25 Şub 2012 10:56
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 13:22
BÖLÜNÜN ARTIK SİZ DE KURTULUN BİZ DE!
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan pazar günü olağanüstü kongreye gidecek olan CHP'de yaşanan kaosu yazdı.
CHP’ye çağrı: Bölünün belki büyürsünüz
FAZİLET Partisi’nin kapatılmasının ardından iki ayrı partinin doğma ihtimali, tarafları inceden tedirgin etmişti.
“Bölünüyoruz, küçüleceğiz” endişesiydi bu...
Fakat çok geçmeden anlaşıldı ki: Yersiz bir endişe imiş bu...
Çünkü:
Bölünen parçalardan biri küçüldükçe küçüldü, diğer parça ise büyüdükçe büyüdü.
Bakınız: Saadet Partisi... Bakınız: AK Parti...
* * *
Bir partinin içinde iki ayrı “dünya görüşü”, iki ayrı “yöntem anlayışı”, iki ayrı “duyarlılık” varsa...
Ve bu ikisi birbiriyle “uzlaşmaz” durumdaysa...
İlle de “bölünmeyelim” diye tutturmaktansa...
“Bölünelim, siz de kurtulun biz de” denilmesi daha evladır.
* * *
“Bölünmeye övgü” başlığı altında söyleyecek çok sözüm var.
Ama en başta iki temel faydayı hemen söyleyeyim:
BİR: Parti içindeki iki ayrı duyarlılıktan ortak bir duyarlılık çıkarmaya çalışmak için enerji harcamaya gerek kalmaz, enerji tasarrufu sağlanır.
İKİ: Parti, iki ayrı duyarlılığı da incitmemek adına kamuoyuna muğlâk bir bildiri sunmak durumundan kurtulur, bildirisini netleştirir.
* * *
Bugünün CHP’sine baktığımızda iki temel sorun görüyoruz:
BİR: Enerjisinin önemli bir bölümünü parti içi çekişmelere ayırmak zorunda kalıyor.
İKİ: Parti içindeki iki farklı duyarlılığı idare etmek adına ortaya doğru dürüst bir “bildiri” sunamıyor.
* * *
“İki ayrı duyarlılık” nedir mi?
Açıklayayım:
BİRİNCİ DUYARLILIK: Çağdaş sosyal demokrat bir parti olma özlemi içindeler... “Özgürlükler” diye tutturalım diyorlar. İktidarı “özgürlükler” açısından sorgulamak istiyorlar. “Türbana özgürlük isteyelim” diyorlar. Şehirlerin lüks semtlerinin dışına çıkmak istiyorlar. Kürt sorununun çözümünde demokratik yöntemleri benimsiyorlar. Günümüzde ortaya çıkan “adalet” ihtiyacını dile getiriyorlar. Türkiye’nin yeni statükosuyla mücadele etmek istiyorlar. Avrupa normlarına sarılıyorlar. Ulusalcı çizgiyle araya mesafe koymak istiyorlar. Umudu seslendirmek istiyorlar.
İKİNCİ DUYARLILIK: “Ulusalcılık yapalım” diyorlar. “İrtica tehlikesinden söz edelim” diyorlar. “İmam-hatiplerin önünü açtırmayalım” diyorlar. “Türban, ille de türban diye tutturalım” diyorlar. “Kürt sorununda ödün vermeyelim” diyorlar. “Cumhuriyet’in ilk dönem uygulamalarına yanlış da olsa sahip çıkalım” diyorlar. Yeni statükoyla mücadele etmek yerine eski statüko özlemiyle yanıp tutuşuyorlar. Avrupa’ya kuşkuyla yaklaşıyorlar. Umut yerine umutsuzluğu, iyimserlik yerine karamsarlığı aşılamak istiyorlar.
* * *
Bu “iki duyarlılık” arasındaki bitmek tükenmek bilmeyen mücadele şunlara yol açıyor:
- Partiyi yiyip bitiriyor.
- Enerjisini tüketiyor.
- Cesur çıkışların önünü kesiyor.
- Açık konuşmaya engel oluyor.
Böylece ortaya iki duyarlılığı da tatmin etmeyen bir parti çıkıyor.
Ulusalcının da, sosyal demokratın da şikâyetçi olduğu bir parti...
Oysa bölünseler...
Her iki duyarlılık da şöyle aslanlar gibi bildirilerini topluma açıklama imkânına kavuşsa...
Biz de görsek: Ulusalcılar mı yaman, sosyal demokratlar mı?
Ahmet Hakan/Hürriyet
FAZİLET Partisi’nin kapatılmasının ardından iki ayrı partinin doğma ihtimali, tarafları inceden tedirgin etmişti.
“Bölünüyoruz, küçüleceğiz” endişesiydi bu...
Fakat çok geçmeden anlaşıldı ki: Yersiz bir endişe imiş bu...
Çünkü:
Bölünen parçalardan biri küçüldükçe küçüldü, diğer parça ise büyüdükçe büyüdü.
Bakınız: Saadet Partisi... Bakınız: AK Parti...
* * *
Bir partinin içinde iki ayrı “dünya görüşü”, iki ayrı “yöntem anlayışı”, iki ayrı “duyarlılık” varsa...
Ve bu ikisi birbiriyle “uzlaşmaz” durumdaysa...
İlle de “bölünmeyelim” diye tutturmaktansa...
“Bölünelim, siz de kurtulun biz de” denilmesi daha evladır.
* * *
“Bölünmeye övgü” başlığı altında söyleyecek çok sözüm var.
Ama en başta iki temel faydayı hemen söyleyeyim:
BİR: Parti içindeki iki ayrı duyarlılıktan ortak bir duyarlılık çıkarmaya çalışmak için enerji harcamaya gerek kalmaz, enerji tasarrufu sağlanır.
İKİ: Parti, iki ayrı duyarlılığı da incitmemek adına kamuoyuna muğlâk bir bildiri sunmak durumundan kurtulur, bildirisini netleştirir.
* * *
Bugünün CHP’sine baktığımızda iki temel sorun görüyoruz:
BİR: Enerjisinin önemli bir bölümünü parti içi çekişmelere ayırmak zorunda kalıyor.
İKİ: Parti içindeki iki farklı duyarlılığı idare etmek adına ortaya doğru dürüst bir “bildiri” sunamıyor.
* * *
“İki ayrı duyarlılık” nedir mi?
Açıklayayım:
BİRİNCİ DUYARLILIK: Çağdaş sosyal demokrat bir parti olma özlemi içindeler... “Özgürlükler” diye tutturalım diyorlar. İktidarı “özgürlükler” açısından sorgulamak istiyorlar. “Türbana özgürlük isteyelim” diyorlar. Şehirlerin lüks semtlerinin dışına çıkmak istiyorlar. Kürt sorununun çözümünde demokratik yöntemleri benimsiyorlar. Günümüzde ortaya çıkan “adalet” ihtiyacını dile getiriyorlar. Türkiye’nin yeni statükosuyla mücadele etmek istiyorlar. Avrupa normlarına sarılıyorlar. Ulusalcı çizgiyle araya mesafe koymak istiyorlar. Umudu seslendirmek istiyorlar.
İKİNCİ DUYARLILIK: “Ulusalcılık yapalım” diyorlar. “İrtica tehlikesinden söz edelim” diyorlar. “İmam-hatiplerin önünü açtırmayalım” diyorlar. “Türban, ille de türban diye tutturalım” diyorlar. “Kürt sorununda ödün vermeyelim” diyorlar. “Cumhuriyet’in ilk dönem uygulamalarına yanlış da olsa sahip çıkalım” diyorlar. Yeni statükoyla mücadele etmek yerine eski statüko özlemiyle yanıp tutuşuyorlar. Avrupa’ya kuşkuyla yaklaşıyorlar. Umut yerine umutsuzluğu, iyimserlik yerine karamsarlığı aşılamak istiyorlar.
* * *
Bu “iki duyarlılık” arasındaki bitmek tükenmek bilmeyen mücadele şunlara yol açıyor:
- Partiyi yiyip bitiriyor.
- Enerjisini tüketiyor.
- Cesur çıkışların önünü kesiyor.
- Açık konuşmaya engel oluyor.
Böylece ortaya iki duyarlılığı da tatmin etmeyen bir parti çıkıyor.
Ulusalcının da, sosyal demokratın da şikâyetçi olduğu bir parti...
Oysa bölünseler...
Her iki duyarlılık da şöyle aslanlar gibi bildirilerini topluma açıklama imkânına kavuşsa...
Biz de görsek: Ulusalcılar mı yaman, sosyal demokratlar mı?
Ahmet Hakan/Hürriyet