24 Ara 2009 10:22 Son Güncelleme: 19 Kas 2018 14:01

"BU AMİGO YAZARLAR,BU YILMAZ ÖZDİL'LER,BU SONER YALÇIN'LAR..."

Yeni Şafak yazarı Salih Tuna, Yılmaz Özdil,Soner Yalçın gibi yazarların Bülent Arınç'a suikast girişimine bakış açılarını nasıl eleştirdi? İşte o yazı...

Cunta karaya mı vurdu?


İrtica elden gitmeden evvel, kimi "meczuplar" anıtkabire yahut Atatürk büstlerine falan saldırırlardı.


Şimdi devir değişti tabii.



E haliyle "meczuplar" da değişti.



İsmet Özel, irtica haberlerinin dört bir yanımızı kuşattığı o zor zamanlarda, "İrtica elden gidiyor" demişti de, "Şair değil mi; uçmuş işte!.." demiştik.



Şair haklı çıktı.



Hiç haklı çıkmasaydı "meczuplar" bu kadar değişir miydi?



Şu hale bakın:



Suikast için 20 gündür arazi çalışması yaptıkları halde, adres kâğıdı ellerinden düşmüyor!



Üstelik biri binbaşı, diğeri albay! Dahası, ikisi de özel harpçi...



İmdi, Bülent Arınç'a kulak verelim; hem o bizden iyi anlatır, hem de özel harpçilerin "yutamadıkları kâğıtta" onun evinin adresi var:



"Emniyet'te subaylardan biri bir şişe su istemiş. Pet şişenin kapağını açmış, sonra elini cebine sokup bir kâğıt çıkarmış. Emniyet yetkilileri bunu görünce atlayıp kâğıdı ağzından çıkarmış. Üzerinde evimin bulunduğu yerin adresi yazılıymış..."



Kursaklarındaki kâğıdı kaptıran bu suikastçıların hedeflerinde sadece Arınç yokmuş ha!



Başbakan Erdoğan, Meclis Başkanı Şahin ve Cumhurbaşkanı Gül de suikast listesindeymiş!



Hey kurban olduğum Allah nedir bu?



Ya bu adamlar süzme meczup, ya birileri bizi gündüz gözüyle yiyor, ya da cunta karaya vurdu!



Doğrusunu isterseniz, sonuncusu aklıma daha çok yatıyor.



Ergenekon soruşturmasıyla alakalı intiharlar ile cuntanın karaya vurması arasında umutsuzluk ve çaresizlik bakımından müthiş bir bağ var ya, bahs-i diğer.



Cuntanın ölü balıklar gibi karaya vurmasının iki nedeni olabilir.



Birinci neden:



TSK'da artık barınamayıp kendilerini dışarı atmak zorunda kaldılar.



İkinci neden:



TSK ağzına kadar cunta dolmuş; bunlar da dışarı taşmış.



Hangi neden geçerli olursa olsun cuntalar da, suikast tarzları da, meczuplar da zamanla değişiyor tabii.



Herakleitos tevekkelli dememiş, "Değişmeyen tek şey değişimin kendisi..." diye.



Ne ki, değişmeyen bir şey daha var: Şu bizim amigo köşe yazarları.



Vaktiyle...



Muammer Aksoy'dan Uğur Mumcu'ya, Bahriye Üçok'tan Ahmet Taner Kışlalı'ya kadar bütün cinayetlerin faillerini şappadak bilirlerdi.



Halbuki ortada ne bir sanık, ne bir tanık, ne de en ufak bir delil vardı.



Ama olsun, anında bilirlerdi katilleri. Hem de hiç soru sormadan, hiç kuşku duymadan, velhasıl, hiçbir ihtiyat payına gerek duymadan.



O kadar kesin bilirlerdi ki; bazen senkronize olamaz, önce katilleri bilirler, sonra cinayet işlenirdi.



Her fail-i meçhul cinayetin ardından da öyle tozu dumana katarlardı ki, Moğolların atlıları kaç para!



Kubilay'ın kesik kafasından girer, "Mollalar İran'a" sloganından çıkarlardı.



Şimdi bu amigo köşe yazarları kırk dereden su getirerek, Türkiye'yi sarsan malum suikast teşebbüsünü sulandırmaya çalışıyorlar.



Dün, ortalıkta fail yokken, cinayetleri "İslamcıların" üzerine yıkarlardı. Bugün, ortada adres kâğıtlarıyla suçüstü yakalanan aslanlar gibi özel harpçiler var; "Kedidir kedi..." demeye getiriyorlar!



Bu amigo yazarların; bu Yılmaz Özdil'ler, bu Soner Yalçın'ların mezkur suikast girişimine yahut cuntaların varlığına inanmaları için daha ne olması gerekiyor?



Mesela...



O suikastçı "Çılgın Türk" kâğıt yerine tank yutmaya mı teşebbüs etmeliydi?


Salih Tuna/Yeni Şafak