19 Tem 2010 18:07
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:28
''BÖYLE BİR OKUL DÜNYANIN NERESİNDE VARDIR YAVU? VARSA BU NE KOLEJİ OLA Kİ?''
Kanal D'nin yaz sezonu bombası olarak lanse ettiği gençlik dizisi Küçük Sırlar'a çok sert eleştiriler!
Küçük Sırlar’ ve fevkaladenin fevkinde abartmalar...
Böyle bir okul dünyanın neresinde vardır yavu?
Kız öğrencilerin okula giderken kan kırmızı rujlar sürmesine, ağır makyajlar yapmasına ve ultra mini etekli formalar giymesine, dolaplarında viski şişeleri saklamalarına, okul koridorlarında sevgilileriyle alenen öpüşmelerine ses etmeyen bir kolej, bir eğitim modeli var mıdır bu gezegende?
Varsa bu ne koleji ola ki?
Bir de ne kolejiyse bu, ortalıkta hiç öğretmen görünmüyor nedense!
Bir kendin pişir kendin ye koleji hali var...
Kanal D’nin yaz sezonu bombası olarak lanse ettiği gençlik dizisi Küçük Sırlar’dan söz ediyorum, hani şu CNBC-e’de yayınlanan Gossip Girl’ün çakmasından...
Gayrısafi milli hâsılanın (GSMH) kişi başına 50 bin dolarlarda gezindiği bir toplumda bile tüketim kültürü, gençlerde –dizide sunulduğu gibi- böylesi bir sosyolojik sonuca yol açamaz. Kaldı ki, gayrısafi milli hâsılanın kişi başına 9.600 dolar olarak açıklandığı bu toplumda böyle bir sosyo kültürel segment, doğası gereği oluşamaz zaten. Dizinin tanıtım yazısında, İstanbul’un en zengin ailelerinin çocukları olarak belirtilen gençlik, tüketim alışkanlıklarıyla oluşmuş bu denli ve bu biçimli bir sorumsuz-şımarık-entrik gençlik segmenti, gerçekliğe uymuyor hiç.
Böyle bir segment yok çünkü bu topraklarda!
Olsa olsa, kamuya sunulmayacak derecede küçük, yani ancak eser miktarda ve kopya düzeyde bir gençlik dilimi vardır.
Zaten, küçük burjuva kökenli bir sanayi burjuvazisinin gençliği içinde –gelir düzeyi ne kadar yüksek olursa olsun- böyle bir gençlik segmentinin varlığı, kaynak kültür açısından da mümkün değildir; bu segment, Batı burjuva toplumları için geçerlidir sadece.
Bütün bunlar hasebiyle Küçük Sırlar, Gossip Girl dizisini ticareten sömüren –bu doğal tabii- ama aynı zamanda seyirciyi de kültürel olarak –sanki böyle bir gençlik varmış gibi yaparak- aldatan, sömüren başarısız bir çakmadır bana göre.
Televizyon erki, bu coğrafyanın (toplumun) sahip olduğu modernitenin düzeyini ve niteliğini tam anlamıyla algılayamıyor anlaşılan.
Ezcümle; olmayanın varlığı sunuluyor seyirciye sürekli olarak!
“Küçük Sırlar’ın kahramanlarının hemen hemen hepsi vitrinde yaşıyor. Gözümüz, kahramanların hepsini magazin eklerinin ikinci sayfa haberlerinden ısırıyor. Bu nedenle çok uzak gibi görünseler de, çok yakınlar. Onlar daha büyük arenalarda ve daha güçlü düşmanlarla savaşsa da; yaraları, duyguları, aşkları, sevgi ve nefretleri hepimizinki gibi,” deniyor, Kanal D’nin sitesindeki tanıtım yazısında.
Bu bir zoraki özdeşleştirmedir bence.
Zira, Batı modeline uygun bir gençlik segmenti olsa bile, biz Batı burjuva modeline uyan fertler olmadığımızdan, ne onlar bize yakındır, ne de biz onlara.
Bu yüzden zoraki ortaklıklar aramak gülünç oluyor. Hele hele Türkiye’nin yüzde 30-40’larda gezinen kırsalı da hesaba katılırsa!
Biraz ciddi olalım derim ben.
Telesiyej / TARAF
Böyle bir okul dünyanın neresinde vardır yavu?
Kız öğrencilerin okula giderken kan kırmızı rujlar sürmesine, ağır makyajlar yapmasına ve ultra mini etekli formalar giymesine, dolaplarında viski şişeleri saklamalarına, okul koridorlarında sevgilileriyle alenen öpüşmelerine ses etmeyen bir kolej, bir eğitim modeli var mıdır bu gezegende?
Varsa bu ne koleji ola ki?
Bir de ne kolejiyse bu, ortalıkta hiç öğretmen görünmüyor nedense!
Bir kendin pişir kendin ye koleji hali var...
Kanal D’nin yaz sezonu bombası olarak lanse ettiği gençlik dizisi Küçük Sırlar’dan söz ediyorum, hani şu CNBC-e’de yayınlanan Gossip Girl’ün çakmasından...
Gayrısafi milli hâsılanın (GSMH) kişi başına 50 bin dolarlarda gezindiği bir toplumda bile tüketim kültürü, gençlerde –dizide sunulduğu gibi- böylesi bir sosyolojik sonuca yol açamaz. Kaldı ki, gayrısafi milli hâsılanın kişi başına 9.600 dolar olarak açıklandığı bu toplumda böyle bir sosyo kültürel segment, doğası gereği oluşamaz zaten. Dizinin tanıtım yazısında, İstanbul’un en zengin ailelerinin çocukları olarak belirtilen gençlik, tüketim alışkanlıklarıyla oluşmuş bu denli ve bu biçimli bir sorumsuz-şımarık-entrik gençlik segmenti, gerçekliğe uymuyor hiç.
Böyle bir segment yok çünkü bu topraklarda!
Olsa olsa, kamuya sunulmayacak derecede küçük, yani ancak eser miktarda ve kopya düzeyde bir gençlik dilimi vardır.
Zaten, küçük burjuva kökenli bir sanayi burjuvazisinin gençliği içinde –gelir düzeyi ne kadar yüksek olursa olsun- böyle bir gençlik segmentinin varlığı, kaynak kültür açısından da mümkün değildir; bu segment, Batı burjuva toplumları için geçerlidir sadece.
Bütün bunlar hasebiyle Küçük Sırlar, Gossip Girl dizisini ticareten sömüren –bu doğal tabii- ama aynı zamanda seyirciyi de kültürel olarak –sanki böyle bir gençlik varmış gibi yaparak- aldatan, sömüren başarısız bir çakmadır bana göre.
Televizyon erki, bu coğrafyanın (toplumun) sahip olduğu modernitenin düzeyini ve niteliğini tam anlamıyla algılayamıyor anlaşılan.
Ezcümle; olmayanın varlığı sunuluyor seyirciye sürekli olarak!
“Küçük Sırlar’ın kahramanlarının hemen hemen hepsi vitrinde yaşıyor. Gözümüz, kahramanların hepsini magazin eklerinin ikinci sayfa haberlerinden ısırıyor. Bu nedenle çok uzak gibi görünseler de, çok yakınlar. Onlar daha büyük arenalarda ve daha güçlü düşmanlarla savaşsa da; yaraları, duyguları, aşkları, sevgi ve nefretleri hepimizinki gibi,” deniyor, Kanal D’nin sitesindeki tanıtım yazısında.
Bu bir zoraki özdeşleştirmedir bence.
Zira, Batı modeline uygun bir gençlik segmenti olsa bile, biz Batı burjuva modeline uyan fertler olmadığımızdan, ne onlar bize yakındır, ne de biz onlara.
Bu yüzden zoraki ortaklıklar aramak gülünç oluyor. Hele hele Türkiye’nin yüzde 30-40’larda gezinen kırsalı da hesaba katılırsa!
Biraz ciddi olalım derim ben.
Telesiyej / TARAF