'BÖYLE İŞADAMLIĞI OLUR MU?..' KARAMEHMET HASAN CEMAL'İ ÇOK KIZDIRDI!..
"Medya, demokrasilerde askere hizmet arz etmez, gazeteciler generallerden talimat almaz..."
Böyle devlet olur mu? (2)
Askerle medya işdünyası ilişkisinde çarpıklık
Salı günkü Taraf gazetesini okudunuz mu? Okumadınızsa, lütfen bulup okuyun.
Sade bir vatandaş, bir işadamı, bir asker, bir gazeteci, bir siyasetçi, bir akademisyen şu ya da bu olabilirsiniz.
Ama eğer bu ülkede demokrasi ve hukuk diye, demokratik hukuk devleti diye bir meseleniz varsa...
Bu açıdan askerle siyaset, askerle devlet ilişkilerini merak ediyorsanız...
Askerle işdünyası, askerle medya ilişkileri arada bir aklınıza takılıyorsa...
Ya da Türkiye'de demokrasi deyince, asker sorunu diye bir soru işareti bazen zihninizde kıvrılıyorsa...
O zaman bulun ve okuyun salı günkü Taraf gazetesini.
Tarih, 17 Aralık 2003.
Yer, Jandarma Genel Komutanlığı.
Görüşmenin tarafları:
Jandarma İstihbarat Başkanı Tuğgeneral Levent Ersöz,(Ergenekon tutuklusu); Jandarma İstihbarat Başkanlığı Teknik Takip Daire Başkanı Albay Atilla Uğur, (Ergenekon tutuklusu); Çukurova Holding Yönetim Kurulu Başkanı ve medya patronu Mehmet Emin Karamehmet.
Görüşme, dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur (Ergenekon davası) adına yapılıyor, gizlice banda kaydediliyor ve gizli damgalı bir bilgi notu olarak basılıyor.
Sözü uzatmak istemiyorum.
Gazetenin iki tam sayfasını kaplayan görüşme tutanağını okurken, bu ülkenin demokrasi ve hukuk açısından perişanlığı bir kez daha bir korku filmi gibi gözümün önünden geçti.
Ve içim burkuldu.
Yine aynı soruları kendi kendime sıralamaya başladım:
Böyle devlet olur mu?..
Böyle askeri olan bir devlette hukuktan söz edilebilir mi?..
Böyle medya olur mu?
Böyle askerle, böyle medyayla bir ülkede demokrasi ve hukuku yerli yerine oturtmak mümkün olabilir mi?
Böyle işadamlığı olur mu?
Askere hizmet arz eden, sorunlarının çözümü için askerden medet uman bir işadamlığı zihniyetiyle ekonomide Türkiye'nin önü açılabilir mi, rekabetçi düzen kurulabilir mi?
Gazetesiyle, televizyonuyla askere hizmet arz eden, askerden talimat bekleyen bir medyanın, demokrasi ve hukuk konusunda, halkın gerçekleri öğrenme konusunda ne kadar hayrı dokunabilir, ne ölçüde inandırıcı olabilir ki?
Genel yayın yönetmeninin kim olacağı konusunda bile askerin fikrine kulak veren ya da askerin bu konudaki tehdidini sineye çekebilen bir medya patronuyla, gazetecilik mesleğinin temel ilkeleri hiç bağdaşabilir mi?
Telefon dinleme konusunda Jandarma İstihbarat'ıyla işbirliği yapmanın anlamı ne olabilir ki?
Medyanın içine, işdünyasının içine bu kadar girmek askerlikle ne kadar bağdaşabilir ki? Böyle bir askeri anlayış, demokrasinin içinde nereye oturabilir ki?
Soruları uzatmak gereksiz.
Kim bilir kaçıncı kez belirtiyorum.
Bu ülkede hukukun gerçekten hukuk olabilmesi için, demokrasinin gerçek demokrasi olabilmesi için, askerin 'devlet içinde devlet' olmaktan çıkarılması bir önkoşuldur.
Askerin 'eli silahlı bir siyasal parti' gibi hareket etmekten kurtarılması bir önkoşuldur.
Medya, demokrasilerde askere hizmet arz etmez, gazeteciler generallerden talimat almaz.
Yine gerçek demokrasilerde işdünyası, askerle rejime karşı kumpaslar kurmaz, sorunlarının çözümü için askerden medet ummaz, serbest rekabetin erdemine göre davranmayı içine sindirir.
Ve gerçek demokrasilerde, Taraf'ınkine benzer bir haber ortalığı toz duman eder, medya ve siyaset dünyasını ayağa kaldırır.
Bizde ise sessizlik hakim...
Ne yazık!
Böyle devlet olur mu dizisinde üçüncü yazı yarın.
Hasan Cemal/ Milliyet