BUGÜN'ÜN REKLAM YAZARI ALİ ATIF BİR,BAŞBAKAN'DAN NİÇİN ÖZÜR DİLEDİ?..
Erdoğan Başbakan olduğunda, Türkiye'yi yönetemeyeceğini düşündüğünü itiraf eden Ali Atıf Bir, bugün köşesinde Erdoğan'dan özür diledi. Bir'in, özürü bakın neydi?
Başbakan´a bir özür ve bir öneri
Tayyip Erdoğan Başbakan olduğunda, niye yalan söyleyeyim, önyargılarım nedeniyle Türkiye'yi yönetemeyeceğini düşünmüş, bunu gerekçesini de "donanımlarına" bağlamıştım. Beş yıllık performansını düşündüğümde utanan taraf ben oldum. Bu yüzden kendisinden özür dilerim.
Son beş yılda hem Türkiye'yi hem de partisini yönetme konusunda üstün bir performans gösterdi. Nice devlet adamından, profesörden, doçentten daha iyi ekip kurdu, daha iyi motive etti ve kaliteli bir yönetim anlayışıyla göz doldurdu. Özellikle araştırmalara verdiği önem de "bilimsel yönetimden" yana olduğu konusunda bize ipuçları verdi. Bilimsel çalışmayan bir kafa seçimden üç gün önce "Eğer tek başına iktidar olmazsam istifa ederim" der mi!
Demek iş ne İmam Hatipli ne Boğaziçili, ne ODTÜ'lü ne kolejli olmakta... İş iç motivasyonda, inançla bir işi başarma arzusunda, özel sektörle kamu yönetimi arasında sınırların kalktığının farkına varmakta... Başbakan'a yeni dönem için önerim Kotler'in Mediacat yayınlarından yeni çıkan Kamu Sektöründe Pazarlama kitabını tüm bakan ve yöneticilerine hediye etmesi...
Zamanı sınırlı olduğu için ona baştan sona kitabı oku diyemem ama izin verirse bu köşede hap şeklinde kitabın bir özetini yapmak istiyorum. Türkiye yeni dönemde "take off" yaptırmak için bu kitapta yazılanları tüm yöneticilerinin uygulamasında fayda var.
Rahmetli Özal "liberal" zihniyeti "vatandaş odaklılığı" alt kadrolara indiremediği için başarılı olamadı. Tayyip Erdoğan da "liberalliği ve vatandaş odaklılığı" alt kadrolara indiremez ise başarılı olamaz. Bazıları kamu işlemlerinin doğaları gereği şirketlerinkinden farklı olduğunu iddia ederler. Kamu kuruluşlarını daha etkin, daha verimli ve yaratıcı hale getirme çabaları pek çok yurttaşa boş bir hayal gibi gelir. Onlar işletmelerle kamu kurumları arasında pek çok karşıtlık görürler. Hatta çoğu kamu yöneticisi de böyle düşünür. Kotler bu farklıları şöyle özetler: Kamu kuruluşları genellikle tekeldedir; işletmeler ise rekabetçi pazarlarda yer alırlar.
Devlet, yurttaşların çıkarlarına hizmet etmek üzere kurulmuştur; işletmeler ise yatırımcıların karlarını artırmayı amaçlar.
Siyasi liderler seçim bölgelerindeki seçmenlerin çıkarlarını yansıtırlar; iş dünyasının liderleri ise yönetim kurullarına karşı sorumludurlar.
Hükümetlerin faaliyetleri kamunun göz önünde cereyan eder ve medyadan çok fazla ilgi görürken işletmelerin faaliyetleri medyadan korunur ve kamunun, hükümetin ya da medyanın değerlendirmesinden izole şekilde gerçekleşir.
Yurttaşlar büyüklük, etki ve güç açısından değişen çıkar gruplarına aittir; şirketler ise çıkarlarını lobiciler yoluyla ve doğrudan siyasi liderlerden elde eder.
Günümüz demokrasilerinin çoğunda yurttaşlarda devlete karşı güçlü bir güvensizlik vardır; yurttaşlar yanlış bilgilendirilmekte ve düşük katılım göstermektedirler. Yatırımcılar ve şirket yöneticilerinin ise girişimlerine büyük ilgileri vardır.
Devlet birimlerinin genellikle yeterince anlaşılmamış yetkileri ve eylem alanları vardır. İşlevleri dikkat çekici biçimde rastgele yerine gelir ve diğer birimlerinkiyle çakışır ve tekrarlanır. İşletmelerin ise iş gücü ve organizasyonel işlemler için belirli bölümleri vardır.
Yurttaşlar siyasi liderlerin hareketlerini seçimler, kamuoyu yoklamaları ve medyada yer alan hikayelerle denetlerken, işletme yöneticileri nihayetin