21 Eki 2010 20:58
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:44
BÜLENT ARINÇ: İNTERNET MEDYASINA DÜZEN ŞART!
Arınç "sorumsuz ve sınırsız alan" olarak tanımladığı internet medyasının yeni bir düzenlemeye ihtiyaç duyduğunu söyledi.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, internet medyasına yönelik düzenlemeye ihtiyaç bulunduğunu belirterek, ’’Basın Kanununa ek bazı maddelerle, bu sınırsız ve sorumsuz alanı da düzenlememiz lazım. Eminim, internet medyasıyla ilgili hukuki bir düzenlemeyi sizlerin önüne getirebileceğiz’’ dedi.
TBMM Anayasa Komisyonunda görüşülen Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı hakkında, milletvekilleri görüşlerini dile getirdi. Tasarının tümü üzerindeki görüşmelerin tamamlanmasının ardından Bülent Arınç, milletvekillerinin eleştirilerini yanıtladı.
Arınç, ailenin, çocukların yetişmesinin kendileri için önemli olduğunu, şiddeti, pornografiyi, kötü örnekleri reddettiklerini ifade etti.
Türkçe’yi korumanın, herkesin görevi olduğu dile getiren Arınç, ’’Dünyanın en zengin dillerinden birisini kadük hale getirmek doğru değil. Türkçe yayın yapılırken bile, imlasına, gramerine, kurallarına uygun konuşmak gerekir. Bazı dizilerde olduğu gibi, yüzyıllardır konuştuğumuz cümleleri, kelimeleri, gülünecek hale getirerek konuşmanın da bir maddeyle önlenebileceğini düşündük. Aslında, malumu ilan ediyoruz, böyle olmaması lazım’’ diye konuştu.
Mustafa Özbek’in Ergenekon davasında tahliye edilmesinin ardından ’’1,5 saat içerisinde geri dönebilirsiniz’’ dediğine yönelik eleştiriler üzerine Arınç, böyle bir şey söylemediğini kaydetti.
"YERE DÜŞSÜN DİYE..."
Yozlaşmadan herkesin şikayetçi olduğunu dile getiren Arınç, ’’Yozlaşma ister bürokrasi, ister siyaset, ister ticaret, ister radyo ve televizyon yayınlarında, ister kişilik olarak hepimizde olsun, fevkalade kötüdür. Buna karşı, yekvücut hareket etmeliyiz’’ dedi.
Arınç, Türkiye’nin basın özgürlüğündeki yerine ilişkin eleştirilere ise şöyle yanıt verdi:
’’Komisyona gelirken, önümü Majino hattı gibi, kameralar, mikrofonlar uzatıldı. Siz de tecrübe kazandınız ama ben biraz daha tecrübe kazandım, medya mağduru olarak bunu her olayda görebiliyorum. Benim için en önemli mesele RTÜK Tasarısının görüşülmesi, dersim budur diye geliyorum. Gazeteciler bana RTÜK ile ilgili değil, Yargıtay Başsavcılığının açıklamasıyla ilgili soru soracaklarını söylediler. Gazetecilerin aradığı haber bu, bunu değerli, güncel buluyorlar. Doğru mu; yanlış. Çünkü RTÜK görüşülüyorsa, her medya mensubunun, tasarının ne getireceğini bizlere sorması lazım. Bazıları, güzel bir bayan yere düşsün, etekleri açılsın, ben bunun fotoğrafını çekeyim, bu haber olsun diye bakıyorlar, bunun peşindeler. Kimi suçlayacağımızı bilmiyorum. Allah iyilerin sayılarını çoğaltsın.’’
"SİZİ DE BİZİ DE ÜZÜYOR"
Başbakan Yardımcısı Arınç, Basın, Türk Ceza ve Terörle Mücadele kanunlarının bazı maddelerinden dolayı basın mensupları hakkında çok fazla sayıda davanın bulunduğuna dikkati çekerek, ’’Bu, sizi de bizi de üzüyor’’ dedi.
Bu konuyu, Başbakan ile yapılan medya toplantısında sadece bir iki kişinin gündeme getirdiğine işaret eden Arınç, şunları kaydetti:
’’Dedim ki sadece basın mensubu olmak, kimseye suç işleme imtiyazı vermez. Cezaevlerinde tutuklu, hükümlü bulunan, ama adı gazeteciye çıkmış, gazetesinin ismini bile duymadığınız, adresini aradığınızda yerini bulamadığınız öyle mevkuteler var ki... Onun mensubu olan, gazeteci sıfatı taşıyan bu kişinin suçu, adam öldürmek, terör örgütüne üye olmak, terör örgütünde eylem yapmak. Sıfatı gazetecidir, hoş mu bakacağız? Bir milletvekilinin bir insanı öldürmesi karşısında ne düşünüyorsak, burada da onu düşüneceğiz.
TCK’nın yargılamayı etkilemek, soruşturmanın gizliliğini ihlal gibi maddelerinde de önce şu kararı vermeliyiz: Soruşturmanın gizliliği esastır diyen evrensel kuralı, biz de kabul edecek miyiz etmeyecek miyiz? Bence etmeliyiz. Anne katilinin bile bir kişilik hakkı var. Soruşturmanın, her gün televizyonda, basında ifadesiyle, görüntüsüyle kısmen yanlış, kısmen doğru olarak anlatılması, peşinen suçlu ilan edilmesi çok yanlış. Madem soruşturmanın gizliliği esastır, bunu ihlal eden suçu, belki unsurlarıyla yeniden tarif etmemiz, belki ceza sürelerine bakmamız gerekir. Bu konuda çalışma yapıyoruz. Ama basın mensubu olup da her suçu işleyene, ’suçsuzdur, dışarı çıksın, cezasını kaldıralım’ gözüyle de bakmak doğru değil diye düşünüyorum.’’
-İNTERNET MEDYASI-
Arınç, yabancı sermaye payının yüzde 50 olmasını, ’’doğru, haklı, makul ve yerinde bulduklarını’’ dile getirdi.
İnternet medyasıyla ilgili düzenlemeye ihtiyaç bulunduğuna işaret eden Arınç, internetin, bugün yazılı basından çok daha fazla okunduğunu söyledi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, ’’Orada da binlerce gazeteci var, reklam alıyorlar. Onların da sarı basın kartı, resmi ilan, ’bizi de artık gazeteci olarak’ nitelendirin yönünde talepleri oldu. Doğrudan RTÜK ile ilgili değil ama Basın Kanunu’na ek bazı maddelerle bu sınırsız ve sorumsuz alanı da düzenlememiz lazım. Özellikle taraflarla görüştük, bir metin hazırlanmak üzeredir. Eminim, internet medyasıyla ilgili bir hukuki düzenlemeyi de sizlerin önüne getirebileceğiz’’ diye konuştu
TBMM Anayasa Komisyonunda görüşülen Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun Tasarısı hakkında, milletvekilleri görüşlerini dile getirdi. Tasarının tümü üzerindeki görüşmelerin tamamlanmasının ardından Bülent Arınç, milletvekillerinin eleştirilerini yanıtladı.
Arınç, ailenin, çocukların yetişmesinin kendileri için önemli olduğunu, şiddeti, pornografiyi, kötü örnekleri reddettiklerini ifade etti.
Türkçe’yi korumanın, herkesin görevi olduğu dile getiren Arınç, ’’Dünyanın en zengin dillerinden birisini kadük hale getirmek doğru değil. Türkçe yayın yapılırken bile, imlasına, gramerine, kurallarına uygun konuşmak gerekir. Bazı dizilerde olduğu gibi, yüzyıllardır konuştuğumuz cümleleri, kelimeleri, gülünecek hale getirerek konuşmanın da bir maddeyle önlenebileceğini düşündük. Aslında, malumu ilan ediyoruz, böyle olmaması lazım’’ diye konuştu.
Mustafa Özbek’in Ergenekon davasında tahliye edilmesinin ardından ’’1,5 saat içerisinde geri dönebilirsiniz’’ dediğine yönelik eleştiriler üzerine Arınç, böyle bir şey söylemediğini kaydetti.
"YERE DÜŞSÜN DİYE..."
Yozlaşmadan herkesin şikayetçi olduğunu dile getiren Arınç, ’’Yozlaşma ister bürokrasi, ister siyaset, ister ticaret, ister radyo ve televizyon yayınlarında, ister kişilik olarak hepimizde olsun, fevkalade kötüdür. Buna karşı, yekvücut hareket etmeliyiz’’ dedi.
Arınç, Türkiye’nin basın özgürlüğündeki yerine ilişkin eleştirilere ise şöyle yanıt verdi:
’’Komisyona gelirken, önümü Majino hattı gibi, kameralar, mikrofonlar uzatıldı. Siz de tecrübe kazandınız ama ben biraz daha tecrübe kazandım, medya mağduru olarak bunu her olayda görebiliyorum. Benim için en önemli mesele RTÜK Tasarısının görüşülmesi, dersim budur diye geliyorum. Gazeteciler bana RTÜK ile ilgili değil, Yargıtay Başsavcılığının açıklamasıyla ilgili soru soracaklarını söylediler. Gazetecilerin aradığı haber bu, bunu değerli, güncel buluyorlar. Doğru mu; yanlış. Çünkü RTÜK görüşülüyorsa, her medya mensubunun, tasarının ne getireceğini bizlere sorması lazım. Bazıları, güzel bir bayan yere düşsün, etekleri açılsın, ben bunun fotoğrafını çekeyim, bu haber olsun diye bakıyorlar, bunun peşindeler. Kimi suçlayacağımızı bilmiyorum. Allah iyilerin sayılarını çoğaltsın.’’
"SİZİ DE BİZİ DE ÜZÜYOR"
Başbakan Yardımcısı Arınç, Basın, Türk Ceza ve Terörle Mücadele kanunlarının bazı maddelerinden dolayı basın mensupları hakkında çok fazla sayıda davanın bulunduğuna dikkati çekerek, ’’Bu, sizi de bizi de üzüyor’’ dedi.
Bu konuyu, Başbakan ile yapılan medya toplantısında sadece bir iki kişinin gündeme getirdiğine işaret eden Arınç, şunları kaydetti:
’’Dedim ki sadece basın mensubu olmak, kimseye suç işleme imtiyazı vermez. Cezaevlerinde tutuklu, hükümlü bulunan, ama adı gazeteciye çıkmış, gazetesinin ismini bile duymadığınız, adresini aradığınızda yerini bulamadığınız öyle mevkuteler var ki... Onun mensubu olan, gazeteci sıfatı taşıyan bu kişinin suçu, adam öldürmek, terör örgütüne üye olmak, terör örgütünde eylem yapmak. Sıfatı gazetecidir, hoş mu bakacağız? Bir milletvekilinin bir insanı öldürmesi karşısında ne düşünüyorsak, burada da onu düşüneceğiz.
TCK’nın yargılamayı etkilemek, soruşturmanın gizliliğini ihlal gibi maddelerinde de önce şu kararı vermeliyiz: Soruşturmanın gizliliği esastır diyen evrensel kuralı, biz de kabul edecek miyiz etmeyecek miyiz? Bence etmeliyiz. Anne katilinin bile bir kişilik hakkı var. Soruşturmanın, her gün televizyonda, basında ifadesiyle, görüntüsüyle kısmen yanlış, kısmen doğru olarak anlatılması, peşinen suçlu ilan edilmesi çok yanlış. Madem soruşturmanın gizliliği esastır, bunu ihlal eden suçu, belki unsurlarıyla yeniden tarif etmemiz, belki ceza sürelerine bakmamız gerekir. Bu konuda çalışma yapıyoruz. Ama basın mensubu olup da her suçu işleyene, ’suçsuzdur, dışarı çıksın, cezasını kaldıralım’ gözüyle de bakmak doğru değil diye düşünüyorum.’’
-İNTERNET MEDYASI-
Arınç, yabancı sermaye payının yüzde 50 olmasını, ’’doğru, haklı, makul ve yerinde bulduklarını’’ dile getirdi.
İnternet medyasıyla ilgili düzenlemeye ihtiyaç bulunduğuna işaret eden Arınç, internetin, bugün yazılı basından çok daha fazla okunduğunu söyledi.
Başbakan Yardımcısı Arınç, ’’Orada da binlerce gazeteci var, reklam alıyorlar. Onların da sarı basın kartı, resmi ilan, ’bizi de artık gazeteci olarak’ nitelendirin yönünde talepleri oldu. Doğrudan RTÜK ile ilgili değil ama Basın Kanunu’na ek bazı maddelerle bu sınırsız ve sorumsuz alanı da düzenlememiz lazım. Özellikle taraflarla görüştük, bir metin hazırlanmak üzeredir. Eminim, internet medyasıyla ilgili bir hukuki düzenlemeyi de sizlerin önüne getirebileceğiz’’ diye konuştu