"BU MESAJI İNŞALLAH MEDYA KOMİSERLERİ DE OKUMUŞTUR!" ÖZKÖK FEHMİ KORU İLE AHMET KEKEÇ'İ Mİ KASTETTİ? MESAJDA NE VAR?
Ertuğrul Özkök,son günlerde bazı gazetecilerin kendilerine "meslek mühendisliği misyonu" yüklendiklerini,kimin yazı yazması,kimin işten atılması gerektiği konusunda kampanya başlattıklarını belirterek neler söyledi?
ÖNCEKİ gün "Çalışan Gazeteciler Günü"ymüş.
Pazar günü olduğu için, ben başka şeylerle meşguldüm.
Hem Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, hem Başbakan Tayyip Erdoğan, bu özel gün için birer mesaj yayınlamışlar.
Mesajları okudum.
Her satırının altına ben de imzamı atıyorum.
Özellikle Başbakan´ın yayınladığı mesajda bir cümle var ki, çok çok önemli.
* * *
Ben, gazetecilere "çok özel misyonlar" yüklenmesini pek sevmem.
Çünkü "misyon" öyle bir duygu ki, isteyen herkes içini istediği gibi doldurabilir.
Mesela son günlerde bazı "gazeteci" kardeşlerimiz ve ağabeylerimiz, kendi kendilerine güzel bir "meslek mühendisliği misyonu" yüklenerek, kimin yazı yazması, kimin işten atılması gerektiği konusunda kampanya başlattılar.
Bunun değerlendirilmesini ileriye, üç-beş yıl sonraya bırakarak, Başbakan ve Cumhurbaşkanı´nın mesajlarına döneyim.
Önce iyi haber.
Cumhurbaşkanımız ve Başbakanımız, çeşitli fikirlerin özgürce yazılabilmesi konusunda bu "misyoner" arkadaşlarımız gibi düşünmüyorlar.
Ancak biz gazetecilere çok önemli farklı bir "misyon" yüklüyorlar.
Bu misyonu Başbakan´ın mesajından aynen aktarıyorum:
"Cumhuriyetimizin temel değerlerini her türlü sosyal tartışmanın üzerinde tutarak milletçe yakaladığımız güven ve istikrar ortamını korumak başta basın camiasının olmak üzere hepimizin önceliği olmalıdır."
Öyleyse, Cumhuriyetimizin Anayasa´da yazılan temel değerlerine bakalım:
"Laiklik, sosyal devlet, hukuk devleti, üniter yapı".
Başbakan, sadece gazetecilere değil, bütün vatandaşlara bu misyonu yüklüyor.
Demek ki bu değerleri savunan her insanı, "darbeci", "Ergenekoncu" diye karalamamak gerekiyormuş.
Hemen altında bir cümle daha var.
O da çok önemli.
Erdoğan, basın mensuplarının çalışmalarını "insan haklarına ve farklı düşüncelere saygılı" biçimde sürdürmelerinden söz ediyor.
* * *
Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül´ün mesajında da aynı duygular, altı daha da kalın çizgilerle çizilerek söyleniyor.
Onu da aynen aktarıyorum:
"Toplumumuzun sağlıklı haber alabilmesi ve olaylara farklı açılardan bakabilmesi için basın özgürlüğünün ve ifade hürriyetinin korunması şarttır."
Bu cümlenin anlamı üzerinde yorum yapmaya gerek var mı?
Demek ki olaylara farklı bakışlar topluma yararlı bir şeymiş.
Ama gelin bunu, kendileri gibi düşünmeyen gazeteciler üzerinde tamtam çalan "Medya Carnivor´larına" anlatın.
Carnivor kelimesinin manasını bilmeyenlere de hemen tercüme edeyim.
"Etobur" anlamına geliyor.
Türkiye´nin her zamankinden fazla, "farklı görüşlerin" özgürce, baskı altında kalmadan ifade edilebilmesine ihtiyacı var.
* * *
Tarihi bir dönemden geçiyoruz.
Avrupa Birliği standartlarına ulaşmak için çok önemli ve güzel adımlar atılıyor.
Her kurumun demokratik etki sınırlarına çekilmesi için ciddi bir tartışma başladı.
Ama aynı Türkiye´de, en karanlık diktatörlükleri bile aratmayacak bazı zihniyetler de yayılıyor.
Çifte standart, tarihimizin hiçbir döneminde bu kadar sakil bir hale gelmemişti.
Sincan Ağır Ceza Mahkemesi hâkiminin feryadı haksız mı?
Askerin kozmik odasına girilsin, ama sivilin, herkesin yatak odasına açılan kozmik odasına dokunulamasın.
Ee, bunların her ikisini de Türk yargısının hâkimi yapmayacak mı?
O nedenle, Cumhurbaşkanı ve Başbakan´ın çalışan gazetecilere yönelik bu mesajlarının, kendisine yakınlığı istismar ederek, bunu tek parti dönemlerinin "medya komiserliğine" çevirmeye çalışan bazı meslektaşlarımıza da bir şeyler diyeceğini umuyorum.
Ama itiraf edeyim; öyle çok da umutlu değilim...
Ertuğrul Özkök/Hürriyet