Bülent Arınç'tan bomba iddia! Fethullah Gülen'in de üzerinde bir üst akıl var!
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç CNN TÜRK'te Ankara Günlüğü programına konuk oldu.
CNN TÜRK'te Ankara Günlüğü programında gündeme ilişkin tartışmaları
değerlendiren Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, rüşvet ve yolsuzluk
soruşturmasında tutuklu olan isimlerin tahliyesine ilişkin,
"Süleyman Aslan'ın tahliye olduğunu söylediler. Bu konuda
söylenecek bir çift sözüm bile yok. Bu vicdanları yaralamıştır"
dedi.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç CNN TÜRK'te Ankara Günlüğü
programına konuk oldu. Arınç, CNN TÜRK Ankara Temsilcisi Hande
Fırat ile Hüseyin Yayman ve Utku Çakırözer'in gündeme ilişkin
sorularını yanıtladı. Bursa'da İbrahim Paşa Kültür Merkezi'nde eski
adıyla "Mahkeme Hamamı"ndan yapılan yayına katılan Bülent Arınç,
kamuoyunda tartışılan konulara ilişkin özetle şunları söyledi:
Kılıçdaroğlu'nun üslubuna eleştiri
Bugün İnegöl ve Yenişehir'deki konuşmamda şunu hatırlattım. Dün
Sayın Kılıçdaroğlu Bursa'daydı. Kent meydanındaydı. Kalabalık
olmuş. Ben orasıyla ilgili değilim. Haydar Baş da gelmiş olsa bütün
gücünü kullanır, meydanı doldurur.Tam 1 saat 55 dakikası Başbakana
hakaretle geçiyor. Geri kalan 5 dakikasında ise 'Eskişehir
Belediyesi çok güzel, biz gelirsek burası da Eskişehir gibi
olacak'. Bir ana muhalefet partisi lideri bunları mı konuşmalı?
'Şunları şunları yapacağız' diyebilir.
"Adi insanlara hitap eder gibi"
Zamanının büyük bölümünü afedersiniz adi insanlara hitap eder gibi
konuşması Bursalıları çok üzmüş. Ben de konuşmamda söyledim. Bir
insan ne kadar kızarsa kızsın bunları söylememesi gerekir. Ağzını
doldura doldura bir ülkenin 11 yıldan beri yapan bir insana hakaret
ediyor. Siyaset nezaket, seviye işidir. Birine hitap ederken en
ağır eleştirileri yapabilirsiniz ama hakaret edemezsiniz. İkincisi
sizin hakaret ettiğiniz insan hakkında sadece telefon dinlemeleri
var. Ama henüz bir soruşturma açılmamış, iddianame hazırlanmamış,
yargılama başlamamış. Hakkında sadece bir iddia var. Mahkeme
kararıyla da dinlenmemiş bir telefon konuşması var. 'Oğluyla
kızıyla şöyle' konuşmuş. Üstelik montaj dendi. Birilerinin bir şey
yapmak isteğini anlıyoruz. Sen kendini hakim ve savcı yerine
koyarak nasıl eleştirebilirsin.
"Biz de CHP'lilere 'ırz düşmanı var', 'hırsız var' diye
bağırmalı mıyız?"
Beraberinde getirdiği bir dosyadan TBMM'ye milletvekilleri hakkında
gelen fezlekelerin sayısını ve yargılamaya konu olayların bilgisini
veren Arınç, CHP'li milletvekilleri hakkındaki fezlekeleri
hatırlatarak, "Biz de bu arkadaşları gördüğümüzde 'ırz düşmanı var,
hırsız var,dolandırıcı var' diye bağırmalı mıyız? Kılıçdaroğlu'nun
yaptığına bakarsak böyle bir hakkımız var, ama insan olarak
bakarsak böyle bir hakkımız yok" dedi.
Arınç konuya ilişkin özetle şunları söyledi:
"Ama, Başbakan bir telefonda konuşması geçtiği için Kılıçdaroğlu
karşısında dünyanın en rezil adamı haline geliyor. Bir genel
başkanın bunu yapmaması lazım. Siyaset buraya düşerse bunun halk
nazarında hiçbir faydası yok.
Sayın Bahçeli'ye bakıyorum, Sayın Kılıçdaroğlu'nun yaptığını
yapmadığı için seviye ve hitap bakımından kendisine teşekkür
ediyorum."
Erdoğan'ın sert üslubu
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın üslubunun da sert olduğu
hatırlatılan Arınç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sayın Başbakan çok sert konuşuyor. Yüzde 100 doğru. Ben yıllardır
yanında bulunuyorum. Hiç bu kadar sertleşmemişti. Ben Sayın
Başbakanı gözlemliyorum, bu kadar sertleşmesinin nedeni nedir? Bir,
Sayın Başbakan onurlu bir insan. İddialar sadece kendisi hakkında
olsa daha yumuşak olarak karşılayabilirdi. Ama bir insanın çocuğu,
karısı işe karıştırılıyorsa üslubu sertleşiyor. Keşke bunları bu
kadar sert olmayan bir üslupla karşılayabilse."
Başbakanın, Bahçeli ve Gülen'e yönelik "çocuk"
sözleri
Başbakan Erdoğan'ın Devlet Bahçeli ve Fethullah Gülen'in
çocuklarının olmamasıyla ilgili sözleri sorulan Arınç, şunları
anlattı:
"Biraz yaramı deştiniz. Burada samimi olarak size bir şey
söyleyeceğim. Bir defa sayın Başbakan birkaç seneden beri çok çocuk
sahibi olmayı teşvik ediyor. Bunu belki samimi bir üslup ve şaka
yollu yapıyor ama her nikah töreninde 'En az üç çocuğunuz olmalı,
bunu daha sonra dörde beşe çıkarıyor.' Ben kendisine sordum. Bizim
ölçümüzde neslin devamı için önemli ama bunu çok sık söylüyorsunuz
sebebi ne? 'Türkiye'nin nüfus artma oranıyla devam edersek biz de
20 yıl sonra Avrupa gibi olacağız. Almanya, Fransa, İngiltere
yaşlı. Bugünkü oranı bir katı artırabilirsek, bugünkü durumu
koruyabileceğiz' dedi.
Fakat sonra Başbakan bunu her yerde tekrar edince eşim beni ikaz
etti. Eşimi çok sever, güvenirim. 'Çocuk sayısını söylemese de
'Cenabı hak hayırlı evlatlar verse' dese. Biz hanımlar birbirimize
eşimizi, çocuklarımızı sorarız. Ben şaşırıyorum, bir çocuğumuz
vefat etti. Üç desem bir çocuğum öldü, iki desem ölen çocuğumu
unutmuş gibi olacağım'. Yüreğim parçalandı. Bir milletvekili eşi
bir toplantıda feryat etmiş, 'Niye soruyorsunuz ikide bir'. Dönüp
odadan gelip 'Benim çocuğum olmadı. Israrla sorduğunuz zaman ben
yerin dibine geçiyorum. Eşimin ya da benim bir kusurumuz olabilir.'
Ben bunu Başbakana bir Bakanlar Kurulu'nda söyledim. Söylüyorsun
söylüyorsun da bizim hanım da böyle diyor' dedim. 'Senin Hanım da
haklı ama ben de haklıyım' dedi.
"Cemaat başbakanı tehdit etti"
17 Aralık meselesi sadece bir telefon dinleme meselesi değil. 17
Aralık'ta başlayan, 25 Aralık'ta biraz daha güçlenen bugün de
artçılarla kuvvetlenen adeta bir savaşın içindeyiz. Böyle bir şey
beklemiyordum. Sizden daha fazla şaşırdım. Çünkü bu Cemaat denilen
olguyla benim eskiye dayanan bir dostluğum vardı. Fethullah Gülen
Hocaefendi'yi ben 1976'da tanımış ve sözlerinden etkilenip takip
etmiş bir insandım.
Önce dershaneler konusuyla başladı. Medya organlarında TV'lerde
cemaat mensuplarının üst noktadaki insanları büyük bir kampanya
başlattı. Hükümet bu konuda eleştirildi. Eleştiri dozları arttı
adeta husumet noktasına geldi. Biz de rasyonel bakmak istedik.
Dedik ki, 'Biz menfi düşünmüyoruz, çocuklarımız da bu dershanelere
gitti. Bu bakanlar içinde çocukları bu dershanelere gitmeyen 5 kişi
çıkmaz'.
Başbakan 'Dershaneler üzerinden beni, hükümetimi tehdit ettiler.
Elimizde kasetler var, piyasaya süreriz, hükümetini yıkarız'
dediler. 'Ben de restini gördüm. Sonunda bu alçaklığı da yapacak
mıydınız? diye onlara söyledim' dedi. Sonra dershane konusunda her
şey sona erdi derken, bombalar patlamaya başladı. Demek ki
başbakanımız haklıymış. Demek ki mesele dershaneden ibaret
değilmiş, aynen Gezi'deki gibi.
Bir bakanın oğlunun para karşılığı iş yapan adamlarla iş yapıyorsa.
Dünyanın en aşağılık işidir. Bu dünyanın her yerinde de böyledir.
Dünyanın her yerinde vardır ama milyonlarca insan da bunu lanetli
bir iş olarak görür.
"Tahliyeler vicdanları yaraladı"
Ağa Camii'nin açılışını yaptık, çıkışta Süleyman Aslan'ın tahliye
olduğunu söylediler. Bazen bu sorulara sinirleniyorum. Bu konuda
söylenecek bir çift sözüm bile yok. 'Diğerlerinin tutuklulukları şu
kadar sürdü' denildi. Uzun tutuklulukla ilgili söylediklerim
ortada. Bu vicdanları yaralamıştır. Aynen ötekilerin vicdanları
yaraladığı gibi Ama şu gözle bakmıyorum, 'Kalsınlar içeride, şöyle
olsun, böyle olsun. Bu bir işadamıysa kamuyu ne kadar etkilediğini
ben bu dosyada görmek istiyorum. Çok farklı şeyler çıkabilir. Benim
avukatlık hayatım böyle şeyleri görmekle geçti.
"O bakanlardan ikisi 'hemen istifa edelim'
dediler"
Yolsuzluk iddialarının üstünü örtmek mümkün değil, doğru da değil.
Sayın Başbakan 17 Aralık'ta bu olduysa, 18 Aralık'ta bir araya
geldik. Kayıtlarda vardır, ben o toplantıdan çıkarak bir basın
toplantısı yaptım. Ben iki şey doğru olur dedim. Bir, siyaseten bu
arkadaşlarımızın derhal görevlerini bırakması. İkincisi ahlaken de
bu soruşturmaların bitip yargılamaların yapılması. O arkadaşların
dördü oradaydı ikisi, 'Hemen istifa edelim' dediler. Diğer ikisi
menfi bir şey takınmadı. Başbakanımız 'Ben sizlerle ayrıca
görüşeceğim' dedi.
Yargılamaların üstünün örtülmesi mümkün değli. Başbakanımız bu
konuda çok hassastır. Biz tam bunları konuşurken, kanunsuz
dinlemelerin, 14 aylık soruşturmaları yapanların asıl niyetlerinin
yolsuzluk olmadığı, hükümeti düşürmek olduğu ortaya çıktı. Bu
kanaat bende var bugün. Ben bu operasyonun Zerraab'la doğrudan
ilgili olmadığını, bunların kullanıldığını, hem de dışarıdaki bazı
olayların paralelinde Türkiye'yi yıpratma operasyonu olarak
gördü.
AK Parti ile Gülen Cemaati ilişkisi
AK Parti ile Gülen Cemaati'nin ilişkisini de yorumlayan ve "ilişki
koptu mu?" sorusunu yanıtlayan Arınç, şöyle devam etti:
"Başta cemaat ve başındaki Fethullah Gülen Hocaefendi. Ben çok
üzüldüğüm için meseleyi şöyle lokalize etmek istedim, Başbakanımıza
söyledim. Bu cemaat Türkiye'de tek değil. 40 yıldır siyasetin
içindeyim, dindarlarla ilişkim var. Hiçbirine mensup değilim,
dostluğum var. 50 tane böyle camia varsa bir tanesi de Gülen
Cemaati'dir. Belki daha güçlüdür ama tek değildir. Bu insanlar
haksızlık yapmış olabilir, bunun başındaki Hocaefendi var, onu bir
kenara, bu camiada binlerce, milyonlarca insan var, öğretmenler,
ticaret hayatında, siyaset, bürokrasi hayatında insanlar var. Bu
insanların yapılandan haberi olmadığını düşünüyorum. Gücünü
cemaatten alıp bulunduğu yerde kanunsuz işler yapanlar yargıda,
bürokraside, istihbaratta, TİB'de varsa, bilerek isteyerek hükümeti
devirmek isteyenler varsa, bunları deşifre edelim, hücumu bunlara
yapalım dedim. Başbakanımız bunlara hayır demedi. İlk baştaki
konuşmalarında bunları söyledi. Ama şimdi her şey birbirine
karıştı.
Hocaefendi ile ilişkimiz var. Beni anlayacaklarını düşünerek,
'Ortada fitne var, fitne ateşi büyüyor' dedim. Ve onlara çok
bildikleri bir hadisi söyledim. Yani herkesi sükunete davet eden
bir hadisi şerif. Bunu söylediğim zaman, 'biz susalım, onlar da
susarlar' diye düşündüm. O camiadan çok geveze insanlar benim bu
sözümü, kendi üstlerine alındılar, 'Biz fitne çıkarmıyoruz.
Dershaneleri savunmak fitnecilik mi?' dediler.
"Senin liderine 'Fetoş' diye hakaret
ediyorlardı"
Bülent Arınç 'şirk koşuyor' dediler. Senin liderine 'Fetoş' diye
hakaret ediyorlardı. F Tipi örgütlenmeydiniz siz. Sizi devletin en
üst organları düşman olarak görüyordu. Hocaefendinize örgüt lideri
deniyordu. 11 seneden beri bu var mı?
"Fethullah Gülen Türkiye'ye gelirse bir olumsuzlukla
karşılaşmaz"
Fethullah Gülen ile geçen Mayıs ayında Başbakanımızla ABD'ye
gittiğimizde görüşmüştüm, Kasım'da görüşmedim. Bugünlere ait şu
kadar şey görmüş olsam gam yemeyeceğim. Bütün camiamızı
hükümetimizin başarısı için duaya çağırdığını anlattım. Benim
sözümün bir başka türlüsünü anlatmış bir insan. Çevresindekiler ne
söylüyor bilmiyorum ama onu bir kenara koymak istiyorum. Az mı
söyledim? Hüzünlü gurbet bitsin artık muhterem hocam. Ben
görebildiğim kadar çok vatansever bir insan. Odasında kaseler
içerisinde Anadolu'nun her tarafından gelmiş topraklar bulunuyor.
Türkiye'ye gelip gelmemeyi kendisi bilir. Gelmesi halinde de hiçbir
olumsuzlukla karşılaşmaz. 'Aldanmışız' dedik. Aldanmak değil
aldatmak kötü bir şeydir.
"Ne hükümet ne parlamento kalırdı"
Başbakan Erdoğan'ın Fethullah Gülen'e "örgüt lideri" demesi
hatırlatılan Arınç, şöyle devam etti:
Sayın Başbakanın bu sözleri bir gerçek. Sayın Başbakan karşılaştığı
sözlerin etkisinde. Aldığı tehditlerin, hakaretlerin, aile
mahremiyete girilmesinin karşısında bu tabirleri kullanıyor. Onun
bildiği konular böyle bir tanımlama yapmak için yeterli olabilir.
Eğer 17 Aralık'ta, 25 Aralık'ta muvaffak olsalardı... 7 bin
civarında kanunsuz dinleme tespit edildiğini söyledim. Yine yeni
usulsüz dinlemeler tespit edildi. ÖYM'ler kalkıyor, ileride de eğer
alel acele imha edilmeyen elimize geçerse, millet kimin ne
yaptığını görecek. Eğer bunlara karşı HSYK'da, Emniyet'te, İdarede
bir şey yapılmamış olsaydı bugün Türkiye tam bir kaosun içinde
kalırdı. Bugün Türkiye'de ne hükümet, ne parlamento kalırdı. Çok
şükür hükümet duruma hakim oldu. Yapacaklarını yaptı. Daha
yapacakları var. Ama, bir hukuk devletiyiz biz. Her şey adli idari
soruşturmalarla ortaya çıkacak.
"Bunları bir üst akıl planlamış, kim olduğunu
söylemem"
Bir üst akıl bunları planlamış. Ama bu üst akılın kim olduğunu
söylemem. Ergenekon davası 5 yıl sürdü. Birinci sıradaki isim kim
diye bir şey yazıldı mı? Biz de biliyoruz günü gelince yazar,
söyleriz.
Cumhurbaşkanlığı seçimi
Öyle bir zaman sürecinden bahsediyoruz ki, yarınımızdan emin
değiliz. Kim kazanacaksa onunla çıkarız. Biz bugün her şeyimizle
biliyoruz ki, çok başarılı bir başbakanlık döneminden sonra
Cumhurbaşkanlığına da karar verirse biz her şeyimizle çalışıyoruz.
Ama buna kendisinin karar vermesi lazım. Sonucu kendisi, parti,
cumhurbaşkanlığı açısından nasıl görürse öyle karar verecektir. 'Üç
dönem' Allah'ın emri değil. Bu güzel bir ilke. Buna hiç kimse sahip
çıkmadı.
"Yayınlanan ses kaydına inanıyor mu?"
Grup toplantısında Başbakanımızı dinliyoruz. Arkadışımız telefondan
bana Devlet Bahçeli'yi dinletiyorlar. Kendisinden hiç beklenmeyecek
bir konuşma yapıyor. "Abdullah Öcalan terörist değildir, Türkiye
Cumhuriyeti bir terörist devlettir' diyor. Güldüm geçtim. Ama
bunları yapabiliyorlar, başka şeyler de olduğu gibi. Arkadaşım
Kemal Kılıçdaroğlu'nun başbakanı çok öven bir konuşmasını getirdi.
Bu da montaj. Bu ne kadar gerçekse, o da o kadar gerçek
diyebiliriz."
Savcılığın '17 Aralık'la ilgili delilleri yok edin'
talimatı
Öyle bir talimatın gerçek olup olmadığını bilmiyorum. Bozdağ ile
ilgili bu konu tartışıldığında, Bozdağ bunu reddetti. Bununla
ilgili bir belge ortaya konulursa öyle konuşalım. Bir yazı ve
talimat varsa da mahiyetini bilmemiz lazım.
Tek adam eleştirisi?
Biz kendi içimizde özeleştirimizi yapıyoruz, dışarıdan da eleştiri
üzerine eleştiri geliyor, hakaret de geliyor. Ağzı olan konuşuyor.
İyi niyetli olanlarını seçeriz, biz bunlardan yararlanmak
isteriz.
Sırf bu hükümeti yıkmak için çıkarılan gazeteler, TV'ler var. Biz
bunların konjonktürel olarak niçin çıktıklarını biliriz, buradan
çıkan karşı tarafa koşar. Dünyanın her yerinde böyledir. Biz bu
konuda çok tahammüllüyüz. Eleştirsinler, yeter ki hakaret
olmasın.
'Basın özgür değil' diyenler bazen 49, bazen 63 kişi içeride diyor.
Bunların yüzde 80'i Terörle Mücadele Kanunu'ndan (TMK) içeride. TMK
bugün için gerekli mi? Çözüm süreci bittiğinde de 'Hadi artık koyun
sepete' diyeceğiz. 'Senin son kullanma tarihin bitti TMK hadi
bakalım, koy sepete' diyeceğiz.