BU RÖPORTAJ ÇOK KONUŞULUR; ''ERTUĞRUL ÖZKÖK GİZLİ EŞCİNSEL OLABİLİR''
Habertürk yazarı Serdar Turgut, kendi gazetesinden İzzet Çapa'ya bomba gibi itiraflarda bulundu..
Yıl 1983… Yeni çıkan YÖK yasası ile üniversiteden atılan pek çok
aydın arasında genç bir asistan da var. Üniversitedeki bu
dalgalanma Serdar Turgut’un hayatında yepyeni bir sayfa açıyor…
İşsiz Serdar, gazeteci olmak için başvurduğu Güneş gazetesinde
Güneri Civaoğlu tarafından işe alınıyor ve yaklaşık 30 yıllık bir
serüvene böylece adım atıyor. Bunca yıl içinde neredeyse
dolaşmadığı gazete kalmıyor Serdar’ın. Hürriyet, Güneş, Cumhuriyet,
yine Hürriyet ve aynı gazetenin Washington temsilciliği derken
Akşam’a Genel Yayın Yönetmeni oluyor. Oradan da Habertürk’e geçen
Serdar Turgut’un mesleğe bakış açısı….
Diye bir giriş yapacaktım bu röportaja ama onunla konuşmaya
başlayınca bütün bu cümlelerin nasıl abes kaçacağını hemen anladım.
‘Salaklığın alemi yok’ dedim kendi kendime. Çünkü karşımda
gerçekten uçuk bir insan, pek çok şeyi aşmış bir hayat filozofu
vardı. Ben de biraz ona ayak uydurmaya çalışınca ‘uçuk üstü’ bir
söyleşi çıktı ortaya. Onun gibi halk plajına gidemedik ama
Nişantaşı’nın göbeğindeki bir AVM’de mangal yaptık, birlikte
lahmacunları indirdik mideye. Kısacası bu muhabbeti
emniyet kemerlerinizi bağlayarak okumanızı tavsiye ederim. Serdar
Bey biraz hız biraz da ahlak sınırını aştı, bendeniz de ağzım açık
dinledim. Ama baştan söyleyeyim, sözün mülkü muhatabında değil
sahibindedir.
Amerikan Rüyası’ndan uyanabildiniz mi yoksa Yeni Dünya aşkı
devam ediyor mu?
Severim Amerika’yı ama aşığı olduğum
söylenemez. Amerikan yaşamı berbattır. Sadece popüler kültürü
ilgimi çekiyor artık.
Doğru söyleyin Amerikan ajanı olabilir
misiniz?
Ben onlara akıl danıştığıma göre bir türlü
ajanım herhalde
"Bir türlü" nasıl oluyor?
Ajan olma ihtimali
bulunan bazı Amerikalılarla görüşüyorum. Onlar da bana bilgi almak
için zaman zaman sorular soruyorlar.
Aman 007 Bey, sorduğuma pişman oldum. Rana Hanım’la
tanıştığınız zaman evliymişsiniz? Ne oldu da gözünüz
karardı?
Gazetede oturuyordum. O da bir iş için
gelmiş. İlk görüşte aşık oldum. “Hapı yuttun oğlum Serdar” dedim…
Ve işte gördüğünüz haldeyim.
SEKSÜEL MAZOŞİSTİM, FETİŞLERİM DE
VAR
Kolay tavlayabildiniz mi bari Rana
Hanım’ı?
Oldukça zor bir süreçti. Evli olmam da işleri
güçleştiriyordu. Toplumsal baskılar, boşanmalar filan derken aştık
hepsini…
Yazılarınızda Rana Hanım’ın çok konuşmasından şikayet
ediyorsunuz…
Yahu Amerika’da ünlü Niagara şelalesine gittik. Onun sesinden
şelalenin sesini duyamadım. Öyle sivridir sesi. Yazmıştım da
bunu…
Her yerde seçebilir misiniz sesini?
Kesinlikle.
Sen de duyarsan anlarsın. Bir kere bağırttır kendine bak gör…
Siz de pek kolay bir adam değilsiniz
herhalde!
Ben de onu diyecektim, değilim!
Ve zor adam zoru seçti. Mazoşist bir yanınız var
mı?
Tabii… Seksüel mazoşistim. Fetişlerim de
vardır. Fetişizm ile mazoşizm bir noktada buluşur bende.
Bilseydim hediye kırbaç getirirdim. Aldattınız mı hiç Rana
Hanım’ı?
Eskiden onun bana yazdığı açık bir çek vardı.
"Yurt dışına çıktığın zaman ne istersen yap ama benim etki
alanımda, yani İstanbul’da yasak" derdi…
NEW YORK’TA TEK GECELİK İLİŞKİLERİM
OLDU
Peki siz bu çeki bozdurdunuz mu hiç?
New York’ta
yaşadığım tek gecelik ilişkilerim olmuştur. Ama aldatma sayılmaz
bu..
Hop hop durun bir dakika benim ahlak anlayışıma ters bu
işler. Bedenlerin buluşması aldatma değil midir. Bunun Amerikalısı,
Türk’ü mü var?
Aldatma daha farklı bir olay. Bir
açıklık getirelim şuna… Benim orada bir yer altı dünyam var.
Bildiğin yeraltına inerim. Orası seksüel ilişkilerin olduğu bir
dünyadır.
Kucağında kedisiyle Marlon Brando’yu göremeyiz orada
yani...
Yok, Godfather’ın yer altı dünyası gibi değil…
Kendine özgü kuralları vardır o yerlerin. Parasız cinsel ilişkiye
giren de vardır, fahişesi de… Ama normal gündelik hayatını yaşayan
insanlar da gelir. Bunlar özel kulüplerdir. Ben yaşayacağımı orada
yaşarım. Yani parayla seks filan değil… Yanlış anlaşılmasın.
Tövbe estağfurullah. Peki Rana Hanım aynı şekilde davransa
rahatsız olmaz mısınız?
Olurum tabii…
Mazoşizm, fetişizm derken biraz da faşizm var sizde galiba…
Ben yaparsam serbest, karım yaparsa yasak…
Yasak
demedim, rahatsız olurum dedim.
Peki böyle bir durumda tepkiniz ne olur?
Valla
hiç bilemiyorum…
Peki yapmayacağından emin misiniz?
Hayır, hem
neden olayım ki?
500 KADINLA YATMA FIRSATINI
KAÇIRDIM
Bunun cevabı bende yok tabii… Peki korkak bir insan mıdır
Serdar Turgut?
Oldukça…
Yazı yazarken mi gelir bu korku?
Tam aksi,
yazarken hepsi geçer. Hayattan korkularım var benim…
En korktuğunuz şey ne?
Şimdi çocuğumla ilgili
korkularım var.
Kaç yaşında oğlunuz…
10… Akıllı ve zeki olduğu
için çok mutluyum. Sosyal ortamlarda benden çok daha iyi.
Asosyal misiniz?
Maalesef. Sadece
konuşamadığım ve sormaya zorlandığım için hayatımda en az 500
kadınla yatma fırsatını kaçırmışımdır.
Özür dilerim Bay Julio İglesias.Tek eşlilik sizin
tabiatınıza uygun değil galiba.
Bırak beni, tek eşlilik
kadının da, erkeğin de ruhuna aykırıdır.
Rana hanımla bu kadar uğraşıyorsunuz; tam tersi ya o yazar
olsaydı da sizi tiye alsaydı?…
Hayatımda en zevk
aldığım şey şudur; karşımda bir köşe yazarı olsun, onunla kavga
edeyim…
Ben karınızı soruyorum. Böyle bir durumda gece yatarken
boğmak istemez miydiniz onu?
Hayır, yazıyla
boğardım.
Rana hanım gerçekten ‘cadaloz’ mu?
Sert bir
kadındır. Güçlü bir karakterdir. Evde evle ilgili her türlü kararı
o verir.
İlk günlerde çok süründürdü mü sizi?
Hem de
nasıl… Düşünsene bir yandan evliyim ama o zamanki karım
yurtdışında. Rana ile gayri meşru bir ilişkimiz var topluma göre.
Onu ikna etmeye çalışıyorum. O da beni bir an önce kafasına göre
düzene sokmaya çalışıyor. Beni süründürerek adam olacağımı
düşünürdü. O zamanlar gerçekten alkolik oluyordum.
Rana Hanım’ın kocası olmak mı zor, Serdar Turgut’un karısı
olmak mı?
O benim karım olmaktan, ben onun kocası
olmaktan çok hoşnut olmayabiliriz zaman zaman.
ERTUĞRUL ÖZKÖK GİZLİ EŞCİNSEL
OLABİLİR
Şimdi hayatınızdaki bir başka önemli insana gelmek
istiyorum. Ertuğrul Özkök…
O eskiden önemliydi.
Hoppala...Yoksa dedikleri gibi çok mu çabuk insan
harcıyorsun sen?
Biraz düşündükten sonra
harcıyorum.
Size gazetede ilk köşeyi veren Özkök değil
miydi?
Yayın yönetmeni oydu, başkası veremezdi zaten.
Ama belki de ben almışımdır.
Nasıl yani?
Hürriyet’in Washington
temsilcisiydim. Amerika’daki evime misafir olarak geldi. Haftada
bir de gazeteye mizah yazıları yazıyordum. Türkiye’ye dönmek
istediğimden, ‘yazıları 7 güne çıkaralım’ dedim. Ben formüle ettim
yani meseleyi.
Yani o vermedi, siz aldınız…
Ertuğrul’un
yaptığını küçümsemek istemiyorum ama durum aynen anlattığım
gibi…
Bu arada özel olarak görüşüyor musunuz?
Son
günlerde değil. Zaten genelde o aramaz ben arardım. Sıkıldım galiba
tek taraflı aramaktan. Ben de aramıyorum artık.
Arkadaşlığınızı dondurmuş durumdasınız
yani?
Ben hiçbir şeyi dondurmadım. O kendisi için
yaptığı bazı tanımların içinde yaşıyor şimdi…
Siz nasıl tanımlarsınız onu...
İ…dir o
(gülüyor).
Aman Serdar Bey..!
Herkes gizli eşcinsel
olabilir. Ertuğrul ise özellikle olabilir. Onun da benim de
kadın yönümüz vardır. Kendi yazdığı için söylüyorum.
Küçük dilimi yutacağım. Şunu açalım
biraz…
Ruhunun bir yanında kadın olduğunu biliyorum. O
da söylüyor zaten. Zaten iyi insanlar, iyi erkekler öyle olur.
Bir zamanlar Burhan Ayeri için de ‘gizli eşcinsel olabilir’
demişsiniz.
Bu çok eskide kaldı. O zaman gazeteye
aldığım ve eşcinselliklerini deklare etmiş insanlara öyle sert
tepkiler veriyordu ki “Bu kadar tepki koyan insanın içinde
gizli eşcinsellik duyguları olmalı" demiştim.
Hâlâ buna inanıyor musunuz?
Eşcinsellere sert
tepki koyan ve cinsel tercihleri anlamayan insanlara daima böyle
tepki koyarım. Bu Burhan’a özel bir şey değil
PARASINI BAŞKASI ÖDÜYORSA EN İYİ ŞARABI
İÇERİM
Geç yaşta baba olmanın avantajları ve dezavantajları
neler?
Avantajı şu; maddi birikimleriniz fazla olursa
çocuğunuza daha iyi imkanlar sağlayabiliyorsunuz. Ama onun
büyüdüğünü görmeden ölmek riski de var tabii..
Megaloman mısınız biraz?
Büyük ihtimalle.
Kendimi severim evet. Sevdiğim yönlerim kitap okumam ve okuduğumu
anlamam falan
Entellektüel yanınıza hayransınız yani…
Pek entelektüel demeyelim de… Aslında seni de kıskanıyorum…
Neyim varmış benim kıskanılacak?
Rahat
yaşamanı kıskanıyorum. Hem bu ortamlardasın, hem de gazetecilik
yapıyorsun.
Aslında ben de çok asosyal bir adamım. Siz de asosyalim
diyorsunuz ama mesela dünyanın en iyi şarabını yazıyorsunuz.
Bunları evde rakınızı içerken işkembeden mi
uyduruyorsunuz?
Yok canım. En iyi şarabı eğer ortam
iyiyse ve parasını da başkası ödüyorsa içerim tabii… (Gülüyor)
Şaka bir yana hiç yaşamadan nasıl yazıyorsunuz lüküs
hayatı?
Arada bir yaşıyorum canım…
Peki kim götürüyor sizi?
En son… Aaa, sen
şarap içmeye kim götürüyor diyorsun. Ben başka şey anladım
(gülüyor)
Ben sizin kadar bel altı düşünmüyorum... Mizahi yazılar
yazıyorsunuz ama o kadar komik değilsiniz
galiba…
Hiçbir mizah yazarı günlük konuşmalarının
içinde mizahi olamaz. Mizah üzerinde ciddi ciddi düşünülerek
yapılması gereken bir iştir. Ben mizah yazdığım zaman
güldürebilirim ama konuşurken sizi güldüremem. O stand up komedi
olur.
FİKİR OLARAK
ANARŞİSTİM
Yeri gelmişken soralım; standup’çılardan sizi en çok kim
güldürüyor? Lütfen cevap Zerrin Egeliler olmasın
Cem
Yılmaz’ı tabii…
Ama daha önce ‘Cem Yılmaz’ı beğeniyorsan Türksün’ diye
yazmıştınız. Bu ne yaman çelişki?
Fikrim neden
değişmesin? Eskiden beğenmiyordum, şimdi beğeniyorum. Ama yazı
yazarken benim dilimin kemiği yok. Her şeyi yazarım. Başıma da çok
şey geldi bu yüzden.
Biraz donuk bir insansınız galiba?
Aptal gibi
mi görünüyorum?
Estağfurullah, donuk dedim. Yani o yazıları yazan adam
başkasıymış gibi…
Donuğumdur evet. Zaten mizah yazıları
da, siyasi yazılar da kurgudur.
Siyasi görüşünüz hangi partiye yakın?
Hiçbir partiye. Ben anarşistim…
Yapmayın, kaldı mı artık anarşist filan…
Fikir
olarak anarşistim, yaşam olarak değil
Haydi biraz daha ileri gidelim de dövün beni… Kötü ve
acımasız bir insan olduğunuz söyleniyor.
Hiç
acımasızlık yoktur bende. Çünkü acımasız olabilecek kadar yakın
ilişki kurduğum bir insan yok.
HASTAYKEN DUA ETTİM AMA YİNE DE ATEİSTİM
Allah korusun bir daha hastalanırsanız Rana hanımdan başka kim
gelir yanınıza?
Hiç kimse…
Bu acı bir durum değil mi?
Yooo. Kimseden
arkadaşlık beklentim yok zaten. Ben biraz Nietzsche’nin yolundan
gidiyorum.
"Ateistim" diyorsunuz ama hastanede dua okumuşsunuz… Bu ne
perhiz bu ne hamburger?
Ya, ateist de bir gün
hastaneye düşüp elinin ayağının tutmadığını görürse dua
edebilir. O zaman da ateizmini sorgulaması gerekir. Ben o
hastalıktan sonra çok sorguladım ve ateizm galip geldi.
İyileşince ateist oldunuz yine?
İyileşmekle
ilgisi yok. Kendimi sorguladım. ‘Dua ettiğine göre ateist olmaman
gerekir’ dedim, sonra dediğim gibi ateizm baskın çıktı işte…
Kurban kesen ateistsiniz ama...
İyileşip
gazeteye dönerken Rana’nın da zorlamasıyla kesildi bir kurban…
BABAMIN PARASINI KADINLARA
YEDİRDİM
Sohbetimizin tam burasında telefonu çalıyor Serdar Turgut’un.
Arayan, Turgut’un yazılarında sıkça yer alan babası Hamit bey… O
yazılardan öğrendiğimize göre son derece ilginç bir kişilik Hamit
Turgut. Bu fırsatı kaçırmıyorum ve telefonu kapıp onunla da birkaç
cümle konuşuyorum.
Hamit bey izin verirseniz bir iki soru soracağım oğlunuz
hakkında… Nasıl bir insan size göre Serdar
Turgut?
Aynen benim kadar deli…
Hayırlı bir evlat mıdır Serdar bey?
Hayırlıdır
hayırlı olmasına ama New York’da çok paramızı yedi…
Kadınlara kızlara mı yedirdi paranızı?
Bana
söylemiyor ama kesinlikle öyle
Neden cinselliği bu kadar çok takmış kafasına bir baba
olarak en iyi analizi siz yapabilirsiniz?
Ben de onun
gibi genç kızlara çok düşkündüm. Hala da öyleyim.
Lafı fazla uzatsam ayıp olacak, telefonu veriyorum Serdar
beye. Baba - oğlun konuşması fazla uzun sürmüyor. Ve yine dönüyoruz
sohbete…
Çok parasını yediniz mi gerçekten babanızın?
Yedim,
özellikle Washington’a son gittiğimde kadınlara yedirdim
(gülüyor).
Ankara sizi Hamit Turgut’un oğlu diye tanıyor. Filozof ve
ağır içen bir baba…
İçtiği rakı 4 tonu filan
bulmuştur…
Ama 17 ton diyor kendisi…
Kafam karıştı ya… 4
ton viskiydi… Rakı da 17 ton…
EĞİLİMİM OLSAYDI BİR ERKEĞE AŞIK
OLURDUM
Babanızı seviyorsunuz ama bilinçaltınızda
kızgınlıklarınız var mı?
Tabii ki var. Kavga da ederiz
ama kalıcı değildir kızgınlıklar…
Küçükken de kavga eder miydiniz.
Ederdik… Hatta bir kere beni gece kulübüne götürüp bir kadınla
tanıştırmıştı. Sadece dans ettik kadınla. O zaman kızmıştım
işte. Yatağa kadar götürseydi iyi olacaktı...
Siz de aklınızı fikrinizi yatakla bozmuşsunuz. Babanız
cinsellik içerikli yazılarınız hakkında nasıl yorum
yapıyor?
Onları hafif buluyor.
Bir yerde sizi Oscar Wilde’a benzetmiş.
Beni
mi? Babam da benim gibi cinsel tercihlerimin farklı olduğunu
düşünüyor galiba.
Siz düşünüyor musunuz peki ‘genç olsaydım kadınlara değil
erkeklere ilgi duyardım’ diye?
Tabii, neden
düşünmeyeyim?
Eee, neden yapmıyorsunuz o zaman, yaşlandınız diye
mi?
Öyle bir eğilimim olsa yapardım. Ben eşcinselliğin
sonradan tercih ile olan bir şey olduğunu düşünmem hiçbir zaman. O
‘gelen’ bir şey bence. Gelseydi olurdum zaten.
Bir erkekle aşk yaşar mıydınız?
Tabii
kesinlikle. Eğer öyle geliyorsa yaşarsın. Yaşamayan da kendinde
bulsun sorunu.
VASAT OLAN HER ŞEY BAŞTACI
EDİLİYOR
Cinsel hayatınız ne durumda şu an?
Düşük
düzeyde var.
Evde mi yoksa dışarı da mı?
Düşük düzeyde dedik
ya…
Anlaşıldı, konuyu değiştiriyoruz… Mizah yazılarınızın mı
daha etkili olduğunu düşünüyorsunuz, yoksa ciddi yazılarınızın
mı?
Mizah yazılarımın. Ama artık mizah kayboluyor
Türkiye’de. Gri düşünce hayatı mizahı etkiledi. Bir vasatizm hakim.
Vasat olan her şey baş tacı ediliyor.
Görebildiğimiz kadarıyla penis yazıları bitti artık. Neydi
alıp veremediğiniz ’organınızla’?
İktidarsız olup
olmadığımı mı sormaya çalışıyorsun?
Yooo o soruldu. Başka ne olabilir?
Küçük… Hem
de arada bir iktidarsızlık da var. Neden olmasın ki. Bunu da
hayatımda bir heyecan olarak görüyorum. Küçük işte, keşke büyük
olsaydı (gülüyor)
Sabah ereksiyon olmadan çok iyi düşünemediğiniz doğru
mu?
Evet ama artık bu durum olmamasına rağmen yine de
düşünebiliyorum.
HER MAHALLEDE BİR PORNO DÜKKANI
AÇILMALI
“Ben cümlelerde sapığım” diye bir lafınız var. Cümlerlerde
sapıklık ile hayattaki sapıklık arasında ne fark
var?
Buna sapıklık denirse, hayatta da sapığım. Ben
herkesin bir fetişi, bir cinsel takıntısı olduğuna inanıyorum.
İnsanlar bunu keşfedemedikleri,ya da bilinçaltında kabul
edemedikleri için mutsuz oluyorlar.
Nedir bunun çaresi?
Her mahallede ortak
kullanılabilen porno dükkanları açılmasından yanayım. Çünkü o
dükkanlar insana özgürlük verir. Porno dükkanını gezerken kendi
fetişinizi keşfedersiniz.
Çaktırmadan harbiden sapıkmışsınız siz
de…
Nasıl çaktırmadan. Herşeyi anlattım işte.
Çaktırarak sapığım.
Bir ‘sapık’ olarak ilk cinsel deneyiminizi nerede
yaşadınız?
New York’ta bir kerhanede…
Nasıldı?
Berbattı...
O niye? Kırbacınız evde mi kalmıştı?
(gülüyor)
Kırbaçlanma bence rutin bir şey. Gerçekten Türk erkeğinin tek
bildiği kadının üzerine çıkıp dangul dungul bir şeyler yapıp erken
boşalmak. Kadınlar adına ben şikayetçiyim.
NICOLE KIDMAN’IN KÖLESİ OLMAK
İSTERDİM
Peki "Bay Sapık"ın fantezilerinizi süsleyen kadın
kim?
Nicole Kidman’ın kölesi olmak isterdim.
Diyorsunuz ki, Nicole elinde kırbaçla…
Kırbaca
gerek yok… Tavrı yeter…
Pardon ama bunlar bana gerçekten sapıkça
geliyor…
Ben senin için seks hayatı çok renksiz diye
yazacağım…
Ben böyle iyiyim… Peki Türklerden yok mu ‘fantezi giderici’
Mesela Hilal Cebeci?
Onu kadın olarak bile görmüyorum.
Ben Şebnem Ferah’ı beğenirim.
Hilal’i kadın olarak görmüyorsunuz madem Serdar Turgut’u ne
olarak görüyorsunuz?
Kendimi de erkek olarak
görmüyorum. Uzun zamandır erkek olmaya çalışan bir
insanım.
Nasıl yani?
Her an, her durumda baş kaldırma
mücadelesi.
Rusya’ya gittiniz mi hiç?
Gittim tabii… Ne
alaka şimdi?
Orada da Rus kadınları konusunda bazı etütler yaptınız mı
diye soracaktım.
Yaptım ama başarılı olamadım.
Eşyalarımı çalıp kaçtı kadın… Ama ben komünizm döneminde gittim, o
zaman bir dolar versen 10 tane kadın geliyordu. Onun için sayılmaz
yani.. Şimdi hayatımı daha keyifli yaşıyorum.
Seks dürtüsü azalınca mı?
Öyle… Gençken
gittiğim zaman yurtdışına aklımda ön planda hep seks olurdu. Şimdi
hayatımın her alanından zevk almaya çalışıyorum.
PAHALILIKLA GELEN GÜZELLİK VE KEYİF YOKTUR
O yüzden halk plajlarına gitmeye başladınız?
Halk
plajında da deniz, kum, güneş aynı. Her şey çok daha demokratik.
Hiç kimsenin cinsel tercihine, vücut yapısına doğal görünümüne
karışmıyorlar. Herkes istediği gibi davranıyor.
Peki Brad Pitt’e benzeseydiniz yine halk plajına mı
gidecektiniz?
Hayır canım, kulüplere gidip karı
kaldırırdım
Siz genelde kaç liralık şarap içiyorsunuz?
Gündelik yaşamımda 30 lirayı geçen şarap içmem. Biri ısmarlarsa da
ne olursa onu içerim.
Başka bir soru sorayım. Amerika’ya business mı uçuyorsunuz,
ekonomi mi?
Upgrade oluyorsam business uçuyorum. Her
ikisi arasında rahatlık açısından çok fark var.
Şimdi gelelim meşhur lahmacun meselesine. En iyi şarabı
içmekte bir sorun görmüyorsunuz, buissiness’da uçuyorsunuz… Peki
rahat bir ortamda, keyif için lahmacuna o kadar para verilmesine
neden kızıyorsunuz?
Bunun rahatlıkla ve keyifle bir
alakası yok. Burada konsept satıldığından söz ediliyor. Pahalıkla
gelen hiç bir güzellik, keyif yoktur. Güzellik, keyif her ortamda
sağlanabilir. Ben mesela, Yalıkavak’ta halk plajına gidiyorum.
Amerika’da Kobe eti yediniz mi hiç?
Tabi ki
yedim…
En pahalı eti yediniz, bu lahmacunun üzerine konunca mı
sorun oluyor?
Ben lahmacunu ve etini sorgulamıyorum
ki… Bir konsept oluşturulmasını, pahalılığın kaliteyle ve iyi
yaşamakla özdeşleştirilmesini eleştiriyorum.
FETHULLAH GÜLEN’DEN ETKİLENDİM AMA
CEMAATÇİ DEĞİLİM
Fethullah Gülen’i ziyaretiniz de çok
konuşuldu. Etkilendiniz mi Gülen’den?
Etkilendim,
Çünkü hem hakkında çok konuşuluyor hem de kendisinin hitabet gücü
çok fazla. Ama bu düşüncelerimi değiştirecek kadar güçlü bir
etkilenme değildi.
Bu konuda da eleştiriler aldınız
yanılmıyorsam…
Etkilendiğimi yazınca hemen cemaatçi
olduğumu sanıyorlar. Ben yıllarca dindar değilim, Allaha
inanmıyorum demişim üstelik.
Fethullah Gülen’in bu sözleri söyleyen bir insanı kabul
etmesi de takdire şayan…
Ben de onu anlatmak istiyorum
zaten. Bu adam önemlidir çünkü kapitalizmden etkilenmiş
insanlara hazırlıyor Türkiye’yi. Bir de benim gibi insanlarla bile
oturup konuşuyor. Böyle bir Türkiye’de böyle insan önemlidir. Bir
çevrenin duyarlılığını ortaya koyuyorum ve bunu
yazıyorum diye cemaatçi oluyorum.
***
Bu muhabbet sırasında Rana hanımdan o kadar söz ettik ki,
kulaklarının çınlamasının önüne geçmek için Serdar bey’den rica
ettim. Bir iki kelime de ben konuşmak istedim onunla. Serdar bey
beni kırmadı ama konuşurken gerekli önlemleri almam için bir iki
uyarıda da bulunmadı değil… Ama hiç birine gerek kalmadı, çünkü
karşımdaki kibar ve çok sevecen bir hanımefendiydi.
Rana hanım, kızmazsanız şunu sormak istiyorum, Serdar bey
sesinizin çok sivri olduğunu söylüyor, doğru mu?
Neden
kızayım…Doğru tabii…
Niagara şelalesinin sesini sizin sesinizi dinlemekten
duyamamış.
Durumu biraz karikatürize ediyor ama gerçek
payı da vardır her halde…
Peki yazılarda okuduğumuz kadar cadaloz
musunuz?
Ee biraz öyle oluyor.
Rahatsız oluyor musunuz Serdar Bey’in bu tür yazılarından
peki?
Yok canım… Çok komik, üstelik bu durum beni mutlu
ediyor.
Serdar Bey “Hiç arkadaşım yok, sadece Rana var” diyor. Kötü
bir adam olduğu için mi?
Belirli seviyelere gelen ve
kendini kandırmayan insanlar bir yaştan sonra arkadaşı olmadığını
fark ederlerse rahatlarlar. Serdar rahatladı. Ayrıca eşler arasında
kurulan arkadaşlıktan daha önemlisi de yoktur.
İyi bir arkadaş mı Serdar Bey
Her zaman
değil…
Tanıştığınızda Serdar Bey evliydi, sizi nasıl
tavladı?
Karşılıklı bir etkileşim söz konusuydu. Flört
edebiliriz sonra da kendi yollarımıza gideriz diye baktığım bir
ilişkiydi. Serdar kadar ciddi düşünmüyordum. Serdar’ı çok evli gibi
görmemem de risk alabilmeme yardımcı oldu.
Fetişlerini yazmasına da kızmıyor
musunuz?
İnsanın kendine karşı dürüst olması bazı
duygularını saklamasından çok daha iyi. Sinsice davranacağına en
azından dürüst olarak dışa vuruyor kendisini.
İzzet ÇAPA / GAZETE HABERTÜRK