Bu program rüyaları görüntülüyor!
Bilkent Üniversitesi araştırmacıları, rüyada, hayal sırasında ya da uyanıkken beyin verilerini kullanarak görülen nesneleri, bilgisayar ortamında görüntüleyebilen bilgisayar yazılımı geliştirdi.
Bilkent Üniversitesi araştırmacıları, rüyada, hayal sırasında ya da
uyanıkken beyin verilerini kullanarak görülen nesneleri bilgisayar
ortamında görüntüleyebilen bilgisayar yazılımı geliştirdi. "Akıl
okuma" temelli yöntem, MR'la beyin sinyalleri kaydedilen kişinin, 2
bine yakın nesne ve eylem kategorisi ile beyin tepkileri arasındaki
ilişkiyi görüntüye aktarabilen teknolojiye dayanıyor.
Bilkent Üniversitesi Elektrik ve Elektronik Mühendisliği Bölümü
Öğretim Üyesi, Ulusal Manyetik Rezonans Araştırma Merkezi (UMRAM)
araştırmacılarından Yrd. Doç. Dr. Tolga Çukur, projelerinin
literatürde "akıl okuma" çalışmaları olarak tanımlandığını ifade
etti. Çukur, çalışmanın 6 yıldır TÜBİTAK ve Avrupa Birliği'nden
alınan desteklerle, 9 lisans üstü öğrencisi ve bir doktora sonrası
araştırmacıdan oluşan ekiple yürütüldüğünü anlattı. Çukur,
araştırmalarına geçen hafta temeli atılan Aysel Sabuncu Beyin
Araştırmaları Merkezinin tamamlanmasının ardından daha geniş
kapsamlı bir ekiple devam edileceğini söyledi. Günlük yaşamda
ortaya çıkan film izlemek ya da iletişim kurmak gibi en basit
süreçlerin bile, binlerce farklı sınıfa ait somut ve soyut
parçaların bir araya gelmesiyle oluşan karmaşık bir yapıya sahip
olduğunu vurgulayan Çukur, dünyanın pek çok laboratuvarında bu
karmaşık süreçleri anlamaya çalışan bilimsel araştırmaların
yürütüldüğünü aktardı. "Akıl okuma" adı verilen çalışmanın
ilk verilerinin 10 yıl önce alınmaya başlandığını bildiren Çukur,
birinci nesil olan bu akıl okuma tekniklerinin gerçek yaşamda
ortaya çıkan bilişsel süreçleri tanımlamakta yetersiz kaldığını
anlattı.
Gerçek yaşamdaki süreçleri tanımlamak amacıyla bir dizi özgün
deneysel çalışma yürüttüklerini ifade eden Çukur, bunun için MR
makinesinde beyin sinyallerini kaydettiklerini ve elde edilen bu
verileri bilgisayar ortamında modellediklerini belirtti. Çukur,
geliştirdikleri bilgisayar yazılımı aracılığıyla da beynin
algıladığı nesnelerin ve eylemlerin görüntüsünü çıkarabilen bir
teknoloji geliştirdiklerini bildirdi.
MR cihazında iki saat doğal görüntü
izlettiriliyor
Yrd. Doç. Dr. Çukur, yöntemde öncelikle kişinin beyin sinyallerinin
kaydedilip bilgisayara yüklendiğini, böylece görüntülerin içerdiği
bilgilerle beyin aktivasyonu arasındaki bağlantıyı çözmeye
çalıştıklarını kaydetti. Yöntemin ilk aşamasında, en gelişmiş duyu
olan ve insan beyninin yüzde 30'undan fazlasını kapsayan görme
işlevi üzerine temellendirilen MR görüntülerini kullandıklarını
anlatan Çukur, "Öncelikle birçok farklı kaynaktan toplanan iki
saatlik video görüntüler, deneklere izlettiriliyor. Deneklerimiz,
MR cihazında bu filmi izlerken, aynı anda beynin 50 bin
bölgesindeki aktivasyon MR cihazı ile kaydediyoruz. Daha sonra
izlenen bu görüntülerdeki uyaranlar ve beyin aktivasyonu arasında
her bölge için hesapsal modeller oluşturuyoruz" diye konuştu.
Çukur, geliştirdikleri bilgisayar yazılımının kadın, erkek, çocuk,
insan, hayvan, bitki, bina, mobilya, konuşmak, yürümek, ağlamak
gibi 2 bine yakın nesne ve eylem kategorisindeki görsel özellikleri
kullanarak, bunların uzaysal konum, renk, kontrast ve kategori gibi
ayırıcı durumlarıyla beyindeki tepkilerin arasındaki ilişkiyi
çözümlediğini kaydetti.
"Rüyalar da görüntülenebilir"
Çukur, "uyanıklık" halinde ortaya çıkan beyin işlevlerini açıklayan
modellerin, "rüya durumunda" ya da "hayal etme" anındaki
düşüncelerin de bilgisayar ortamındaki görüntüsünü
çıkarılabildiğine işaret etti.
Çukur, şöyle konuştu: "Görsel algı için geliştirdiğimiz modelleri,
bir kişi uyku halinde ya da hayal etme durumunda iken ortaya çıkan
beyin aktivasyonlarını yorumlamak için kullanabiliyoruz.
Dolayısıyla, rüya ve hayal etme sırasında imgelenen nesnelerin
kontrast, renk, konum veya kategori gibi temel özelliklerini
çözümleyebiliriz. Rüya ya da hayal durumunda kişinin beyninde
oluşan görsellerin kestirilebilmesi için o kişinin öncelikle MR
cihazında beyin aktivitesinin kaydedilmiş olması gerekiyor.
Ardından beyin üzerinde hangi bölgelerde ne çeşit bilginin temsil
edildiğine dair detaylı haritalar oluşturuyoruz. Böylece bu ilk
aşamada insanlar, binalar, ağaçlar gibi binlerce farklı nesnenin
beyin üzerindeki dağılımını ortaya koyuyoruz. Bir sonraki aşamada
ise bu bilgileri kapsayan bilgisayar modellerini kullanarak geri
çözümleme yapıyoruz. Yalnızca beyin aktivitesinin bölgeler
üzerindeki dağılımını inceleyerek, gözlemlenen uyaranın yapısal ve
anlamsal özelliklerini çıkartmaya çalışıyoruz."
"Görüntüler gerçeğine çok benziyor"
Çukur, yöntemlerinin beyin işlevleri sırasında çözümlediği
görüntülerin, kişinin o an gerçekten izlemekte olduğu görüntülere
oldukça benzediğine işaret ederek, "Kontrast, renk gibi yapısal
özellikler ile sınıfsal özelliklere bakarak görüntüde hangi
nesneler olduğunu kolaylıkla çözümleyebiliyoruz. Özellikle insanlar
ve diğer canlı kategorileri, insan beyninde daha yüksek oranda
temsil edildiğinden çok iyi görüntüleniyor" dedi. Bilgisayar
yazılımının hareket halindeki eylemleri de çözümleyebildiğine
dikkati çeken Çukur, "Yani bu nesnelerin hareket etmesi, konuşması
gibi eylemler de görüntülenebiliyor. Modelleme tekniğimizin en
önemli ve özgün yanı, deneyde kullanılanların dışında kalan, farklı
yapı ve sınıflar içeren uyaranlara verilen beyin tepkilerini de
yüksek başarımla tahmin etmesi. Dolayısıyla, geliştirdiğimiz beyin
okuma tekniği, doğal bilişsel süreçlerin içerdiği karmaşık ve
değişken yapılara kolaylıkla uyum sağlayabiliyor" bilgisini
paylaştı.
"Bilimsel kanıtına daha vakit var"
Bugüne kadar farklı denekler üzerinde çalışmalar yaptıklarını, bu
denekler üzerinden aldıkları sonuçların birbirine oldukça yakın
olmasının kendilerini mutlu ettiğini dile getiren Çukur, "Bu da bir
denekte oluşturulan modellerin diğer deneklere taşınabileceğine
dair ümit vadediyor. Tabi bunun bilimsel olarak kanıtlanması için
daha kapsamlı çalışmalar gerekiyor" ifadesini kullandı.
Uyanıklık halindeki bilişsel süreçlerin görüntülenmesi
çalışmalarını görsel imgeleme ve rüya süreçlerinin çözümlenmesi
için kullanacaklarının altını çizen Çukur, "Bu amaca ulaşabilmek
için, gerek beyin verilerini gerekse bilişsel süreçlerin yapı
taşlarını daha detaylı betimleyen modeller geliştireceğiz"
dedi. Tolga Çukur, bilişsel süreçlerin hesapsal olarak
modellenmesinin sayısal ölçütleri elde etmeye olanak verdiğini
belirterek, "Özellikle beyin kaynaklı hastalıklar, alzaymır,
demans, şizofreni, otizm, dikkat eksikliği, hiperaktivite bozukluğu
gibi beyindeki bilgi akışının aksamasına yol açan hastalıklara dair
sayısal ölçütler yeterli seviyede değil. Hastalık tanısında
genellikle birtakım temel psikolojik testler uygulanıyor. Eğer bu
süreçlerin beyindeki dağılımlarını ölçebilirsek birçok hastalığın
erken tanısına dair önemli bir yol katedilmiş olur"
değerlendirmesini yaptı.
"Belki de gözler olmadan görme olanağı doğar"
UMRAM Müdürü Prof. Dr. Ergin Atalar ise çalışmanın etkilerinin çok
büyük olduğuna işaret ederek, şöyle konuştu: "Sadece rüyada değil
genelde beynin nasıl çalıştığını anlamak bir sürü kapıyı
aralayacak. Örneğin eğitimde öğrenciye nasıl öğretmeliyiz ki
öğrenme süreci nasıl olsun? Beyindeki öğrenme süreçlerini bilmemiz
bizim her alanda ilerlememizi sağlayacak. Eğer rüyalarımızda neler
gördüğümüzü anlayabilirsek artık görme sistemini daha iyi biliyoruz
demektir. Mesela kör olan biri için görmeye ilişkin bilgileri
direkt başka şekilde beyne sokmayı öğrenebiliriz belki. Belki de
gözler olmadan görme olanağı ortaya çıkabilir. Görme denilen
beyindeki bir algı sonuçta. Burada her konuda yeni ufuklar
açabilir."