"BUGÜNE KADAR HİTLER'LE İLGİLİ BU KADAR İLGİNÇ BİR KİTAP OKUMADIM!.." ERTUĞRUL ÖZKÖK'E OKUDUĞU KİTAP NEDEN BU KADAR İLGİNÇ GELDİ?
"Dünyanın gördüğü en kanlı diktatör Adolf Hitler, 30 Nisan 1945 günü saat 15.30´da yeraltı sığınağında intihar etti." Ertuğrul Özkök yazdı.
DÜNYANIN gördüğü en kanlı diktatör Adolf Hitler, 30 Nisan 1945 günü saat 15.30´da yeraltı sığınağında intihar etti.
Sovyet Kızıl Ordu birlikleri o sırada, Reich Şansölyelik binasının birkaç yüz metre yakınına kadar gelmişti.
O ölmüştü, ama Berlin´den binlerce kilometre uzakta bir başka diktatör huzursuzdu.
Hatta paranoyak korkular içindeydi.
Josef Visarionoviç Stalin, Hitler´in gerçekten öldüğüne bir türlü ikna olamıyordu.
O paranoya içinde, partisinin en kuvvetli adamlarına şu emri verdi:
"Hitler´e yakın adamlardan kim yakalandıysa, onlarla konuşun ve bana Hitler´in kesinlikle öldüğüne dair kanıtlar getirin."
* * *
Partinin en yetenekli adamları Hitler´in yakınları ile aylarca konuştu.
Bunlar içinden özellikle ikisi, Hitler´in iki yaveri, böcek dolu hücrelerde aylarca sorguya çekildi.
Bu çalışmaların kod adı "Mitos Operasyonu"ydu.
Sonunda "Hitler Kitabı" adlı bir rapor ortaya çıkarıldı.
Bu rapor yıllarca Sovyet arşivlerinde saklı tutuldu. Duvarların yıkılmasıyla dünyanın bilgisine sunuldu.
Bu kitap bu yılın nisan ayında Türkçeye çevrilip NTV yayınları tarafından basıldı.
Bugüne kadar Hitler´le ilgili bu kadar ilginç bir kitap okumadım.
Herkes bir şeye takılır, ben de tuhaf şeylere.
Mesela Hitler´in "Kavgam" adlı kitabından telif alıp almadığını çok merak ederdim.
Alırmış.
Üstelik bu kitaptan epey zengin olacak kadar para kazanmış.
Hitler iktidara geçtikten sonra Almanya´nın en zengin insanlarından biri olmuş.
Bu kazancın büyük bölümünü "Kavgam" adlı, okunması fevkalade zor, o berbat kitaptan elde etmiş.
Kitap ilk defa 1930 yılında 54 bin adet basılmış.
Kitap 1931´de 50.808, 1932´de 90.351, 1933´te ise 854.127 adet satılmış.
Vergi mükellefi Hitler, 1933 yılı için 1.232.335 marklık gelir beyanında bulunmuş.
Bunun yarısını "mesleki harcama" olarak göstermeye çalışmış.
Eher yayınevi sonraki yıllarda "Kavgam" kitabı için Hitler´e 2 milyon marka yakın telif ödemiş.
1944 yılında yayınevinde biriken alacağı 5.525.811 markmış.
Tabii şu küçük bilgiyi vermeyi de ihmal etmemeliyim.
Eher yayınevinin en büyük ortaklarından biri Hitler´di ve bu yayınevi neredeyse tekeldi.
O yıllarda Almanya´daki kitap basımının ve dağıtımının yüzde 90´ı bu yayınevinin elindeydi.
Kitabı okurken düşündüm.
Acaba Türk maliyesi, kitap satışından elde edilen 1 milyon marklık gelirin yarısını, mesleki harcama olarak kabul eder miydi?
Bu soruyu sordum, sonra kendi kendime kahkahalarla güldüm.
Hitler gibi bir diktatöre biat etmeyip bu soruyu sorabilecek bir maliyeci olabilir mi?
O yüzden Hitler´in ne kadar vergi ödediğini öğrenemedim.
Ama aynı maliyenin, muhaliflerin üzerine nasıl gittiğini tahmin edebiliyorum.
* * *
Hitler´in etrafında dedikoducu sayılabilecek bir çevre var.
Mesela Goebbels, güzel bir sinema oyuncusu yüzünden karısı ile bozuşmuş.
Goering, fantezi üniformaları ve madalyaları, nişanları deli gibi seviyormuş.
Oradakilerden biri, "Hatta gece yatarken pijamalarına bile madalya takıyormuş" diyor.
Hitler kahkahalar atıyor ve yaldızlı kâğıttan bir madalya yaptırılıp hemen Goering´e gönderilmesini emrediyor.
Hoffman, art arta toplama kampına gönderilen 10 erkek kardeşle ilgili bir tekerleme söylüyor.
Suçları Mendelsohn´un sonatlarını çalmak veya Heine´ın kitaplarını bulundurmak.
Herkes kahkahadan yıkılıyor.
Hitler ellerini baldırlarına vuruyor ve şunları söylüyor:
"İngilizler, Reich şansölyelik binasında, kızdırılmaması gereken, saldırgan bir buldog köpeği gibi oturduğumu sanıyorlar. İyi ki bizi şimdi görmüyorlar. Bugün Reich şansölyelik binasına `Şen şansölye restoranı´ adı verilmeli."
* * *
Hitler, 30 Nisan 1945 günü saat 15.30´da şakağına bir kurşun sıkarak intihar etti.
Stalin, ölüm haberini bundan 13 saat sonra, 1 Mayıs 1945 sabahı saat 5.05´te aldı.
İlk sözü şu oldu:
"Cesedi nerede..."
Bir kanlı diktatör bir başka kanlı diktatörle savaşıyorsa, bundan geriye sadece bir şey kalır:
Derin bir şüphe...
Ertuğrul Özkök/Hürriyet