15 Mayıs 2013 13:32 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 15:10

''BU HALET-İ RUHİYE'NİN CENGİZ ÇANDAR'A İNSANİ 'MALİYET'İ NEDİR?''

Yurt Yazarı Atilla Akar, Cengiz Çandar'ın Reyhanlı patlamalarına ilişkin yazdığı yazıya itiraz etti, sert eleştiriler yöneltti.

İşte o yazı...

Çandar devletle fazla “Kanka” olunca!..

Cengiz Çandar’ın Özal’dan bu yana devletin “Üst katları”yla hayli sıkı fıkı olduğu zaten biliniyor. (Sadece bunlar mı? Wolfowitz, Kissinger ve Makovsky ile “Dostlukları”nı da unutmamak lâzım!) Çeşitli süreçlerde Türkiye’nin hemen her aşamasında bir tür “Fahri diplomat” gibi yer aldı.

O kadar ki bu çabası bazen “Gazeteciliği”nden bile öne çıktı. (Belki bir Hasan Cemal yarışabilir onunla!) Ayrıca entelektüel formasyonuyla hükümetlere akıl vermekten geri kalmadı. (Gene de “Akil adam” olamadı ne yazık ki!) Bu eski “Devrimci” yeni “Liberal”i devlette iyi değerlendirdi doğrusu. Bu anlamda Cengiz Çandar’ın “Mutasyon” öyküsü devlet bakışına hayli yapışık gelişti.

Dolayısıyla devlet “Soğukluğu” ve “Rasyonalitesi” de her tarafına sinmiş görünüyor. Belli ki “Zihni yapısı” da ona göre şekillenmiş. Bir tür Olimpos’ta “Tanrılar katı”nda oturan “Zeus” psikolojisi bu. (Yaşasın bir yandan elitizm karşıtlığı!) Bir tarafta “Ölümsüzler” öte tarafta “Ölümlüler” var gibi sanki! Topluma, insanlara bakışını da bu belirliyor. Zaten onlar kim ki?

Nitekim Reyhanlı patlamalarına dair kaleme aldığı “İsrail’e vuramayan Reyhanlı’ya niçin vurur?” (Radikal. 13. 05.2013) başlıklı yazısına da tümüyle bu bakış sinmiş. Resmi rakama göre 51 insanın ölümünü Türkiye’nin "Ortadoğu politikasında ’etkili bir aktör’ olmasının ’kaçınılmaz maliyetlerinden biri’ olarak görmek" olarak tanımlamıştı. Yazı her şeye rağmen devletin şu an izlediği politikanın “Doğruluğunu” teyit için yazılmıştı. Olabilir! Bir “Stratejik tercih” elbette bu. Lakin belli ki Çandar işe kendisini fazla kaptırmış!

Elbette ben bu psikolojiden anlamam. Değil devlet/hükümetle mahalle muhtarımla bile muhabbetim yoktur. (Haliyle böylesi “Dar ufuklu” bakıyor insan!) Evet, “Analiz yapmak” bazen katılığı, her şeye rağmen bazı şeyleri dank diye söylemeyi gerektirir. Fakat burada öyle bir durum yok. Burada “Yeni-Osmanlıcı” projeyi insan ölümleri üzerinden bir “Meşrulaştırma”, “Sindirtme” çabası var. Sanki kırılıp, dökülen eşyalardan bahsediyor!

Bu aslında temeli itibarıyla “Askeri” bir mantıktır. (Hani Çandar’ın hiç hoşlanmadığı!) Bu bakışa göre her savaşın, her çatışmanın bir “Maliyeti” vardır. (Savaş zayiatı yani!) Ölümler belli bir oranı geçmediği sürece sorun yoktur. Hatta harekâtlar öncesi sanal olarak verilecek kayıpların tahmini hesabı bile yapılır. (O oranda ceset torbası stoklanır!) Bu anlaşılırdır. Çünkü adamların işi savaşmaktır. Bir komutan askerlerine o esnada sadece “İnsan” olarak baktığında “Saldır” ya da “Öl” emri veremez çünkü. Tabiatı icabı trajiktir!

Aynı şekilde istihbarat servisleri de böyle düşünür. Bir yerde bomba patlattırırlar, sivil bir uçağı yolcularıyla birlikte düşürürler, 50 kişi, 100 kişi, 200 kişi ölür. (Ya da 11 Eylül’deki gibi 3000 kişi.) Orada ölenler onlar için insan değil, sadece birer rakamdır. İşin “Maliyeti” budur!

Bu bakışta insan hayatlarına yer yoktur. Ölümler birer sayıdan ibarettir. Dolayısıyla bu işleri tezgâhlayanların mantığıyla Çandar’ın mantığı bir noktada örtüşür. İkisi de aynı “Soğukkanlı”lıkla düşünmektedir. Her ikisi de kendi kafası ve vicdanında olayı böyle rasyonelleştirir. İki mantık da kaçınılmaz olarak aynı kapıya çıkar. İnsan hayatlarının hiçleştirilmesine, basit matematik bir denklem haline getirilmesine!..

Bu Halet-i Ruhiye’nin Çandar’a insani “Maliyet”i nedir acaba?..