18 Nis 2010 17:10
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:14
''BU VE BENZERİ TRAJEDİLERİN HESABINI TARİH KİMLERDEN SORACAK?'' EMRE KONGAR DEĞİŞİME TEPKİLİ Mİ?
Cumhuriyet Gazetesinde yaşanan değişimin ardından Emre Kongar'ın "Aydınlanma" başlığındaki yazısı Cumhuriyet'te olanlara farklı bir boyut getirecek.
AYDINLANMA
Balbay’ın Trajedisi
Bir eş…
Bir baba…
Bir gazeteci…
Bir yazar…
Silivri’de 15 aydır tutuklu olan bir sanık…
Mustafa Balbay!
Son iki haftadır yaptığı savunmadan bazı bölümleri bir trajediyi yansıtması bakımından aşağıya alıyorum.
Aynı haberler Cumhuriyet’te de çıktı, ama ben yazıya bir gölge düşmesin diye NTVMSNBC’nin metinlerini kullandım.
10 Nisan 2010 tarihindeki haberden:
“Duyumlar gazeteci tarafından yazıldığında darbe mi olur?” diyen Balbay, gazetecinin haberi nedeniyle tutuklanmasının bir sansür olduğunu dile getirdi.
Balbay, “Genç subaylar tedirgin” haberini anımsatarak, “Bir gerilimi okurla paylaşmak suçsa, bu suçu işledim. Bu, darbeye zemin değil. Türkiye’den vazgeçtim, üçüncü dünya ülkelerinde bile gazete haberiyle darbe olmaz” şeklinde konuştu.
Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu’nun yeni yayımlanan “Karargâh” adlı kitabında 61 belge olduğunu, bunların 26’sında gizli ya da çok gizli ibaresi bulunduğunu vurgulayan Balbay, “Belgelere dayalı gazeteciliği Balbay yapınca suç, Baransu yapınca ödül mü vereceğiz? Baransu’yu kutluyorum, ama ben eşitlik istiyorum. Bu ülkede yargılanma eşitliği istiyorum. Adil, hızlı, tutuksuz ve eşit yargılayın. Aynı işi yapan iki kişiden biri ödüllendirilirken ötekinin tutuklanmasına, hukuk devletini bir yana bırakalım, yargı, yasa devleti diyebilir miyiz?” diye konuştu.
Herkesin kendisine göre bir hikâyesi olduğunu ifade eden Balbay, “Tutuklandığımda oğlum 9 aylıktı, şimdi 2 yaşında. Dayanamıyorum, görüşmeye çağırıyorum, aradaki camı pencere sanıp açmaya çalışıyor. Kızım, babaları hapis yatan, cinayete kurban giden çocukları inceliyor. Bu bir sosyal olgu. Elinizi vicdanınıza koyun” dedi.
Yine aynı sitenin 16 Nisan 2010 tarihindeki haberine göre bir hafta sonra Balbay, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı merhum Oramiral Güven Erkaya, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de aralarında bulunduğu bazı kişilerle yaptığı görüşmelerin içeriğine ilişkin notların iddianameye konulduğunu öne sürerek, “Sekiz yıllık notlarım özel olarak bir araya getirilip, art arda oluşturulup günlükler şeklinde yapılmış. Bu notlar sizin önünüze gelirken de değiştirilmiş” dedi.
Gazeteci olarak topluma karşı görevini yaptığını ifade eden Balbay, “Sizler beni iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılıyorsunuz. Ben gazeteciyim diyorum. Bu yasa maddeleri bize uygulanmayacaksa biz başka yasanın çocukları mıyız? Vicdan, kanaat bize uygulanmayacaksa biz başka Tanrı’nın çocukları mıyız?” diye konuştu.
Balbay, şöyle devam etti:
“İki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanıyorum, ama ilk mesleki müebbetimi, makam olarak ilk cezamı aldım. Artık Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi değilim. Bunun böyle bitmesini istemezdim. Hiç kimse makamlara zamkla yapışmış değil, ama bu şekilde bitmesini istemezdim. Ben gazeteciliğin en önemli makamının muhabirlik olduğunu, kalem olduğunu düşünüyorum. Kalemimi gücümün yettiğince kullanacağım.”
***
Bir insanın, bir babanın, bir gazetecinin 21. yüzyılda Türkiye’de yaşadığı trajedinin anahatlarını aktardım sizlere.
Bu ve benzeri trajedilerin hesabını tarih kimlerden soracak?
Emre Kongar/Cumhuriyet
Balbay’ın Trajedisi
Bir eş…
Bir baba…
Bir gazeteci…
Bir yazar…
Silivri’de 15 aydır tutuklu olan bir sanık…
Mustafa Balbay!
Son iki haftadır yaptığı savunmadan bazı bölümleri bir trajediyi yansıtması bakımından aşağıya alıyorum.
Aynı haberler Cumhuriyet’te de çıktı, ama ben yazıya bir gölge düşmesin diye NTVMSNBC’nin metinlerini kullandım.
10 Nisan 2010 tarihindeki haberden:
“Duyumlar gazeteci tarafından yazıldığında darbe mi olur?” diyen Balbay, gazetecinin haberi nedeniyle tutuklanmasının bir sansür olduğunu dile getirdi.
Balbay, “Genç subaylar tedirgin” haberini anımsatarak, “Bir gerilimi okurla paylaşmak suçsa, bu suçu işledim. Bu, darbeye zemin değil. Türkiye’den vazgeçtim, üçüncü dünya ülkelerinde bile gazete haberiyle darbe olmaz” şeklinde konuştu.
Taraf gazetesi muhabiri Mehmet Baransu’nun yeni yayımlanan “Karargâh” adlı kitabında 61 belge olduğunu, bunların 26’sında gizli ya da çok gizli ibaresi bulunduğunu vurgulayan Balbay, “Belgelere dayalı gazeteciliği Balbay yapınca suç, Baransu yapınca ödül mü vereceğiz? Baransu’yu kutluyorum, ama ben eşitlik istiyorum. Bu ülkede yargılanma eşitliği istiyorum. Adil, hızlı, tutuksuz ve eşit yargılayın. Aynı işi yapan iki kişiden biri ödüllendirilirken ötekinin tutuklanmasına, hukuk devletini bir yana bırakalım, yargı, yasa devleti diyebilir miyiz?” diye konuştu.
Herkesin kendisine göre bir hikâyesi olduğunu ifade eden Balbay, “Tutuklandığımda oğlum 9 aylıktı, şimdi 2 yaşında. Dayanamıyorum, görüşmeye çağırıyorum, aradaki camı pencere sanıp açmaya çalışıyor. Kızım, babaları hapis yatan, cinayete kurban giden çocukları inceliyor. Bu bir sosyal olgu. Elinizi vicdanınıza koyun” dedi.
Yine aynı sitenin 16 Nisan 2010 tarihindeki haberine göre bir hafta sonra Balbay, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı merhum Oramiral Güven Erkaya, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in de aralarında bulunduğu bazı kişilerle yaptığı görüşmelerin içeriğine ilişkin notların iddianameye konulduğunu öne sürerek, “Sekiz yıllık notlarım özel olarak bir araya getirilip, art arda oluşturulup günlükler şeklinde yapılmış. Bu notlar sizin önünüze gelirken de değiştirilmiş” dedi.
Gazeteci olarak topluma karşı görevini yaptığını ifade eden Balbay, “Sizler beni iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapisle yargılıyorsunuz. Ben gazeteciyim diyorum. Bu yasa maddeleri bize uygulanmayacaksa biz başka yasanın çocukları mıyız? Vicdan, kanaat bize uygulanmayacaksa biz başka Tanrı’nın çocukları mıyız?” diye konuştu.
Balbay, şöyle devam etti:
“İki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla yargılanıyorum, ama ilk mesleki müebbetimi, makam olarak ilk cezamı aldım. Artık Cumhuriyet Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi değilim. Bunun böyle bitmesini istemezdim. Hiç kimse makamlara zamkla yapışmış değil, ama bu şekilde bitmesini istemezdim. Ben gazeteciliğin en önemli makamının muhabirlik olduğunu, kalem olduğunu düşünüyorum. Kalemimi gücümün yettiğince kullanacağım.”
***
Bir insanın, bir babanın, bir gazetecinin 21. yüzyılda Türkiye’de yaşadığı trajedinin anahatlarını aktardım sizlere.
Bu ve benzeri trajedilerin hesabını tarih kimlerden soracak?
Emre Kongar/Cumhuriyet