26 Eyl 2010 08:07
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:39
BİRİ MERTÇE CEVAP VERSİN, REFERANDUMDAN 'HAYIR' ÇIKSAYDI KOVULUR MUYDU BEKİR COŞKUN?
Akşam yazarı Özlem Çelik Bekir Coşkun'un kovulması ile ilgili olarak neler yazdı?
Bekir Coşkun’un demokratlığı
’Referandum sonrası medya, tasfiye dedikodularıyla çalkalanıyor, umarız bunlar sadece çirkin dedikodular olarak kalır’ diye yazdık. Yazdığımız gün, Bekir Coşkun’un işine son verildi! Meğer anlatılanlar doğruymuş...
Fanatik okurlardı vardı Bekir Ağabey’in. Güne onun yazısıyla başlayan, arkadaşlarına Bekir Coşkun yazılarını ’günaydın’ mesajı olarak yollayan... Bir o kadar da sevmeyeni tabii...
Beğenen okur, beğenmeyen okumaz... Ama öyle olmadığı anlaşıldı.
Bu kadar tecrübeli bir ismin böyle göz göre göre gitmesi kimin içine sindi Allah aşkına? Star Gazetesi’ndeki yazısına bakılırsa Eser Karakaş’ın...
Ona göre Bekir Coşkun’un yazarlık meşruiyeti, 29 Nisan 2007’de Hürriyet’te yazdığı ’Deve ve Muhtıra’ başlıklı yazısıyla sona ermiş...
Ne yazmış o yazıda Bekir Coşkun 27 Nisan muhtırası ile ilgili?
’Muhtıranın özünde bir anlayış farklılığı yatıyor. Çağdaş, uygar bir yaşam biçimine ulaşmak isteyenler, ilkel ortaçağ yaşam biçimine dönmek isteyenlere engel olmak istiyorlar. Muhtıranın özü bu...’
Bu alıntıyı yaptıktan sonra diyor ki Eser Karakaş, ’Askeri darbeyi, muhtırayı savunmak şiddeti savunmak demektir. Şiddet savunmasının ise meşruiyeti olamaz...’
Doğru!
Anlayamadığım şu, Habertürk Bekir Coşkun’u 3 yıl önce, başka bir gazetede yazdığı yazıdan dolayı mı kovdu?
Biri mertçe cevap versin, referandumdan ’Hayır’ çıksaydı kovulur muydu Bekir Coşkun?
Muhtırayı herhangi bir nedenle haklı gören düşünce yapısıyla işimiz olmaz.
Peki ya eşcinsellere hakaret edenler?
Bir erkeğin pekala dört eşli olabileceğini, ağzından salyalar saçarak yazanlar?
Canice öldürülen kadınları, genç kızları, çocukları ’namus’ diyerek görmezden gelenler?
Ha bire ’inanç özgürlüğü’nden dem vurup ’inanmama özgürlüğü’ deyince ’Vurun şu kafire!’ diyenler?..
Bunlar kendilerine demokrat diyor ya, vallahi içim kalkıyor!
BEKİR AĞABEY DİYOR Kİ...
Geçmiş olsun demek için aradım Bekir Ağabey’i... Sesi, ruh halinin aynasıydı... Yorgun, mutsuz, umutsuz...
Ben daha ’Bak Bekir Ağabey, seni muhtırayı meşrulaştırmakla suçluyorlar. Delil de senin yazın!’ demeden başladı anlatmaya... ’Bırak darbelere karşı olmayı askerlerin siyasete karışmasını bile istemem ben. O yazı 2007’de yazılmış. Yapılanları haklı göstermek için onu mu gündeme getiriyorlar? Hüseyin Çelik, Turgay Ciner’i aramış, ’Biz size baskı mı yaptık?’ diye sormuş. Karşısındaki ’Evet siz baskı yaptınız’ diyebilir mi? Baskı olmadıysa ben neden gittim o zaman? Üç yıl önce yazdığım yazı yüzünden mi?’
Sözcü’ye gidecek mi Bekir Coşkun? Yorgun ses cevap verdi, ’Son iki ay hayatımın en yorucu, zor iki ayıydı. Biraz dinlenmeye ihtiyacım var. Karar verecek durumda değilim.’
Bekir Ağabey’den son bir uyarı:
’Medyadaki tasfiyeler inşallah benimle kalır ama öbür türlü olacak gibi görünüyor.’
Özlem Çelik / Akşam
’Referandum sonrası medya, tasfiye dedikodularıyla çalkalanıyor, umarız bunlar sadece çirkin dedikodular olarak kalır’ diye yazdık. Yazdığımız gün, Bekir Coşkun’un işine son verildi! Meğer anlatılanlar doğruymuş...
Fanatik okurlardı vardı Bekir Ağabey’in. Güne onun yazısıyla başlayan, arkadaşlarına Bekir Coşkun yazılarını ’günaydın’ mesajı olarak yollayan... Bir o kadar da sevmeyeni tabii...
Beğenen okur, beğenmeyen okumaz... Ama öyle olmadığı anlaşıldı.
Bu kadar tecrübeli bir ismin böyle göz göre göre gitmesi kimin içine sindi Allah aşkına? Star Gazetesi’ndeki yazısına bakılırsa Eser Karakaş’ın...
Ona göre Bekir Coşkun’un yazarlık meşruiyeti, 29 Nisan 2007’de Hürriyet’te yazdığı ’Deve ve Muhtıra’ başlıklı yazısıyla sona ermiş...
Ne yazmış o yazıda Bekir Coşkun 27 Nisan muhtırası ile ilgili?
’Muhtıranın özünde bir anlayış farklılığı yatıyor. Çağdaş, uygar bir yaşam biçimine ulaşmak isteyenler, ilkel ortaçağ yaşam biçimine dönmek isteyenlere engel olmak istiyorlar. Muhtıranın özü bu...’
Bu alıntıyı yaptıktan sonra diyor ki Eser Karakaş, ’Askeri darbeyi, muhtırayı savunmak şiddeti savunmak demektir. Şiddet savunmasının ise meşruiyeti olamaz...’
Doğru!
Anlayamadığım şu, Habertürk Bekir Coşkun’u 3 yıl önce, başka bir gazetede yazdığı yazıdan dolayı mı kovdu?
Biri mertçe cevap versin, referandumdan ’Hayır’ çıksaydı kovulur muydu Bekir Coşkun?
Muhtırayı herhangi bir nedenle haklı gören düşünce yapısıyla işimiz olmaz.
Peki ya eşcinsellere hakaret edenler?
Bir erkeğin pekala dört eşli olabileceğini, ağzından salyalar saçarak yazanlar?
Canice öldürülen kadınları, genç kızları, çocukları ’namus’ diyerek görmezden gelenler?
Ha bire ’inanç özgürlüğü’nden dem vurup ’inanmama özgürlüğü’ deyince ’Vurun şu kafire!’ diyenler?..
Bunlar kendilerine demokrat diyor ya, vallahi içim kalkıyor!
BEKİR AĞABEY DİYOR Kİ...
Geçmiş olsun demek için aradım Bekir Ağabey’i... Sesi, ruh halinin aynasıydı... Yorgun, mutsuz, umutsuz...
Ben daha ’Bak Bekir Ağabey, seni muhtırayı meşrulaştırmakla suçluyorlar. Delil de senin yazın!’ demeden başladı anlatmaya... ’Bırak darbelere karşı olmayı askerlerin siyasete karışmasını bile istemem ben. O yazı 2007’de yazılmış. Yapılanları haklı göstermek için onu mu gündeme getiriyorlar? Hüseyin Çelik, Turgay Ciner’i aramış, ’Biz size baskı mı yaptık?’ diye sormuş. Karşısındaki ’Evet siz baskı yaptınız’ diyebilir mi? Baskı olmadıysa ben neden gittim o zaman? Üç yıl önce yazdığım yazı yüzünden mi?’
Sözcü’ye gidecek mi Bekir Coşkun? Yorgun ses cevap verdi, ’Son iki ay hayatımın en yorucu, zor iki ayıydı. Biraz dinlenmeye ihtiyacım var. Karar verecek durumda değilim.’
Bekir Ağabey’den son bir uyarı:
’Medyadaki tasfiyeler inşallah benimle kalır ama öbür türlü olacak gibi görünüyor.’
Özlem Çelik / Akşam