27 Mayıs 2010 14:26
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:19
''BU KADAR KIVIRMA ANCAK MASA ÜSTÜNDE OLUR, KIVIR TUFAN TÜRENÇ!''
Transferini ilk kez Medyaradar'ın duyurduğu Elif Çakır yeni gazetesi Star'da ilk yazısını yazdı. Çakır "Tufan Türenç ve Doğan Grubunun amigoları" için neler söyledi?
Roller değişiyormuş!
CHP kurultayında, ayakkabılarını fırlatıp masanın üzerine çıkarak Kılıçdaroğlu’nu cân-ı gönülden alkışlayan Tufan Türenç “yandaş medyanın telaşı”nı yazmış dün.
Onunla başlayalım.
Öncelikle şunu belirtmek lazım ki; bu kadar göz, kendisinin kurultaydaki haline şahit olmuşken “yandaş medya” lafını nasıl ağzına alıyor, inanılır gibi değil. (“Candaş Medya” tabiri cuk oturdu... Zaten Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını biraz dinleyince, “Başbakan uykuda konuşsa bu Gandhi’yi sallar” diye düşünmeden edemedim. Bu cümleme bakıp da,”hadi hayırlı olsun, yandaşlığa çabuk alıştın” diyeceklere “hadi ordan” demek de benim hakkım olsun.)
Tam önümdeydiler, Türenç ve Doğan grubunun diğer amigoları...
Tam da, “bir foto muhabiri yok mu bunları çeken, hani Anayasa oylaması esnasında milletvekillerinin pusulalarına kadar fotoğraf çeken Milliyet muhabirleri nerde” diyecektim ki, bir anda kendini kaybettiklerinin farkına vardılar ve hemen toparlanıp yerlerine oturdular.
İşin daha da komik tarafı, Bay Türenç bir televizyon kanalına çıkıp, “alkışlamış olabilirim de olmayabilirim de, hatırlamıyorum” diyor, öbür kanala çıkıyor “hayır, alkışlamadım” diyor.
Oktay Ekşi de, “ben masanın üzerine çıkmadım” diyerek kendini kurtarmaya çalışıyor.
Hani meslekte büyüklerimdir, asla terbiyesizlik etmem istemem, onlardan güzel şeyler öğrenmek isterim ama, Tufan Türenç’i televizyonda izlerken, “bu kadar kıvırma ancak masa üzerinde olur!” demekten kendimi alamadım.
Bu coşkulu grubu görünce, Refah Partisi’nin eski kongreleri geldi aklıma. Birazdan “Mü-ca-hit Ke-mal” diye tempo tutacaklar sandım.
Tamam, kimsenin umuduna tukaka demek niyetinde değilim.
Tamam, Kemal Kılıçdaroğlu çok zor bir göreve talip oldu.
CHP’nin uzuun bir tarihi var arkasında, bu milletin kafasında yer etmiş olan.
Halkın zihnindeki CHP imajını silmek, yeniden cilalamak kolay değil.
Bir nevi siyasi mevtaya dönmüş statükocu zihniyeti temsil ediyor CHP.
Anadolu’da bir laf vardır, “ölüyü fazla yıkama, kokusu çıkar” diye.
Fazla mı abartılı bilmiyorum ama, çoktandır unutmuş olduğum bu deyim düştü zihnime tüm bunları düşünürken.
Hani yeni bir parti kursa Kılıçdaroğlu, hiç kimsenin zihninde derin travmalar bırakmamış yeni bir parti, belki işi daha kolay olabilirdi.
Daha bir ay olmadı, bir akşam yemeğinde karşılıklı sohbet etme imkanı bulduğumuzda, kendisi anlatmıştı meşhur Anadolu söylencesini.
İhtiyar kadın köyün çeşmesinden doldurduğu bidonları binbir güçlükle taşırken, yanına yaklaşan takım elbiseli adam “yardım edeyim mi anneciğim” demiş.
Taşıyacak takati olmayan kadın memnun olmuş. Adam kapısına kadar bidonları taşıyıp getirmiş. Teşekkür faslından sonra adam reklam yapacak ya, “Benim kim olduğumu biliyor musun anneciğim” demiş. “Yoo,” demiş kadıncağız. “Ben CHP ilçe başkanıyım (bunun çeşitli versiyonları var)” deyince, “Tüüüh,” demiş yaşlı kadın, “önceden deseydin ya, ben o suyla abdest alacaktım!.”
Kılıçdaroğlu, CHP’nin geçmişte bıraktığı kötü izlerin farkında olmasına farkında da, kurultaydaki konuşması da vasat bir başlangıçtı. Tamam, laiklikten hiç söz etmeyerek, büyük bir yenilik yaptı, bunu görmezden gelemeyiz. Ancak, CHP’nin yeni vizyonunu gösterecek pırıltılar yoktu konuşmasında. (Konuşmayı bırakın, Önder Sav’la hemen kanka olmasına bakınca, inananların Hac ibadetiyle dalga geçen bu adamla nasıl bir zihinsel değişim gerçekleştireceğini aklım pek kesmiyor.)
“Recep Bey” icadıyla bir yere varabileceğini sanıyorsa yanılıyor, bunu peşin peşin söyleyeyim. Ayrıca, Kılıçdaroğlu’nun yekten Başbakan’ı hedef alarak işe başlamış olmasını da yadırgamamak mümkün değil.
Çünkü, öyle veya böyle, Kılıçdaroğlu CHP’nin Genel Başkanı olmasını Erdoğan’a borçlu kanaatimce. Ne yaptılarsa deviremedikleri bir Başbakana ve güçlü tezleri olan partisine karşı, CHP’nin bu kafayla adam olamayacağını geç de olsa anladı bazıları ve bu değişimi gerçekleştirdiler.
“Kral öldü, yaşasın kral” diyen bütün CHP’liler de Kılıçdaroğlu’nu coşkuyla kucakladılar. “Ne olur gitme” diye Baykal’ın kapısında yatanlar, bir gecede Kılıçdaroğlu’nu omuzlarına aldılar.
***
Şimdi, başladığımız konuya dönelim.
Türenç’e göre, Ak Parti ile CHP’nin rolleri değişiyormuş!..
Ak Parti kurulduğunda halkın partisi iken, şimdi zenginleşen sınıfın partisi olmuş.
Bağdat Caddesi-Nişantaşı elitlerinin partisi olan CHP ise, halkın arasına dönüyormuş.
Ne diyelim.
“Bir yiğit gurbete gitse, gör başına neler gelir!”
Elif Çakır/Star
CHP kurultayında, ayakkabılarını fırlatıp masanın üzerine çıkarak Kılıçdaroğlu’nu cân-ı gönülden alkışlayan Tufan Türenç “yandaş medyanın telaşı”nı yazmış dün.
Onunla başlayalım.
Öncelikle şunu belirtmek lazım ki; bu kadar göz, kendisinin kurultaydaki haline şahit olmuşken “yandaş medya” lafını nasıl ağzına alıyor, inanılır gibi değil. (“Candaş Medya” tabiri cuk oturdu... Zaten Kılıçdaroğlu’nun konuşmasını biraz dinleyince, “Başbakan uykuda konuşsa bu Gandhi’yi sallar” diye düşünmeden edemedim. Bu cümleme bakıp da,”hadi hayırlı olsun, yandaşlığa çabuk alıştın” diyeceklere “hadi ordan” demek de benim hakkım olsun.)
Tam önümdeydiler, Türenç ve Doğan grubunun diğer amigoları...
Tam da, “bir foto muhabiri yok mu bunları çeken, hani Anayasa oylaması esnasında milletvekillerinin pusulalarına kadar fotoğraf çeken Milliyet muhabirleri nerde” diyecektim ki, bir anda kendini kaybettiklerinin farkına vardılar ve hemen toparlanıp yerlerine oturdular.
İşin daha da komik tarafı, Bay Türenç bir televizyon kanalına çıkıp, “alkışlamış olabilirim de olmayabilirim de, hatırlamıyorum” diyor, öbür kanala çıkıyor “hayır, alkışlamadım” diyor.
Oktay Ekşi de, “ben masanın üzerine çıkmadım” diyerek kendini kurtarmaya çalışıyor.
Hani meslekte büyüklerimdir, asla terbiyesizlik etmem istemem, onlardan güzel şeyler öğrenmek isterim ama, Tufan Türenç’i televizyonda izlerken, “bu kadar kıvırma ancak masa üzerinde olur!” demekten kendimi alamadım.
Bu coşkulu grubu görünce, Refah Partisi’nin eski kongreleri geldi aklıma. Birazdan “Mü-ca-hit Ke-mal” diye tempo tutacaklar sandım.
Tamam, kimsenin umuduna tukaka demek niyetinde değilim.
Tamam, Kemal Kılıçdaroğlu çok zor bir göreve talip oldu.
CHP’nin uzuun bir tarihi var arkasında, bu milletin kafasında yer etmiş olan.
Halkın zihnindeki CHP imajını silmek, yeniden cilalamak kolay değil.
Bir nevi siyasi mevtaya dönmüş statükocu zihniyeti temsil ediyor CHP.
Anadolu’da bir laf vardır, “ölüyü fazla yıkama, kokusu çıkar” diye.
Fazla mı abartılı bilmiyorum ama, çoktandır unutmuş olduğum bu deyim düştü zihnime tüm bunları düşünürken.
Hani yeni bir parti kursa Kılıçdaroğlu, hiç kimsenin zihninde derin travmalar bırakmamış yeni bir parti, belki işi daha kolay olabilirdi.
Daha bir ay olmadı, bir akşam yemeğinde karşılıklı sohbet etme imkanı bulduğumuzda, kendisi anlatmıştı meşhur Anadolu söylencesini.
İhtiyar kadın köyün çeşmesinden doldurduğu bidonları binbir güçlükle taşırken, yanına yaklaşan takım elbiseli adam “yardım edeyim mi anneciğim” demiş.
Taşıyacak takati olmayan kadın memnun olmuş. Adam kapısına kadar bidonları taşıyıp getirmiş. Teşekkür faslından sonra adam reklam yapacak ya, “Benim kim olduğumu biliyor musun anneciğim” demiş. “Yoo,” demiş kadıncağız. “Ben CHP ilçe başkanıyım (bunun çeşitli versiyonları var)” deyince, “Tüüüh,” demiş yaşlı kadın, “önceden deseydin ya, ben o suyla abdest alacaktım!.”
Kılıçdaroğlu, CHP’nin geçmişte bıraktığı kötü izlerin farkında olmasına farkında da, kurultaydaki konuşması da vasat bir başlangıçtı. Tamam, laiklikten hiç söz etmeyerek, büyük bir yenilik yaptı, bunu görmezden gelemeyiz. Ancak, CHP’nin yeni vizyonunu gösterecek pırıltılar yoktu konuşmasında. (Konuşmayı bırakın, Önder Sav’la hemen kanka olmasına bakınca, inananların Hac ibadetiyle dalga geçen bu adamla nasıl bir zihinsel değişim gerçekleştireceğini aklım pek kesmiyor.)
“Recep Bey” icadıyla bir yere varabileceğini sanıyorsa yanılıyor, bunu peşin peşin söyleyeyim. Ayrıca, Kılıçdaroğlu’nun yekten Başbakan’ı hedef alarak işe başlamış olmasını da yadırgamamak mümkün değil.
Çünkü, öyle veya böyle, Kılıçdaroğlu CHP’nin Genel Başkanı olmasını Erdoğan’a borçlu kanaatimce. Ne yaptılarsa deviremedikleri bir Başbakana ve güçlü tezleri olan partisine karşı, CHP’nin bu kafayla adam olamayacağını geç de olsa anladı bazıları ve bu değişimi gerçekleştirdiler.
“Kral öldü, yaşasın kral” diyen bütün CHP’liler de Kılıçdaroğlu’nu coşkuyla kucakladılar. “Ne olur gitme” diye Baykal’ın kapısında yatanlar, bir gecede Kılıçdaroğlu’nu omuzlarına aldılar.
***
Şimdi, başladığımız konuya dönelim.
Türenç’e göre, Ak Parti ile CHP’nin rolleri değişiyormuş!..
Ak Parti kurulduğunda halkın partisi iken, şimdi zenginleşen sınıfın partisi olmuş.
Bağdat Caddesi-Nişantaşı elitlerinin partisi olan CHP ise, halkın arasına dönüyormuş.
Ne diyelim.
“Bir yiğit gurbete gitse, gör başına neler gelir!”
Elif Çakır/Star