BİRGÜN YAZARI FENA BOMBALADI; CÜNEYT ÖZDEMİR OLMANIZA GEREK YOK!
BirGün yazarı Başar Başaran, Cüneyt Özdemir'in Doğuş Grubu için yazdığı o yazıyı öyle bir eleştirdi ki...
Cüneyt Özdemir Doğuş Grubu için şöyle yazmış,’’ Kaliteli üst düzey
yöneticilerin yaşam kültürü tepeden tırnağa bütün grubu etkiliyor’’
Ben de bu Star muhabirleri öğlen yemeklerinde neden trüf mantarı
diye tutturuyorlar, şu Filiz Makarna işçilerinin golf hastalığı
nedir, NTV’deki sunucuların niye alayının resim koleksiyonu var
diye merak ediyordum. Meğer patronlarından görüp, öğreniyorlarmış.
Ne güzel!
İnsanları kaliteli, kalitesiz olarak tanımlamanın, dünyayı bir
vitrin insanı da ürün-meta olarak kabul eden alt metni bir yana
dursun, Özdemir’in bakış açısındaki ’daha iyi’’ ye dönük ham heves
ve özentinin kendisini ele verdiği eşik hayli düşük. Zira hayatın
aşağıdan yukarıya çıkıldıkça daha rafine yaşanacağına ilişkin
içselleştirilmiş bu kabul, aslında çok parayla hayattaki her
sorunun hallolacağını zanneden bir AVM boşgezerinden çok da uzak
değil. Özdemir varoluşlarına dair problemleri para gibi palyatif ve
narkotik bir belirleyenden ari düşünemeyen o çocuklarla aynı zokayı
yuttuğunu bir cümlede ilan ediyor.
Varsın yuttuğu yem daha pahallı, misinası daha ince olsun, oltada
çırpınan Özdemir’in diğerlerinden farkı yok. Belki biraz daha büyük
bir balık olduğunu söyleyebiliriz, zira zengin olmak heveslisi
çocuklar hiç değilse işe kültür kelimesini karıştırmıyorlar.
Özdemir, parayla kültür de gelecek sanıyor. Tepeden tırnağa, ya da
tersinden tırnaktan tepeye hep daha yüksek kültüre varan bir yaşam
olduğuna, ya da olacaksa böyle olması gerektiğine iman ediyor.
Böylesini bulduğuna inandığı yeri övüyor. Yaşam ve Kültür gibi
insana adeta bir ödev olarak verilmiş iki devasa kelimenin yükünü
’kaliteli’ bir CEO’nun sünnetini takip ederek hafifletecek
zannediyor. Çilesini ofiste çektiği bir hayatın semeresini her
alanda göreceğine inanıyor. Ne hoş.
Yeni çağın dini bizınısa iman edenlerin işte böyle bir rahatlıkları
oluyor; Kültür nedir, estetik nedir, etik nedir, insan etik ve
estetik bir özne midir, var olmanın varlıklı olmakla ikamesinden
neler doğar gibi sorunları hiç kafaya takmıyorlar. Dinin pirlerini
takip ederek, onların ayak izlerinde yürüyerek kendilerini var
edeceklerini düşünüyorlar. Durumlara ayak uyduruyorlar, yapılması
gerekenleri yapıyorlar, başarı, kariyer, para ve haz arasındaki
insanı çılgına çeviren gerilimin içinde kendilerinden çıkıyorlar,
adeta halvet oluyorlar. Tek kaygıları bu piramitten aşağı düşmek
olduğundan, para ve haz sarmalından kendilerini koparacak her türlü
engelden korunmaya çalışıyorlar.
Eski dinlerin sevapları yeni dinin ölümcül günahlarını ve mekruh
zaaflarını oluşturuyor. Kalplerindeki itirazlardan kurtulmakla
tırmanıyorlar. Yükseklerde onları yepyeni bir fıtrat bekliyor.
Kirli bir elbiseden kurtulur gibi benliklerinden böylece
çıkıyorlar.
Sözü bilge insan Eyüp Can’ın bir hayat dersi niteliğindeki
çağrısıyla bitirmek isterim
‘’Cüneyt Özdemir olmanıza gerek yok’’
Başar Başaran/Birgün