“Bu kuşak apolitiktir” denildi ama! Z kuşağı “ters köşe” mi yaptı?

Medyaradar toplumsal olaylar ve siyaset analisti Atilla Akar, bilhassa İmamoğlu protestolarında öne çıkan “Z Kuşağı” gençlerine dair bugüne kadarki “Apolitik” olma iddialarını “Kuşbakışı” değerlendirdi…

Efendim; farkındayım, henüz kesin bir kanaate varmak için çok erken. Bilhassa Saraçhane’de ortaya çıkan genç kuşağa dair -şu veya bu yönde- fazla emin konuşmamak lâzım.(O yüzden bu yazıyı da sadece bir girizgâh denemesi olarak okuyunuz) Ancak sanırım bazı intibalar üzerine konuşmak mümkün. Gene de bazı ipuçları ve emareler saptanabilir sanırım...

Burada Z kuşağı nedir, sosyolojisi, tarihi nedir, öncesinde sonrasında ne vardı gibi konulara girmiyorum. O konuların artık asgari düzeyde bilindiğini varsayıyorum. Zaten esas olarak Amerikan sosyolojik sınıflamasına dayalı bu kavramsallaştırmaların her ülkeye tam oturacağını da zannetmiyorum. Aynı şey varsayılan zaman dilimleri içinde geçerlidir. Kaba sınıflamayı baz alıyorum…

Z Kuşağı Denince Akla Gelen!..

Düne kadar Z Kuşağı denilince akla genellikle olumsuz çağrışımlar, sıfatlar geliyordu. Çoğu insan için karşılarında bir “Z-ıpçıktı Kuşağı” vardı. Ne kadar negatif kanaat varsa Z Kuşağı için söyleniyordu. Ne yalan bu kuşağa pek sıcak bakıldığı söylenemezdi. Haklarındaki tanımlamalar pek sevimli sayılamazdı. (Olumlularda vardı ama azınlıktaydı) Kısaca haklarında rivayet muhtelifti…

Bu kanaatlere ilaveten söz konusu kuşağın “Apolitik” olduğuna dair adeta yerleşmiş, "Şablon” bir bakış mevcuttu. Böyle bakanlara göre o kuşak politikaya soğuk, politikayla ilgilenmeyen, politikacılardan hoşlanmayan, partilere ilgisiz bir “Kimlik” ti. Ancak siyasete kayıtsızlıkları aslında mevcut partilere güvensizliklerinden kaynaklanıyor olabilirdi. Onlar kendilerinden önceki kuşaklar gibi takım tutar gibi parti tutmak istemiyorlardı belki de. O yüzden mesafeli kalmayı yeğlediler…

Z Kuşağı Methiyeleri!..

Şimdi ise bu kalıbın tersine bir “Kalıp” oluştu. Birdenbire –gene sorgulamadan- bu gençliğin aslında ne kadar “Politize” olduğu keşfedildi. Çoğu kişi şaşırdı. Hatta keşfedilmekle kalmayıp, pohpohlanıp, yüceltilerek, birden büyük meziyetler bulundu. Kısaca bu kuşağa bakışta dönemine, tarafına göre anlamlar yüklenmeye başlandı. Halbuki ikisi de uç bakışlardı. Objektivite çabası her konuda olduğu gibi bu konuda da kayboldu…

Kısa süre önceye kadar kale bile alınmayan, bir tür “kayıp”, toplumsal “cüruf” (Twitter, Instagram ve TikTok saçmalamaları kuşağı olarak) sayılan bu kuşak şimdilerde “baş tacı” ediliyordu. Diğer bir deyişle herkes Z Kuşağı’nda görmek istediğini görüyordu. Bunu da günün siyasi ve ideolojik ihtiyaçları belirliyordu. Z kuşağı son eylemlerde oynadığı rolle tabir-i caizse bir kesimin gözündeki bütün günahlarını bir çırpıda sildirmiş hatta artıya geçmiş oldu. Şimdilerde ona methiyeler yazılıyordu!..

Politika Ama Nasıl?..

Peki ama gerçekte neydi bu kuşak? Bunu bir çırpıda, köşeli olarak cevaplamak zor. Fakat son deneyimler gösteriyor ki bu kuşak sanıldığı gibi ya da sanıldığı kadar “Apolitik” değil. Ancak politikayı geçmiş kuşaklardan bir parça farklı anlıyor ve yaşıyor olabilirler. Onlar hayatın sadece politikadan ibaret olmadığının farkında bir kuşağa benziyorlardı. O yüzden tanımlamalarda zorlanıldı. Onların bu sessizliği ya da tavırsızlığı çok yanlış şekilde apolitikliğe yoruldu. Belki de sadece “kategorize” edilmek istemiyorlardı.

Öncelikle anladığım şu ki politikadan hamasi nutukları, askeri nizam örgütsel dikeyliği, bireyin olmadığı kaba bir yataylığı, sloganları olsa da bunu adeta bir iman düzeyine, militan sekterliğe çekmeden, otonom iradeleriyle yapmaya çalışıyorlar. Politik tutum geliştirseler de -istisnalar olsa da- kaba ideolojik tutum sergilemiyorlar. Daha doğrusu durum daha çok simgeler düzeyinde kalıyor.

Bu yönleriyle öncesi “Gezi Kuşağı” nın bir devamı gibi dursalar da (Ki Gezi esas olarak bir “Y Kuşağı” hareketidir.) ondanda farklılaşan yanlarından biri bu olsa gerek. Özetle Saraçhane gençliğinin hareketi bildiğimiz politik kalıplarla anlamakta zorlanabileceğimiz ama kesinlikle politika dışı bir hareket değildir. Motivasyonları farklı ve çeşitlidir o kadar. Şaşırıp kalmalar o yüzdendir!..

Bunun Adı “Hedonist” Muhalefet!..

Bana göre Z kuşağının en önemli ve olumsuz özelliği zaman zaman şımarıklığa ve toplumsal sorumsuzluğa varabilen “Hedonist” (Hazcı) karakterde oluşudur. (Laylaylomcu da diyebiliriz.) Bu konudaki bakışımı daha önceki yazılarımda defalarca belirttim zaten. Bu özellikleri onları -bildiğimiz manada- politikayla mesafeli tuttu hep. Ancak kendilerine özgü fikirleri, değer yargıları (En çok da “Özgürlük” kavramı) hatta köşeli olmasa da ideolojileri olmadığı anlamına gelmiyordu. Şimdi bunu ortaya koyma fırsatı buldular o kadar.

Oysa şimdilerde bu davranışları hareketin en başat ve “Olumlu” özelliğine dönüştü. Ki, bu sayede olayların daha kötü ve üst boyutlara sıçraması engellenebildi zannımca. Anladığım o ki, onlar polisle sürtüşürken bile bunu adeta çocukça bir “oyun” gibi algıladılar. O yüzden bunlar politikaya bile eğlence katmayı, hayatla dalga geçmeyi, şenlikli bir muhalefet yaratmayı bilen bir kuşağa benziyorlar. Yakıp yıkmadan, kaba vandalizmden daha iyi bir şey. Umarım kışkırtıcı odaklara uyup, bu yollara sapmazlar. Aman dikkat!..

Teatral Davranışlar!..

Nitekim davranışlarına klasik hareketlerde pek görülmeyen “Teatral” unsurlar katmayı bildiler. Zaman zaman çok “İronik” davranabildiler. Hemen Türkiye’nin bütün illeri, üniversitelerine yayılan ve her kesimden gencin katıldığı hareketlerde medyaya da yansıdığı üzere ilginç görüntüler ortaya çıktı. Her iki taraf açısından da “Tatsız” sayılabilecek ama dominant olmayan, istisnai davranışları geçersek yaşananlara espri katmayı da başardılar. Protesto pankartları, dövizlerine yahut sosyal medya mesajlarına bile mizahi bir dil katmayı bildiler.

Örneğin Ankara’da bir grup genç dans ediyordu, Saraçhane’de bir genç Türk bayrağı açıp nutuk okudu, Zafer Partisi İzmir Gençlik Kolları'nın yaptığı protestoya getirilen kurt köpeği (Aslında bir Husky idi) ilgi odağı oldu. Başka bir genç Cristiano Ronaldo'nun maçlarda gol sonrası yaptığı sevinç hareketini tekrarlarken, en ilginç görüntülerin başında ise gaz maskeli “Semazen” geliyordu herhalde. Kaçanların arkalarında bıraktığı ayakkabılardan bir ağaç oluşturuldu adeta. Bir gencin kız arkadaşına evlenme teklifinde bulunduğu anlarda oldukça yüzleri güldürücü idi. Gene bazı film karakterlerinden esinle çekilen videolar, eyleme köpeğiyle gelenler, yerde “Balık dansı” yapanlar, vb. Olayı sanki çatışmalı bir protesto gösterisinden çok adeta bir “Karnaval havası” na sokuyordu adeta.

Z Kuşağı: Ne Melek Ne Canavar!..

Muhakkak ki, büyük bir toplumsal olay ya da bütün bir kuşak sadece bir özelliğine dayanarak açıklanamaz. (Şimdilik benim merceğime bu kadarı yansıdı!) Hiç şüphesiz yarın öbür gün bu hareketin siyasal – sosyal tahlili daha ayrıntılı olarak yapılacaktır. Dolaysıyla bu kuşak sadece olumsuz ya da şimdilerde birdenbire keşfedilen olumlu özellikleriyle tanımlanamaz. (Ne melek ne canavar muamelesi çekmeye gerek yok yani!) Yeniden ve detaylı değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Nabza göre şerbet vermenin alemi yok!..

Benimkisi -yanılma payımla birlikte- sadece kuşbakışı bir anlama çabasıdır. Önemli vurgulamalıyım ki, olayın vukuatsız atlatılması –diğer faktörlerin yanında- Z Kuşağı’nın bu özelliğinden dolayıdır. Kayda geçe!..

Artık “D-Kuşağı” (Dinazor Kuşağı) mensubu ve görmüş geçirmiş “Eski ve eskimiş bir genç” olarak naçizane gözlemim bunlardır. Bakalım zamanla daha neler farkedeceğiz?..

26. 03. 2025

NOT: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın merhume validelerine hakaret etmeyi muhalefet etme zanneden, kendini bilmez, provokatör ve lümpen karakterli, hadsiz, sefil ve edepsiz zihniyetlileri kınıyorum.