Böylesi Görülmedi; Basın İlan Kurumu Samsun Müdürü'nden Akıl Almaz İstek!
Basın İlan Kurumu, mahkeme ilamları ya da ihale ilanları gibi resmi ilanları gazetelere veren kurumdur.
Bunu yaparken, yasası gereği hiçbir ayırım uygulayamaz ve tercihte bulunmaz.
Yasal koşullara sahip olan tüm gazeteler de bu ilan gelirlerinden tirajlarına göre yararlanır.
Basın İlan Kurumu’nun bu uygulaması ve diğer teşvikleri, ülkemizdeki yerel gazetelerin sayısının bu kadar çok olmasının da nedenleri arasındadır.
Öyle ki bazı illerde aynı kişi, sırf Basın İlan Kurumu’ndan gelir elde edebilmek için beş, altı ayrı gazete çıkarır…
Çok düşük maliyetle çıkan birkaç yüz tirajlı bu gazeteler Kurum’dan ayda 10-20 bin lira gibi bir para alırlar… Yani bir medya patronunun ne kadar çok gazetesi olursa, o kadar çok para alır!
Bu yüzden yerel gazeteler için en önemli kurum, kuşkusuz Basın İlan Kurumu’dur…
Hatta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği “yerel medya seminerleri”nde bir tek Basın İlan Kurumu Genel Müdürü konuşurken salon dolar.
Çünkü bütün yerel gazete sahipleri ve yöneticilerinin mutlaka birer talebi vardır ve böyle bir ortam, o talebin dillendirilmesi için son derece uygundur.
Doğrusunu söylemek gerekirse bugüne kadar Basın İlan Kurumu’nun bu gücünü kötüye kullandığını pek görmedik…
Bugüne kadarki tüm yöneticiler yasaları, devlet ciddiyeti ve hakkaniyet ölçüsünde uygulamaya çalıştılar.
Ve en önemlisi; “para dağıtma silahı”nı, gazetelerin yayın politikalarına müdahale aracı olarak kullanmayı akıllarına bile getirmediler.
Ama sonunda “tuzun da koktuğu” bir ortam da; Basın İlan Kurumu Samsun Bölge Müdürü Mustafa Bayraktar yerel gazete sahiplerinden öyle bir talepte bulundu ki, “Pes” dedirtti.
Samsun’daki çok sayıdaki yerel gazetenin sahipleriyle bir araya gelen Mustafa Bayraktar, üçüncü sayfalardaki polis adliye haberlerinden yakındı.
Bu tür haberlerin “halkı gerdiğini ve rahatsız ettiğini” iddia eden Bayraktar, gazete sahiplerinden üçüncü sayfalara artık bu tür haberler yerine “halka umut verecek, iyi haberler”i koymalarını istedi.
Örnek olarak da okulların yaptığı törenleri, kermesleri, yarışmaları, konserleri, açılışları gösterdi.
Yani yetkisini aşarak, gazete yöneticiliği yapmaya ve gazetelerin yayın politikalarını belirlemeye soyundu.
Ve o toplantının sonunda ne oldu biliyor musunuz?
Hayatlarında bir gün bile gazetecilik yapmadıkları halde, sırf Basın İlan Kurumu’nun dağıttığı paralardan nasiplenmek için gazete çıkaran sekiz yerel gazete sahibi, bu talebi anlaşmaya dönüştüren metnin altına imza attı.
Yani boyun eğdi.
Ancak kızılca kıyamet, o gazete sahiplerinin kararı gazete yöneticilerine iletmesiyle koptu.
Profesyonel gazeteciler böyle bir talebin basın özgürlüğüne müdahale olduğunu öne sürerek, direnişe geçti.
Bu nedenle yıllardır yayınlanan bazı yerel gazeteler dün çıkmadı.
Meslektaşlarımızın bu tepkisi, bazı gazete sahiplerinin geri adım atmasına neden oldu. O gazete sahipleri, anlaşmaya koydukları imzayı çektiklerini açıklamak zorunda kaldı.
Samsun’daki gazetelerin ve gazetecilerin başına gelen bu olay, her ne kadar münferit gibi görünse de; bir işgüzar yöneticinin nelere kalkışabileceğini göstermesi açısından önemlidir.
Beyefendi gazete sahiplerini topluyor ve “Aslında hepinizin patronu benim” demek istercesine, “ortak yayın politikası” dikte ettiriyor.
Gerekçe olarak da “halkı germemeyi” gösteriyor…
Cinayet haberi halkı gerer, koyma…
Tecavüz haberi gerer, yayınlama…
Hırsızlık haberi gerer, görme…
Peki; görmemekle bunlar biter mi?
Elbette hayır ama Müdür Bey’in umurunda olan bu değil ki… Onun tek derdi; Samsun basınını “yola getirerek” dünyayı tozpembe göstermelerini sağlamak ve böylece iktidara yaranıp, ilk seçimlerde bir milletvekilliği kapmak!
Samsun Bölge Müdürü Mustafa Bayraktar, gazetecilik eğitimi aldı mı, bir gazetenin kapısından içeri girdi mi; bilemem…
Bildiğim tek şey, gazete sahiplerinden istediğinin, tam bir “akıl tutulması” olduğu…
Bugün “halk gerilmesin” diye polis-adliye haberlerinin yayınlanmasını engellemek isteyen zihniyet; yarın aynı gerekçeyle ekmek zammı, grev, gösteri, protesto hatta bir süre sonra hava durumu haberine bile müdahale eder.
Kendisini, boyunu aşan bu girişiminden…
Onun zorlamasıyla bu garip anlaşmaya imza atan sözde gazete sahiplerini de para için gazeteciliği satmalarından dolayı kınıyorum.
Elbette; işlerini kaybetmek pahasına bu saçma karara karşı çıkıp direnen ve geri adım atılmasını sağlayan Samsunlu tüm gerçek gazeteci kardeşlerimi ise alınlarından öpüyorum.
VAROL ERSOY
Bunu yaparken, yasası gereği hiçbir ayırım uygulayamaz ve tercihte bulunmaz.
Yasal koşullara sahip olan tüm gazeteler de bu ilan gelirlerinden tirajlarına göre yararlanır.
Basın İlan Kurumu’nun bu uygulaması ve diğer teşvikleri, ülkemizdeki yerel gazetelerin sayısının bu kadar çok olmasının da nedenleri arasındadır.
Öyle ki bazı illerde aynı kişi, sırf Basın İlan Kurumu’ndan gelir elde edebilmek için beş, altı ayrı gazete çıkarır…
Çok düşük maliyetle çıkan birkaç yüz tirajlı bu gazeteler Kurum’dan ayda 10-20 bin lira gibi bir para alırlar… Yani bir medya patronunun ne kadar çok gazetesi olursa, o kadar çok para alır!
Bu yüzden yerel gazeteler için en önemli kurum, kuşkusuz Basın İlan Kurumu’dur…
Hatta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin düzenlediği “yerel medya seminerleri”nde bir tek Basın İlan Kurumu Genel Müdürü konuşurken salon dolar.
Çünkü bütün yerel gazete sahipleri ve yöneticilerinin mutlaka birer talebi vardır ve böyle bir ortam, o talebin dillendirilmesi için son derece uygundur.
Doğrusunu söylemek gerekirse bugüne kadar Basın İlan Kurumu’nun bu gücünü kötüye kullandığını pek görmedik…
Bugüne kadarki tüm yöneticiler yasaları, devlet ciddiyeti ve hakkaniyet ölçüsünde uygulamaya çalıştılar.
Ve en önemlisi; “para dağıtma silahı”nı, gazetelerin yayın politikalarına müdahale aracı olarak kullanmayı akıllarına bile getirmediler.
Ama sonunda “tuzun da koktuğu” bir ortam da; Basın İlan Kurumu Samsun Bölge Müdürü Mustafa Bayraktar yerel gazete sahiplerinden öyle bir talepte bulundu ki, “Pes” dedirtti.
Samsun’daki çok sayıdaki yerel gazetenin sahipleriyle bir araya gelen Mustafa Bayraktar, üçüncü sayfalardaki polis adliye haberlerinden yakındı.
Bu tür haberlerin “halkı gerdiğini ve rahatsız ettiğini” iddia eden Bayraktar, gazete sahiplerinden üçüncü sayfalara artık bu tür haberler yerine “halka umut verecek, iyi haberler”i koymalarını istedi.
Örnek olarak da okulların yaptığı törenleri, kermesleri, yarışmaları, konserleri, açılışları gösterdi.
Yani yetkisini aşarak, gazete yöneticiliği yapmaya ve gazetelerin yayın politikalarını belirlemeye soyundu.
Ve o toplantının sonunda ne oldu biliyor musunuz?
Hayatlarında bir gün bile gazetecilik yapmadıkları halde, sırf Basın İlan Kurumu’nun dağıttığı paralardan nasiplenmek için gazete çıkaran sekiz yerel gazete sahibi, bu talebi anlaşmaya dönüştüren metnin altına imza attı.
Yani boyun eğdi.
Ancak kızılca kıyamet, o gazete sahiplerinin kararı gazete yöneticilerine iletmesiyle koptu.
Profesyonel gazeteciler böyle bir talebin basın özgürlüğüne müdahale olduğunu öne sürerek, direnişe geçti.
Bu nedenle yıllardır yayınlanan bazı yerel gazeteler dün çıkmadı.
Meslektaşlarımızın bu tepkisi, bazı gazete sahiplerinin geri adım atmasına neden oldu. O gazete sahipleri, anlaşmaya koydukları imzayı çektiklerini açıklamak zorunda kaldı.
Samsun’daki gazetelerin ve gazetecilerin başına gelen bu olay, her ne kadar münferit gibi görünse de; bir işgüzar yöneticinin nelere kalkışabileceğini göstermesi açısından önemlidir.
Beyefendi gazete sahiplerini topluyor ve “Aslında hepinizin patronu benim” demek istercesine, “ortak yayın politikası” dikte ettiriyor.
Gerekçe olarak da “halkı germemeyi” gösteriyor…
Cinayet haberi halkı gerer, koyma…
Tecavüz haberi gerer, yayınlama…
Hırsızlık haberi gerer, görme…
Peki; görmemekle bunlar biter mi?
Elbette hayır ama Müdür Bey’in umurunda olan bu değil ki… Onun tek derdi; Samsun basınını “yola getirerek” dünyayı tozpembe göstermelerini sağlamak ve böylece iktidara yaranıp, ilk seçimlerde bir milletvekilliği kapmak!
Samsun Bölge Müdürü Mustafa Bayraktar, gazetecilik eğitimi aldı mı, bir gazetenin kapısından içeri girdi mi; bilemem…
Bildiğim tek şey, gazete sahiplerinden istediğinin, tam bir “akıl tutulması” olduğu…
Bugün “halk gerilmesin” diye polis-adliye haberlerinin yayınlanmasını engellemek isteyen zihniyet; yarın aynı gerekçeyle ekmek zammı, grev, gösteri, protesto hatta bir süre sonra hava durumu haberine bile müdahale eder.
Kendisini, boyunu aşan bu girişiminden…
Onun zorlamasıyla bu garip anlaşmaya imza atan sözde gazete sahiplerini de para için gazeteciliği satmalarından dolayı kınıyorum.
Elbette; işlerini kaybetmek pahasına bu saçma karara karşı çıkıp direnen ve geri adım atılmasını sağlayan Samsunlu tüm gerçek gazeteci kardeşlerimi ise alınlarından öpüyorum.
VAROL ERSOY
DİĞER YAZILARI
Öcalan ile Demirtaş’ın milletvekili seçileceğini ilan etti! Rasim Ozan’ı kim ‘gaza’ getiriyor?
Müsavat Bey, azgın yaratıkları bağlayın! Gazetecilere yönelik ‘koruma terörü’, İYİ Parti’ye sıçradı
TRT, muhalefete yer vermek zorunda değilmiş!
Ayşenur Arslan'dan tokat gibi açıklama!
Medyada ‘aralık kabusu’ başladı! Üç kuruş zam için “işten çıkarılacaklar” listeleri hazırlanıyor…