BU FOTOĞRAFTAKİ ÇOK ÜNLÜ KADIN GAZETECİYİ TANIDINIZ MI?
Dünyanın en büyük sirklerinden birine gitti. Cirque du Soleil'in sanat fabrikasını gezdi... İşte şaşırtan fotoğraftaki ünlü kadın yazar ve notları..
O yazar AYŞE ARMAN.. İşte Ayşe Arman’ın
ilginç izlenimleri ve şaşırtan pozları..
Oradaydım... Cirque du Soleil’in muhteşem sanat
fabrikasında
Cirque du Soleil denince aklınıza ne geliyorsa unutun.
Bildiğiniz her şey eksik ya da yanlış. Beni dinleyin.
Çünkü Kanada’daki merkezlerine gittim, gördüm. Orası, CDS HQ.
Yani Cirque du Soleil Head Quarter.
Pentagon’u görsem bu kadar etkilenmezdim!
Aklım uçtu. Her şeyin kalbi orası, her şey orada planlanıyor, bütün
eserler orada çıkıyor, bütün atletler, akrobatlar, sporcular orada
eğitiliyor, kostümler orada dikiliyor, kumaşlar orada üretiliyor,
müzikler orada yapılıyor... Hepsi tek merkezden.
Gerçekten insanın aklı almıyor.
Kocaman bir kasaba. Muhteşem, büyüleyici bir kasaba.
Her anından keyif aldım.
Heyecan içinde anlatacağım...
Nefes almadan...
Makineli tüfek gibi...
Bana kulak verin.
Başlıyoruuuuuuuuuuuz!
AYŞE ARMAN VE CIRQUE DU SOLEIL-FOTO GALERİ
AYŞE ARMAN MUHTEŞEM SANAT FABRİKASINDA
Her şey onunla başlıyor.
Guy Laliberté.
Kanadalı bir sokak sanatçısı.
Akordeon çalıyor, şarkı söylüyor, ağzından ateşler püskürtüyor.
Hayalleri olan, genç, kel ve bence çok yakışıklı bir adam.
Tam benim sevdiğim kellerden.
Ultra yaratıcı.
Yirmilerinde Kanada’yı sonra Avrupa’yı sokaklarda gösteri yaparak
dolaşıyor.
Gerçek bir sokak sanatçısı yani.
Soyadı gibi müthiş özgürlükçü.
Uyuşturucu kullanıyor, kafasına göre takılıyor, hiçbir kalıba
sığmıyor.
O bir Quebec’li. Ayrılıkçı. Kanada’nın Anglosakson bölümü, onları
bölücülükle suçluyor.
İşte bu adam, güvendiği iki arkadaşıyla (biri finanstan anlıyor,
diğeri kreatif direktör) Cirque du Soleil’i kuruyor.
Hayvanların sirklerde kullanılmasına dehşetle karşılar. Neresinden
bakarsan bak, hayvanları turnelerde oradan oraya sürüklemenin,
birtakım numaralar öğretmek için ödüllendirmenin ya da
cezalandırmanın eziyet olduğunu düşünüyorlar.
Hayat görüşlerine, felsefelerine uymuyor.
Ama dünyadaki ilk ’hayvansız sirk’i kuranlar onlar değil.
Akrobatlarla performans yapan başka hayvansız sirkler de var ama
işte başkalarının değil, onların formülü tutuyor.
1 numara oluyorlar.
25-30 yılda inanılmaz büyüyorlar.
Yılda 110 milyon bilet satan bir eğlence devine dönüşüyorlar.
Kendi alanlarında (live entertainment) daha fazla bilet satmış
başka hiçbir şirket yok yeryüzünde.
ORTAK SİYASİ GEÇMİŞ
İnsan tabii merak ediyor; nedir bunların sırrı diye...
1- Yola üç arkadaş çıkıyorlar. Birbirlerine güveniyorlar ve
gerçekten samimiler. Bu samimiyet, gösterilerine de yansıyor.
Artistler, seyircinin arasından sahneye çıkıyor, seyirciyi şova,
bir anlamıyla dahil ediyor.
2- Ortak bir siyasi geçmişleri var. Aynı dava için birlikte
çalışmışlar. Hepsi ayrılıkçı Quebec’li. 1980’li yıllarda Kanada’nın
bağımsızlık yıldönümlerinden birinde, Quebec’in o zamanki eyalet
başkanı bunları maddi olarak desteklemek için bir gösteri istiyor.
Onlar da ilk defa başı sonu belli bir buçuk saatlik bir şov
kurguluyor. İnanılmaz bir ilgi yakalıyorlar. O gazla turneye
çıkıyorlar. Müthiş bir fiyasko! Yılmıyorlar, devam ediyorlar. Ve
sonunda bugünkü müthiş başarıyı ulaşıyorlar...
Önce Amerika, derken Avrupa...
Amerika’nın bazı şehirlerinde 10-15 yıldır devam eden kalıcı şovlar
sahneliyorlar. Derken dünya turneleri başlıyor.
Ve bugün geldikleri nokta: 5 bin kişinin çalıştığı, aynı anda 20
küsur ülkede şov sergileyebilecek bir sanat fabrikası...
AKILLARA DURGUNLUK VEREN BİR YER
Kanada, uç uç bitmiyor.
Çok uzun bir yol.
Ama gittiğime değiyor.
Cirque du Soleil’in headquarter’ını gezince aklım uçuyor.
2 bin kişilik bir bina düşünün.
Resmen bir fabrika, bir sanat fabrikası, bir holding...
İçinde 25 ülkeden insan var, 50 farklı dil konuşuluyor.
Her taraf sporcu, atlet, jimnastikçi kaynıyor.
Gencecik insanlar, taytlarla, şortlarla.
Yaş ortalaması 23.
Cirque du Soleil şovlarındaki sanatçıların (onların deyişiyle
artistlerin) yaş ortalaması bu.
Gel de kendini yaşlı hissetme!
30’larının sonuna yaklaşanlar, artık şovdaki aktif görevlerini terk
edip hocalığa terfi ediyorlar.
36-40 jübile yaşı.
Bir tek palyaçolar için yaş sınırı yok, onlar 70’lerinde bile
işlerini yapabiliyor.
Cirque du Soleil’deki artistler, dünyanın her tarafından seçilmiş
kişiler, en en iyiler, defalarca olimpiyatlara katılmış
atletler...
ÇİNLİ ARTİSTLERİN NUTELLA’YA DADANMASI
Eskiden tüm departmanlar Montreal’in farklı farklı yerlerindeymiş,
1997’de hepsini bu merkezde toplamışlar.
Daha önceleri nispeten yoksul bir semt olan Saint Michel’de.
Cirque du Soleil geliştikçe, Saint Michel de gelişmiş, artık oraya
’sirk şehri’ deniyor.
Muazzam bir organizasyon yaratmışlar.
Bütün ihtiyaçları o merkezde karşılanacak şekilde.
2 bin kişi yaşıyor dedim ya, 600’ü artist.
Evleri var, okulları var, ailelerinin geçimi ve çocukların eğitim
dahil her türlü ihtiyacı karşılanıyor.
Cirque du Soleil artistlerinin gündelik antrenmanlarını yaptığı yer
de orası.
Üç dev salon... Giriyoruz pek çok atlet çalışıyor, kimi trapezde,
kimi halkada, kimi barlarda, kimi birilerinin omuzlarında, kimi
yerde, kimi takla atıyor, kimi parende, kimi amuda kalkıyor...
Daha önce görmediğim ve tarif edemeyeceğim bir sürü hareket
yapıyorlar.
Başlarında da hem artistik, hem sportif koçları var.
Çalışmalarını izlemek bile heyecan verici.
Her antrenman, her hareket, kamerayla kayda alınıyor, sonra
izleniyor, hatalar tespit ediliyor.
Gündelik hayatları 24 saatlik planlamaya tabi. Kalkacakları
saatten, uyuyacakları saate kadar günün hangi diliminde ne
yapacakları belli.
Kilo almaları da yasak.
Çünkü bir trapezcinin birkaç kilo alması dahi partnerinin hayatını
tehlikeye atmaya yetermiş.
Bu yüzden tepelerinden beslenme uzmanları ve fizyoterapistler eksik
olmuyor.
Hoşuma giden bir hikâye dinledim, küçük Çinli kızlar gelmişler ve
Kanada’da Nutella’yı keşfedip dadanmışlar. Çok fazla kaşıkladıkları
için bir süre sonra kilo alınca, azarı işitip yasağı yemişler.
Sirkin yetenek avcıları var.
Bütün dünyayı dolaşıp gelecek vaat eden genç atletlere, sporculara
teklifte bulunuyorlar.
Üç aylık genel eğitimden sonra atletleri artiste dönüştürdükten
sonra uygun olanlarına gösterilerde rol veriyorlar.
Bazı atletler de ellerinde portfolyoları kendileri geliyor,
seçilirlerse onlar da aynı süreçten geçiyor.
Bazen olağanüstü yetenekleri de ’yaratım sürecine’ davet edip,
gösterilerde kendi özel numaralarını yapmalarına izin
veriyorlar.
Gösterilerde çoğunluk erkek.
Ama bu yıl, Guy Laliberté’nin özel isteği üzerine, kadınların yüzde
70 oranında rol aldığı bir şov sahneye koymuşlar.
Orkestra üyeleri dahi kadın.
Şovların fikir babası hep Laliberté.
İlhamı verdikten sonra, ekibinin uygulamasını denetlemeye
geliyor.
Resmen deli bir yer.
O merkezde sadece artrenman salonları yok.
Bir sürü stüdyo ve workshop var.
Bir Cirque du Soleil gösterisi için gereken her şey, orada o sanat
fabrikasında üretiliyor.
Bütün o muhteşem kostümler de orada dikiliyor.
Şapkalar, aksesuvarlar, ayakkabılar...
Hepsi elde...
Yüzlerce insan çalışıyor.
200 saatte dikilen kostümler var.
Akıllara durgunluk veriyor.
Düşünün, kumaşlarını bile kendileri boyuyorlar. Bazı gösteriler 10
yıl sürdüğü için ve 10 yıl sonra o kumaşı bulmak imkansız hale
geleceği için kendi kumaşlarını kendileri üretiyorlar.
Artistlerin kafa ölçülerini alıp masklar, şapkalar da
yapıyorlar.
Bilmeyenlere İngilizce, Fransızca öğretiyorlar.
Gittikleri turnelerde makyajlarını kendileri yapabilsinler diye
artistlerine makyaj eğitimi de veriyorlar, hatta kostümlerdeki
sorunları giderebilecek kadar dikiş kursları...
İnanılmazlar!
Önem verdikleri film için objektif üreten yönetmenler gibi, sirk
aletleri, aparatları icat ediyorlar.
Konuştuğum herkes bu ailenin bir parçası olmaktan gurur duyduğunu
söyledi.
Cirque du Soleil’ciler, beni sevdikleri için Allegria gösterisinden
bir karaktere dönüştürdüler.
Makyaj uzmanı Isabella Fink 50 dakikada beni Allegria’daki Nimph
karakterine çevirdi.
Kostüm uzmanı Jean Guy Rannou da üzerime bir Nimph kostümü
ayarlardı.
Ve benimle birlikte poz verdi.
Oradan ayrılırken şunu düşündüm, mümkün olsaydı, hayata bir kere
daha gelseydim mutlaka Cirque du Soleil’in bir parçası olmak
isterdim...
CIRQUE DU SOLEIL NEDEN TUTTU?
1- Bir star, bir celebrity yok. Celebrity, sirkin kendisi. Hiçbir
şey onun önüne geçemiyor. Meşhur olan, bir insan ya da başka bir
figür değil, sirkin kendisi.
2- Kendilerine özgü, başka hiçbir dille alakası olmayan bir dil
yaratmışlar. O dili de sadece gösterilerde kullanıyorlar.
Besteledikleri müziklerin sözleri de aynı dilden. Ama nasıl bir
yaratıcılıksa, izleyenlerin hiçbiri o dili bilmemesine rağmen,
sahnede olup bitenleri anlayabiliyor.
GÖRDÜĞÜNÜZ YERDE İZLEYİNİZ
İlk Cirque du Soleil deneyimini, yıllar önce Las Vegas’ta
yaşadım.
"Bu ne ya!" oldum,
"Bu nasıl bir şey! İnsanlık dışı güzel bir şey! Evet adı sirk ama
bambaşka bir şey!"
Şaşkınlıkla, merakla, ağzım açık izledim.
Galiba en ağır basan duygu ’hayranlık’tı.
Emeği geçen herkese manyakça hayranlık duydum.
Gösteri bitince, ayağa kalkıp avuçlarım patlayıncaya kadar
alkışladım.
Ceketimi ilikleyip saygı duruşuna da geçebilirdim, o kadar
çarpıldım.
İzlediğin bir şey bu kadar mükemmel olunca, arkasındaki disipline,
emeğe, çabaya, çalışmaya, yeteneğe ve dehaya kayıtsız kalabilmen
mümkün değil.
Kalamadım.
Yıllar içinde de bulduğum yerlerde onların farklı gösterilerini
izledim.
Los Angeles’ta, Dubai’de, Orlando’da...
O günden sonra da herkese, elimde megafon, "Bu insanlar öldürücü
güzel bir şey yapıyorlar. Gördüğünüz yerde izleyin" demeye
başladım.
ALLEGRIA 21 EYLÜL’DE TÜRKİYE’DE
Evet, eskiden başımız keldi
Şükürler olsun artık değil.
Geçen yıla kadar bu çaptaki Cirque du Soleil gösterilerini
izleyemiyorduk. Şeytanın bacağı ilk kez geçen yıl kırıldı. Sirkin
en eski gösterisi Saltim Banco Türkiye’de sergilendi. Tam 80 bin
kişi izledi.
Cirque du Soleil’i Türkiye’ye getiren Pozitif, bu yıla daha çok
daha büyük bir projeyle giriyor. Finansbank’ın sponsorluğuyla bu
defa, sirkin en popüler, en bilinen gösterisini Türkiye’ye taşıyor:
Allegria.
Dile kolay tam 28 gösteri.
Hem Kadıköy yakasında hem Avrupa yakasında.
Gösteri yerleri, Ataşehir’deki Ülker Arena ve Bayrampaşa’daki Ora
Arena.
Her gösteriyi ortalama 4 bin kişinin izlemesi bekleniyor.
Ve 21 Eylül’den itibaren huzurlarınızda.
Bana soracak olursanız, kaçırılmaması gereken, mutlaka izlenilmesi
gereken ailece seyredilebilecek bir gösteri. İzlediklerinizi
etrafınıza anlatıp, hava atabileceğiniz türden...
ABİGAİL SCHMİTD
"Houston Texas’lıyım. 12 yaşındayken jimnastik hocam, Allegria’yı
izlememi önerdi. İzledim. Ve bitti. Bir gün bu sirkin bir parçası
olmak tek hayalimdi. 17 yıl boyunca jimnastik yaptım, pek çok
müsabakaya katıldım, ödüller aldım. Üniversite de bitince Cirque du
Soleil’e başvurdum. Aradılar ve merkeze davet ettiler. Şimdi
eğitimden geçiyorum.
LİSA SKİNNER
"Avustralyalıyım. Hayatımda hiç sirke gitmemiştim. Küçükken bile.
Ama üç kere olimpiyatlara katıldım: Atlanta, Sindney ve Atina. 6
yıldır bu ailenin parçasıyım. Allegria’da görev aldım, Güney
Afrika’ya, Asya’ya, Birleşik Arap Emirlikleri’ne ve Amerika’ya
turneye gittim. Elimde bavulumla yaşıyorum. Sevgilim de bu
dünyadan. Hayatımdan çok memnunum."
25 DEĞİŞİK ÜLKEDEN İNSAN
Cirque du Soliel’in Türkiye macerası, 105 kişilik bir ekiple
gerçekleşiyor. 18 TIR geliyor. Ekipte Çinlisi’nden Fransız’ına,
Rus’undan Moğol’una kadar 25 değişik ülkeden insan var. Daha önce
İsrail’deydiler, sonra Yunanistan’a geçtiler, şimdi sıra
Türkiye’de. İnanılmaz bir sistemleri var, Kanada’da nasıl
yaşıyorlarsa turnede de aynı yaşamı sürdürebiliyorlar. Turneye
giderken, okul çağındaki çocukların hocaları da birlikte geliyor
ki, eğitimleri aksamasın. Turnede oldukları için hiçbir şeyden
eksik kalmıyorlar.
HEPSİ BİRER KARAKTER
Cirque du Soleil’in Montreal’deki merkezinde birbirinden renkli
insanlarla tanışıyorsunuz. Hepsi birer tip, hepsi birer karakter.
İşte kumaş boyama bölümünden Pierre.
HEPSİ EL YAPIMI
Akla ziyan bir merkez! Her şey orada üretiliyor. Kostümler orada
dikiliyor, ayakkabılar, masklar, perukalar. Hepsi elde. Müthiş bir
özenle.
Ayşe Arman / Hürriyet