14 Mar 2007 05:04 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 12:47

BU DA ERBAKAN ANDIÇI!..ERBAKAN BAŞBAKANLIĞI DÖNEMİNDE HANGİ HÜRRİYET YAZARINI KONUTTA İSTEMEDİ?..

Ertuğrul Özkök,Erbakan´ın başbakanlığı sırasında konuta davet edilen hürriyet yazarlarından birinin randevuya 3 saat kala veto yediğini yazdı.Veto yiyen yazar kimdi?.Özkök'ün vetoya tavrı ne oldu?..

Gazetecilere söylemediklerim

GEÇEN hafta Amerika´dayken telefonum sık sık çaldı.Arayanların çoğu gazeteciydi. Bana şu soruyu sordular: "Genelkurmay´ın yeni ´andıçı´ ile ilgili görüşünüz nedir?"

Hiçbirine cevap vermedim.

Tabii hepsi bu soruyu sormakta haklıydı.

Ortada bir "asker yanlısı gazeteciler" listesi vardı ve başında benim adım yazılıydı.

İki nedenden dolayı cevap vermedim.

Bir, bu olay bir andıç falan değildi.

İki, adımın "asker yanlısı", "devlet yanlısı", şu veya bu yanlısı gibi laflarla anılması beni hiç rahatsız etmez.

Beni kırmızı görmüş boğaya hiç çeviremez.

Bu konuda kendimi savunmayı da gururuma yediremem.

* * *

Ancak...

Bu fırsattan istifade, bazı kişilerin yüzüne ayna tutmayı da çok isterim.

Özellikle de, günlerdir "yeni andıç bulmuş" mağribi gibi oradan oraya saldıran bazı sözüm ona aydınlara.

Ben diyorum ki, bu ülkede kendini aydın sayan insanların çoğunun kafasında, askerinkinden çok daha sert, acımasız akreditasyonlar, andıçlar vardır.

Üstelik bu beyefendiler kendilerini "demokrat" falan sanırlar.

"Konuşma ve düşünce özgürlüğü" onlar için kutsal bir haktır.

Ama başkalarının konuşma özgürlüğü hak olamaz.

Kendileri "Türk devleti 30 bin Kürdü öldürdü" demeyi, "temel bir düşünce özgürlüğü" olarak kabul eder.

Ama 301´inci maddeyi savunmayı "faşistlik" olarak kabul eder.

Hatta daha ileri gider, "Hrant Dink´in katilleri 301´i savunanlardır" bile der.

O böyle der de, öteki güya "demokratlar" buna itiraz eder mi?

Gülay Göktürk´ünki dışında bir tek itiraz görmedim.

Bu lafı hepsi, çok normal karşıladılar.

Ya Doğu Perinçek´in durumu?

Pazartesi günü Cumhuriyet Gazetesi´nin başyazısında önemli bir saptama vardı.

Türkiye´de 301´e karşı çıkanlara sesleniyordu.

Perinçek, sırf tarihi bir konuda fikrini söylediği için hapis cezası yiyor.

Ama Türkiye´de bir Allah´ın kulu "demokrat" sesini çıkarmıyor.

* * *

Şimdi söyleyin.

Bu da bir "akreditasyon" mantığı değil midir?

Düşünce hürriyetini sadece kendisi için istemek, düşüncenin sınırlarını sadece kendisinin çizmeye hakkı olduğuna inanmak nedir?

O zaman, askere niye kızıyorsunuz?

Sonunda onun yaptığı, kendisi gibi düşünmeyeni garnizondan içeri sokmamak.

Siz, karşı düşünceyi kendi kafanızdan içeri sokamıyorsanız, askere söz söyleme hakkınız olabilir mi?

* * *

Yazımı bir hatıra ile tamamlayayım.

Necmettin Erbakan´ın başbakanlığı sırasındaydı.

Bir gün Hürriyet yazarlarını Konut´a davet etti.

Randevuya üç saat kala, özel kalemden biri telefon etti ve "Lütfen Oktay Ekşi´yi getirmeyin" dedi.

Bir saniye bile düşünmedim ve "Öyleyse biz de gelmiyoruz" dedim.

Randevu da iptal edildi.

Erbakan ne başbakanlığı, ne parti başkanlığı sırasında gazetecilerle yaptığı sohbetlere beni bir kere bile davet etmedi.

Hiç sorun yapmadım.

Hatta "Hakkıdır" diye düşündüm.

Mitterrant cumhurbaşkanlığı sırasında sadece beş gazeteci ile görüşürdü.

Schreuder şansölyeliğinin son döneminde, 4.5 milyon satan Bild gazetesinin muhabirlerini bir kere bile kabul etmedi.

Akreditasyon bütün ülkelerde, bu arada demokrasilerde de uygulanan bir sistemdir.

Ama zihin akreditasyonu çok daha kötü bir şeydir.http://www.pingadw.com