25 Haz 2015 10:37
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 17:41
Bu sözler mahalleyi karıştırır! Ethem Sancak ve Barlas ilkesiz AKP amigosu, Yiğit Bulut menfaatçi!
Yeni Akit yazarı Faruk Köse, Tayyip Erdoğan’a ilahi bir aşk duyduğunu söyleyen Star Medya Grubu Başkanı Ethem Sancak başta olmak üzere Yiğit Bulut ve Mehmet Barlas'ı topa tuttu.
Yeni Akit yazarı Faruk Köse, "CHP iktidarda olsaydı, bizlere bu kadar hak vermeyebilirdi ama Müslümanların hayatında da bu kadar yozlaşma olmazdı." dedi.
T 24'ten Hazal Özvarış'a konuşan Faruk Köse, Tayyip Erdoğan’a ilahi bir aşk duyduğunu söyleyen Star Medya Grubu Başkanı Ethem Sancak ve Sabah başyazarı Mehmet Barlas için “ilkesiz hareket eden AKP amigoları” ifadesini kullandı.
Gazetesini de eleştiren Köse, yazarı olduğu Akit’in de seçim döneminde parti bülteninden farkı olmadığını belirtti.
İşte Faruk Köse'nin t24'e verdiği söyleşiden öne çıkanlar:
"Cumhurbaşkanı herkese danışabilir. Ama Yiğit Bulut’un tamamen menfaat üzerinden hareket ettiğini düşünüyorum. Menfaaatperestlikle bir yerlere geldi. Daha önce Tayyip Erdoğan’ı çok sert eleştiren bir kimse “Bugün ondan başka insan göremiyorum” diyor ve buna makul gerekçe getirmiyorsa, bütün olumsuzluklara olumlu kılıf çizmeye çalışıyorsa bu etik değildir. Kaypaklığı sevmiyorum. İnsanlar elbette değişebilir ama ben Yiğit Bulut’ta fikri bir değişiklik görmüyorum. Tepkim, fikri değil de menfaat üzere değişimlere.
Bunlar bir yana, 13 yıllık iktidar uzun bir süre ve AKP bir kitle partisi. Pek çok şahıs ve kesim partiye dâhil oldu, partiyle iletişime geçti. Türkiye ortalamasına göre bu uzun süre içinde her türlü pisliği yapan insanlar da partiyle temasa geçmiş ve iş yapmış olacaktır. Bu normal.
Seçimden seçime, 2007 seçiminden sonra birinci dönemindeki kadro önemli ölçüde tasfiye edildi. AKP, menfaatçileri ayıklamazsa, bir sonraki seçimde yüzde 30’lara geriler.
‘MUHAFAZAKÂR MEDYA OLARAK ÇOK KÖTÜ BİR SINAV VERDİK’
- Muhafazakâr mahallenin gazetecileri sizce iktidarla nasıl bir sınav verdiler?
“Muhafazakâr medya” kelimesini kabul etmesem de, kastınızı anladığım için söyleyeyim, çok kötü bir sınav verdik biz. Kişisel olarak iyi bir sınav verdiğimi düşünüyorum ama genel olarak, sizin muhafazakâr basın dediğiniz basında olduğu gibi, sevdiğimiz tarafı öyle bir tutuyoruz ki hiçbir yanlışını görmüyoruz, gördüğümüzü de gündeme getirmiyoruz. Toplumu da böyle yönlendiriyoruz. Muhalif olduğumuz kesim için de sanki hiçbir doğruları yokmuş gibi bir intiba oluşturuyoruz. Bu son derece çirkin. Meclis’te muhalefetin verdiği her önerge yanlış olabilir mi?Ama iktidar hepsini reddediyor, sonra alıyor birini kendisi öneriyor, sonra ne oluyor: “Ben yaptım.” Muhalefet de aynı şekilde. İktidarın getirdiği her şeye karşı çıkıyor. İslami veya muhafazakâr basın da o sırada “İktidarın her yaptığı doğru” diyor. Hayır efendim, yanlışları da vardı ve bu doğaldı. Doğal olmayan, yanlışa yanlış deyip düzeltilmemesiydi.
‘ETHEM SANCAK VE MEHMET BARLAS İLKESİZ AKP AMİGOLARI’
- Yanlışları söylememekten övgüde abartıya varan birkaç kişi: “Erdoğan’ı tanıyana kadar iki erkek arasındaki ilahi aşka inanmazdım” diyen Ethem Sancak, “Sünnetullah’a uygun olan başkanlık sistemidir” diyen Halime Kökçe, “Bal gibisiniz, çok başarılısınız” diyen Mehmet Barlas... Sizce bu isimleri ve daha fazlasını taraftarlıktan da öte holiganlığa götüren ne?
Bunlar çok kötü örnekler. Bunlar ilkesizce hareket eden AKP amigoları maalesef.
- Sizce bu kişilerin menfaati tam olarak ne; para mı, statü mü, iktidar mı?
Bilmiyorum. Bu maddi menfaat olabilir, konum, ün menfaati veya siyasi menfaat olabilir. Ama bunun içinde kesinlikle menfaat var. Başka türlü bir insan bu kadar yalakalaşamaz.
- “Havuz medyası” vakası varken sizce bu menfaatin para ile mesafeli olması mümkün mü?
Yapılan eleştirilerden biri de bu. AKP’nin doğrularını söylediğimde “Sen de mi şimdi havuzdan nemalanıyorsun”, çok affedersiniz “Sen de mi yalamaya başladın” diyorlar. Eleştirdiğimde ise “Yemini mi kıstılar” diyorlar. Bunları son derece çirkin görüyorum ve anlamakta zorlanıyorum. Açıkçası, bireysel olarak ben herhangi bir menfaat görmüşdeğilim. Zaten temel ilkem şudur: Asla kalemimi satmam, menfaat için yazmam. Hakkaniyet esas ilkemdir. İlkesel yazarım, yazdıklarımda ihtiyat payı bırakmayı ihmal etmem.
‘ERDOĞAN’A ‘ANAM BABAM SANA FEDA OLSUN’ DEMEK DENSİZLİK’
- Sizin maaşınız ne kadar?
Böyle şeylere girmeyelim. Ben herhangi bir menfaat görmedim. Başkaları ne kazanıyor bilemem. Ya da kazanıyor mu? Bilmediğim bir alanda insanları itham edemem. Ancak, mesela yalakalıktan başka bir şey olmayan “Anam babam sana feda olsun” sözlerini bir hocaya sordum, şeriata göre bir mahsuru yok dedi. Ama bu ifade, sahabenin Peygamber Efendimiz için kullandığı bir ifadedir. Bunu alıp Erdoğan ya da başka birine yamarsan, bu densizliktir.
- Ethem Sancak’ın Erdoğan’a aşkı, sizce ihaleler aksayınca da devam eder mi? Veya Mehmet Barlas Sabah başyazarlığını kaybetse Erdoğan’a “bal” der mi? Bu ilişkilerde paranın yeri sizce tartışılabilir mi?
Vardır diyebilmem için bilmem lazım. Ancak tahmin ediyorum ki, bu kişiler konumlarını kaybetseler bu söylemlerini de terk ederler. Ancak ilkesellik gereği, hakkında kesin bilgi sahibi olmadığım hususlarda kesin laflar etmemeyi tercih ediyorum. Zaten, mesela bu yüzden ben ne partinin cemaat hakkındaki, ne cemaatin parti hakkındaki düşüncelerini savunuyorum. Tarafsız kalmayı yeğliyorum. Elimde somut delil yok çünkü.
‘AKP HATALARININ EN BÜYÜK SEBEBİ BU MEDYANIN YALAKA DURUMU’
- Muhafazakâr medya sizi hayal kırıklığına mı uğrattı?
Hayal kırıklığından da öte. Bu olmamalıydı. Bizim Müslümanlar olarak omurga sahibi olmamız lazım. AKP’nin bazı hataları varsa bu hataların en büyük sebebi bu medyanın yalaka durumudur. AKP’nin hatalarını yok sayan, her yaptığını yücelten, böylece hatalarını düzeltme gereğini hissetmesine mani olan bu medyayı tarif edecek kelime bulamıyorum.
‘SEÇİM DÖNEMİNDE AKİT’İN PARTİ BÜLTENİNDEN FARKI YOKTU’
- Özellikle seçim döneminde, Akit’te AKP övülürken, diğer partiler eleştirildi veya itham edildi. Sizce bu dönem Akit’in parti bülteninden bir farkı var mıydı?
Samimiyetle söyleyeyim; parti bülteninden bir farkı yoktu. Ama niye öyle olduğu ayrı bir konu. Başka nasıl bir alternatif olabilirdi ki? Bu gazetenin patronajı, yakın olduğu bir partiyi karar aşamasında kendi haline mi bırakacaktı, yoksa “ikazlarıma sonra devam ederim” mi diyecekti? Patronaj bu yönü tercih etmiş olabilir. Ben bireysel olarak bu yönü tercih etmedim, yayın yönetmeni olsaydım da böyle yapmazdım. Ama bu yöndeki tercihe de bir şey diyemem.
- Ama parti bülteni olarak gördüğünüz bir gazetede yazmakta sorun görmüyorsunuz.
Hayır, görmüyorum. Laik-Kemalist devlet düzenini, rejimi de benimsemiyorum, ama bu sistem içinde yaşıyorum. Önemli olan, bireysel duruşumun ne olduğu. Yazdığım birçok yazıda çok sayıda okuyucudan “Gazetem başka, sen başka şey söylüyorsun” şikâyeti alıyorum. “Defol git” diyenler oluyor. Ama (Akit’in sahibi ve İcra Kurulu Başkanı) Mustafa Karahasanoğlu, bu konu açıldığında “Sen bir şeyi hak olarak görüyorsan, yazmanda benim için sıkıntı yok” diyor.
T 24'ten Hazal Özvarış'a konuşan Faruk Köse, Tayyip Erdoğan’a ilahi bir aşk duyduğunu söyleyen Star Medya Grubu Başkanı Ethem Sancak ve Sabah başyazarı Mehmet Barlas için “ilkesiz hareket eden AKP amigoları” ifadesini kullandı.
Gazetesini de eleştiren Köse, yazarı olduğu Akit’in de seçim döneminde parti bülteninden farkı olmadığını belirtti.
İşte Faruk Köse'nin t24'e verdiği söyleşiden öne çıkanlar:
"Cumhurbaşkanı herkese danışabilir. Ama Yiğit Bulut’un tamamen menfaat üzerinden hareket ettiğini düşünüyorum. Menfaaatperestlikle bir yerlere geldi. Daha önce Tayyip Erdoğan’ı çok sert eleştiren bir kimse “Bugün ondan başka insan göremiyorum” diyor ve buna makul gerekçe getirmiyorsa, bütün olumsuzluklara olumlu kılıf çizmeye çalışıyorsa bu etik değildir. Kaypaklığı sevmiyorum. İnsanlar elbette değişebilir ama ben Yiğit Bulut’ta fikri bir değişiklik görmüyorum. Tepkim, fikri değil de menfaat üzere değişimlere.
Bunlar bir yana, 13 yıllık iktidar uzun bir süre ve AKP bir kitle partisi. Pek çok şahıs ve kesim partiye dâhil oldu, partiyle iletişime geçti. Türkiye ortalamasına göre bu uzun süre içinde her türlü pisliği yapan insanlar da partiyle temasa geçmiş ve iş yapmış olacaktır. Bu normal.
Seçimden seçime, 2007 seçiminden sonra birinci dönemindeki kadro önemli ölçüde tasfiye edildi. AKP, menfaatçileri ayıklamazsa, bir sonraki seçimde yüzde 30’lara geriler.
‘MUHAFAZAKÂR MEDYA OLARAK ÇOK KÖTÜ BİR SINAV VERDİK’
- Muhafazakâr mahallenin gazetecileri sizce iktidarla nasıl bir sınav verdiler?
“Muhafazakâr medya” kelimesini kabul etmesem de, kastınızı anladığım için söyleyeyim, çok kötü bir sınav verdik biz. Kişisel olarak iyi bir sınav verdiğimi düşünüyorum ama genel olarak, sizin muhafazakâr basın dediğiniz basında olduğu gibi, sevdiğimiz tarafı öyle bir tutuyoruz ki hiçbir yanlışını görmüyoruz, gördüğümüzü de gündeme getirmiyoruz. Toplumu da böyle yönlendiriyoruz. Muhalif olduğumuz kesim için de sanki hiçbir doğruları yokmuş gibi bir intiba oluşturuyoruz. Bu son derece çirkin. Meclis’te muhalefetin verdiği her önerge yanlış olabilir mi?Ama iktidar hepsini reddediyor, sonra alıyor birini kendisi öneriyor, sonra ne oluyor: “Ben yaptım.” Muhalefet de aynı şekilde. İktidarın getirdiği her şeye karşı çıkıyor. İslami veya muhafazakâr basın da o sırada “İktidarın her yaptığı doğru” diyor. Hayır efendim, yanlışları da vardı ve bu doğaldı. Doğal olmayan, yanlışa yanlış deyip düzeltilmemesiydi.
‘ETHEM SANCAK VE MEHMET BARLAS İLKESİZ AKP AMİGOLARI’
- Yanlışları söylememekten övgüde abartıya varan birkaç kişi: “Erdoğan’ı tanıyana kadar iki erkek arasındaki ilahi aşka inanmazdım” diyen Ethem Sancak, “Sünnetullah’a uygun olan başkanlık sistemidir” diyen Halime Kökçe, “Bal gibisiniz, çok başarılısınız” diyen Mehmet Barlas... Sizce bu isimleri ve daha fazlasını taraftarlıktan da öte holiganlığa götüren ne?
Bunlar çok kötü örnekler. Bunlar ilkesizce hareket eden AKP amigoları maalesef.
- Sizce bu kişilerin menfaati tam olarak ne; para mı, statü mü, iktidar mı?
Bilmiyorum. Bu maddi menfaat olabilir, konum, ün menfaati veya siyasi menfaat olabilir. Ama bunun içinde kesinlikle menfaat var. Başka türlü bir insan bu kadar yalakalaşamaz.
- “Havuz medyası” vakası varken sizce bu menfaatin para ile mesafeli olması mümkün mü?
Yapılan eleştirilerden biri de bu. AKP’nin doğrularını söylediğimde “Sen de mi şimdi havuzdan nemalanıyorsun”, çok affedersiniz “Sen de mi yalamaya başladın” diyorlar. Eleştirdiğimde ise “Yemini mi kıstılar” diyorlar. Bunları son derece çirkin görüyorum ve anlamakta zorlanıyorum. Açıkçası, bireysel olarak ben herhangi bir menfaat görmüşdeğilim. Zaten temel ilkem şudur: Asla kalemimi satmam, menfaat için yazmam. Hakkaniyet esas ilkemdir. İlkesel yazarım, yazdıklarımda ihtiyat payı bırakmayı ihmal etmem.
‘ERDOĞAN’A ‘ANAM BABAM SANA FEDA OLSUN’ DEMEK DENSİZLİK’
- Sizin maaşınız ne kadar?
Böyle şeylere girmeyelim. Ben herhangi bir menfaat görmedim. Başkaları ne kazanıyor bilemem. Ya da kazanıyor mu? Bilmediğim bir alanda insanları itham edemem. Ancak, mesela yalakalıktan başka bir şey olmayan “Anam babam sana feda olsun” sözlerini bir hocaya sordum, şeriata göre bir mahsuru yok dedi. Ama bu ifade, sahabenin Peygamber Efendimiz için kullandığı bir ifadedir. Bunu alıp Erdoğan ya da başka birine yamarsan, bu densizliktir.
- Ethem Sancak’ın Erdoğan’a aşkı, sizce ihaleler aksayınca da devam eder mi? Veya Mehmet Barlas Sabah başyazarlığını kaybetse Erdoğan’a “bal” der mi? Bu ilişkilerde paranın yeri sizce tartışılabilir mi?
Vardır diyebilmem için bilmem lazım. Ancak tahmin ediyorum ki, bu kişiler konumlarını kaybetseler bu söylemlerini de terk ederler. Ancak ilkesellik gereği, hakkında kesin bilgi sahibi olmadığım hususlarda kesin laflar etmemeyi tercih ediyorum. Zaten, mesela bu yüzden ben ne partinin cemaat hakkındaki, ne cemaatin parti hakkındaki düşüncelerini savunuyorum. Tarafsız kalmayı yeğliyorum. Elimde somut delil yok çünkü.
‘AKP HATALARININ EN BÜYÜK SEBEBİ BU MEDYANIN YALAKA DURUMU’
- Muhafazakâr medya sizi hayal kırıklığına mı uğrattı?
Hayal kırıklığından da öte. Bu olmamalıydı. Bizim Müslümanlar olarak omurga sahibi olmamız lazım. AKP’nin bazı hataları varsa bu hataların en büyük sebebi bu medyanın yalaka durumudur. AKP’nin hatalarını yok sayan, her yaptığını yücelten, böylece hatalarını düzeltme gereğini hissetmesine mani olan bu medyayı tarif edecek kelime bulamıyorum.
‘SEÇİM DÖNEMİNDE AKİT’İN PARTİ BÜLTENİNDEN FARKI YOKTU’
- Özellikle seçim döneminde, Akit’te AKP övülürken, diğer partiler eleştirildi veya itham edildi. Sizce bu dönem Akit’in parti bülteninden bir farkı var mıydı?
Samimiyetle söyleyeyim; parti bülteninden bir farkı yoktu. Ama niye öyle olduğu ayrı bir konu. Başka nasıl bir alternatif olabilirdi ki? Bu gazetenin patronajı, yakın olduğu bir partiyi karar aşamasında kendi haline mi bırakacaktı, yoksa “ikazlarıma sonra devam ederim” mi diyecekti? Patronaj bu yönü tercih etmiş olabilir. Ben bireysel olarak bu yönü tercih etmedim, yayın yönetmeni olsaydım da böyle yapmazdım. Ama bu yöndeki tercihe de bir şey diyemem.
- Ama parti bülteni olarak gördüğünüz bir gazetede yazmakta sorun görmüyorsunuz.
Hayır, görmüyorum. Laik-Kemalist devlet düzenini, rejimi de benimsemiyorum, ama bu sistem içinde yaşıyorum. Önemli olan, bireysel duruşumun ne olduğu. Yazdığım birçok yazıda çok sayıda okuyucudan “Gazetem başka, sen başka şey söylüyorsun” şikâyeti alıyorum. “Defol git” diyenler oluyor. Ama (Akit’in sahibi ve İcra Kurulu Başkanı) Mustafa Karahasanoğlu, bu konu açıldığında “Sen bir şeyi hak olarak görüyorsan, yazmanda benim için sıkıntı yok” diyor.