20 Mayıs 2009 11:59 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 13:42

"BU İŞİ BİR TEK AHMET ARSAN ÇÖZER!.." HABER 7 YAZARI ERSİN ÇELİK ERTUĞRUL ÖZKÖK'E NE ÖNERDİ?

Cumartesiden beri gündeme oturan bu soruya Gerçek Hayat dergisi eski yeni editöryal ekibi olarak...

"Ahmet Arsan, Ahmet Hakan mı?"


Cumartesiden beri gündeme oturan bu soruya Gerçek Hayat dergisi eski yeni editöryal ekibi olarak, ben, Ali Adakoğlu (derginin yayın yönetmeni) Taceddin Ural (eski haber müdürü) Nihat Nasır, direk, Neşe Kutlutaş da dolaylı olarak "evet" cevabını verirken, birinci dereceden muhatap kişi olarak Ahmet Hakan "hayır o ben değilim" dedi. İnkar etti. Fakat Ahmet Hakan bizi değil, iddialarımızı haberleştirip sür manşet yapan Vakit´i yalanladı.


Ahmet Hakan´ın Vakit´i aşağılayıcı ve alaylı bir üslupla yalanlaması kadar doğal bir şey yok.


"Ya o benim aslında, bu gazeteci milleti de hiçbir şeyi unutmuyor. Es geçmiyor. Ta sekiz yıl öncesini daha dün gibi hatırlayıp, en ince ayrıntısına kadar anlattılar" dememesi de çok doğal.


Neden mi?


Bir kere Ahmet Arsan´ın deşifre olmaya yüzü yok. Dönmekle, kıvırmakla, geçmiş zaman deyip, kem küm etmekle kurtarılmayacak kadar zor bir durum var ortada. Yıllar önce de olsa, haklarında sayfa sayfa döşendiği insanlarla, şu anda yüz yüze, kol kola temas halinde.

Hiç unutmam. 2007´de ortaya çıkan "ikinci Andıç listesi" hakkında görüş almak için aradığım Nazlı Ilıcak diğer telefondaki şahısa, "Tamam, tamam mutlaka geleceğim" diyordu. Bana cevap verdiğinde "Ya kusura bakma Ahmet Hakan´dı. Programı için aradı da." deyince, yıllar önce kendisini "dergiyi bastıracak kadar" çileden çıkartan "Ahmet Arsan´ın, Ahmet Hakan olduğunu bilse ne yapar?" diye düşünmüştüm.


Ben bile bunları düşünürken Ahmet Arsan´ın hiçbir şey olmamış gibi "o adam benim/bendim" diye ortaya çıkması deli saçması olmaz da ne olur?


Sorun zaten deşifre etme ve olmakta. Ne var ki yakın zamanda deşifre olan birçok müstear yazar, ortaya çıkıp "o bendim" demese de inkar da etmediler.


Fehmi Koru hiçbir zaman "Taha Kıvanç değilim" demedi. Aynı gazetede arka arka sayfalarda yazmaya devam etti.


Mutlu Tönbekici, mahallesindeki bakkalı, manavı, ev sahibi dahil birçok ismi, kah yerden yere vurup, kah ilanı aşklarda bulunsa da porno yıldızı bir kadının resminden ve Tuğçe Baran´lıktan bir röportajla sıyrılmayı başardı. Ne okurunu kaybetti, ne de üslubunu. Aksine kazanan oldu.


Diğer taraftan Hürriyet´in geçmişten bugüne yazar kadrosunun yapısına aykırı bir durum söz konusu. Türk basın tarihinde kalem oynatmış yüzlerce yazarın çok bilinen müstearları olmasına rağmen yakın geçmişte Hürriyet´in böyle bir yazarı olmadı. 33 yıldır başında olduğu gazetesinde böyle bir yola neden başvurulduğunu en iyi Ertuğrul Özkök bilir ama bu şahsın İslami kesimde olan biteni yazacak olması "ha diye" de geçiştirilemez.


Zaten, Ahmet Arsan´ın kim olduğu değil, onun mahallede ne fırtınalar kopartacağı sorun teşkil ediyor daha çok. Ahmet Arsan olayında Hürriyet, "hafta sonu gazeteciliği" maskesi altında, bunun mahalleye korku salma projesi olduğu izlenimini vermiş durumda.


Bu, Hürriyet´in yıllarca açığını arayarak, yalan yanlış haberlerle rencide edip, özel hayatlarını ifşa ettiği İslami kesimi, şimdi "içeriden birinin" kalemiyle sayfalarında afişe edeceği anlamını geliyor.


Ahmet Arsan ilk yazısında her ne kadar magazinsel mevzulara dalsa da bir takım hesaplaşmaların içinde olacağının izlenimi verirken, üstü kapalı olarak da "rahat durun mesajını" da ortaya attı.


Yeniden deşifre olma meselesine dönersek, Fehmi Koru ve Mutlu Tönbekici´nin yaptığını Ahmet Arsan da başarabilirdi. Ama artık çok zor. Sekiz yıldır "kendisine yapıştırılan kişiyi" inkar ediyor. Buna mukabil diğer taraftan da sadece adlarının baş harflerini yazsam yarım A-4 dolduracak kadar insan "Ahmet Arsan, Ahmet Hakan´dı" diyor.


Üstelik Ahmet Arsan´ı dergiye başlatan Levent Gültekin, kendisini arayanları "Ben bu konuda konuşmamak için söz verdim" sözleriyle geri çeviriyor. Dikkatinizi çekerim "Hayır Ahmet Arsan sizin bahsettiğiniz kişi değil" diyemiyor. Sadece sözünde duruyor.


Ahmet Hakan da bu kadar kişinin iddiasına rağmen inkar ettiğine göre, burada bizi aydınlatacak, yalanlayacak ve bu gizemden kurtaracak bir tek isim var; mahallenin hergele çocuğu Ahmet Arsan...


Ahmet Arsan´ı deşifre ettiğini "iddia eden" ilk isim olarak Ertuğrul Özkök´e bir çağrıda bulunacağım. Yazılarını beğenerek okuduğunuz, Ahmet Hakan´ın sizi yanına götürüp, görüştürdüğü ve Hürriyet´te yazmaya ikna ettiğiniz Ahmet Arsan ile söyleşi yapmak istiyorum. Siz sansürleyerek gazeteye fotoğrafını koymuşsunuz, ben ise "Herhangi bir fotoğrafını yayınlamama şartıyla", hatta siması, boyu, posu, saçı, hakkında dahi en ufak bir ipucu vermeyeceğimi taahhüt ediyorum. Sadece röportaj. Bir şartım var yalnız; O ortamda Ahmet Hakan Coşkun da olacak. Ahmet Arsan, Ahmet Hakan ve ben...


Dilerseniz Sayın Ertuğul Özkök siz de olabilirsiniz.


-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bu konuyla ilgili Gerçek Hayat Dergisi´nin en eski ve sürekli yazarlarından Nihat Nasır´ın da iddia ve yorumu var. Sözü ona bırakarak bu yazıyı noktalıyorum...


"Şunu en başından ifade etmeliyim ki, Ahmet Arsan´ın, Ahmet Hakan ya da başka birisi olmasının bizim açımızdan herhangi bir önemi yok. Bizim önemsediğimiz husus özetle şu: Ahmet Arsan, `İslamcı´ diye nitelenen ve bu özelliği ile öne çıkarılan Gerçek Hayat dergisinde portreler kaleme almış ve `hergele´ diye nitelendirilse de sonuç itibariyle `İslamcı´ kimliğiyle öne çıkmış bir isim. Şimdi, bu ismin aynı kimlikle Hürriyet gazetesinde yazmasının oluşturacağı etkiyle, `dönekliğini´ iftiharla deklare eden Ahmet Hakan imzasının oluşturacağı etki aynı olabilir mi?..


Biz bu nedenle Ahmet Arsan´ın Ahmet Hakan olduğunun altını çiziyor ve Gerçek Hayat dergisinin, müstear isimle içeriden taşlanmaya alet edilmesine itiraz ediyoruz. Bizim meselemiz sadece budur. Yoksa Ahmet Hakan´ı deşifre etmek gibi anlamsız bir hevesimiz yok. İkinci husus ise şu: Ertuğrul Özkök´ün yazısındaki yaklaşımın tüyler ürperten ilginçliği... Sanki Ahmet Arsan´ın Ahmet Hakan olduğunu bilmiyor gibi bir hava estirmiş ve sanki gerçekten böyle biri varmış da oturup karşılıklı konuşup anlaşmışlar...


Tamamen mizansen.
Demek oluyor ki, bunların bütün iddiaları, söylemleri bu kabil mizansenlerle oluşuyor. Yazık ki, ne yazık... Bir mizansen ve olmayan `İslami´ bir kişilik üzerinden tabir caiz ise bizi taşa tutacaklar... Olur şey değil..." (Nihat Nasır)

Ersin ÇELİK - Haber 7