02 Kas 2018 12:53
Son Güncelleme: 24 Kas 2018 02:57
Bomba iddia! Milliyet Gazetesi de kapatılacak! Tarih de verdi...
Cem Küçük bugünkü yazısında Vatan gazetesinin kapanmasının ardından Milliyet gazetesinin de kapatılacağını iddia etti. Cem Küçük tarih de verdi.
Vatan gazetesinin kapatılmasıyla ilgili olarak "Murat Çelik dışındaki bütün Vatan kadrosu tasfiye ediliyor. Vatan’ın dijital ortamda da devam etmesi imkânsız. Vatan ikinci bir Radikal vakasıdır." ifadesini kullanan Cem Küçük, Milliyet'le ilgili de iddialarda bulundu.
Cem Küçük Milliyet'in kapatılacağı iddiasını şöyle yazdı: Burada kesin olarak söylüyorum ki, 31 Mart 2019’un ardından hatta belki daha da önce Milliyet gazetesi de kapatılacak ama milliyet.com.tr yoluna devam edecek. Fakat yazılı basın olarak Milliyet de olmayacak."
İşte Cem Küçük'ün "22 Mart medya devrimi ve tuhaf bir olay" başlıklı bugünkü yazısı:
Sürekli bu köşede Yeni Türkiye’de rüzgârın esişi ve suyun akışı durdurulamaz diye yazıyorum. Gecikme olabilir ama durdurulamaz. Medya bu durumun en net görüleceği alanlardan biridir. İşte bakın yine her zaman olduğu gibi yazdığım hayata geçti. Aydın Doğan döneminde her türlü problemli operasyonun merkezi olan Vatan gazetesi kapatıldı. Murat Çelik dışındaki bütün Vatan kadrosu tasfiye ediliyor. Vatan’ın dijital ortamda da devam etmesi imkânsız. Vatan ikinci bir Radikal vakasıdır. Artık tarihe karışmıştır. Zaten çıkıp çıkmadığı belli olmayan bir gazeteydi. Köşe yazarları zaten yok hükmündeydi. Kapatılması 22 Mart 2018 devriminin devamı mahiyetindedir.
Burada kesin olarak söylüyorum ki, 31 Mart 2019’un ardından hatta belki daha da önce Milliyet gazetesi de kapatılacak ama milliyet.com.tr yoluna devam edecek. Fakat yazılı basın olarak Milliyet de olmayacak. Diyeceksiniz ki Hürriyet de aşırı zarar ediyor, o da mı kapatılacak? Hürriyet yüksek maliyetli yüklerinden kurtulunca kazanca geçebilecek bir gazetedir. Aydın Doğan döneminde Hürriyet âdeta bir çiftlik hâline gelmiş. Öte yandan basılı gazete devrinin bitiyor oluşu da bir realitedir...
Sayın okurlarımdan medyayla ilgili çok mesaj geliyor. Mesela değerli bir okurumun mail ile attığı soruyu aynen buraya alıyorum...
“Cem Bey, Mehmet Yılmaz’ın 17-25 Aralık FETÖ darbesi yandaşlığından, Şirin Payzın’ın ise 7 Haziran öncesi-sonrası PKK terör örgütünün siyasi koluna desteğinden ötürü haklı tasfiye edildiğini yazıyorsunuz. Peki Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan 17-25 Aralık darbesinde FETÖ’yü desteklemedi mi? Ertuğrul Özkök daha geçenlerde FETÖ’cü Eyüp Can’a destek ziyaretine gitmedi mi? Fatih Altaylı deseniz daha geçen hafta polisimize küfretti. Şirin Payzın ve Mehmet Yılmaz’ın kabak başına patlıyor da bunların başına niye bir şey gelmiyor? Bu durum adaletsizlik değil mi?"
Değerli okurum şüphesiz haklı. Bu mealde bana yüzlerce soru geliyor. Bu soru onun güzel bir örneği. Fakat ben aldığım yeni bilgilerin de çerçevesinde diyorum ki, herkes müsterih olsun. Bazı şeyleri bilerek yazıyorum. 17-25 Aralık FETÖ darbesini kim desteklediyse ve 7 Haziran dönemi PKK terör örgütünün siyasi koluna kim yardım ettiyse bedelini kesinlikle ödeyecek. Bu isimler kesinlikle medyadan tasfiye edilecek. Kimsenin yaptıkları yanına kâr kalmayacak. Her şeyin bir sırası var. Henüz sırası gelmedi diye o kişi yaptıklarından yırtmış değildir. Müsterih olunuz. Bakın benim de karamsar olduğum kimi yazılar oluyor ama bu sefer rahatım. 22 Mart 2018 medya devriminin rüzgârı esmeye ve bu devrim nehri akmaya devam edecek...
İşin Fatih Altaylı kısmında ise bazı tuhaflıklar olduğunu inkâr edemeyiz. Altaylı biliyorsunuz bir polisimize hakaret ve tehdit etmekten 4 yıl 4 ay hapis cezası talebiyle yargılanıyor. Dediğim gibi 81 vilayetimizden kahraman polislerimiz bu skandal yüzünden Fatih Altaylı’ya haklı bir öfke içindeler. Bana gelmiş, abartısız yüzlerce polisimizin mektubu var. Bu şahsın Hande Altaylı bahanesi de polis araştırmasına göre uydurma çıktı. Sırf kendi keyfinden polisimize küfretmiş ve tehdit etmiş. Olayın skandal boyutu daha da büyüdü.
Tüm bunlara rağmen Fatih Altaylı şu an TBMM Başkanı Binali Yıldırım ile beraber Arjantin’de resmî heyet gezisinde! Dün tüm güvenlik bürokrasisi bu bilgi ile çalkalandı. Üst düzey emniyetçilerimiz şok içinde. Düşünün bir polisimize hakaret ve tehdit ettiği için 4 yıl 4 ay hapis cezasıyla yargılanan bir adam resmî devlet heyetiyle gidiyor ve orada onu Türk devlet yetkilileri karşılıyor! Binali Yıldırım’ın danışmanları sizler TBMM Başkanımızı nasıl zor bir duruma soktuğunuzun farkında mısınız?
Altaylı rezaleti Sabah’tan Star’a, Türkiye’den Yeni Şafak’a tüm gazetelerimizde verildi. Nasıl bunu görmeyip de polisimize küfretmiş bu adamı resmî devlet heyetine alırsınız? Bilerek yaptığınızı düşünmüyorum, çünkü bu polis teşkilatına aleni ihanet olur. Binali Bey, Altaylı’nın işlediği suçu bilse asla bu adamın yüzüne bakmaz. Burada büyük bir ihmal var. Binali Yıldırım’ın danışmanları bu skandalı izah etmek zorundadır. Konuşmadım ama hem İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’nun hem de Emniyet Genel Müdürümüz Celal Uzunkaya’nın bir kamu görevlisine tehdit ve hakaretten 4 yıl 4 ay hapis ile yargılanan bir adamın resmî devlet heyetiyle beraber Arjantin’e gitmesinden çok rahatsızlık duyduğunu düşünüyorum. Türk DEVLET terbiyesi geleneği açısından da bu durum kabul edilemez.
Cem Küçük Milliyet'in kapatılacağı iddiasını şöyle yazdı: Burada kesin olarak söylüyorum ki, 31 Mart 2019’un ardından hatta belki daha da önce Milliyet gazetesi de kapatılacak ama milliyet.com.tr yoluna devam edecek. Fakat yazılı basın olarak Milliyet de olmayacak."
İşte Cem Küçük'ün "22 Mart medya devrimi ve tuhaf bir olay" başlıklı bugünkü yazısı:
Sürekli bu köşede Yeni Türkiye’de rüzgârın esişi ve suyun akışı durdurulamaz diye yazıyorum. Gecikme olabilir ama durdurulamaz. Medya bu durumun en net görüleceği alanlardan biridir. İşte bakın yine her zaman olduğu gibi yazdığım hayata geçti. Aydın Doğan döneminde her türlü problemli operasyonun merkezi olan Vatan gazetesi kapatıldı. Murat Çelik dışındaki bütün Vatan kadrosu tasfiye ediliyor. Vatan’ın dijital ortamda da devam etmesi imkânsız. Vatan ikinci bir Radikal vakasıdır. Artık tarihe karışmıştır. Zaten çıkıp çıkmadığı belli olmayan bir gazeteydi. Köşe yazarları zaten yok hükmündeydi. Kapatılması 22 Mart 2018 devriminin devamı mahiyetindedir.
Burada kesin olarak söylüyorum ki, 31 Mart 2019’un ardından hatta belki daha da önce Milliyet gazetesi de kapatılacak ama milliyet.com.tr yoluna devam edecek. Fakat yazılı basın olarak Milliyet de olmayacak. Diyeceksiniz ki Hürriyet de aşırı zarar ediyor, o da mı kapatılacak? Hürriyet yüksek maliyetli yüklerinden kurtulunca kazanca geçebilecek bir gazetedir. Aydın Doğan döneminde Hürriyet âdeta bir çiftlik hâline gelmiş. Öte yandan basılı gazete devrinin bitiyor oluşu da bir realitedir...
Sayın okurlarımdan medyayla ilgili çok mesaj geliyor. Mesela değerli bir okurumun mail ile attığı soruyu aynen buraya alıyorum...
“Cem Bey, Mehmet Yılmaz’ın 17-25 Aralık FETÖ darbesi yandaşlığından, Şirin Payzın’ın ise 7 Haziran öncesi-sonrası PKK terör örgütünün siyasi koluna desteğinden ötürü haklı tasfiye edildiğini yazıyorsunuz. Peki Ertuğrul Özkök ve Ahmet Hakan 17-25 Aralık darbesinde FETÖ’yü desteklemedi mi? Ertuğrul Özkök daha geçenlerde FETÖ’cü Eyüp Can’a destek ziyaretine gitmedi mi? Fatih Altaylı deseniz daha geçen hafta polisimize küfretti. Şirin Payzın ve Mehmet Yılmaz’ın kabak başına patlıyor da bunların başına niye bir şey gelmiyor? Bu durum adaletsizlik değil mi?"
Değerli okurum şüphesiz haklı. Bu mealde bana yüzlerce soru geliyor. Bu soru onun güzel bir örneği. Fakat ben aldığım yeni bilgilerin de çerçevesinde diyorum ki, herkes müsterih olsun. Bazı şeyleri bilerek yazıyorum. 17-25 Aralık FETÖ darbesini kim desteklediyse ve 7 Haziran dönemi PKK terör örgütünün siyasi koluna kim yardım ettiyse bedelini kesinlikle ödeyecek. Bu isimler kesinlikle medyadan tasfiye edilecek. Kimsenin yaptıkları yanına kâr kalmayacak. Her şeyin bir sırası var. Henüz sırası gelmedi diye o kişi yaptıklarından yırtmış değildir. Müsterih olunuz. Bakın benim de karamsar olduğum kimi yazılar oluyor ama bu sefer rahatım. 22 Mart 2018 medya devriminin rüzgârı esmeye ve bu devrim nehri akmaya devam edecek...
İşin Fatih Altaylı kısmında ise bazı tuhaflıklar olduğunu inkâr edemeyiz. Altaylı biliyorsunuz bir polisimize hakaret ve tehdit etmekten 4 yıl 4 ay hapis cezası talebiyle yargılanıyor. Dediğim gibi 81 vilayetimizden kahraman polislerimiz bu skandal yüzünden Fatih Altaylı’ya haklı bir öfke içindeler. Bana gelmiş, abartısız yüzlerce polisimizin mektubu var. Bu şahsın Hande Altaylı bahanesi de polis araştırmasına göre uydurma çıktı. Sırf kendi keyfinden polisimize küfretmiş ve tehdit etmiş. Olayın skandal boyutu daha da büyüdü.
Tüm bunlara rağmen Fatih Altaylı şu an TBMM Başkanı Binali Yıldırım ile beraber Arjantin’de resmî heyet gezisinde! Dün tüm güvenlik bürokrasisi bu bilgi ile çalkalandı. Üst düzey emniyetçilerimiz şok içinde. Düşünün bir polisimize hakaret ve tehdit ettiği için 4 yıl 4 ay hapis cezasıyla yargılanan bir adam resmî devlet heyetiyle gidiyor ve orada onu Türk devlet yetkilileri karşılıyor! Binali Yıldırım’ın danışmanları sizler TBMM Başkanımızı nasıl zor bir duruma soktuğunuzun farkında mısınız?
Altaylı rezaleti Sabah’tan Star’a, Türkiye’den Yeni Şafak’a tüm gazetelerimizde verildi. Nasıl bunu görmeyip de polisimize küfretmiş bu adamı resmî devlet heyetine alırsınız? Bilerek yaptığınızı düşünmüyorum, çünkü bu polis teşkilatına aleni ihanet olur. Binali Bey, Altaylı’nın işlediği suçu bilse asla bu adamın yüzüne bakmaz. Burada büyük bir ihmal var. Binali Yıldırım’ın danışmanları bu skandalı izah etmek zorundadır. Konuşmadım ama hem İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’nun hem de Emniyet Genel Müdürümüz Celal Uzunkaya’nın bir kamu görevlisine tehdit ve hakaretten 4 yıl 4 ay hapis ile yargılanan bir adamın resmî devlet heyetiyle beraber Arjantin’e gitmesinden çok rahatsızlık duyduğunu düşünüyorum. Türk DEVLET terbiyesi geleneği açısından da bu durum kabul edilemez.