28 Kas 2011 08:57 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:05

BU İŞLER SENİN BOYUNU AŞAR YILMAZ! SALİH TUNA YILMAZ ÖZDİL'E AYAR ÇEKTİ!

Yılmaz Özdil biraderimiz "Mustafa Kemal olmasaydı" demiş, "Bu ülkede ezan bile okunmazdı." Acaba öyle mi?

Bu işler senin boyunu aşar Yılmaz

Yılmaz Özdil biraderimiz "Mustafa Kemal olmasaydı" demiş, "Bu ülkede ezan bile okunmazdı."

Acaba öyle mi?

İngiltere veya Fransa’nın işgal ettiği topraklarda, mesela Mısır’da, Irak’ta, Suriye’de, Cezayir’de, Libya’da ezana izin verilmiyor muydu?

Çok mu dolaylı oldu; o halde direkt soralım: İstanbul işgal altındayken ezan okunmuyor muydu?

Ezan işgal bittikten çok çok sonra, 1932’nin sonbaharında yasaklanmıştı. Hadi yasaklanmıştı demeyeyim de Türkçe okunmaya mecbur kılınmıştı diyeyim.

Ne ki benim dememle olmuyor.

Bu millet 1950’nin 16 Haziran’ına kadar süren mahut "mecburiyeti" ezanın yasaklanması şeklinde temellük etti.

İsmet Özel’in o meşhur "Amentü" şiirine "manzarayı umumiye" şöyle yansır: "Çanlar sustu ve fakat / binlerce yılın yabancısı bir ses / değdi minarelere: Tanrı uludur Tanrı uludur / polistir babam / Cumhuriyetin bir kuludur..."

Ezan’ı "binlerce yılın yabancısı bir sesle" okuduktan sonra, orijinal haliyle (kametten evvel) camilerin içinde sessizce okuyorlardı.

Geçen gün bir çocukluk hatırası olarak babam anlattı da ordan biliyorum. (O kadar sessiz okunuyormuş ki, caminin içinde oldukları halde duymakta zorluk çekiyorlarmış.)

İmdi, "Ezan paroladır veya namaza çağrıdır; caminin içinde sessizce okunması gerekmez" yollu ifadelerle kimsecikler Zekeriya Beyazlık yapmaya kalkışmasın.

Burada hal naklediyoruz, ilmihal tartışması yapmıyoruz.

Soru şudur: Türkçe ezan mecburiyeti karşısında böylesi yöntemler geliştiren cemaat, Türkçe ibadet zorunlu kılınsaydı acaba ne yapardı?

Ya caminin kapısına jandarma geliyor mu diye gözetleyen nöbetçiler dikerek illegal (yani usulüne uygun) namaz kılar, ya camiye gitmez, ya da camide Türkçe kıldıkları namazın evde kazasını kılarlardı.

"Türkçe namaz kılmayı" da nerden mi çıkardım?

Durduk yere değil elbette.

Mustafa Kemal Paşa’nın ömrü vefa etseydi ezanı Türkçeleştirmekle kalmayacak ibadeti de Türkçe yapmayı zorunlu tutacaktı.

Bunu da ben demiyorum; Falih Rıfkı Atay "Çankaya"sında söylüyor. Buyrun birlikte okuyalım: "Atatürk ibadet devrimine ezan ve namazı Türkçeleştirmekle başlamıştı. Gerçekte verdiği ilk emir ezan ve namazın Türkçeleşmesiydi. Muhafazakarların sözcülüğünü yapan İnönü ’Önce ezanı Türkçeleştirelim, sonra namaza sıra gelir’ demişti. Arkadan dil ve Kur’an metni meseleleri çıkıp namazın Türkçeleşmesi gecikti. Atatürk sağ kalsaydı ibadet reformu olacağında da şüphe yoktu..."

Merhum Attila İlhan’ın ifadesiyle "Gazi Paşa Hazretleri"ni istediğiniz gibi methedebilirsiniz.

Adına mevlitler yazar; "Kâbe Arab’ın olsun / Çankaya bize yeter" diyebilirsiniz. "Ey bugünümüzü sağlayan ulu önder Atatürk..." diye söze başlayabilirsiniz.

İsterseniz Celal Bayar gibi "Atatürk’ü sevmek ibadettir" şeklinde "fetva" verebilirisiniz.

Kimse size bir şey demez.

Nihayetinde Atatürk’ü sevmemek suçtur, sevmek değil.

Bak şimdi Yılmaz Özdil biraderim, beni iyi dinle: Atatürk’ü sevmekte sınır tanımamak sana kalmış bir şey amma ve lakin bu işe dini diyaneti karıştırma.

Sehven de olsa Ortodoks laikliğine zeval verirsin, dikkat et.

İllaki dine diyanete vurgu yapacaksan, Belçikalı bankacı Daniel Dumoulin gibi toptancılık yap: "Türkiye, Atatürk’ü Allah’a borçlusun, geriye kalan her şeyi de Atatürk’e..." (Andıç davasından evvel her Allah’ın günü mail kutumuzu bu sözle doldururlardı.)

Yani "Mustafa Kemal olmasaydı bu ülkede ezan bile okunmazdı..." şeklinde perakendecilik yapma.

Hem bu işler senin boyunu aşar.

Apostrof marifetiyle "Temmuz"dan "muz", "vantrilok"tan "Van", "mayasıl"dan "maya" üretmek neyine yetmiyor?

Yetmiyorsa vaktiyle Ahmet Türk’ün evinin krokisini yayımladığın gibi yeni adreslere yelken aç.

O da yetmiyorsa "Yumruk niye faşizm?" sorularına devam et.

O da yetmiyorsa anadilde konuşmasını yasak ettiğiniz insanların şivesiyle "Töplümsel süreç" diye yine alay et.

O da yetmiyorsa "Two size" günlerini hatırlayarak titre ve kendine dön.

Lakin din-diyanet-ezan muhabbetine girme. "Çağdaş uygarlık düzeyin" incinir, aman ha!

Salih Tuna/Yeni Şafak