19 Haz 2010 10:57
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:23
BOĞULASI DADILAR, BULANDIRILASI SULAR! MEDYANIN UKALASI YAZDI!
Medyanın Ukalası Sibel Arna'nın 'dadı' olayına ne dedi? Aykut Işıklar'ın Acun Ilıcalı hakkındaki yazılarına ne yorum getirdi?
BOĞULASI DADILAR, BULANDIRILASI SULAR!
Vay anacığını sayın civcikler…
Neler oloor da haberim olmoor be!
Şehri terk edelim, inzivaya çekilelim dedik, bi geri döndük ki ortalık maşer yeri anasını öptüğümün…
Geçtiğimiz günlerde, valizi toplayıp kendimi kırsala vurdum. Laptopumu çantama koydum ama yanıma Vınn neyin almadım… Biraz kafa dinleyeyim, daha sakin yazayım dedim…
Abarey! Demez olaydım…
Yok… Ya da diyeydim de geri dönmez olaydım be!
Neyse, konuya girmende şimdiden belirteyim, bir aylığına ortadan kayboluyorum.
Ukela kulunuz azıcık dinlensin ama de mi?
He mi?
He ise, gelelim gündemimize…
Ben kendimi kırsala vurmuşken, şeeeerde çok şey değişmiş be!
Gaste neyin olmadan yaşamak ne güzelmiş meğerse…
Dönmeseydim, Sibel Arna’nın dadıya tüpsüz dalış yaptırmaya kalktığını ya da Aykut Bey Amca’nın Acun-Tanem-Beyaz triosu filmini kafasında çekmeye başladığını duymayacak; hayatın güzel, insanların iyi olduğuna filan inanmaya devam edecektim bir süre daha…
Ancaaaaaaaakkkkkkkkk!
Ne yazık ki döndüm ve gördüm…
Görmemle kaçma isteğinin içime dolması bir oldu vallahi.
İşte bu yüzden, kırsalın yeni bir noktasına rezervasyon yaptırma gereği duydum; beni ararsanız Özgür Kız kibin dağ bayır dolanıyor olacağım…
Ama Sibel Arna’nın yaptığını unutmayacağım ve düşüneceğim bu zaman zarfında…
İnsan bu kadar kolay sınıf atlayabiliyor mu yahu?
He?
Oluyor mu öyle hemen?
Bir anda saraylarda büyüdüğüne, aristokrat bir aileden geldiğine inandırabiliyor mu kendini?
Dadılar madılar, bir conconluklar…
Kocasının yatından, kamaranın katından, bebenin mamasından bahsetmekle oluyor mu o iş?
Ayşe Armancılık oynarken, baltayı taşa vur sen…
Kocamdan, bebeden bahsedeyim derken, içinde yıllardır uyuyan ve kimsenin haberdar olmadığı kötüyü aleme göster…
İyi olduğuna herkesi inandırmışken hem de; herkese gülücükler saçmış, herkesle kankalıklar kurmuşken…
Bu saatten sonra bana kimse Sibel Arna’nın çok iyi bir kız olduğunu söylemesin… Süper kız, harikulade kız, hepinizin/hepimizin sevdiği kız ve içinde cani mi barındırıyor yani?
La havle!
Günahı herkesin boynuna da, o dadının günahını sittin sene ödeyemez kimse…
Umarım dadı yazıyı okuyup, gereken hamleyi yaparak terk etmiştir evi…
Daha da bir şey demem!
Peki ya sen Aykut Amca?
Senin derdin neydi?
Unutulmuşken ilgi çekmek mi?
Ortalığı bulandırmak mı?
Beyaz’ın güç bela bulduğu yarinin üzerine tüy dikmek mi?
Hadi diyelim ki herkes yalancı, sen doğrusun…
Bize ne?
Gerçek olsa bile kapanmış gitmiş mevzudan, sana ne?
Bu mu gasteciliğiniz?
Ortalık bulandırmak mı?
Bir şey biliyorsan zamanında söyleseydin Aykut Amca…
Durduk yere, ortalıktan değil…
Kimseyi savunacak değilim… Umurumda da değil; ama bu değil!
Böyle değil…
Delilsiz dedikodu değil…
Varsa kanıtın göster Aykut Amca…
Varsa başka derdin söyle, bilelim…
Ama böyle değil.
Böyle değil.
Böyle…
Değil!
Köşe yazmak bir güçtür, evet…
Ama gücü kontrolsüz kullanmak, güç müdür harbiden?
İş midir?
Düşünmeden yazmak mıdır olay?
Ya da düşününce ortaya çıkan bu mudur?
Dönüp dolaşıp bumerang gibi sahibinin başını yarmaz mı kötü niyet?
Ya da içimizde bir yerlerde bir kötü besliyoruz da köşelerimizden ishal olmuş gibi birilerinin üzerine mi salıyoruz kötülüğü?
İçimiz rahatlıyor mu?
Yazdığım her yazıdan sonra, haklı olduğumu bilsem bile: “Ya…” diyorum içimden: “Ya birini kırdıysam…” “Ama onlar kötü” diyor başka bir ses… ve sonra seslerin kavgası başlıyor… Uykularım kaçıyor, ellerimi kirlenmiş, kendimi tecavüze uğramış, pisliğe batmış gibi hissediyorum… İçime bir taş oturuyor.
Şimdi bunu yazdım ya…
Birkaç ay daha “Ya…” diyeceğim içimden. “Çok mu abarttım… Çok mu kırdım… Çok mu acıttım?” “Ya günahlarını alıyorsam birilerinin?”
Ya?
Ya?
Ya?
Keyifli günler geçirin ve kaleminizi geçirmek için değil, dünyayı birazcık daha güzelleştirmek için kullanın…
Korkmayın; eliniz acımaz…
İçinizi dolduran öfke de silinir gider böylece!
MEDYANIN UKALASI
"Bir konuda ukala olmak, her konuda ahkam kesmekten iyidir... "
[email protected]
http://twitter.com/medyaninukalasi
Vay anacığını sayın civcikler…
Neler oloor da haberim olmoor be!
Şehri terk edelim, inzivaya çekilelim dedik, bi geri döndük ki ortalık maşer yeri anasını öptüğümün…
Geçtiğimiz günlerde, valizi toplayıp kendimi kırsala vurdum. Laptopumu çantama koydum ama yanıma Vınn neyin almadım… Biraz kafa dinleyeyim, daha sakin yazayım dedim…
Abarey! Demez olaydım…
Yok… Ya da diyeydim de geri dönmez olaydım be!
Neyse, konuya girmende şimdiden belirteyim, bir aylığına ortadan kayboluyorum.
Ukela kulunuz azıcık dinlensin ama de mi?
He mi?
He ise, gelelim gündemimize…
Ben kendimi kırsala vurmuşken, şeeeerde çok şey değişmiş be!
Gaste neyin olmadan yaşamak ne güzelmiş meğerse…
Dönmeseydim, Sibel Arna’nın dadıya tüpsüz dalış yaptırmaya kalktığını ya da Aykut Bey Amca’nın Acun-Tanem-Beyaz triosu filmini kafasında çekmeye başladığını duymayacak; hayatın güzel, insanların iyi olduğuna filan inanmaya devam edecektim bir süre daha…
Ancaaaaaaaakkkkkkkkk!
Ne yazık ki döndüm ve gördüm…
Görmemle kaçma isteğinin içime dolması bir oldu vallahi.
İşte bu yüzden, kırsalın yeni bir noktasına rezervasyon yaptırma gereği duydum; beni ararsanız Özgür Kız kibin dağ bayır dolanıyor olacağım…
Ama Sibel Arna’nın yaptığını unutmayacağım ve düşüneceğim bu zaman zarfında…
İnsan bu kadar kolay sınıf atlayabiliyor mu yahu?
He?
Oluyor mu öyle hemen?
Bir anda saraylarda büyüdüğüne, aristokrat bir aileden geldiğine inandırabiliyor mu kendini?
Dadılar madılar, bir conconluklar…
Kocasının yatından, kamaranın katından, bebenin mamasından bahsetmekle oluyor mu o iş?
Ayşe Armancılık oynarken, baltayı taşa vur sen…
Kocamdan, bebeden bahsedeyim derken, içinde yıllardır uyuyan ve kimsenin haberdar olmadığı kötüyü aleme göster…
İyi olduğuna herkesi inandırmışken hem de; herkese gülücükler saçmış, herkesle kankalıklar kurmuşken…
Bu saatten sonra bana kimse Sibel Arna’nın çok iyi bir kız olduğunu söylemesin… Süper kız, harikulade kız, hepinizin/hepimizin sevdiği kız ve içinde cani mi barındırıyor yani?
La havle!
Günahı herkesin boynuna da, o dadının günahını sittin sene ödeyemez kimse…
Umarım dadı yazıyı okuyup, gereken hamleyi yaparak terk etmiştir evi…
Daha da bir şey demem!
Peki ya sen Aykut Amca?
Senin derdin neydi?
Unutulmuşken ilgi çekmek mi?
Ortalığı bulandırmak mı?
Beyaz’ın güç bela bulduğu yarinin üzerine tüy dikmek mi?
Hadi diyelim ki herkes yalancı, sen doğrusun…
Bize ne?
Gerçek olsa bile kapanmış gitmiş mevzudan, sana ne?
Bu mu gasteciliğiniz?
Ortalık bulandırmak mı?
Bir şey biliyorsan zamanında söyleseydin Aykut Amca…
Durduk yere, ortalıktan değil…
Kimseyi savunacak değilim… Umurumda da değil; ama bu değil!
Böyle değil…
Delilsiz dedikodu değil…
Varsa kanıtın göster Aykut Amca…
Varsa başka derdin söyle, bilelim…
Ama böyle değil.
Böyle değil.
Böyle…
Değil!
Köşe yazmak bir güçtür, evet…
Ama gücü kontrolsüz kullanmak, güç müdür harbiden?
İş midir?
Düşünmeden yazmak mıdır olay?
Ya da düşününce ortaya çıkan bu mudur?
Dönüp dolaşıp bumerang gibi sahibinin başını yarmaz mı kötü niyet?
Ya da içimizde bir yerlerde bir kötü besliyoruz da köşelerimizden ishal olmuş gibi birilerinin üzerine mi salıyoruz kötülüğü?
İçimiz rahatlıyor mu?
Yazdığım her yazıdan sonra, haklı olduğumu bilsem bile: “Ya…” diyorum içimden: “Ya birini kırdıysam…” “Ama onlar kötü” diyor başka bir ses… ve sonra seslerin kavgası başlıyor… Uykularım kaçıyor, ellerimi kirlenmiş, kendimi tecavüze uğramış, pisliğe batmış gibi hissediyorum… İçime bir taş oturuyor.
Şimdi bunu yazdım ya…
Birkaç ay daha “Ya…” diyeceğim içimden. “Çok mu abarttım… Çok mu kırdım… Çok mu acıttım?” “Ya günahlarını alıyorsam birilerinin?”
Ya?
Ya?
Ya?
Keyifli günler geçirin ve kaleminizi geçirmek için değil, dünyayı birazcık daha güzelleştirmek için kullanın…
Korkmayın; eliniz acımaz…
İçinizi dolduran öfke de silinir gider böylece!
MEDYANIN UKALASI
"Bir konuda ukala olmak, her konuda ahkam kesmekten iyidir... "
[email protected]
http://twitter.com/medyaninukalasi