Biri gaza basarken diğeri frene basıyor! Mansur Yavaş direksiyona ne zaman geçecek?
Medyaradar siyaset analisti Atilla Akar, Cumhurbaşkanı adaylığının iki iddialı ismi İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş arasındaki tarz, taktik ve yaklaşım farklarına değindi…
Efendim; Ekrem İmamoğlu henüz resmen aday değil. Bu durum tek aday olarak girdiği için 23 Mart’ta önseçimden sonra kesinleşecek. Lakin İmamoğlu bunu beklemeden çoktan kampanyasını başlatmış görünüyor. Seçim çalışmalarına İzmir’den başlayan İmamoğlu, ziyaretlerini Kayseri, Adana ve Antalya gibi büyük şehirlere yayarak sürdürdü. Geniş bir ilgi gördüğü de belli…
Üstelik sadece “Aday” olarak değil, “CHP’nin fiili lideri benim” dercesine bir duruşla yapıyor bunu. Mesajlarını doğrudan Erdoğan üzerinden vererek, onunla kapışarak, “Senin muhatabın benim” dercesine yapıyor. Bu anlamda İmamoğlu biraz erken start almış gibi görünüyor. Ancak belli ki ona bu stratejiyi çizenler bunda bir sakınca görmemişler.
Mansur Yavaş Cephesine Etkisi!..
Ancak İmamoğlu’nun bu hamlesi Mansur Yavaş cephesinde bazı hareketlenmelere yol açmış görünüyor. Şu aşamada İmamoğlu’na oranla hayli durağan görünmesine rağmen, arada sırada verdiği “Manidar” mesajlarla “Ben havlu atmadım” demeye getiriyor.
Tam bu noktada Yavaş’ın son günlerdeki mesajı hayli dikkat çekiciydi. Beypazarı Belediyesi Kültür Merkezi'nde düzenlenen iftar programına katılan Yavaş şunları söylüyordu: "Siyasi tartışmaların dışında kaldık ve kalmaya da devam ediyoruz çünkü cumhurbaşkanlığı seçimine en az 2,5-3 yıl, belki daha fazla var. Biz, öncelikle Ankara halkına hizmet etmeye davam edeceğiz. Dolayısıyla buradaki hizmeti aksatıp, daha günü belli olmayan cumhurbaşkanlığı seçimi için harekete geçmiş durumda değiliz. Günü geldiği zaman ortama bakılır, Türkiye'nin o günkü şartlarına bakılır ve gerekirse bu konudaki fikrimizi bütün Türkiye kamuoyu ile paylaşacağız. Önceliğimiz Ankara, önceliğimiz Ankara'da yaşayan insanların refahı.”
Dereyi Görmeden Paçayı Sıvamayın!
Şimdi bu sözler hiç sıradan bir konuşma değildi ve doğrudan bir “Tavrı” içeriyordu. Hatta “Sizi takmıyorum” demeye getiriyordu. (Bunda iddia edildiği üzere bütün anketlerde önde çıkması bir faktördü herhalde) Burada dikkat edilmesi gereken birkaç nokta vardı. Konuşmanın içinden seçerek ilerleyelim…
- Acelem Yok: "Siyasi tartışmaların dışında kaldık ve kalmaya da devam ediyoruz” diyerek cumhurbaşkanlığı adaylığına dair yıpratıcı polemiklere girmeye niyeti olmadığını, kendisini şimdilik sakince “Beklemeye aldığını” ve yarıştan kopmadığını hissettiriyordu.
- Özel’e Tekzip: CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in erken seçim çağrılarını, beklentisini, stratejisini buna göre çizip Ekrem İmamoğlu’nu da sahaya sürmesini önemsemiyordu. Bunu “Cumhurbaşkanlığı seçimine en az 2,5-3 yıl, belki daha fazla var” diyerek Özel’le açıktan ters düşerek yapıyordu.
- Belediye Başkanlığı Hizmeti: Burada dolaylı yoldan İmamoğlu’na gönderme var gibiydi. “Biz, öncelikle Ankara halkına hizmet etmeye davam edeceğiz. Dolayısıyla buradaki hizmeti aksatıp, daha günü belli olmayan cumhurbaşkanlığı seçimi için harekete geçmiş durumda değiliz… Önceliğimiz Ankara'da yaşayan insanların refahı” derken ise bilhassa şu an belediye başkanlığı görevinin ihmal edilmemesi gerektiğini söylemeye çalışıyordu. Altını eşelersek İmamoğlu’na “Sen erkenden ve gereksiz seçim kampanyası başlatarak öncelikli görevin olan İstanbul halkına hizmeti ihmal ediyorsun” demeye getiriyordu.
- Benimde sıram gelecek: belki de en önemlisi “Günü geldiği zaman ortama bakılır, Türkiye'nin o günkü şartlarına bakılır ve gerekirse bu konudaki fikrimizi bütün Türkiye kamuoyu ile paylaşacağız” diyerek şu an sadece mevziyi sağlamlaştırıcı “Tahkimat” peşinde olduğunu söylüyordu. Bu “Ben adayım” demeden adaylığını hissettirmesiydi. Bir anlamda-şimdilik- sotaya yatmış bekliyordu. “Son gülen iyi güler” modundaydı.
Malumun ilanı!..
Aslında bütün bunlar daha önce söyledikleri ve aldığı tavırla uyumluydu. Herkes farkındaydı ki Mansur Yavaş halen oradaydı ve hazırlıklarının peşindeydi. Nitekim Yavaş bu arzu ve arayışını bizzat gündeme getirmiyor ama ara sıra medyaya verdiği dolaylı beyanlarla durumunu açık ediyordu. Nitekim bunlardan en sonuncusu Ekol TV'de yayınlanan Geniş Açı programına katılan gazeteci Nuray Başaran Mansur Yavaş'la ilgili adaylık iddiaları dile getirmesiydi.
Gazeteci Nuray Başaran "Birini seçmeniz için birden fazla seçenek olması lazım. Burada seçebileceğiniz başka bir kimse yok. Fakat bilinmeyen hiç de vazgeçmeyen Mansur Yavaş gerçeği var Ankara’da. Ben de kendisi ile görüştüm. Hala Mansur Bey de vazgeçmiş değil… Her ne kadar Özgür Özel, ‘Adayımız Ekrem İmamoğlu’ dese de Mansur Bey ile görüşmemde ve çevresinden edindiğim bilgiye göre bu konuda çalışma yürüten bir ekip var. Mansur Beyin bizzat hem Ekrem İmamoğlu’na hem de Özgür Özel’e bizzat adaylıktan vazgeçmediğini söylediğini söylüyorlar." demekteydi.
Dananın Kuyruğu 23 Mart’ta Kopacak!..
Bana kalırsa bu çekişme 23 Mart’ta daha keskin bir viraja girecek. 23 Mart’ta tek aday olduğu için Ekrem İmamoğlu’nun adaylığı resmen kesinleşecek. Bu çelişkide yeni bir aşamayı simgeliyor aslında. Zaten var olan tarz, taktik ve yaklaşım farkları iyice netleşecek belki de yenileri eklenecek. Mansur Yavaş İmamoğlu’nun CHP üyelerinden ne oranda destek alabileceğini bekliyor olabilir. (Ya da yavaş mecburen arabanın koltuğuna oturmak zorunda kalacak) Öyle veya böyle kavga yeni bir boyuta sıçrayacak…
İmamoğlu Rahatsız mı Oldu?..
Öte yandan İmamoğlu’da Mansur Yavaş’ın söz konusu son tavrına ilişkin soruları Ekol TV’de Candaş Tolga Işık'a yanıtladı. Burada enteresan vurgular vardı. Kendisi “Adaylık kimsenin tapulu mülkü değil ki… Haşa Allah’ın emri de değil. Resmi olarak YSK’ya teslim edene kadar adayı değiştirebilirsiniz. Başına bir şey gelebilir, hasta olabilir, Allah geçinden versin her şey olabilir." demekteydi. İlaveten “Sayın Mansur Yavaş'ın hiçbir cümlesi beni incitmiyor. Yüz yüze konuştuğumuz ve ortak karar aldığımız üçlü masa beni ilgilendiriyor. İyi bir dostluğumuz var." diyerek de köprüleri atmadığını belirtmekteydi. Ancak bunları açıklama gereği hissetmesi bile Mansur Yavaş’ın son tavrına ilişkin bazı endişeler taşıdığının bir göstergesi sayılabilirdi herhalde.
Yallah Şoför Yallah!..
Tekrar başlıktaki esprimize dönersek; şu an İmamoğlu olabildiğince gaza basarken yavaş ise habire frene basıp duruyor. İmamoğlu alabildiğine hızlı davranırken Mansur Yavaş, soyadı gibi olayı ağırdan alıyor. İyi ama daha nereye kadar? Mansur yavaş şoför koltuğuna ne zaman oturmayı planlıyor? Arabasını garajdan çıkartıp ne zaman kendini yollara vuracak? Siyaset ne aceleciliği ne de fazla beklemeyi kaldırmaz. Bakalım ne olacak? İki yarışçının pist performansı ne olacak?
Ancak bana göre asıl soru şudur; bu iki yarışçı birbirine zikzak yapıp arabalarını yoldan çıkarmaya mı çalışacak yoksa centilmence bir sürüş mü yaşanacak? Dahası rakip arabanın sürücüsü (Erdoğan) belli ki yolda birbirlerine düşmelerini ve şarampole yuvarlanmalarını bekliyor. Bu yüzden her ikisi de kaza yapıp arabayı devirmesinler yeter!..
12. 03. 2025