Bülent Arınç Erdoğan ve AK Parti'ye bayrak açtı: "Ülkemizin 'suslar ülkesi' olmasına..."
Eski Başbakan Yardımcısı ve AKP kurucusu Bülent Arınç, Turgut Özal Üniversitesi'ndeki konferansının iptal edilmesi üzerine sosyal medyadan açıklama yaptı.
Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı koltuklarını birbirine devreden
Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan'la birlikte 14 Ağustos 2001'de
AKP'yi kuran üç isimden biri olan eski TBMM Başkanı, eski Başbakan
Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, partisinin iktidarını
"baskıcılık, güç sarhoşluğu, yasakçılık"la suçladı. "Sus deyicilere
karşı mahalle değiştirmeyeceklerini" vurgulayan Arınç,
"Özgürlüklere müdahaleyi, özgürlük için mücadele sebebi sayar ve
bunun icabını yaparız... Ülkemizin 'sus'lar ülkesi olmasına 40 yıl
önce nasıl karşı çıktıysak aynı şekilde bugün de karşı çıkarız"
sözleriyle Erdoğan ve AKP yönetimine karşı mücadele mesajı verdi.
Arınç, "Hoşa gitmeyen gerçekleri duymama ve duyurmama adına izlenen
bu antidemokratik yol baskı rejimlerinin yoludur ve tarih kitapları
bu yolun yolcularının hazin sonlarıyla doludur" dedi.
Erdoğan ve iktidara yakın medya tarafından da ağır ifadelerle tepki
gören Arınç, dün Turgut Özal Üniversitesi'nde katılacağı Anayasa
Çalıştayı'nın "provokatif olaylar çıkabileceği" gerekçesiyle iptal
edilmesine tepki gösterdi. Arınç, Twitter'dan yaptığı açıklamada
'güç sarhoşluğuyla baskıcılık oynandığını' yazdı.
"Baskıcılar bizim mahallenin çocukları ise..."
27 Mayıs 1960 darbesini işaret eden Arınç, "Daha önce bu
baskıcılar, ses kısıcılar, Başbakan asıcılardı. O zihniyetti.
Kendilerinde müthiş bir güç vehmediyorlar ve 'Beni eleştirirsen yok
olursun' diyorlardı. Yok olmadık. Gençliğimizi, ömrümüzü verdik,
yılmadık. Şimdilerde bu baskıcılar, ses kesiciler, sus deyiciler
bizim mahallenin çocukları ise onlara kızıp mahalle değiştirecek
değiliz. Kaldı ki o çocukların sesleri de artık karşı mahalleden
geliyor" diye konuştu.
"Güç sarhoşluğuyla..."
Bülent Arınç, "Ülkemizin 'sus'lar ülkesi olmasına 40 yıl önce nasıl
karşı çıktıysak aynı şekilde bugün de karşı çıkarız. Zira 40 yıl
önceki iyi niyet ve gayretten zerre kadar sapmış değiliz. Aynı
niyette, aynı safta, aynı safiyette ve aynı azimdeyiz. Daha düne
kadar başörtüsü yasağı gibi nice yasaklara birlikte karşı
çıktığımız, omuz omuza mücadele verdiğimiz insanlar, artık bugün
saf değiştiriyor, güç sarhoşluğuyla yasakçılık oynuyor ve omuz
atıyorlarsa, o halde özgürlüklere müdahaleyi, özgürlük için
mücadele sebebi sayar ve bunun icabını yaparız" dedi.
Yunus Emre örneği verdi
Arınç, "Her devir için kendini mutlak güç makamında görüp
aldananlara, asırlar öncesinden Yunus Emre şöyle seslenmiş, ne
kadar da doğru demiş" diyerek şu dizeleri paylaştı:
"Yerden yeğe küp dizseler,
Birbirine bent etseler,
Aradan birin çekseler,
Seyreyle sen gümbürtüyü.
Şimdi seyreyelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler."
"Twitter'dan açıklama yapacağım" demişti
Arınç'ın dün saat 13:30'da Turgut Özal Üniversitesi'nde katılacağı
Anayasa Çalıştayı "provokatif olaylar çıkabileceği" gerekçesiyle
iptal edilmişti. Arınç, "Bu gerekçeye ihtimal vermemekle birlikte
alınan bu karara uymak durumundayım" demişti. Arınç ayrıca
Twitter'dan çarşamba günü bazı konularda açıklama yapacağını da
duyurmuştu.
Arınç'ın Twitter'daki hesabından yaptığı açıklama aynen
şöyle:
Aktif siyasete ara verdiğim bu süreçte, gençlerimizle birlikte
olmak, onlarla tecrübe paylaşımında bulunmak ve aynı havayı
teneffüs etmek adına üniversitelerden gelen konferans taleplerine
özellikle olumlu cevap verdim. Bu talepler üniversitelerin
yönetimlerinden değil, oraların gerçek ve tek sahibi olan
öğrencilerden geliyordu.
Hangi görüşten olursa olsun davette bulunan tüm öğrenci gruplarına
ve konferanslarda salonların dışına taşacak kadar ilgi gösteren her
düşünceden öğrencilerimize teşekkür ediyorum.
Bilinmesini istiyorum ki gerek daha önce konferans verdiğim
üniversitelerde, gerekse ÜNİVERSİTE YÖNETİMLERİ tarafından
konferans vermem engellenen Kırıkkale Üniversitesi, Beykent
Üniversitesi, İstanbul Üniversitesi ve Necmettin Erbakan
Üniversitesi’nde şahsıma yapılan konferans davetleri tüm öğrenci
gruplarının ve her görüşten öğrencilerimizin ortak mutabakatlarıyla
gerçekleşmiştir.
Bu gerçekler çerçevesinde katılacağım programları “Provokatif
Olaylar” çıkabileceği gerekçesiyle iptal etmek en başta o
üniversitelerin öğrencilerine saygısızlıktır.
Siyasi veya idari makamlardan gelen ya da gelebilecek olan bu tür
susturma çabaları “Gerçekleri duymayı istememek veya duyulmasını
engellemek” kaygısı ile açıklanabilir.
Fakat bu engelleme tutumu, en geniş özgürlük alanları olması
gereken üniversitelerden ve üstüne üstlük “öğrencilere rağmen”
gelirse bunu “güvenlik” ya da diğer uydurma gerekçelerle açıklamak
o öğrencilerin zekalarıyla alay etmek ve onları yok saymaktır.
Üniversitelerin asli unsuru ve gerçek sahibi olan öğrencilerin
iradelerini yok saymak, meşru ve makul taleplerini görmezden gelmek
ve “öğrencileri karşılarına almak pahasına” yasakçı tavır takınmak
hiçbir akli, mantık, sebeple açıklanamayacağı gibi, bu baskıcı
tutum, üniversitelere “yasakçı üniversite” yaftasını da
yapıştıracaktır.
Bu çerçevede, gerek şahsımın, gerek tüm öğrencilerimizin ve
kamuoyunun merak ettiği sorular şunlardır:
1.Tüm öğrenci gruplarının mutabakatı ve ortak davetleriyle organize
edilen konferansların akli, mantıki gerekçelerle iptal edilmesi
mümkün olmadığına göre, “milli irade”nin en dinamik temsilcileri
olan öğrencilerin taleplerine rağmen bu engellemelerin “gerçek”
sebebi nedir? Rektörlüklere baskı uygulanmış mıdır?
2.İlgili üniversite yönetimlerinin, kendi öğrencilerinin
iradelerini yok saymaları ve öğrencilere baskı uygulamaları
rektörlüklerin kendi inisiyatifleri midir, yoksa başka mercilerden
talimat mı almışlardır? Talimat aldılarsa o talimat nereden
gelmiştir?
3.İlgili üniversitelerin yönetimlerinin, kendi öğrencilerinin irade
ve meşru taleplerini görmezden gelmeleri “öğrenci odaklı
üniversite” kavramına uymadığına göre, üniversite yönetimleri neye,
nereye ya da kime odaklanmıştır?
Başta tüm üniversite öğrencilerinin ve kamuoyunun cevap beklediği
bu soruları “yeni talimatlar beklemeden” ve “ne cevap verelim” diye
başka mercilere sormadan, tamamen gerçeklerle cevaplamak ilgili
üniversite yönetimlerinin boyunlarına borç, kendi öğrencilerine
karşı ise ahlaki sorumluluklarıdır.
14 yılda 90’ın üzerinde yeni üniversite açmış olmanın gururunu
yaşayan Ak Parti’nin halen iktidarda bulunduğu bir dönemde, halkın
çocuklarının tertip ettiği konferanslar iptal ediliyor ya da
ettiriliyorsa, bu durum, iptal edici ya da ettirici merciler için
utanç vesilesi ve “milli irade”ye saygısızlıktır.
Anlaşılan şu ki,
Maharet, üniversite açmak değil, üniversitelerde özgürlüğün ve
bilim üretmenin yolunu açmaktır.
Maharet, yönetici olmak değil, yönetebilmektir.
Hoşa gitmeyen gerçekleri duymama ve duymama adına izlenen bu anti
demokratik yol, baskı rejimlerinin yoludur ve tarih kitapları bu
yolun yolcularının hazin sonlarıyla doludur.
Bilinmelidir ki,
“Provokatif Olaylar” üniversitelerde konferans verildiğinde değil,
bilakis kürsüler, kalemler, meşru ve farklı sesler susturulduğunda
çıkar.
40 yılı aşan siyasi hayatımda, inandığım doğruları özgürce
söylediğim hiçbir dönemde “provokatif olaylar” çıkmadı. Fakat ne
zamanki sesimiz kısılmaya, varlığımız yoklukla imtihan edilmeye
başlandı, işte zaman attığımız her adım “olay” oldu.
Daha önce bu baskıcılar, ses kısıcılar, Başbakan asıcılardı. O
zihniyetti. Kendilerinde müthiş bir güç vehmediyorlar ve “Beni
eleştirirsen yok olursun” diyorlardı. Yok olmadık. Gençliğimizi,
ömrümüzü verdik, yılmadık.
Şimdilerde bu baskıcılar, ses kesiciler, sus deyiciler bizim
mahallenin çocukları ise onlara kızıp mahalle değiştirecek değiliz.
Kaldı ki o çocukların sesleri de artık karşı mahalleden
geliyor.
Ülkemizin “sus”lar ülkesi olmasına 40 yıl önce nasıl karşı
çıktıysak aynı şekilde bugün de karşı çıkarız. Zira 40 yıl önceki
iyi niyet ve gayretten zerre kadar sapmış değiliz. Aynı niyette,
aynı safta, aynı safiyette ve aynı azimdeyiz.
Daha düne kadar başörtüsü yasağı gibi nice yasaklara birlikte karşı
çıktığımız, omuz omuza mücadele verdiğimiz insanlar, artık bugün
saf değiştiriyor, güç sarhoşluğuyla yasakçılık oynuyor ve omuz
atıyorlarsa, o halde özgürlüklere müdahaleyi, özgürlük için
mücadele sebebi sayar ve bunun icabını yaparız
Her devir için kendini mutlak güç makamında görüp aldananlara,
asırlar öncesinden Yunus Emre şöyle seslenmiş, ne kadar da doğru
demiş
Yerden yeğe küp dizseler,
Birbirine bent etseler,
Aradan birin çekseler,
Seyreyle sen gümbürtüyü.
Şimdi seyreyelim Mevla neyler, neylerse güzel eyler.