"BU AMELİYAT ZORUMA GİDİYOR!.... ENDİŞELİYİM!..." İLHAN SELÇUK'UN BUGÜN OLACAĞI AMELİYAT RİSKLİ Mİ?....
İlhan Selçuk'un ağabeyi karikatürist Turhan Selçuk bugünkü ameliyattan endişeli. İşte ayrıntılar...
Cumhuriyet gazetesi İmtiyaz Sahibi ve başyazarı İlhan Selçuk 21 Mart, saat 04.00'te gözaltına alındı. 23 Mart'ta serbest bırakıldı. 26 Mart'ta bir yazı yazdı: "Diyorum ki: - Nalları diksem galiba kimileri için iyi olacak... Gözaltından sonra dışarı çıkınca gazetelere biraz göz atma fırsatı oldu, gördüm ki en başta dinciler olmak üzere, liboşlardan kimileri, hakkımda çok iyi şeyler düşünüyorlar: - Seksenlik yazar... - Adam 83 yaşında... Ve iktidara akıl öğretiyorlar: - Aman, elinizde kalmasın... Anlaşılan nalları diksem hepsi çok sevinecekler..." Gerçekten de yazısından dört gün sonra kalp spazmı geçirdi ve Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi'ne kaldırıldı. (Demek spazm geçireceğini de önceden biliyordu)
Sonuçta İlhan Selçuk 15 gündür hastanede. Bu süre içersinde hakkında bir dava daha açıldı; gazetesine Molotof kokteyli atıldı; hakkında bir suikast planı olduğu ortaya çıktı; dinlemeye takılan tüm mahrem konuşmaları dahil hepsi elden ele dolaştırıldı; kimi o kayıtlardan "mizah" çıkardı, kimi "ipucu" ve çoğu gazetelerde yayınlandı.
Son 15 gününü hasta yatağında böyle geçiren Selçuk, bu sabah 07.00-09.00 arasında kritik bir kalp ameliyatına alınacak. Yani bugün, bu sabah (istisnalar hariç, farklı gerekçeleri olanlar dahil) toplamda hemen herkes hastaneden iyi bir haber bekleyecek.
İşte biz de o haberin derdiyle yanan biriyle konuştuk. İlhan Selçuk'un ağabeyi, dünyanın ünlü karikatür sanatçılarından Turhan Selçuk'la... Turhan Selçuk'un zaten türlü sağlık problemleri var. Bir de üzerine bu üzüntü gelince söyleşinin süresini, derinliğini, ağırlığını belli bir noktada bırakmak gerekiyordu. Ama doğrusu konuştuğumuz kadarı bile çok sıcaktı... Çok yalın ve çok kardeşçe...
- Bir önce çok eskilere gidelim mi?
En eskilere mi? Olur... Ben (31 Temmuz) 1922'de, Muğla'da doğdum. (İlhan Selçuk, 11 Mart 1925) Kayıtlarımız zaten ailece hâlâ Milas'ta. Biz aslında beş kardeşmişiz. En büyük ağabeyimiz Cihat savaş yıllarında ölmüş. Sonraki ağabeyimiz Orhan da Haydarpaşa Lisesi'nde okumak için İstanbul'a gittiğinde 17 yaşında zatülcenpten öldü. Annem yıkılmıştı o zamanlar. Babam Kasım Bey subay. Daha Harbiye son sınıftayken Şark cephesinde savaşa gönderilmiş. Uşak Cephesi'nde İstiklal Savaşı'na katılmış. Tabii babamız subay olduğu için bizim de çocukluğumuz Anadolu'yu oradan oraya dolaşarak geçti.
- Nasıl bir aileydiniz; neşeli mi yoksa baba subay olduğu için biraz disiplinli mi?
Fazla disiplinli... (Gülüyor) Başta isyan ediyorduk o kadar disiplinli olmaya, ama sonraları ben o disiplinin yararlı olduğunu da düşünmeye başladım. Disiplinin zararı olmuyor galiba. En azından bizde olumlu bir şey yarattı gibi geliyor bana.
- En çok neye etkisi olmuş olabilir?
Mesela ben fazla bir disiplin içinde büyüdüğüm için çevreme hep çok yumuşak davranmışımdır. İlhan'da da öyle oldu. İlhan evliya gibi bir insandır.
- Siz üç yaşındayken doğmuş İlhan Selçuk... İlk hatırladığınız?
Çok kıskanıyordum onu... (Yine gülüyoruz tabii) İlhan'ın bir beşiği varmış, onu bir gün devirmeye kalkmışım falan, zor kurtarmışlar elimden.
- Neyi paylaşamıyordunuz, anneyi mi?
Evet, biz annemize çok düşkündük. İlhan'da, ben de, kız kardeşimiz Ülfet de...