31 Oca 2021 12:02 Son Güncelleme: 31 Oca 2021 12:08

Boğaziçi Üniversitesi'nde rektörlük krizi sürüyor: 'Kimse Melih Bulu ile çalışmak istemiyor'

Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan AKP Sarıyer İlçe Başkanlığı kurucularından Prof. Dr. Melih Bulu'yu protesto eylemleri sürüyor.

BBC Türkçe'de yer alan haber göre; Bulu'nun atanmasından sonra istifa eden yöneticilerin ardından boşalan rektörlük kurulunda, Bulu ile beraber çalışmayı kabul eden bir rektör yardımcısı henüz bulunamadı.

300'e yakın Boğaziçi Üniversitesi hocası ise Bulu'nun görevi bırakması için yürütülen çalışmalarda görev dağılımı yaptıklarını duyurdu.

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri her iş günü saat 12'de sırtlarını Rektörlük binasına dönerek atanmış Melih Bulu'yu protesto ediyor ve Bulu'nun istifasını talep ediyor.

Nöbetin ardından yapılan açıklamada, bu hafta da Boğaziçi Üniversitesi'nde hiçbir akademisyenin rektör yardımcılığı, danışmanlık ve genel sekreterlik tekliflerini kabul etmediği; üniversite senatosunun ve yönetim kurulu üyelerinin de Prof. Dr. Melih Bulu ile görüşmediği açıklandı.

Bulu'nun bir kez daha istifaya davet edildiği açıklamada, "Üniversite dışından ve üniversite bileşenlerine danışılmadan yapılan atamanın üzerinden dört hafta geçti. Bu gayrimeşru atama üniversitemizin idari işleyişini felce uğratmış olsa da bizler bu dört hafta içerisinde derslerimizi aksatmadan bitirdik" ifadeleri yer aldı.

Öte yandan Boğaziçi'nde görev yapan yaklaşık yaklaşık 300 akademisyenin katılımıyla gerçekleşen bir forumda, "mücadelenin hukuki, kurumsal ve iletişim boyutlarını takip edecek ve kamuoyu ile paylaşacak" çeşitli komisyonlar kurulduğu duyuruldu.

Peki, Melih Bulu neden şu ana dek kendisiyle üst yönetim kurulunda çalışacak üyeleri belirleyemedi?

BBC Türkçe'ye konuşan Boğaziçi Üniversitesi'nde Akademisyen Can Candan, Boğaziçi Üniversitesi rektörünün öteden beri akademisyenler tarafından seçimle belirlendiğini belirterek, Melih Bulu'nun rektörlüğünün 'meşru olmadığını' ve üniversite içerisinde kabul görmediğini söylüyor:

"Kendi içimizde yaptığımız gayri resmi yoklamalar gösteriyor ki, Boğaziçi Üniversitesi'nde çalışan hocaların yüzde 98'i Bulu'nun bir an önce istifa etmesi gerektiği konusunda hemfikir. Akademisyenlerin elbette birbirinden farklı hayat görüşleri ve siyasi görüşleri var ancak herkes, siyasi otorite tarafından yapılan bir müdahale ile akademisyenlerden habersiz rektör atanamayacağı konusunda birleşiyor.

"Akademisyenler seçim olmasını savunuyor ve üniversitenin özerk, özgür ve demokratik bir kurum olması gerektiği ilkemizin arkasında duruyor. Zaten Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinin, öğrencilerinin ve mezunlarının bu ilkelerin arkasında durmaması nadirdir. Maalesef eski öğrencimiz Bulu, bu istisnanın bir örneğidir."

Bulu ise protestolara ilişkin basına yaptığı açıklamalarda şu ifadelere yer vermişti:
"Protesto eden öğrencilere çok saygı duyuyorum ama diğer taraftan da demokrasiye inanıyorlarsa da uzlaşma kültürüyle beraber düşünmeleri gerekiyor. İlla benim dediğim olacak diye bir söylemle girilirse bu demokrasi olmaz. Mutlaka tarafların asgari müştereklerde anlaşmaları lazım.

"Dört yıl sonra Boğaziçi bugün bulunduğu noktanın çok daha üzerinde olacak. Girişimci araştırma üniversite modeli benim düşüncemin temellerini oluşturuyor. Boğaziçi'ndeki inovasyon ekosisteminin geliştirilmesi benim yine diğer bir hayalim. Boğaziçi'ne gelen öğrencilerin üniversiteye geldikleri zaman heyecan duymalarını istiyorum."

'Üniversitede hiç kimse Bulu ile çalışmayı kabul etmiyor'

Rektör Kurulu rektör, yardımcıları ve danışmanlarından oluşuyor.

Melih Bulu'nun atanmasının ardından Boğaziçi Üniversitesi Rektör Kurulu'ndaki bu kadrolarda aralarından Rektör Danışmanı Zafer Yenal'ın da bulunduğu kişiler istifa etti.

Bütün fakültelerdeki dekanların eski ve seçilmiş rektörlerden oluştuğunu, senatonun da hala görevde olduğunu söyleyen Candan, "Rektör kurulundaki arkadaşların hepsi istifa etti. Şu anda üniversitenin en tepedeki yönetim kadrosu boş. Bir tek, üniversite tarafından kabul edilmeyen eski öğrencimiz var ama birlikte çalışacağı yönetim kadrosu yok" diyor.

Üniversitenin bir aydır bu şekilde yönetildiğini hatırlatan Candan, Bulu'nun imza yetkisini kampüste demokratik eylemleri etkilemek için kullandığını belirtiyor:

"Meşruiyeti kabul edilmiyor ve insanlar onunla çalışmak istemiyor ancak bir yandan da imza yetkisi var. Örneğin kampüse polis sokabiliyor, özel güvenlik birimlerine 'rektörlük etrafına şerit çekin' ya da 'öğrencilerin çadırlarını kaldırın' talimatı verebiliyor."

BBC Türkçe'nin konuştuğu üniversite kaynakları, Melih Bulu'nun yönetim kadrosuna atamak için üniversite içerisinden çeşitli akademisyenlere teklif götürdüğünü ancak hiçbirinden kabul alamadığını söylüyor.

Candan, şöyle anlatıyor:

"Sosyal medya üzerinden 'Ben Boğaziçi'ni idare ediyorum, her şey normale döndü' gibi bir algı yaratmak istiyor ancak durum böyle değil. Bir sürü kişiye telefon etmiş; dekanları, üniversite yönetim kurulunu, senatoyu ve bölüm başkanlarını davet etmiş ancak bütün arkadaşlar, 'Teşekkür ederiz, biz gelmiyoruz' demiş. Görüşmeyi kabul edenlerse, 'Yanlış yapıyorsun, istifa et' dediklerini söylüyor. Bu konuda müthiş bir birliktelik ve çoğunluk söz konusu."

"Öğrenciler, sınav dönemine rağmen eylemleri sürdürüyor"

Boğaziçi Üniversitesi'nde öğrenciler de Bulu'ya karşı çeşitli eylemlerine devam ediyor.

BBC Türkçe'ye konuşan öğrenci Mehmet Yaşar, Boğaziçi Üniversitesi'nde sınav haftasının başlaması sebebiyle bazı etkinliklerin yavaşladığını ancak öğrencilerin de tıpkı akademisyenler gibi kararlı olduğunu anlatıyor:

"Boğaziçi öğrencileri için dersler önemlidir ancak yine de eylemlerimizi sürdürüyoruz. Örneğin ben, güvenlik güçlerinin kampüsteki öğrenci çadırlarını kırdığı gün evde ders çalışıyordum. Sınavlarım yaklaştığı için biraz ara vermem gerekmişti. Ama o çadırların yıkılmasını görüntüsünü görür görmez her şeyi bırakıp güney kampüse gittim. Melih Bulu, misafirleri geldiğinde çadır manzarasıyla karşılaşmalarından rahatsız oluyormuş. Ama biz direndik ve çadırları yeniden kurabildik."


Yaşar, akademisyenlerin "kararlı duruşunun" tıpkı kendi mücadeleleri gibi Boğaziçi'nin demokrasi geleneğine bağlılığını yansıttığını düşünüyor.

Bulu'nun fiili olarak göreve başlayamadığını ifade eden Yaşar, siyasi görüşü fark etmeksizin tüm akademisyenlerin aynı sayfada olduğunu söylüyor:

"Şu anda Boğaziçili akademisyenler ve öğrenciler tek bir ideolojiye sahipmiş gibi duruyor ancak aksine, üniversitede çok fazla farklı görüş bulunuyor. Daha muhafazakâr diyebileceğimiz ya da rektör atamasını o kadar problemli görmeyen birkaç akademisyen bile rektör yardımcılığı gibi yöneticilik tekliflerini kabul etmiyor. Akademisyenler bu noktada çok net ve kararlı.

"Bulu her ne kadar 'Aslında beni tanısanız seversiniz' diyerek özellikle akademisyenler ve yönetim kurulu üyeleriyle görüşse de tüm kapılar suratına kapatılıyor."

Yaşar'a göre, Boğaziçi Üniversitesi tüm bileşenleriyle özellikle 1980 darbesinden bu yana üniversite içerisinde "atanmışlığın" karşısında duruyor.

Melih Bulu'nun Boğaziçi'nde akademisyenlik kadrosu olabilir mi?

Yüksek Öğretim Kurulu'nun (YÖK) rektör atama kriterlerine göre bir akademisyenin rektör olarak atanması için "profesör olarak çalışmış veya çalışıyor olduğuna dair belge sunması yeterli."

Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri ve öğrencileri, üniversite geleneği gereği rektörün Boğaziçi Üniversitesi'nde profesörlük kadrosu olmak gerektiğini savunuyor.

Teoride Bulu'nun Boğaziçi Üniversitesi'nden akademisyen kadrosu edinmesi de seçenekler arasında ancak akademisyenler, Bulu'nun oldukça zor bir eleme sürecinden geçmesi gerektiğini hatırlatıyor.

Candan, herhangi birinin Boğaziçi'nde akademisyen olabilmesi için belirli aşamalardan geçmesi gerektiğini söylüyor. Buna göre Bulu'nun önce üniversitedeki branş bölümüne başvurması, ardından bölüm kurulunun toplanıp bir kadro açıp açılmayacağına karar vermesi gerekiyor.

Kadro açılması halinde sadece Bulu'nun değil diğer adayların da başvuruları alınıyor ve adaylar arasında liyakate dayalı bir seçim gerçekleşiyor.

Bölüm kurulunun belirlediği isim ilk önce fakültenin, sonra Üniversite Yönetim Kurulu'nun onayına sunuluyor.

Candan'a göre, Bulu'nun böyle bir eleme sürecinde rakiplerini geçebilmesi oldukça zor:
"Bu eski öğrencimiz böyle bir başvuruda bulunsaydı anlaşılan o ki olumlu bir cevap alamazdı. Çünkü geçmişte akademik intihal yaptığına dair itiraf niteliğindeki sözleri mevcut."
Ancak Candan, Bulu'nun rektör olabilmek için Boğaziçi'nden değil bir başka kamu üniversitesinden akademisyenlik kadrosu alma yoluna başvurabileceğini söylüyor:
"Duyumlarımıza göre, bir başka üniversiteden kadro alıp da ardından görevlendirmeyle Boğaziçi'nde rektörlük pozisyonuna gelebilmesi mümkün olabilir. Siyasi iradenin bu teknik sorunu YÖK aracılığıyla bir şekilde çözeceğini düşünüyorum. Bu da bir kez daha YÖK'ün Türkiye'de akademi için ne kadar sıkıntılı bir kurum olduğunu gösterecek."

MEF Üniverstesi Rektör Yardımcısı ve kariyeri sürecinde farklı üniversitelerde rektör yönetim kurullarında görev yapmış Prof. Dr. Erhan Erkut, Bulu'nun Boğaziçi'nde akademisyen olmak istemesi halinde önündeki seçeneklerin ne olduğunu bir Twitter paylaşımıyla özetledi.
Erkut'a göre Bulu üniversitedeki yeni bir kadro ilanını kendisi açabilir ve jüriyi de kendisi oluşturabilir. Boğaziçi'ndeki akademisyenler, jüride yer almayı kabul etmezse tümüyle dışarıdan bir jüri de oluşturabilir. Ancak yine de Üniversite Yönetim Kurulu, kadroya Bulu'dan başka birisini atayabilir.

Erkut, böyle bir durumda Bulu'nun önünde iki seçenek olduğunu söylüyor:

"Üniversite Yönetim Kurulu'na rağmen kendi kadro atamasını kendisi yapabilir ki bu büyük ihtimalle mahkemeden döner. Veya Üniversite Yönetim Kurulu'ndaki dekanları değiştirerek kararı etkilemeye çalışabilir ki buna YÖK'ün seyirci kalacağını sanmıyorum.

"Bu yüzden Prof. Bulu bir açmazın içinde. Tabii Türkiye'de her zaman her şey mümkün. Bir KHK daha çıkarılabilir 'Dışarıdan atanan rektör otomatik olarak öğretim üyeliğine de atanmış sayılır' denilebilir. Yaşayıp göreceğiz. Ne olursa olsun, Bulu'yu ve Boğaziçi Üniversitesi'ni zor günler bekliyor gibi."

'Seçim olmayan yapılmış bir atama Boğaziçi'nde kabul göremez'

Candan, Bulu hali hazırda Boğaziçi Üniversitesi akademisyen kadrosu içerisinde yer alsa bile seçimsiz yapılan bir atamanın üniversitede kabul görmeyeceğini ifade ediyor:

"YÖK Kanunu'na göre, üç adayın YÖK'e gitmesi ve YÖK'ün onlar arasından karar vermesi gibi bir uygulama var ama biz hiçbir zaman bunu yapmadık. 2012 seçimleri ve öncesinde Boğaziçi'nde rektör adayları belirlenir, onlar bir seçim kampanyası yürütür ve seçim sonucunda en çok oyu alan aday kişi rektör olarak seçilirdi.

"Dedik ki; istersen bir oyla kaybetmiş ol, eğer seçimde ikinci ya da üçüncü olduysan çekileceksin ve 'Artık ben rektör adayı değilim' diyeceksin. Dolayısıyla Ankara'ya hep tek isim gitmiştir. YÖK de seçtiğimiz kişiden başka aday olmadığı için atamak durumunda kalmıştır."
Yine Boğaziçi geleneği gereği hiçbir seçilmiş rektörün, YÖK'ün kendisine sağladığı "sınırsız" yetkiyi kullanmadığını çünkü seçilmiş rektörlerin Boğaziçi'nin demokratik kültürüne aykırı yetkileri kabul etmediğini söylüyor.


Candan, akademisyen olmanın ifade özgürlüğünün arkasında durmayı ve özerk üniversiteyi savunmayı gerektirdiğini belirterek, "Bu mücadeleler akademiye içkin mücadelelerdir ancak Boğaziçi'nin tüm bileşenleriyle bu kadar çok ayağa kalkacağını ve başka üniversitelere de ilham veren bir mücadeleye dönüşeceğini tahmin edemezdim" diyor.