Bu ‘Oksijen’ adamı nefessiz bırakır maazallah!

Ahmet Hakan’a Oscar…
AK Parti’li gazeteciler bu işe ne diyor?

Medyaradar sitesi önünüzde açık biliyorum…
Sayfayı sürekli güncelliyorsunuz… F5’e basıyorsunuz…
Nerede bu Keskin Kalem diyorsunuz…
İşte karşınızdayım can yoldaşlarım.
Bugün günlerden yine Keskin Kalem!
Bağlayın kemerlerinizi, uçuşa geçiyoruz.

Klavyemin başına oturduğumda aslında aklımda başka konular vardı ama…
Şu kareyi görünce erteledim o meseleleri, iki kelam edeyim dedim.

Hürriyet gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan malum Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden Medya Oscarları ödülü aldı.
E haliyle sosyal medya karıştı.
Daha çok muhalif kitlenin sesi çıkıyordu, tipik Twitter işte…
Yok Ahmet Hakan sonunda hizmetlerinin karşılığını almış…
Yok Oscar diye yerli ve milli ödül mü olurmuş…
Hep aynı lakırdı…

Fakat Keskin Kalem’iniz malumu yazmayı sevmez.
Övünmek gibi olmasın da olaylara biraz farklı açılardan bakar.
Size de onu yansıtmaya çalışır.

Ahmet Hakan’ın ‘yandaşlığı’ yeterince yazıldı çizildi.
Peki sizce bu kare, yıllarını AK Parti’ye gönül vererek kalem sallamış gazetecilerde nasıl bir etki yarattı?
Hiç düşündünüz mü?

Elbette ödülü verenlerin bir bildiği vardır.
Ahmet Hakan’ın maşallahı var, hiç beklemediğim bir performans sergiliyor.
Hürriyet gazetesini batırmanın eşiğine getirdi ama kişisel ‘yanaşma’ performansı gayet yerinde.

Fakat Ahmet Hakan’gillere güven olur mu?

Rüzgar nerden eserse oraya dönen bir ‘gazeteci’ yarın rüzgar çok daha sert eserse ne yapar?
Türkiye çok kritik bir gün yaşadığında Ahmet Hakan yönetimindeki Hürriyet gazetesi ülke çıkarlarının yanında durur mu?
Yoksa kişisel çıkarı mı ağır basar?

Bence sonuncusu…
Medyanın altın kuralıdır çünkü bu.
Ahmet Hakan da çıkardan başka bir şey bilmeyenlerin başında gelir.
Dava adamı değildir.
Dava adamı olmayanın da bu kadar paye görmesi bence doğru değildir.

Keskin kulağıma gelenlere göre, sonradan dönenlerden olmayan, baştan beri bu davanın içinde olan gazeteciler de işte bu durumdan rahatsız!

AK Parti’nin imajı ve karşı mahalleye sözü tükenmiş bu tür medya figürlerine ihtiyacı yok.

Diyeceğim bu kadar.

Sosyal medyaya göre şerbet

Hazır Ahmet Hakan demişken ülkemiz medyasında kangrene dönüşen bir başka konuya değineyim.
Sosyal medyaya göre şerbet veren gazeteciler…

Sosyal medya geleneksel medyayı yönlendiriyor mübarek!
Normal bir ülkede tersi olur malum.

Twitter’da ne tartışılıyorsa bakıyorsunuz köşelerde o var.
Hatta gazetelerin 1. sayfaları bile artık sosyal medyaya göre!

Tabii bunların başında köşesini tamamen Twitter’ın mavi kuşunun kafesine çeviren Ahmet Hakan var.
Eskiden sosyal medyadan gördüğü paylaşımların arasına iki cümle yazıp köşesini öyle yazardı.
Hürriyet’in dümenine geçtiğinden beri, koca gazete sosyal medyaya göre hazırlanır oldu!

Açıyorsunuz Hürriyet’in 1. sayfasını Twitter TT listesi gibi.
Yazık…
Hürriyet gibi bir gazetenin kamuoyunu yönlendirmesi gerekir.
Sosyal medyadaki suya tirit tartışmaların esiri olması değil!

Mesela son zamanlarda iyiden iyiye hükümete bayrak açan Fatih Altaylı…
O da muhalif Twitter kitlesinin dalgasını arkasına alarak popüler olmaya çalışıyor.
Eski günahlarını unutturacak ya aklınca…
Hayvan terli yemiyor da, çabasını takdir ediyorum Altaylı’nın.
Ülkemin balık hafızasına güveniyor.
Neyse ki yeni nesil bunların adlarını bile bilmiyor.

Konuma döneyim.

Başta FETÖ’cüler olmak üzere bir grup, Berat Albayrak nerede diye inletti geçen ortalığı.
Altaylı da ‘ben bu soruya yanıtmış gibi bir köşe yazayım da çok paylaşılsın’ diye düşünmüş.
Ordan burdan ortaya atılan iddiaları, BİR AK PARTİLİ’ye dayandırarak yazmış.

Altaylı’nın haber kaynakları konusunda ne kadar yalancı olduğunu herkes bilir.
Bir yalan söylemek istiyorsa ‘ona buna göre’ diye yazdığı çok olmuştur.
Bu sefer FETÖ tweetlerini derledi, köşe yazdı.
FETÖ iddialarını böylece ana akım medyaya, milyonlarca okurun hizmetine sundu.

Sosyal medyanın güvenilirliği üzerine tartışma yürüyor ya hani…
İşte bence önce buradan başlansın.
Ana akım medya sosyal medyanın kölesi olmasın!
Kaynağı belli olmayan iddiaların, tartışmaların peşine düşülmesin!
Kime yaradığıni bilmediğimiz meselelerin peşinden koşulmasın!
Gazeteci gazeteciliğini yapsın!

Dört araç eskiten, F1 pilotu gibi medya yöneticisi

On yıllardır bu medyada çok şey gördüm, duydum.
Ama bunun gibisini az işittim sevgili okurlarım.
Formula 1 şampiyonu Lewis Hamilton’dan çok araba değiştiren bir medya yöneticisi keskin radarıma girdi.
Niye derseniz, arabaları sürekli esrarengiz bir şekilde pert oluyormuş!

Bu üst düzey medya yöneticisine, koltuğu gereği araç tahsis ediliyormuş işittiğime göre.
O da koltuğunda oturduğu birkaç sene boyunca tam 4 KEZ araç değiştirmiş.
Ankara İstanbul arasında güya iş için mekik dokumuş.
Kiminde kaza yapmış, kiminde araba bir şekilde hurdaya çıkmış.

1… 2… 3… 4… derken.

Artık yönetim de yeter kardeşim demiş.
İdari soruşturma açmış, nedir bu araba sevdası diye.
İyi de etmişler.
Bu tür soruşturmalar kurumları zayıflatmaz, aksine güçlendirir!

Bu ‘Oksijen’ adamı nefessiz bırakır maazallah!

Malum medya dünyasına yine, yeni bir soluk geldi!
Standlarda yerini alacak haftalık gazetenin adı Oksijen…
Sanki ‘nefessiz kalan medyaya buyurun bir dal oksijen’ denilmiş gibi.
Ama birkaç gündür, yazarına, ekibine, her şeyine bakıyorum ve şunu diyorum:
Dünyada nefessiz bırakan ilk oksijen icat edilmiş!

Şimdi diyeceksiniz ki derdin ne Keskin Kalem?

Derdim şu: Yeni nesil gazetecilere yol açın be kardeşim!
O çöktüğünüz koltuklardan bir kalkın be kardeşim!
Kafaladığınız medya patronlarının yakasından bir düşün be kardeşim!

Şu ekibe bir bakın: Tepe ismi Vatan gazetesinin eski sahibi Zafer Mutlu.
Yayın yönetmeni Tayfun Devecioğlu, yazı işleri müdürü İsmail Yuvacan.

Ayşe Arman da canla başla gazetenin reklamını yapıyor.

Arman’a Twitter’da yapılan bir yorum, Keskin Kalem’e ‘işte budur!’ dedirtti.

‘Oksijen, bir boomer gazetesi’

Aynen öyle…

Bu boomer muhabbetini bilmeyen vardır diye söylüyorum, milenyum kuşağı malum ana babalarıyla boomer, yani çocuk yapma makinası diye dalga geçiyor.

Sınıf, ekonomik farklılıklar, çalışma koşulları, nesil farkı gibi meselelerin sembolü oldu bu boomer kelimesi.

Medyaya da bence cuk diye oturmuş.

Eskinin tuzu kuru gazeteci tayfası, yine çökmüş birilerinin parasına, cepleri dolduruyor.

Bir de poz vermişler, erkek erkeğe…

Tam bir beyaz, elit, erkek gazeteci tayfası.

Bir Ertuğrul Özkök, Mehmet Y. Yılmaz eksik.

Bol bol şarap, kadın, güzel et, tatil yeri konuşmalık gazete.

Tüm bu elementler birleşince burnuma Aydın Doğan kokuları geliyor…

Bilmem anlatabildim mi?

KESKİN KALEM

[email protected]