"BODRUM'DAN ANİDEN GELDİM GAZETEYİ SAHİPSİZ BULDUM!.." SELAHATTİN DUMAN VATAN'A BASKIN YAPTI,KİMSEYİ BULAMADI!..İŞTE DUMAN'IN TEFTİŞ RAPORU!..
Zafer Mutlu´ya vekil olarak bıraktığım Tayfun Devecioğlu´nu sordum.. "Milliyet´e gitti.. Şimdi oranın paşası.." dediler.Bizim kattan komşum Mehmet Tezkan da ortalıklarda yok.. Tayfun Devecioğlu giderken "Bende hatırası var.." deyip onu da götürmüş..
Niyetim baskın şeklinde bir teftiş yapmak değildi.. Hükümet adamları satışımızı bozdukları günden beri gazeteyi gözden çıkarmışım zaten, müşteri arıyorum.. Belki de Migros´a şube yapacağım.. Lakin gözlediklerim yazıya teftiş sonu raporu havası verdi..
Resmi bir ziyaret için İstanbul´a geldim..
Habersiz geldiğim için gazetenin kapısında törenle karşılanmadım..
Törenden vazgeçtik, yönetici katında oturtup hilat kuşattığım, samur kürk giydirdiğim, başlarına birden üçe kadar tuğ taktığım kim varsa hepsi bir tarafa savuşmuş..
Akşamüstü Zafer Mutlu´ya haber yolladım "odama gelsin" diye.. Yerinde yok.. Hani Ramazan ayında olsak yokluğunu anlayacağım.. "Belki iftara gitmiştir.." diyeceğim..
Öyle bir yeteneği var hazretin..
"Oruç.." dediğimiz farzın sadece "iftar kısmı" ile ilgilendiğinden geçtiğimiz Ramazanın otuz gününe elliden fazla iftar sofrası sığdırdı..
Nasıl başardığını Diyanet bile çözemedi.. Hâlâ araştırıyorlar..
Zafer Mutlu´ya vekil olarak bıraktığım Tayfun Devecioğlu´nu sordum.. "Milliyet´e gitti.. Şimdi oranın paşası.." dediler..
Allah Allah!
Bu Milliyet Gazetesi´ni bayiden alıp dürüm yapsan, iki ucunu kıvırıp sıksan içinden bütün gazetelere yetecek kadar genel yayın müdürü çıkar..
Yazı işlerinde okuması yazması olan herkesi birer kere bu makamda denediler..
Sonra "Bu da olmadı.." deyip yeni bir paşa tayin ederken, eskisini köşe yazarı yaptılar..
Milliyet´in durmadan sayfa artırmasının sebebi budur.. Eski genel yayın müdürlerini köşe yazarı yaptıklarından gazeteye köşe yetişmiyor..
EDİTÖRE NOT..
Şimdi sıra son genel yayın müdürü Sedat Ergin´e boş bir köşe bulmaya geldi.. Ya gazeteye dört sayfa daha ekleştirip bir köşe yaratacaklar..
Yahut yazısını sayfalardan birinin ortasından verip "Aha bu da orta yazarımızdır.." diyecekler.. Sonra "Bir ilke daha imza attık.." diye övünecekler..
Çare bulmak yine bana düşüyor..
Gördüğüm kadarı ile gazetenin birinci sayfasının köşeleri boş kalmış.. En iyisi Sedat Ergin´i başyazar yapmak, sağ veya sol alt köşelerden birine oturtmak..
Tayfun kardeşim, not aldın mı?
Bizim kattan komşum Mehmet Tezkan da ortalıklarda yok.. Tayfun Devecioğlu giderken "Bende hatırası var.." deyip onu da götürmüş..
Böylece "Vatan´ın başına Mehmet Tezkan geliyor.." haberini patlatan Medya Tavacılar´ı ofsaytta bırakmış..
Buyur bakalım.. Başka bir köşe yazarı krizi daha çıkıyor Milliyet´in başına.. İşin yoksa gazetede Mehmet Tezkan´a da yer ara..
Bizim katın tezviratçılarının iddiasına göre Tayfun Devecioğlu onsuz yapamazmış.. Her işte Mehmet Tezkan´a danışırmış.. Danışmasa bile göz teması kurar ondan sonra kararını verirmiş..
Bu da bana inandırıcı gelmedi..
Birbirleri ile bu kadar paslaşıyorlardı da ne diye biri ikinci diğeri yedinci katta oturuyordu? Buluştukları saatler akşam yemeği saatleri..
Onda da birbirlerine "Beşiktaş bu hafta ne yapar?" diye danışıyorlardı..
Bence Mehmet´i yedeğine alıp Milliyet´e götürmesinin sebebi Beşiktaş maçlarından sonra birbirlerini karşılıklı teselli etmektir..
Gerçi Sedat Ergin de Beşiktaşlıdır.. Mehmet´in işini pekâlâ yapabilir, diye düşünenleriniz çıkacaktır.. Yapamazdı..
Sedat Ergin duygularını müzikle dile getiren, şiirsel ifadeye sahip hassas bir insandır.. Hislendiği zaman gitar çalar..
Oysa Tayfun Devecioğlu ile Mehmet Tezkan´ın ihtiyacı başka türlü..
Beşiktaş´ın mağlubiyetine bir sebep bulmak, o sebep üzerine bir ağızdan küfür etmek.. Bizim istihbarat paşası Tayfun Hopalı ile yeni genel yayın paşası İsmail Yuvacan da Beşiktaşlı..
Yanlarına bir de Reha Muhtar´ı aldılar mı TRT Yurttan Sesler Korosu gibi oluyorlardı.. Gülbank çeker gibi topluca bağrışıyorlardı..
Camianın akil adamı sayılan Güngör Mengi hilkatten edeplidir, küfür etmez.. Daha doğrusu edemez.. İki ay da "hızlandırılmış küfür etme kursuna" gitmişliği var..
Yine de ağzından eğri laf çıkaramaz..
Ama bizimkiler dertli hafta sonlarında, hakem aleyhine topluca gülbank çekerken o da Hikmet Şimşek gibi el kol hareketleri ile bunların korosuna gaz veriyordu..
Kendim gördüm..
Soruyorum, Zülfü Livaneli nerede? Film çekmeye gitti.. İclâl Aydın? Dizi çekiyor.. Necati Doğru? Sapanca´daki bostanında mahsulü topluyor..
OLUMLU ŞEYLER..
Yokluğumda her şey olumsuz gitmemiş tabii.. Temsil Okay Gönensin kardeşimde gözle görülen, hissedilen bir enerji patlaması var..
Eskiden ayda bir ya geliyor ya gelmiyordu..
Bu yaz iki gün arka arkaya gazeteye geldiği bile olmuş.. İddiaya göre Okay´ı gaza getirmişler..
"Sıkı dur.. Selahattin Bey yazlık çalışmalarını tamamlayıp döndüğünde seni gazeteye paşa yapacak.." demişler.. Bence gayretinin sebebi bundan..
Tevekkeli durup dururken beni taaa Paris´ten arayıp "Bir istediğin var mı?" diye sormuştu.. Ben de "Akşam sofrasının tesiriyledir.." diye düşünüp ciddiye almamıştım..
Bizimki Bizans siyaseti yapıyormuş demek ki..
Varsın olsun.. İyi niyeti karşılıksız bırakmamak lazım.. Bu çocuğu bir yere genel yayın müdürü yapmalı..
Aklıma kendisinin satın aldığı Yeni Yüzyıl Gazetesi geliyor ama gazetesi şu sıralarda basılmadığından hiç değilse zararda değil.. Biraz bekleyelim bakalım..
Reha Muhtar CNN Türk´teki programını bu yıl yapmamış.. Onun moderatörlüğünde Türkiye yeni bir iç savaş ortamına gelmişti..
Şu sıralarda siyaset gergin olmasına yine gergin ama her şey kuralı ile işliyor..
En azından bir iç savaş ihtimalini atlattık.. Bu da Reha Muhtar´ın demokrasimize katkısıdır.. Bence yazmasa rejim kendini daha iyi hissedecek..
Taze ayak bastığım gazetedeki ilk iki saatin izlenimleri bunlar.. Buna da şükür..
Selahattin Duman/VATAN