''BU ADAM ÖYLE KORKACAĞINIZ KADAR ÖNEMLİ BİRİ DEĞİL!''

Dünyanın en korkak medyası

Hatırlarsınız, birkaç ay önce Avrupa’nın en güçlü yayın yönetmeni Kai Diekmann’la gerçekleştirdiğim sohbeti yazmıştım... Diekmann, zamanında uçuş mili yolsuzluğu yüzünden Schröder iktidarının üzerine gitmeye başladığında Alman Şansölyesi de ona olan nefretini açıkça dillendirmeye başlamıştı. Hatta Diekmann’ın görevden alınması yönündeki arzusu bile kamuoyuna mal olmuştu...
Diekmann kariyerinin en zor günlerinde İsviçre’de bir otel odasındaymış. Ne yapacağını düşünüyormuş, biraz da bu sefer duvara tosladığını düşünüyormuş. Ve tam o sırada Schröder’in kendisine yönelik hoşnutsuzluğunu açıkla dillendirdiğini öğrenmiş. Kendi kendine ’Zafer benim’ demiş.
Çünkü Alman basınında bir iktidarın bir gazeteciyi tehdit etmesinin, açıkça hedef almasının bütün gazetecileri biraraya getireceğini biliyormuş. Nitekim öyle olmuş. Diekmann’la yıllardır kan davası süren aşırı solcu TAZ bile o süreçte Diekmann’a destek olmuş.
Tabii bu oturmuş, yerleşik bir basın geleneğinin ve tam anlamda demokrasi kültürünün oturduğu bir ülkeden, Almanya’dan bir örnek.
Bizde tehdit savrulduğunda başka gazeteciler birleşip, saldırının hedefinin kim olduğundan bağımsız sadece bu mesleğin onuru için tepki göstereceklerine ’Oh olsun’ demeyi tercih ediyor.
Son yıllarda önce Ray Ban gözlük takarak sosyetikleşen, parfüm kullanmaya başlayan, sonra garibanın gecekondusunu alıp yerine yalı diken, son zamanlarda öğrendiğim kadarıyla gömlek cebinde özel kapta puro taşıyıp BMW 5 model araba seçen bir kolonya kokulu adam var... Aylık gelirinin 105 bin lira gibi abartılı rakam olduğu tahmin ediliyor.
Bu kolonya kokulu adam, arkasına aldığı güçle ona buna sallıyor. Beğenmediği gazetecileri, kendisine biat etmeyenlerin aleyhinde propaganda yapıyor. Yetmiyor, patronlarını tehdit ediyor. ’Bu adamları atın, yoksa işleriniz daha da kötüye gider’ diyor... Hiç utanmadan, açıkça.
Kendi kendisini öyle bir yere koymuş ki ’Patronlara akıl veriyorum, beni dinlesinler, tavsiyelerime uysunlar’ diyor... Ancak aynı akıl vermeyi kendi patronundan esirgiyor olacak ki gazetesi batmak üzere; işler yürümüyor, iktidarla araları bozuk, çalışanlara maaş verilmiyor...
Kendi kapısının önünü temizlemekten aciz adama işlemiyor ama bu durum.
Aynı taktiği Aydın Doğan’a uygulamaya kalktı... Şimdi bizi tehdit ediyor...
Bu onun kendi ahlaksızlığı ve belaltı duruşudur; onun tehdidine boyun eğecek değilim.
Ama beni asıl basının aymazlığı ilgilendiriyor.
Sırf bu adamın çevresi bugün iktidarda, sırf akrabası olan Cumhurbaşkanı’nı fasıla çağırdı, sırf Aydın Doğan’la Rodos’a gitti diye neden bu kadar korkuluyor? Neden ’birkaç yürekli adam’ ve ’bağımsız kalemler’ dışında basının anlı şanlı simalarının sesi çıkmıyor; neden gazetecilik örgütleri ayaklanıp gazetecilik kültürüne ve etikine tecavüz eden bu adamın kulağını çekmiyor? Neden bu medya mahallesinde kasabanın şerifi gibi herkese silah dayanamasına, tehdit etmesine böyle izin veriliyor? Çünkü Türkiye’nin basınında artık herhangi bir mesleki değer kalmadı. Hangi ’ilke’ ve ’ahlak’ kaldı? Basındaki bütün hesaplar şahsi sonuçta... Ve gazetecilik sadece para kazanmanın amacı, ay sonunda alınacak maaş için her türlü tavizin verildiği bir mecra olmuş...
Tabii bir de gazeteciler bir olay ancak kendi başlarına gelince uyanıyor... Kendileri ve kendi patronları tehdit edilene kadar susuyorlar. Dün de böyle, bugün de... Ya da tehdit edilmemek için hiç bu işlere bulaşmıyorlar.
Türk basını bir korkaklar ordusundan ibarettir.
Korkmak da insana özgü bir şey; anlıyorum.
Ama arkadaşlar.
Bu adam öyle korkacağınız kadar önemli biri değil... Basında havasını estirdiği birkaç kişi dışında kimse artık ciddiye almıyor onu... Baksanıza, Başbakan bile yanına yaklaştırmıyor... Aylardır köşesinden her yere ’Beni alın’ diye yalvarıp duruyor ama kimse yüzüne bakmıyor... Haddinden fazla önemsiyorsunuz bu adamı, haddinden fazla ciddiye alıyorsunuz, bir de korkuyorsunuz...
Yapmayın, etmeyin.
Bu adamın ’kolonya kokusu’ndan öte bir ağırlığı yoktur.

Oray Eğin/Akşam