Bugün Birand'ın ölüm yıldönümü! Birand'sız bir yıl nasıl geçti? Sevenleri anlattı!
Bugün 17 Ocak… Duayen gazeteci Mehmet Ali Birand’ın ölüm yıldönümü… Aradan tam bir yıl geçti. Sevdikleri ve sevenleri onsuz geçen bir yılı Medyaradar’dan Alev Gürsoy Cimin’e anlattı. İsimler farklı olsa da mesajlar aynı: Herkes çok özlemiş, yokluğuna alışamamış…
Oğlu Umur Birand, 32. Günde birlikte çalıştığı ve çok sevdiği Can
Dündar ve Çiğdem Anad, Kanal D Haberden yol arkadaşı Süleyman
Sarılar, “Zehir muhabirlerim” dediği ve hep arkasında durduğu Fatih
Portakal, Ekrem Açıkel… Hepsi “Onsuzluk zor” diyor. Mesajlarda
kelimeler farklı ama ortak duygu aynı: Onsuz olmuyor diyorlar…
Diğer mesleklerde ne denli vardır bilmiyorum ama hırslar, egolar
bizim medyamızda çoğunun boyunu bastırmıştır. Biraz yukarı çıkanı
aşağı çekmek adet olmuştur. Kimse kendinden iyiyi istemez ama o
öyle değildi. Rekabeti çok severdi ama kendi rakiplerini
yetiştirecek kadar da yürekliydi. Kim ne derse desin o bir duayen…
O esaslı, gerçek bir gazeteciydi. 'Biran'da gitti, erkendi, hem de
çok erken; diyeceksiniz ki “Hangi ölüm erken değil ki” Evet, her
ölüm erken ölüm; ama biz Birand’ın böylesine alelacele gitmesine
hazır değildik, giderken aslında bizden de bir şeyler aldı götürdü.
Mesela haber izleme heyecanımızı. Haberlere getirdiği o bakış
açısını. Onsuz ekranlar daha tatsız, daha rekabetsiz ve
neşesiz. Yokluğu belli. Bakıyorum da 17 Ocak 2013’ün
üzerinden tam 1 yıl geçmiş ama ne kadarda özlemişiz o güzel adamı.
Hatasıyla, günahıyla iyisiyle kötüsüyle özlemişiz… Acaba ne derdi
17 Aralık operasyonu ile ilgili? Bakanların istifasına nasıl yorum
yapardı ve Başbakan’a süreçte ne önerirdi? Kafamda deli sorular…
Yorumlarını ne de çok özlemişiz, ne kadar merak edermişiz meğer
diyeceklerini… Ekran gafları, samimiyeti, hepsini özlemişiz. Bakın
onu en yakından, candan tanıyan sevdikleri ve onu çok seven çalışma
arkadaşları neler söylüyor… Belki kullanılan kelimeler farklı ama
mesaj hep aynı: Onlar da işin aslı alışamamışlar
yokluğuna…
Umur Birand (Mehmet Ali Birand’ın oğlu)
“BABAM HAYATTA OLSAYDI AİLEM TAM OLURDU”
Babamı kaybedeli 1 yıl oldu. O bir yıl içinde tanıyan tanımayan
herkes bana Türkiye’de olan biten hakkında "Baban hayatta olsa ne
derdi?" Diye sorup durdu. Cevabını maalesef bilmiyorum...
İlgilenmiyorum hatta.
Çünkü Babam hayatta olsaydı ailem, tam olurdu. Onun boşluğunu hiç
bir şey dolduramıyor. İçimdeki fırtınayı tek ben bilirim. Babam
hayatta olsaydı gri bulutlar giderdi, babam hayatta olsaydı "Her
şey çok iyi olacak" derdi. Tüm yakınlarına dediği gibi.
Babam ameliyata girmeden bir gece önce mesajlaştığımda onu çok
sevdiğimi söyledim. Onum cevabı ise "Senin için yaşıyorum" demişti.
Esasen sizin için yaşıyordu, çünkü sizler onu yaşatıyordunuz.
----------------
Süleyman Sarılar – Kanal D Haber Genel Yayın Yönetmeni (
Birand’ın yol arkadaşı – dostuydu)
“BİRAND'IN ARDINDAN....”
Birand'sız geçen tam 1 yıl.. Yokluğuna alışmak zor olmalı
değil mi?
Birand’ın yokluğuna alışmak mümkün değil. Her an ellerini
şaklatarak haber merkezi gelecek ve “aga ne yapıyoruz? Mallar iyi
mi bugün” diye soracak gibi hissediyorum. Onsuz bir yılda ne çok
şey yaşadık. Çözüm sürecinden Gezi’ye, operasyonlardan,
hükümet-cemaat kavgasına kadar öylesine hareketli bir gündem vardı
ki eminim o yaşasaydı, her gün bir muhabir heyecanıyla olayların
merkezinde olmak ister, perde arkasında ne oluyor diye sürekli
araştırırdı. Ama onun dediği gibi hayat devam ediyor, edecek. Bizde
Kanal D Haber merkezi olarak, onun zirveye diktiği bayrağı orada
tutabilmek için elimizden geleni yaptık, yapmaya devam
edeceğiz.
En çok neyini özlediniz?
Aslında en çok onu özledim. Sevecenliğini, dinginliğini, her şeyi
herkesi dinleyen mütevaziliğini, insanlığını, medeni ilişkilerini
her şeyi çok özledim. Ama en çok sabahları evinden arayıp “aga
söyle bakalım ne yapmışız” diyerek ratingleri sormasını, sonuçları
duyunca da kahkaha atarak “mahallleyi fena rahatsız etmişiz
Yaşşaaaa” demesini özledim. Sesi hala kulağımda.
Birand sizin için ne anlam ifade ederdi?
Birand, benim için, baba, arkadaş, dost, abi, yani her şeydi.
Kişisel yakınlığın yanında her şeyden önce gazeteci gibi
gazeteciydi. Türkiye’de batılı anlamda, belki de tek gazeteciydi.
Hiç kendini frenlemez, her şeyi sorar, söyler ve tüm liderlerle,
makam mevki sahipleriyle eşit bir ilişki kurar, en sorulmaz
denileni sorar ve asla vazgeçmezdi. Her anını planlar, hatta birkaç
yıl sonrasının randevularını sıraya koyar, çok düzenli çalışırdı.
Ve tüm ekibini çok iyi motive ederdi.
Kanal D Haber kuşkusuz ki hala çok başarılı peki
eksikliğini hissediyor musunuz?
Elbette yokluğunu hissetmemek mümkün mü? Her akşam bültenin kam
spikerlerini yazarken, kimi zaman kendimi, o varmış gibi, onun
diline uyacak cümleler kurarken yakalıyorum ve sonra vazgeçiyorum.
Örneğin bir haksızlık varsa onun en sevdiği “Vali beye, sayın
bakanı, o polise, bu sürücüye, o babaya (haberin muhatabı kimse)
iki çift lafım var” cümlesini kurmak ve ekrandan o haksızlıkla
ilgili çok açık yorumlar yapmasını hep arıyorum.
Şimdi olsaydı bu gündemle ilgili sizce ne
düşünürdü?
Şimdi keşke olsaydı. Şu anda Türkiye Onun için haber cenneti.
Ellerini ovuşturur ve “Hemen şunun üstüne gidelim.” derdi.
Birkaç kez bülteni Ankara’ya taşırdık. En yetkili isimleri yayına
alırdık.
-------------
Serdar Cebe - Kanal D Ana Haber Spikeri (Kaptanından sonra koltuk
ona emanet)
“BİRAND’IN SAĞLAM İRADESİNİ, İNSANLIĞINI ÖZLEDİM”
"Ne büyük haberciydi" "o olsa şöyle yapardı" "bakın
Birand olsa böyle olmazdı" "Birand yorum yapsaydı" ne
çok kişi söylemiştir değil mi?
Ben bir yıl içinde bunların hiç birini düşünmedim. Ben
Birand’sız geçen bir yılda onun esprilerini özledim. Yeri
geldiğinde ortaya koyduğu "Sağlam iradeyi" özledim. Ben geçen bir
yılda Birand'ın haberciliğini değil insanlığını özledim. Bundan bir
sene önce onu binler uğurladı. Sağcısı solcusu saf tuttu. “İyi
insandı” dedi farklı düşüncedekiler bile. Seni hep özleyeceğiz
Birand.
-------
Can Dündar (Başarılı gazeteci 32. günde Birand’la
çalışmıştı- en yakın dostlarından biriydi)
“YOKLUĞU BÜYÜK EKSİKLİK”
Ekrana çıktığım her gün anıyorum, arıyorum Birand'ı...
Hayatta olsa ne derdi?
İzlese kesin iftihar ederdi?
Buna itiraz eder miydi?
O çok daha renkli giyinirdi.
Bu soruyu şöyle formüle eder, böyle doğrudan sorardı.
Yaşasa kesin oradaydı.
Bu soruları, tahminleri onu tanıdığıma, onun yanında yetiştiğime
dair şükürler izliyor.
Yayın bittiğinde insan o alıştığımız telefonlarını bekliyor.
"Afferim oğlum, aslan çocuk" sesini duymak istiyor.
Yapıcı, cesaretlendiren, övgüyle karışık eleştirilerini
özlüyor.
Onunla büyümüş bizler için varlığı ne büyük kazançtı, yokluğu ne
büyük eksiklik...
Ama bıraktığı izin, her birimizde tek tek yaşadığını bilmek, onu
özleyen her seyircide hasrete dönüştüğünü düşünmek ruhumuzu
ferahlatıyor.
Nur içinde yatsın.
----------------
Çiğdem Anad – (32. Gün’de birlikte çalıştılar, Birand kızı
gibi severdi Anad’ı)
“BASINDA EKSİKLİĞİNİ HİSSEDİYORUZ”
MAB bugün olsaydı, Türkiye’nin bu kaotik döneminde uluslararası
denklemleri analiz etmemizi sağlayacak önemli röportajlar yapardı
mutlaka. ABD'nin, İsrail'in, AB'nin kritik siyasi figürleri MAB'la
konuşurdu. Çünkü Türkiye'deki hiçbir gazeteciyi tanımadıkları kadar
onu tanırlardı. Yine çünkü, o her olaya dünya perspektifinden
bakabilirdi. Bir gazetecinin sadece kendi ülkesinin kültürü ve
değer yargılarıyla sınırlı kalmayıp, dünya vatandaşı olabilmesi onu
ayrıcalıklı hale getirdi. Bu nedenle bugün biz basında onun
eksikliğini hissediyoruz. Biz, bütün gazeteciler ağır bir sansürün
cenderesinde boğuşurken, Mab nasıl bir çıkış yolu bulurdu acaba
diye düşünüyorum. Birand devletten az tokat yemedi, çok zor
dönemlerden geçti ama yıkıldığı yerden kalkmayı hep başarabildi.
Yakın geçmiş sizi haklı çıkarıyorsa, geçmişte sizi düşman görenler
bile sonrasında kahraman ilan ediyorlar. O halde her şeye rağmen
doğru gazetecilik yapmaya devam etmekten başka yol yok. Tabii bugün
sorun gazetecilik yapabilecek mecrayı bulabilmekte. Ama Mab da
dönem dönem o mecrayı bulamadı ve gün geldi kapılar ona ardına
kadar açıldı. O bize cesaretli olmayı, yılmamayı, hep çalışmayı ,
hep kendimizi geliştirmeyi öğretti. Bugün iktidara yaranarak büyük
gazetecilik oynayanlar yarın olmayacaklar." Gezi " soru soran,
sorgulayan, yazan, çeken onbinlerce korkusuz gencin sesi oldu.
Yarın gerçek gazeteciliği onlar yapacaklar ki onlar dünya vatandaşı
olabilecek genç arkadaşlarımız. Hem cesaretleri, hem yürekleri, hem
kültürleri bu ülkeyi ileriye taşımaya yetecek güçte. MAB onları
ezmek yerine, onlar kadar hızlı koşmaya uğraştığı için bugün hala
onu anıyoruz.
--------------------
Fatih Portakal- Fox TV Ana Haber spikeri- (Birand onu çok
severdi- En cevval muhabirlerindendi)
“1 YIL SONRA...”
Zaman zaman şu soruyu soruyorum: Fox'ta Ana Haberi sunarken, Birand
hayatta olsaydı, acaba bir şeyler kafasından geçer miydi? Ufak da
olsa beni rakip olarak görür müydü? Gelinen noktada verdiği mesleki
emekten dolayı benimle de gurur duyar mıydı? Soruların türevlerini
çoğaltmak mümkün. Maalesef cevapları bilemiyorum. Ancak keyif
duyacağını tahmin ediyorum.
İnanın, hayatta olsaydı bunların cevaplarını bizzat duymak
isterdim. Ama kendi hisseme düşen yanıtı vereyim
sizlere. Rahmetli olmasaydı, bugün ne İstanbul'a
gelebilirdim, ne de ana haber sunuyor olurdum. Mehmet Ali
Birand benim için kapıları açan adam oldu. Mekânın cennet olsun,
Birand...
****
//Ekrem Açıkel- Kanal D Haber Muhabiri / (Birand’ın cevval
muhabirlerindendi)
"YOKLUĞU VE BIRAKTIĞI BOŞLUK ASLA DOLMAYACAK"
Çok klasik bir cümledir: "Şimdi anlıyorum onun yokluğunu" Ama
gerçekten öyle... Şimdi anlıyorum MAB'ın yokluğunun oluşturduğu
boşluğu. Sadece benim "küçük" hayatım için değil, bu memleket için;
bu millet için..."Akil bir adama" ihtiyaç olduğu çok açık ve o
"akil bir adamdı" Yokluğunun doldurulamayacağı sanırım son 365
gündür yaşanan her ayrıntı ispatladı. Düşünsenize..."Gezi
olaylarında" MAB'ın ekranda olduğunu... Ya da son "17 Aralık"
krizi... Ne diyeceğini, nasıl tepki vereceğini merak etmiyor
muyuz?
Çok ediyoruz... Ama şunu iyi biliyoruz "O'nun tepkisi demokrasi
vurgusu" olurdu. Demokrasi. Demokrat olabilmek... Hayatının her
döneminde, bedeller ödeyerek, ölümlerden dönerek...
Peki "kanatları altında"olanlar için? Gerçekten MAB'ın "kanatları
altında" korunabilmek. Bu duyguyu tüm meslektaşlarımın yaşamasını
isterdim. Bunun değerini şu günlerde çok daha iyi anlıyorsunuz.
Artık "doğruları" yazmak bile ciddi bir mesele... Her an ama her
an... İşinizden, gücünüzden olabilirsiniz. Bu risk çok güçlü. Bu
riski almak "gerçek gazetecilik" İftiralardan korkmadan;
"Embeded" olmadan; kendine ve bilgine güvenerek, gazetecilik
yapabilmek. MAB'ın vefatında öğrendim şu cümleyi..."O yanında
çalışan herkesi kral ya da kraliçe hissettirirdi." Ne kadar doğru.
En alttan en üste... Güvendiğine Çok farklı değer verirdi.
Sanırdınız; "MAB için en değerli yıldızı benim " Hayal edin Bunu 75
kişilik tüm haber merkezinin birer birer hissedebildiğini. İşte
öyle bir adamdı...
Son cümle...
"İyi bir yönetici sıradan insanları, sıradışı işler yapar hale
getirir."
Ben "sıradan" bir çalışandım...
MAB'ın elinde bambaşka bir dünyaya sahip oldum.
Seni çok seviyorum be güzel adam...
Seni çok özlüyorum...
Ali Kırca - (32. Gün'de birlikte çalıştılar- can
yoldaşıydılar-onlar hiç rakip olmadı)
"BİZ HİÇ RAKİP OLMADIK, O BENİM CANIMDI"
Ali Bey, Koskoca 1 yıl geçti Birand'sız, o bir yıl nasıldı,
eksikliğini çok hissettiniz mi?
Herşeyden önce kırk yıllık bir dostumu, arkadaşımı yitirdim
ben..Bir çok şey eksik kaldı geçen bir yılda.. Birlikte
başladığımız televizyon macerasında, geçen yıllarda farklı
kanallarda, farklı programlarda olsak ta aslında hiç rakip olmadık
biz.. Televizyon dünyasında, bilinen "rekabet" ikliminde pek
rastlanan bir şey değildir rakipken dayanışmak..
Mehmet Ali'yle öyle oldu..
İçinde "hasetlik" olmayınca, yokluğunda "hasretlik" oluyor
işte..
Sizin için ne anlam ifade ederdi Birand?
Birand'ın haberciliğiyle ilgili en kısa tanımı, eşi, sevgili Cemre
iki sözcükle yaptı geçenlerde:
"cahil cesareti.."
Evet, yaptığı pek çok haber cesaret gerektiriyordu, ama "o" bu
haberlerin bedelinin ne olabileceğinin farkında değildi..
Oradaki cehalet sözcüğünün doğru karşılığının "umursamamak"
olduğunu da hemen söyleyeyim..
Şimdi olsaydı ona ne söylemek isterdiniz ona?
"Yapılacak daha çok haber varken nereye gittin alelacele.. Ne çok
şey kaçırdın geçen bir yılda.. "Gezi"yi kaçırdın mesela, 17
Aralık'ı da".. Neler söyleyeceğini herkes gibi ben de çok merak
ediyordum oysa.. Olmadı işte..