Bülent Arınç'tan gazetecilere sert yanıt! Çetelesini tutmaya gerek yok!
Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında
gazetecilerin Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı ve Maliye Bakanlığı'nda
görevden almaların devam edip etmeyeceği sorusa cevap verdi. Arınç
"Eğer rutin olarak bazı görev değişiklikleri gündeme gelmişse, siz
birilerini hedef haline getirirseniz bu doğru değil. Bakan'ın
Müsteşarı görevinin başındadır. Ancak bakanlar özellikle yeni
göreve başlayan bakanlar, bürokratlarıyla ilgili tasarrufa
gidebilir. Bunu cemaatle, bir gazeteyle düşünceyle, son yaşanan
olayların parçası olarak göstermek yanlış olur. Bunların çetelesini
tutmaya da gerek yok. Eğer haksız olduğunu iddia eden varsa,
yargısal denetim ne güne duruyor?" dedi.
Arınç'ın konuşmasından satırbaşları:
"ÇOĞU HAFIZALARIMIZDAN SİLİNDİ"
Yeni arkadaşlarımız tanıdığımız arkadaşlarımız. Efkan Âlâ ile
birlikte bütün arkadaşlarımıza başarılar diledik. Arkadaşlarımız da
bu konudaki düşüncelerini başbakanımıza ve bizlere ifade etmiş
oldular. Tabi 2013’ün son Bakanlar Kurulu toplantısı olması
sebebiyle iç ve dış gelişmeler bakımından tekrar bir gözden geçirme
imkanı bulduk. Bir yıl içerisinde pek çok şeyler oldu. Bir çoğu
hafızalarımızdan silindi. Ama her olayın kıymeti var. 2014 yılı
hedeflerimizi de performanslarımızı da topluca ifade etme
imkanlarımız oldu.
2014 yılına gidiyoruz. Ahmet Kahraman arkadaşımız dün vefat
etmiştir. Ahmet Kahraman’ı meslek hayatından tanıyan,
arkadaşlarımız olan, müsteşarlık dönemiyle, HSYK’da da görev
yapması sebebiyle yakından tanımıştık. Huzurlarınızda Allah’tan
rahmet diliyorum. Tarafsız bakan konumunda da son seçimler
öncesinde de görev yapmıştı. Eşleri de yargı mensubudur. Başsağlığı
diliyorum.
Bazı bakan arkadaşlarımızın sunumları oldu. Sayın Taner Yıldız üç
kanun tasarısı taslağı üzerinde bilgi sundular. Biri, enerji ve
tabi kaynaklar bakanlığının teşiklat görev kanunu, özet olarak
taslakta yer alan konulardan birisi, nükleer enerji proje
uygulaması dairesi kaldırılmaktadır. Kamu kurum ve kuruluşlarınca,
süresi 5 yılı geçmemek üzere enerji performans sözleşmeleri
yapılabilecektir. Doğal mineralli su arama işlerine ilişkin olarak,
bakanlardan oluşan bir kurul meydana getirilmektedir. Taslak olumlu
görülmekle birlikte, bazı konularda ek çalışma yapılması gereği
duyulmuştur.
Kalkınma bakanımız Cevdet Yılmaz önemli bir konuda açıklama
yaptılar. Referandumla anayasada değişiklikler yapılmıştı. Ekonomik
ve sosyal konseyin yeniden düzenlenmesi gerekiyordu. Bir taslağı
sundular. Bu da olumlu karşılanmakla birlikte tekrar gözden
geçirilmesi benimsendi.Çalışma ve sosyal güvenlik bakanımız, iş
hayatımızı ilgilendiren konular üzerinde sunumlar yaptı. Bu
çalışmaların yakın zamanda sonuçlandırılarak sunulması ilke olarak
benimsendi. Asgari ücretin ne olacağına ilişkin merak yaşanıyor.
Komisyonda farklı kesimlerden temsilciler var. mümkün olabilecek
gelişmeler konusunda sayın bakan açıklama yaptı.
"3 ÇOCUĞU OLANLAR VERGİ VERMEYECEK"
Prensip olarak asgari ücretin tespitinde mümkün olduğunda yüksek
tutulması prensip olarak benimsendi. Asgari ücrete ilave olarak da,
bildiğiniz gibi 4 çocuğu olanlar sıfır vergiye tabii idi. Bunu üç
çocuklulara değiştirmek suretiyle, 40-50 liraya yaklaşan bir gelir
elde edebilecekler. Ama bu kanun ile olabilecek, kanun maddesi
ilave edilebilecek.
"PARTİMİZE OLAN SEVGİDE EKSİLME OLMADI"
Doğalgaz talebi geldi. İllerde büyük ölçüde tamamladı. Bazı
ilçelerde doğalgazla ilgili çalışma yoktu. Bugüne kadar doğalgaz
gidemeyen ilçeler için BOTAŞ’a verilen görev süresi 28 Haziran
2014’e uzatılmış oldu. Demin ilave etmeyi unuttuğum konuda yurt içi
gezilerinde izlenimler paylaşılmış oldu. Son gezi Manisa ve
ilçelerine yapılmıştı. Sevinçle söylemeliyim ki halkımızın
partimize olan sevgisinde hiçbir eksilme olmadığı gibi yüzde yüzlük
daha büyük bir artış var. Her yer çok kalabalıktı. Sayın
başbakanımıza, hükümetimize karşı gösterilen güven duygusu en üst
noktaya varmıştı. Bunun dışında yine iç ve dış gelişmelerle ilgili
görüşmeler yapıldı.
SORU CEVAP
17 Aralık sürecinden sonra gündeme gelen Adli Kolluk ile ilgili
yürütmeyi durdurmasının ardından, yasal süreç konusunda bazı
adımlar atılabileceği doğrultusunda, bu konu gündeme geldi mi? Ne
gibi adımlar atılabilir? Başbakanın dediği gibi gereği nasıl
yapılır?
Bu çok büyük bir eleştiriyle karşılanan bir durumdur. O da şu. Adli
Kolluk ile ilgili yönetmelik, içişleri ve adalet bakanımızın
iştirakiyle değiştirilmişti. Bununla ilgili olarak Barolar Birliği
ve bir iki kuruluş, Danıştay 10. Dairesi’nde dava açtılar. İptalini
istediler. Bu hukuki bir konudur. Elbette Danıştay konuyu
inceleyecek, yasalara uygunluğu denetleyecekti. Ancak beklenmedik
bir gelişme oldu. HSYK kararda bir gün öcne bir tavır ortaya koydu.
Belli sayıdaki üyenin yaptığı açıklamayı hepimiz hayretle
karşıladık. Adalet bakanımız, bakan arkadaşlarımızla bir aradaydık.
12 Eylül 2010 referandumuyla yeniden hayat bulan HSYK’nın kanuna
baktığımız zaman, başında Adalet Bakanı'nın bulunduğu bir kurul
böyle bir karar alamaz.
Anayasa hukuk normu var. bunu bazıları korsan bildiri olarak
nitelendirdi. Bazıları da bunun yasalara uymadığı şeklinde konuştu.
Bazıları da benim de içinde bulunduğum arkadaşlarımız da, bunun
doğrudan yargıya müdahale olarak anlaşılmasını istediler.
Anayasa’nın 138. Maddesine göre, görülmekte olan bir dava hakkında
hiçbir kurum kurul ve kişi yargıyı baskı altına alamaz. Bu HSYK’nın
saygıdeğer üyeleri olsa bile.
"BEŞ KİŞİLİK HSYK'NIN MİLİTAN YARGIÇLARI
DESTEKLEDİĞİ..."
Geçmişte şikayet ettiğimiz, sonunda demokratik bir noktaya getirmek
suretiyle, AB’den de tebrikler aldığımız bir konuda, beş kişilik
HSYK’dan, her yaptığı işlemden sıkıntı duyan insanlar, bu üye
sayısını 22’ye çıkarmak suretiyle, bir kısmının seçimle gelmesi,
bir kısmının belli kişilerin ve kurumların atamasıyla gelmiş
olmasını demokratik olarak görmüşlerdi, görmüştük. Demokratikleşme
açısından önemli, meslek açısından önemli olarak görmüştük. Beş
kişilik HSYK’nın militan yargıçları desteklediği, Yargıtay üyesi
olarak seçtikleri insanların, kendilerini HSYK üyesi yapması
karşılığında hangi uygulamaları yaptığının çetelesini tutmuştuk.
Bundan kurtulduğumuzu zannediyorduk.
Adalet Bakanı henüz görevini başlamıştır. Usulüne göre HSYK’nın
kendilerini ziyaret etmesi gerekir. HSYK toplanacaksa buna başkan,
Adalet Bakanı'nı kast ediyorum, ya da yetki verdiği başkanvekilini
toplantıya çağırması gerekmektedir. Madem ki toplandınız, ne karar
alırsanız alın, bu kararı açıklamakta kurulun başkanına düşer.
Basına bir bildirinin sızdırıldığı, bir bildiriyle karşı karşıya
kaldık. Bunu tartışabilirdik, tartıştık da. Ama ertesi gün
Danıştay’ın ilgili dairesi yürütmeyi durdurma, veya iptal noktasına
gidecek. Bu beklenen bir kişiydi. Talebi reddedeceklerdi y ada
talebi kabul edeceklerdi. HSYK’nın bir yönlendirme yapmalarına
direnmeleri gerekirdi.
"BİR KARŞILIĞI OLMASI GEREKİR"
Eski günlerin özlemini çekenlere "oh" dedirtmiş olabilir. HSYK’nın
kendi kanununu ihmal ederek değil bilerek görmezden gelerek yaptığı
çalışmanın bir karşılığı olması gerekir. Üç güçten bahsediyoruz.
Burada bir itirazımız yok. Yeter ki her güç her erk kendi görevini
bağımsızlık ve tarafsızlık içerisinde yerine getirebilsin.
Yürütmenin bütün eylemleri yargısal denetime tabii. Yasama, yasama
da pek çok denetim altında. Cumhurbaşkanı'na gidiyor, veto edebilip
Meclis’e gönderebiliyor. Ana muhalefet partisi birleştiğinde,
Meclis’ten çıkan her kanunu iptal etmek durumunda. Bunu da Anayasa
Mahkemesi kararında görüyoruz.
"YARGIYI DENETLEYECEK HANGİ GÜÇ VAR"
Peki yargıya geldiği zaman onu denetleyecek hangi güç var? Hiçbir
şey yok. Gazetelerde boy boy yazılıyor. Görevini kötüye kullanan
bir HSYK üyesi hakkında ne yapabilirsiniz? Hiçbir şey yapılamaz.
Yürütmenin yasamanın ellerinin kollarının bağlandığı bir ülkede,
yargı gücünün karşısında hiçbir denetim mekanizması yok ki, onun
yaptığı yanlışlar dikkat çekebilsin. HSYK mahkemelere talimat
vermek suretiyle büyük bir hata yapmıştır. Bu hukuk dışılıkları
dikkate alan hükümetimizin gerekeni yapacağından hiç kimsenin
kuşkusu yoktur. Bir kanun değişikliği, anayasa değişikliği gerekli
olacaksa bugünden bir şey söyleyemem. Bunun merkezi TBMM’dir.
Adalet bakanlığımızın, yargısal ve yasal ne yapılacaksa bütün
bunları en kısa zamanda yerine getirecektir.
Ergenekon ve balyoz davalarıyla ilgili olarak yeniden
yargılamaların yapılabileceği ifade edilmişti. Genelkurmay Hukuk
Müşavirliği'nin bir açıklaması vardı. Neler
düşünüyorsunuz?
Basında bir tarıtşma var. bir arkadaşımız bir makale yazmış. Bugün
zannediyorum kendisi çok etraflı açıklama yaptı. Akdoğan’ın yaptığı
açıklamanın üstüne bir kelime ifade etmeye bile gerek yok. O
kendisini ilgilendirir. Hukukçu olarak söyleyeyim. Tartışılmadı,
tartışılmaya da değer görülmedi. Benim bildiğim kadarıyla
söyleyeyim, yeniden muhakeme edilmenin şartları vardır. Bu şartlar,
bitmiş, kararı çıkmış, denetimden geçmiş kararlar için geçerlidir.
Halen yargılaması devam eden mahkemeler için yeniden muhakemeden
söz edilemez. Şüphesiz AB sürecinde, AİHM kararları gereğince
aldığımız bazı hükümler var. orada da yeniden yargılamanın yolları
getirilmiştir. Bunun dışında bir muhakeme sürecini başlatmak mümkün
değildir. Yargılamanın iadesi süreç olarak, hukuksal olarak bir
kural olarak geçmişten bugüne kadar vardır. Yoksa günlük olaylarla
bağlantı kurularak, yeniden yargılama yapılsın demek sadece bir
temenni ifade eder.
"YARINDAN İTİBAREN BAKANLARIN AÇIKLAMALARI TAKİP
EDELİM"
İçişleri Bakanı Efkan Ala, dün bazı kesimlerin dolardan kar
ettiğini söyledi. Bu kesimlerle ilgili bir bilgi var mı elinizde?
Bunlar açıklanacak mı? BDDK bir inceleme başlattı mı?
Biz mitingler sırasında sayın Ala’nın ne dediğini bilmiyorum. Kaldı
ki dinlesem de bunu yorumlamam doğru olmaz. Ancak şunu biliyorum.
Türkiye'nin son olayları kışkırtanların hükümete tuzak
kurduklarını, bu sebeple bazı kayıpların olduğunu söyleyebilirim.
100 milyar doların üzerindeki bir zarardan bahsediyorum. Bu konuyu
ilgili bakanlar ayrıntılı olarak açıklayacaklardır. Yarından
itibaren bütün bakan arkadaşlarımızın, mali alanlarda çalışan,
ekonomiyi yönlendiren arkadaşlarımızın konuşmalarını hep beraber
takip edelim.
Görevden alınan bazı emniyet amirleri göreve iade için dava
açtı. Adalet Bakanlığı Müsteşarlığı'nda da, Maliye Bakanlığı'nda da
görevden almaların devam ettiği belirtiliyor. Bu devam edecek
mi?
Eğer rutin olarak bazı görev değişiklikleri gündeme gelmişse, siz
birilerini hedef haline getirirseniz bu doğru değil. Bakanın
Müsteşarı görevinin başındadır. Ancak bakanlar özellikle yeni
göreve başlayan bakanlar, bürokratlarıyla ilgili tasarrufa
gidebilir. Bunu cemaatle, bir gazeteyle düşünceyle, son
yaşanan olayların parçası olarak göstermek yanlış olur. Bunların
çetelesini tutmaya da gerek yok. Eğer haksız olduğunu iddia eden
varsa, yargısal denetim ne güne duruyor? Koşar dava açar. İdare
içerisinde üst düzey bürokratların görevlerine dönme arzusu,
bürokrasi de hoş karşılanmış değildir. Bazı valilerin beş defa
geldiğini altı defa geldiğini de biliyoruz. Bir gün Danıştay
başkanı ve başkaları bir arada bulunuyorduk. Birisi geldi, Bakanım
nasıl işler gidiyor diye, benim işlerim kolaylaştı dedi, valilerin
yarısını ben yarısını Danıştay atıyor demişti.
"BUGÜNE KADAR YAŞANMAMIŞTI"
Hükümetin çalışmak istemediği bir valinin, yargıya giderek tekrar
göreve dönmesi arzusu bugüne kadar yaşanmamıştı. Ama şimdi
yaşanıyor. Herkes gidebilir. Tasarruf onlara aleyhine olduğu
düşüncesindeyseler, hepsi yargıya koşabilirler.
HSYK açıklamasında sayın Adalet Bakanı’nın müsteşarının
bilgisi hatta geniş bir muhalefet şerhi var. Bu gelişmeyle adalet
bakanının bilgisi olduğu ortaya çıkmıyor mu? Yürütme organının
soruşturma devam ederken, adli kolluk yönetmeliğini değiştirerek,
soruşturmayı hedef alan açıklamalar yapması, savcılarla ilgili
açıklama yapması, devam eden yargı sürecini etki etme anlamına
gelmiyor mu?
TBMM içtüzüğünün 67 olabilir. İstişare amaçlı sorular sorulmaz
diyor. İstişare anlamında soru yok. Ama ben size başka bir şey
söyleyeyim. HSYK kanununda, bazı yetkileri sayın bakan,
başkanvekiline devredebilir. Sadullah Ergin ağustos ayında böyle
bir görevlendirme yapıyor. Ahmet Hamsici, HSYK başkanvekilliğine
bir yazı yazmış diyor ki, şunlar şunların devri uygun görülmüştür.
Kurulu yönetmek, gereken toplantı gündemini belirlemek.
Sonunda da HSYK adına yapılacak basın açıklamalarının ise, adalet
bakanının uygun görüşü alındıktan sonra yapılması gerekir
deniyor.
Sayın Bakan Bozdağ, 27 aralık 2013’te yetki devrini değiştirdi.
Yine söylüyor. Başkanın yokluğunda kurulu yönetmek, yargı
çevresiyle ilgili bir şeyler yapmak. Yapılacak basın açıklamasının
ise, kurulu yönetme ve temsil etme, başkan tarafından yapılacaktır
bilginizi rica ederim diyor. Buradan şunu anlıyoruz. HSYK
Başkanvekili, adalet bakanı ile uyumlu çalışmalıdır. Diyelim ki
farklı şeyler konuşuldu. Sonunda açıklama yapılması gerekli. Bunu
sadece bakan yapacaktır, çünkü kanun amir hükmü böyledir deniyor.
Son yapılan iş kötü ve maksatlı olmasına rağmen buradan bir hayır
da çıktı.
İkinci soru istişareye dayalıydı onu geçtik.
Gezi olaylarında da dikkatimizi çekmişti. Yabancı basının
Türkiye2ye olan ilgisi. İngiliz gazetelerinin attıkları başlıklar
dikkat çekici. Bunu nasıl değerlendirmek lazım? Yazarlar Vakfı’nın
açıklaması oldu. nasıl değerlendireceksiniz?
Yabancı basının ilgisinden şikayet etmeyiz. Dışarıyı nasıl manipüle
etmeye çalışıyor onunla ilgileniriz. Yoksa basını sansür etmek,
basınla ilgili konularda engel olmak gibi bir düşüncemiz yok. Bu
olaylar sebebiyle İngiliz basını ne yazdı, ben şahsen duymadım.
Bizim Gezi’de, CNN International ve Reuters’la görüşme talep
ettiler. Yapılan aksaklıklar için fikri birliği içerisinde olduk.
Önemli olan çarpıtma olup olmadığıdır. Haberim yok.
Tüm bu yaşananlar sonrasında, Ak Parti’nin üç dönem
kuralını değişeceği de konuşuluyor. Sizin görüşünüz
nedir?
Bakanlar kurulunda böyle bir şey zinhar konuşulmadı. Ben de özel
düşüncelerimi defalarca açıklamıştım. Tekrar edilmesi için bir
gerekçe yok. Yeni yılınız kutlu olsun. hepinize başarılı bir yıl
diliyorum. Anneler babalarla birlikte inşallah mutlu bir yıl
geçiririz. Başbakanlık muhabirleriyle inşallah bir araya geleceğiz.
Orada bol bol konuşmak üzere hepinize iyi akşamlar.