... Gazetecinin tarihe not düşmek için aldığı risklerin bedelini hak etmedikleri halde ailesi öder. Gördüğünüz gibi iç dökebileceğim merci olarak sizi yani okurları muhatap alıyorum. Lafı fazla uzatmak değil muradım.
Fakat Kandil röportajımın yarattığı etki ve ardından açığa çıkan tablo, tesadüf olmadığına inandığım yayın ve tepkiler beni dehşete düşürdü.
Gazetecilik yaşamımda adlarını duymadığım ve tanımadığım ama şimdiki yeni medya düzeninde tedavüle sokulan kerameti kendinden menkul bazı misyonerler akılalmayacak şeyler söylüyor. Bu güç ve iktidar ajanları insaf, izan gibi kadim insanlık değerlerini bu kadar acımasızca ayaklar altına alırken, iftira ve komploları ceplerinde deste deste beklerken, benim gazetecilik yapma arzum cılız ve mahzun kalıyor. Haddimi bildirmeye azimli bu kudret sahiplerinden sakınmak için hiçbir imkanım yok. Allah'a, insanlık ülküsüne ve vicdana değil kudretli olana tapınan bu insan müsvetteleri açıkça saldırıyor. Vahimi şu ki, ilişki içinde oldukları çevreler bunu salt bir itibarsızlaştırma kampanyası olarak tasarlamıyor. Hak idrakinin göçüp gittiği ülkede hakikat yazılamaz.
Bu olan biteni anlamak ve aktarmak, daha doğrusu bunu bugünün şartlarında böylesi art niyetli muhataplarla yapmak safdillikmiş.
Sözün bittiği yerdeyiz.
Bundan sonra size Cin Ali'nin maceralarını yazarım. Marifet istemez, iltifatı bol...
Neylersin sebep!...

Serdar Akinan/Akşam