Bu bir “Revizyon” arayışıdır!.. Erdoğan “50+1”den neden vazgeçti?..

Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı seçimi için “50 + 1” şartının değişmesinin isabetli olacağını neden ortaya attığını köşesine taşıdı.

Efendim: malum Cumhurbaşkanı Erdoğan, Almanya dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlamış ve cumhurbaşkanlığı seçimi için yüzde 50+1 şartının değişmesinin "isabetli olacağını" söylemişti. Tabii bunca zaman sonra birdenbire böylesi esasa ilişkin bir “rota sapması” neye yorulmalıydı? Jetonlar şimdi mi düşmüştü?..

Erdoğan, beyanatında, "50+1 şartının değişmesi konusunda aynı fikirdeyim, isabetli olur. Çoğunluğu alan adayın seçilmesi usulüne geçilmesi halinde Cumhurbaşkanlığı seçimi de seri olur, uğraştırmaz ve yanlış yollara da sevk etmez. Mevcutta 50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil. Yok altılı, yok on altılı masa… Bundan sonra kim bilir daha neler çıkar? Ama oy sayısı itibarıyla 'en fazla oyu alan aday seçilir' denildiği zaman seçim hızlıca tamamlanır" ifadelerini kullanmıştı.

Bayram değil seyran değil!..

Neyse, herkes bu konuda bir şeyler diyor. Kimi “Erdoğan gündem değiştirmek istiyor”, kimi “MHP’den kurtulmak çabasında” derken, kimi “Muhalefeti oyuna getirmekten” söz ediyor, kimi ise “yeni anayasa için nabız yokluyor”, “Muhalefeti bu zemine çekmeye çalışıyor” şeklinde konuşuyor. Bazıları da “Yeniden cumhurbaşkanı olmanın yolunu arıyor” yahut “Kendinden sonrasının taşlarını döşüyor” , “Rejimini perçinleme peşinde” vb demekte. Ya da sadece “koltuğunu koruma derdinde” diyeni de var.

Öyle veya böyle, Erdoğan gene bir tartışma ortaya atarak, hiç beklenmedik şekilde muhalefeti ters köşe yaptı. Sadece muhalefeti mi? Başta MHP olmak üzere, cumhur ittifakının diğer bileşenlerini de şaşırttı. (Örneğin YRP gibi) Herkes böylesi bir tartışmaya hazırlıksız yakalandı. Biraz “Bayram değil seyran değil…” misali oldu ama olsun!..

Peki ama böylesi bir girişime neden ihtiyaç duyulmuştu? Öyle ya, daha yeni cumhurbaşkanı seçimi oldu ve sonrakine yıllar vardı. Yani diğer bir deyişle ortada “fol yok yumurta yok”tu. Dahası şu an Türkiye’nin önündeki en önemli sorun bu muydu? Bunu nasıl izah edeceğiz? Durup dururken henüz kriz denemese de “Kriz potansiyeli” taşıyan böylesi bir cümle neden sarf edilmişti?..

“Ben Söylemiştim” Demenin Beyhude Haklılığı!..

Biliyorum: benimkisi “Züğürt tesellisi” ama kendimle ne kadar övünsem azdır. Çoğu kez ve çoğu konuda defalarca “haklı çıkma”nın beyhude övünmesiyle birazcık kibre girse de onu da göze alıyorum. Boş yere alçak gönüllülük yapmanın alemi yok. Hani “Ben söylemiştim” misali. (Ne yapayım bendeniz bu yazı çizi işlerinden doğru düzgün, çocuk harçlığı kadar bile para kazanamayınca ancak kendime öylesi paylar çıkartarak, sanki madalya takacaklarmış gibi avunuyorum işte. “Tik – Tok Fenomeni” olsaymışım daha tatminkâr olurdu!) Gene de fazla ego yapmayayım. Hatta biraz abartırsam –işin şakası- bu fikri Erdoğan’ın kafasına ben bile sokmuş olabilirim zannımca!..

Şöyle ki… Daha 50 + 1 tartışmasının lafı dahi ortada yokken 13 Nisan 2023 tarihli “50 + 1 aleyhlerine döndü... AK Parti kendi ayağına mı sıktı?” başlıklı yazımında o günkü konjonktürde 50 + 1’le AK Parti’nin her halükârda birinci parti olduğunu, zaten eski sistemde hükümeti kurma görevinin kendilerine verileceğini, dolayısıyla kendisini riske attığını ilave gerekçeleriyle aktarmıştım. Yazının sonundaki notta ise ısrarla vurgulayarak: Şayet kaybederse, önümüzdeki dönemde Millet İttifakı’nın eski sisteme geri dönme projesinin en baş destekçisinin AK Parti olacağını tahmin ediyorum. (Kazanırsa da sistemde revizyona gitmek zorunda kalacaklar) Tabii ötekilere de yeni sistem tatlı gelip, değiştirmekten vazgeçebilirler o başka. Şaşırmayın siyaset bu. Benden söylemesi. Her şey olabilir!..”

Erdoğan ancak bu yazıdan tam bir ay sonra ve seçimlerden hemen önce yaptığı açıklamada 50 + 1 konusuna değinip “seçimden sonra böyle bir adımın atılabileceğini” belirtmişti. Demek ki o günden beri kafalarında böyle bir fikir oluşmuştu. İçeriği belli değildi ama bir şekilde ele alınacağı zaten belli idi. Şimdi o rotada bir “Revizyon” arayışına girmişler anlaşılan. Duyduğumda hiç şaşırmadım!..

Bu “Tercih” Neden Değişmiş Olabilir?..

Emin değilim ama tamamıyla “varsayımsal bazı fikir kırıntıları” öne sürebilirim.

  1. AK Parti ve Erdoğan kaybetmedi ama kaybetme riski olduğunu ve bunu sürgit sürdüremeyeceğini gördü. Yıpranma kaçınılmazdır. “Millet İttifakı” bugün küçümsense de yüzde 48 gibi ciddi bir rakama ulaştı. Üç puan daha alabilse (Ki bence bariz hataları olmasa pekâlâ da alabilme ihtimali vardı) ipi göğüsleyecekti. Erdoğan gerçekçiydi. Gördü ki bunu sürdürmenin kumar oynamaktan farkı yoktu.
  2. Zayıf bir ihtimal gibi görünse de AK parti yaklaşan seçimlerde –belki de- beklediği kadar başarılı bir sonuç alamayacağını görmüş (Kamuoyu ile paylaşılmayan anketler yaptırarak) bunun ise muhalefet tarafından bir “güven oylaması”na çevrilip, yeni bir seçim çağrısına yol açabileceğini düşünmüş olabilir.
  3. 50 + 1’in esasında devlete yeni bir format atılması gerektiğini düşünenlerce, devletin derinlerinde üretilmiş bir “Proje” olduğunu zannediyorum. (Bahçeli’nin vaktiyle çok sert eleştirdiği Erdoğan’ı birden desteklemesi buna bağlanabilir) Şimdi “Derin dizayncılar” ya kendi aralarında çelişkiye düştüler ya da işin “tıkandığını”, “böyle yürümeyeceğini”, “daha çok sorun ürettiğini” gördüler. Tabii bu devleti “deneme yanılma tahtası” sanmak gibi vahim bir sonuca varır o başka!
  4. Tamamıyla hayali bir varsayım olarak söylüyorum. Bu ancak daha önce kimi çevrelerce çeşitli maksatlarla dile getirildiği üzere “Erdoğan’ın sağlık sorunları” tezi şayet geçerli ise olabilir. Birkaç ay sonra 70’ine basacak olan Erdoğan süreç içinde “sağlık gerekçesiyle” çekilmek isteyebilir. O yüzden yerine gelecek olana (Tabii ki kendi seçeceği bir isme) seçilmesini garantileyecek şekilde devretmek isteyebilir. AK Parti’nin oy oranı 50 + 1’in altına düşse de bir “seçilmeyi sağlama alma” revizyonu da denebilir.
  5. “Suni bir gündem yaratma peşinde” denebilir ama o zaman ittifakta sorun ve güven bunalımı yaratacak böyle bir adım fazla sert kaçar. (Eğer “danışıklı dövüş” ya da “nabız yoklama” değilse tabii!) O yüzden Erdoğan’ın “MHP’yi dışlamak” ya da ittifakta kriz yaratmak istediğini hiç sanmıyorum. (Hele de yerel seçimler öncesi hiç) Sadece ilerideki ilişkiye yeni bir “konum belirleme” hesabı olabilir. Buna rağmen Bahçeli’nin ölçülü tepkisi düşünülürse gene de o cenahta bir tedirginlik ve rahatsızlık yarattığı söylenebilir.
  6. Yeni anayasa tartışmaları içinde bir yere bağlanmak istenmektedir. Şimdi hazır yeni anayasa tartışması başlamışken aradan bu fırsatla onu da çıkarmak istemiş olabilirler.

Revizyon Niyeti Vurgulanmıştır!..

Belki başka şeylerde eklenebilir yahut çıkartılabilir. Fakat öyle veya böyle iş yürürlükteki mevcut sistemde biraz pragmatizm kokan bir “Revizyon arayışı”dır. (Revizyondur çünkü sistemin temelinde radikal değişiklik değil buna göre sadece cumhurbaşkanının seçilmesi için oy oranı değişmektedir) Ancak bunu şimdilik bir “Niyet beyanı” olarak okumakta yarar var. Muhtemelen ciddiye binebilir.

Hele de ülkede anayasalar, yasalar, seçim yasalarının gerçek ve olması gereken ihtiyaçlara göre değil de, tamamıyla gündelik hatta çoğu kez keyfi seyredişlere göre şekil aldığı düşünülürse hiç netice “şaşırtıcı” olmaz!..

22.11. 2023

NOT: Lütfen bu yazımı 13 Nisan 2023 tarihli ve seçimden bir ay öncesine ait 50 + 1 aleyhlerine döndü... AK Parti kendi ayağına mı sıktı?başlıklı yazımında birlikte okuyunuz. O zaman ne demek istediğim daha net anlaşılacaktır sanırım.