Bu raundun galibi Kılıçdaroğlu! Maçın sonunda kim nakavt olacak?

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, CHP’de son gelişmeler ışığında Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Dördüncü Oyuncu” olarak oyuna fiilen girdiğini belirtti…

Efendim; Ne diyeyim bilemiyorum. “Sabreden derviş muradına erermiş”, mi yoksa “Ufak tefek gördün Karamürsel sepeti mi sandın?” mı karar veremedim. Lakin her halükârda bu boks maçının birinci raundunun galibi belli oldu. Rakip nakavt olmasa, yahut havlu atmasa da durum netleşti. Sonrası kısmet!..

Maç ilk aşamada belki çok sert geçmedi ama boksör ufak yumruklarla sonuç almayı bildi. (Hani Muhammed Ali gibi “Kelebek gibi uçar arı gibi sokarım” demese bile kazanmayı bildi) Hele de en son aşamada varlığı bilinen ama “gizlenen oyuncu”nunda desteği sayesinde sonraki raundu kazanma ihtimali de güçlendi. Doğrusu boksörümüzün oyun kurma ve taktik geliştirme kapasitesini takdir etmemek mümkün değil!

Kılıçdaroğlu’nu Küçümseyenler Yanıldı!..

Kimden mi söz ediyorum? Tabii ki Kemal Kılıçdaroğlu’ndan. Herkes Kılıçdaroğlu’nun çoktan diskalifiye olduğunu düşünüyordu. Ancak yanıldılar. Üstelik Kılıçdaroğlu sessiz ve derinden de gitmedi. Tam tersine Genel Başkanlıktan ayrıldığından beri tavrını –doğru veya yanlış- her fırsatta açıkladı veya hissettirdi. Buna rağmen insanlar gene de “Kılıçdaroğlu bitti” modundaydılar.

O yüzden hep Özgür Özel- Ekrem İmamoğlu- Mansur Yavaş üzerinden “Üçlü” hesaplar yapıldı. Oysa “Dördüncü Oyuncu” yani Kılıçdaroğlu oyundan hiç çıkmamıştı aslında. Ring kenarında bekliyor, sporculara taktik ve mesajlar veriyordu. Şimdi ise artık “Oyunda bende varım” deme vakti gelmişti!..

Genel Başkanlık mı O da Ne?..

Bir süre önceye kadar gene herkes Kılıçdaroğlu “Tekrar genel başkan olmak istiyor” düşüncesindeydi. Hatta bu tartışma “Tüzük kurultayı” dolayısıyla tekrara alevlendi. Kılıçdaroğlu ya bunun şu aşamada imkânsızlığını gördüğünden ya da zaten başka bir planı olduğundan buna tenezzül etmedi. (Ben olmayacağını söyledim ama dinleyen kim oldu ki?) Bana kalırsa onun asıl derdi başkaydı.

O daha ziyade CHP’de düne değin kendini partide iktidarda tutan ekip ve kadroların, taraftarlarının tasfiye edilmemesini, geri plana atılmamasını, tekrar etkin pozisyonlara gelmesini ve fırsatını bulursa da kendi değil ama kendi tayin edeceği en uygun ismin genel başkan olmasını istiyordu. CHP’deki “Geleneksel statüko” ya artık tümden geri dönülmesi belki mümkün değildi ama hiç değilse klasik dengeler sarsılmamalıydı. Bazı mevziler tekrar geri kazanılabilirdi. (İmamoğlu ile anlaştıkları veya paylaştıkları bir nokta da bu olabilir!) O “Yöneten” değil, “yönetime yön veren” olmak istiyordu. Beni “Görmezden gelemezsiniz” demeye getiriyordu. Eğer genel başkanı ben tayin edip, sözümü dinleteceksem yorulmaya ne gerek var? Genel Başkanlık kimin umurunda ki?..

Kurultay İkinci Raund Olacak!..

İşte tam bu noktada yaklaşan “Tüzük kurultayı” işin ikinci raundu olacak. Daha önce 23 Ağustos tarihli “CHP’de kurultay savaşları! Tüzüğe kim, ne kadar etki edecek?” başlıklı yazımda belirttiğim gibi Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu Özgür Özel’i devirmek için değil, kuşatmak için yeniden ittifak içine girdiler. (Yoksa düne kadar sittin sene geçse bir araya gelmez görünüyorlardı. Artık İmamoğlu’mu Özel’i “tehlike” gördü yoksa birileri mi onu korkuttular bilmem!) “Barışmaz ikili” barıştılar. “Arkadan hançerlendim” lerden “Başımın tacı Kemal Bey” e böyle gelindi!..

Şayet kurultayda Özel’in istediği değişiklikler olmaz, Kılıçdaroğlu-İmamoğlu cephesinin önerdiği maddeler onaylanırsa bu Özel için önce “ağır bir psikolojik yenilgi” olacaktır. Ardından yenilenen maddelere dayanarak örgütsel diziliş gündeme gelecektir. (Hatta belki de bunlar gerekçe gösterilerek yeni ve seçimli kurultay talep edilebilir. Tıpkı 31 Mart sonrası “erken seçim” tartışması gibi ama bu kez parti içinde!) Özel’in meşruiyeti tartışma gündemine gelebilir. Hiçbir şey olmasa bile Özel yıpranacak ve içten kuşatma hızlandırılacaktır. Özel’in –zaten tam kuramadığı- örgütte inisiyatif elinden kayabilir. Buna karşı ne gibi önlemler alabildi bilmiyorum. Bir şeyler düşünüyordur herhalde!..

Bence bu raunda da Kılıçdaroğlu damgasını vuracaktır. Her ne kadar İmamoğlu desteği ile olsa bile stratejiyi o çizmiş olacaktır. (“Oyun kurucu” mu desek yoksa?) Amaç Özel’i devirmek değil sadece durdurmak, geriletmek ve zayıflatmak ise buna kurultaydan iyi fırsat olamaz. Bunu tek başına yapamazdı. Onun için birazda “Düşmanımın düşmanı dostumdur” diyerek bir ittifaka gitti. (Nitekim bir nikah töreninde bir araya gelerek aralarının gayet bal şeker olduğunu herkese gösterdiler) Bu raund da onun olacağa benzer. İkinci kazanan ise İmamoğlu görünüyor ama bu ancak tabir uygunsa Kılıçdaroğlu “Sponsorluğu” nda bir kazançtır.

Kim Nakavt Olur?..

Bunu şimdiden söylemek biraz zor. Ancak son ana kadar kimsenin havlu atacağını zannetmiyorum. Şu an rakibi yorma, yıpratma, mümkünse sendeletme, puan toplama aşamasındayız. Bu sıralar kimsenin rakibi nakavt etmek istediğini de hiç zannetmiyorum. Lakin süreç ilerledikçe yumruklar sertleşecek, kroşe ve aparkatlar artacak, sersemletici hamleler birbirini takip edecektir. Maç halen sürüyor!..

Ben bu noktada Kemal Kılıçdaroğlu’nun bizzat ringe çıkacağını hiç sanmıyorum. O da kendi seçeceği bir isme antrenörlük yapacaktır. İlk aşama Özgür Özel’in ring dışına atılması olacak. (Tabii Özel’inde eli armut toplamayacak elbette. Mansur Yavaş’ın ise sesi nedense hiç çıkmıyor.) Tam bu noktada Ekrem İmamoğlu’nun ne yapacağı ya da ona ne yapılacağı önemli.

Konjonktürel Yakınlaşmadan Stratejik Yakınlaşmaya mı?..

Şu an için Kılıçdaroğlu-İmamoğlu yakınlaşmasının “konjonktüre bağlı” olacağını düşünüyorum. Bu stratejik bir ittifaka dönüşüp, kalıcılaşır mı? İmamoğlu’nun bir gün “Kılıçdaroğlu’nun da adayı” olduğunu duyar mıyız? ( Gerçi biraz kan uyuşmazlığı var gibi ama o zaman CHP’yi paylaştılar demektir!) Çok “Uçuk” gibi gelse de nedense artık hiçbir şey şaşırtmaz beni. Şu an olan da zaten “uçuk” değil mi? Bekliyor muydunuz?

O zaman şunu sormak hakkımızdır: Madem bu sonuca varacaktınız, o zaman neydi bu bağrış çağrış, kavgalar, küsmeler filan? “İnsanları niye yordunuz” diyeceğim. Hatta şimdi bile sorulabilir bu soru!..

Neyse onlar itişip dursun, arada siz siyasetçilerin yumruğunu yememeye bakın!..

28.08. 2024