06 Şub 2012 17:58 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:18

BU YAZI OKAN BAYÜLGEN'İN CANINI ÇOK SIKACAK!

Kanal D'den ayrılıp Tv8'e kapağı atan Okan Bayülgen'in Kraliyet Ailesi'nde sıkıntılar başladı.

Okan Bayülgen, Kanal D’den ayrılıp TV8 saflarına katılma kararı aldığında şaşırmamıştım. Kendi adıma Bayülgen’den böyle bir hareket bekliyordum.
Herkes bu girişimi büyük risk olarak görürken; Okan Bayülgen, Kraliyet Ailesi’nin tanıtım bantlarında “Risk nedir?” sorusuna şöyle cevap veriyordu: “Risk bazen gitmek değil, kalmaktır!”
Okan Bayülgen, kanal değiştirmekle kalmadı; MNG Holding’in patronu Mehmet Nazif Günal’ın büyük ortaklığıyla kurulan yeni bir şirketin ortağı oldu. Bu şirkete küçük ortak olarak reklamcı Levent Erden ve TV8 Yayın Grubu Başkanı Abiş Hopikoğlu da katıldı.
Şirketin adı ‘The Hub’. Elektronik teknolojileri jargonunda, ağ elemanlarını birbirine bağlayan çok çıkışlı dağıtıcıya ‘hub’ deniyor.
Aslen bir içerik şirketi olan ‘The Hub’ın misyonu da bu olacaktı. Yani birçok yeni, yaratıcı, ilginç proje ‘The Hub’a akacak, o da bu projeleri reklam, prodüksiyon, medya gibi alanlarda ilgili ‘merkez’lere dağıtacaktı.
Okan Bayülgen’in adı bile TV8 algısını değiştirdi, izlenirliği artırdı.

Kraliyet’in aile meseleleri
Ancak Kraliyet Ailesi’nde kimi sıkıntılar var gibi görünüyor. Haftada beş akşam devam eden bir canlı yayını; belirli bir çıtanın üstünde tutmak kolay değil.
Zaten birçok konuk adayı peşinen reddediyor Kraliyet Ailesi programlarına katılmayı. Bayülgen’in kimi ne kadar konuşturup konuşturmayacağı, konuşturursa hangi konuda konuşturacağı belirsiz. Çoğu kişi bu riske artık girmek istemiyor.
Konuk sıkıntısı baş gösterince de her zamankinden daha fazla konuşuyor Bayülgen. Programı yüksek tutmak için kendini hep konuşmak zorunda hissediyor. Hafta arası uzman konukların davetli olduğu programlarda bile böyle bu.
Okan Bayülgen, metinler ve skeçler açısından da kısır bir dönem yaşıyor. Absürdün sınırları zorlanıyor çoğu zaman. Oysa geldiği ekol itibariyle iyi absürdü yazmanın da oynamanın da ne kadar zor bir iş olduğunu en iyi Okan Bayülgen bilir. Internetten toparlanan minik belgeseller de durumu kurtarmaya yetmiyor.

Canlı çalanlara yazık değil mi?
Programlarda canlı performans sergileyen yeni müzisyenlere, gruplara da asgari koşulları yaratmakta zorluk çekiyor Kraliyet Ailesi. Ses teknisyeni özen göstermezse sound kötü oluyor. Yeni gruplar için o sahneye çıkmanın önemini ve işin teknik boyutunu anlamayan genel izleyicinin; grubu ‘kötü’ bulma ihtimalini gözetmek gerekiyor. Ya da yaptırmayın canlı performans, playback olsun; astarı yüzünden pahalıya gelmesin yeni müzisyenler için...

On8 TV başka bahara...
Bir de On8 TV adlı bir gençlik televizyonu projesi vardı Bayülgen’in, biliyorsunuz. Geçen yılın son aylarında yayına başlaması hedefleniyordu. Ancak, proje bir başka bahara kaldı. Şimdilik eylül deniyor; bir karar değişikliği daha olmazsa...
Bu aralar ‘The Hub’ üzerinden dizi projeleri üzerine çalışıyor Okan Bayülgen. Bu diziler 45 dakikayla sınırlı olacak. Okan Bey, edebiyat bloglarından öykü topluyor senaryolar için. Çekimler de; ‘sağlıklı şartlarda ve evrensel ölçülerde’; yarı yarıya kısalacak haliyle. Dizinin telif hakları kanalda değil o dizi üzerinde hak sahibi olan sanatçılarda olacak. Ve tabii oyuncular da yarı para alacak.

Telif geliri kimin umurunda?
Bayülgen’in söylediğine göre oyuncuların işine gelmiyormuş bu durum. Kıvırtıyorlarmış. TV dizileri açısından bir devrim gibi görünen bu tutum; bir TV8 istisnası olarak kaldığında çok da anlam ifade etmiyor aslında. Sabun köpüğü dizilerin kaç tanesi tutacak? Tutanların tekrar yayınlarından, DVD’lerinden ne kadar telif gelecek ki hak sahiplerine? Niçin yarı paraya bir sezon kendilerini oraya bağlasınlar? Herkes musluk akarken cebini doldurmak istiyor haliyle...
Bu işi yoluna koymak sadece TV8’in çabasıyla kotarılacak şey değil. Kanal yönetimleri ve yapım şirketleri uzlaşmazsa tatlı bir hayal sadece.
Okan Bayülgen’i biraz tanıyorsam; bir süre sonra yeniden çok sıkılacak olup bitenden. Asıl bombası da o zaman patlayacak. Belki benim beklediğim radikal hareketi de o zaman yapacak. Ya da cuma günleri “Beyaz mı yoksa biz mi ‘trend topic’ olduk Twitter’da?” diye telaşlanmaya devam edecek.

Tolga Akyıldız / milliyet.com.tr