BirGün'den 1915'in yüzüncü yılında çarpıcı manşet
Birgün gazetesi Ermeni Tehciri'nin 100. yılında, çok çarpıcı bir manşet ile çıktı.
17 Ocak 2007 günü katledilen Hrant Dink'in 1 Kasım 2004 günü BirGün
gazetesindeki köşesinde yazdığı yazıyı gazetenin birinci sayfasına
taşıyan BirGün, "Bu toprakların en büyük acısının, onun tabiriyle
'Yıkım'ın 100. yılında Hrant'ın BirGün'e yazdığı yazıyı
yayımlıyoruz. Barış için herkesin ders alması dileğiyle" anonsu ile
verdi.
"Gerçek Hakem Halklar ve Onların Vicdanlarıdır" başlıklı o yazı
şöyle:
"Türkiyeliyim... Ermeniyim...İliklerime kadar da Anadoluluyum. Bir
gün dahi olsa, ülkemi terk edip, geleceğimi "Batı" denilen o "Hazır
özgürlükler cennetinde kurmayı, başkalarının bedeller ödeyerek
yarattıkları demokrasilere, sülük misali yamanmayı düşünmedim.
Kendi ülkemi de o türden özgürlükler cennetine dönüştürmek ise
temel kaygım oldu. Ülkem Sivas için ağlarken, ağladım. Halkım
çeteleriyle boğuşurken, boğuştum. Kendi kaderimi ülkemin
özgürlüğünü yaratma süreciyle eşledim. Şu anda yaşayabildiğim ya da
yaşayamadığım haklara da bedavadan konmadım, bedelini ödedim, hâlâ
da ödüyorum. Ama artık...
Birilerinin "Bizim Ermenilerimiz" pohpohlamalarından da,
"İçimizdeki hainler" kışkırtmasından da bıktım. Normal ya da
sıradan yurttaş olduğumu unutturan dışlanmışlıktan da, boğarcasına
kucaklanılmaktan da usandım...
Ne 24 Nisanlar'da yürüyebildim, ne de atalarımın anısına anıtlar
dikebildim. Ama ne onları o günlerde bıraktım, ne de bugünlerde
taşlaştırdım. "Onları yaşamımda yaşamayı" sırtladım... Gücümün
yettiğince de yaşatarak taşıdım. Bu taşımama sekte vurmaya "Ne?" ya
da "Kim?" yeltendiyse onlarla amansızca boğuştum.
Tabi ki atalarımın başına gelenleri biliyorum. Buna kimileri
"Katliam", kimileri "Soykırım", kimileri "Tehcir", kimileri de
"Trajedi" diyor. Atalarım Anadolu diliyle "Kıyım" derdi... Ben ise
"Yıkım" diyorum. Ve biliyorum ki eğer bu yıkımlar olmasaydı, bugün
benim ülkem çok daha yaşanılır, çok da imrenilir olurdu.
Yıkıma sebep olanlara da, maşa olanlara da lanetim bundandır. Lakin
lanetim geçmişedir. Elbette tarihte olan biten her şeyi öğrenmek
istiyorum ama o nefret, ne menem bir rezillikse o... Onu tarihteki
karanlık inine bırakıyor, "Olduğu yerde kalsın, onu tanımak
istemiyorum" diyorum.
Benim geçmiş tarihimin ya da bugünkü sorunlarımın, Avrupalar'da,
Amerikalar'da, sermaye yapılması zoruma gidiyor. Bu öpmelerin
ardında bir taciz, bir tecavüz seziyorum. Geleceğimi geçmişimin
içinde boğmaya çabalayan emperyalizmin, alçak hakemliğini, kabul
etmiyorum artık.
O hakemler geçmiş çağlarda arenalarda köle gladyatörleri birbiriyle
vuruşturan, onların vuruşmasını büyük bir iştahla seyreden, sonunda
da kazanana, yaralının işini bitirmesi için başparmaklarıyla işaret
veren diktatörlerin ta kendileridir. Bunun için de, bu çağda, ne
bir parlamentonun hakemliğe soyunmasını kabul ediyorum, ne de bir
devletin.
Gerçek hakem halklar ve onların vicdanlarıdır. Benim vicdanımda ise
hiçbir devlet erkinin vicdanı, hiçbir halkın vicdanı ile boy
ölçüşemez. Benim tek isteğim canım Türkiyeli arkadaşlarımla ortak
geçmişimi alabildiğine etraflıca ve de o tarihten hiç de husumet
çıkarmamacasına özgürce konuşabilmek.
Bunu bir gün tüm Türklerle Ermenilerin de kendi aralarında
konuşabileceklerine yürekten inanıyorum. Özellikle de Türkiye ile
Ermenistan'ın kendi aralarında da her bir şeyi rahatlıkla
konuşabilecekleri ve düzeltebilecekleri ve onlar konuşurken, benim
ilgisiz üçüncülere dönüp, "Size de artık üç nokta düşer" diyeceğim
günleri iple çekiyorum.
Dünya Ermenileri 1915'in 90. yılını anmaya hazırlanıyor.
Ansınlar... Haklarıdır. Yukarıdaki satırlar da bendenizin ruh
halidir...
Hrant Dink,
1 Kasım 2004,
BirGün Gazetesi