19 Ara 2012 15:31 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:31

BİRGÜN ÇALIŞANLARINDAN TUTUKLU ARKADAŞLARINA DUYGUSAL MEKTUP

BirGün çalışanları, tutuklu arkadaşları Zeynep Kuray için duygusal bir mektup kaleme aldı.

Dışarıdaki Gazeteciler'in başlattığı kampanyaya katılan BirGün çalışanları, tutuklu arkadaşları Zeynep Kuray için bir mektup kaleme aldı.

İşte o mektup:

Sevgili Zeynep

Seni aramızdan aldıklarından beri bir yıl oldu… Şimdi de yeni bir yıla giriyoruz. Maya takvimine kalsa 2013’e de giremeyecektik ki okyanus ötesinden bir vaaz imdada yetişti hemen. Yakın zamanda kıyamet falan yokmuş, ‘rahat olalım’mış! Zaten bizim mayamızda kıyameti, cehennemi her gün yaşamak var olduğundan panik yapan bir arkadaşımız da olmamıştı.

Geçtiğimiz bir yılda, sen içeride biz dışarıda, neler değişti neler… Şimdi sana, ülkede yaşananlardan ve gazetemizdeki durumlardan bahsedeceğiz biraz. Sen tutuklandıktan sonra çok şey değişti Zeynep. Fransa’da çocukluğunu geçirdiğin banliyöler sen içeriye girince ayaklandı. Yoğun çatışmalar yaşandı. İşçiler fabrikadan, öğrenciler üniversiteden bu eylemlere destek oldu, Fransa’da devrim oldu. Halk iktidarı kuruldu, tüm hizmetler ücretsiz oldu. Fransa’nın yoksulları Champs Elysees’de gezer oldu… Tabii devrim Paris’te kalmadı dalga dalga yayıldı. Avrupa Birliği yıkıldı, halkların birliği kuruldu.

Bizim buralara ise matbaa gibi devrim de biraz geç geldi. Ama olsun… Geç oldu, güç olmadı. Halkın gazetesi BirGün halk komitelerinin resmi gazetesi oldu. 10 milyon satıyoruz ama yeterli olmadığını düşünüyoruz. Gazetemizi daha da büyütmek için aramıza yeni katılan arkadaşlar da oldu. Onların adını duyurduğumuz afişte, eski diktatör kılıklı başbakanın gözüne bant çekildi. Bazı yeni yazarlarımız “Hâlâ daha bu adamla mı uğraşacağız, ülkede devrim oldu” diyerek rahatsızlıklarını dile getirdi. Biz de kendilerine hak verdik ve tüm halkımızdan özür diledik.

Sana biraz devrim gününden de bahsetmeliyiz Zeynep... O gün Türk, Kürt, Laz, Çerkez tüm emekçi-yoksul halkımız Meclis’i kuşatmıştı. Zorunlu askerlik için orduya alınmış er ve erbaşlar komutanlarını dinlemiyor, kimse kitleye ateş açmıyordu. Politika editörümüz sevgili Selçuk o gün yine uyuyakaldığından biz bu haberi saat 4’e doğru görebildik. Baskı saatimiz de saat 4 olduğu için bu haberi gazeteye giremedik!

Ertesi gün tüm ülkenin gazeteleri devrimi müjdelerken bizim gazetemiz “Kanserden korunmanın 10 yolu” manşetiyle çıktığı için pek tiraj da alamadık. Halbuki sorumlumuz İbrahim abiye ek baskı yapma teklifinde bulunmuştuk. Kendisi hızlıca bir hesap yaptıktan sonra, ek baskıya girmemiz halinde 100 TL fazla ödeyeceğimizi, bunun da bizim gibi bir gazete için nasıl bir tehlike olduğunu anlatan tarihi bir konuşma yaptı. Bu konuşma bugün youtube adlı bir kamu sitesinde tıklanma rekorları kırıyor.

Neyse… Eski zorba Başbakan ve yeme içmeyi pek seven şürekası, Başbakan’ın oğlunun gemiciğine binip ülkeden kaçmaya çalıştı. Gemiciğin o kadar rüşvetçi ve talancıyı alamayacağı görülünce her yolsuzluk dosyasından sanık olabilecek bir kişinin gemiye binmek için seçilmesine karar verdiler. Biz de bu postmodern “Nuh’un gemisi” olayına hemen bir muhabir yollayarak tanık olmaya karar verdik.

Sevgili Serbay bu önemli görevi kahramanca üstlendi. Fakat motivasyonunun bugünlerde düşük olduğunu, o yüzden 1 hafta Hatay’a izne gitmesi gerektiğini, sonra bu haberle ilgilenebileceğini söyledi. Biz de kabul ettik. Hatay’da geçirdiği o güzel ve özel günler biraz uzayınca, yiyici takımının soluğu çoktan Dubai’de aldığını fark etti Serbay. “Haberi nasıl olsa internet sitelerinden alırım” diye düşünüp bir an rahatladı. Ama Google’ı yanlış kullandığından eskice bir haberi gazeteye gönderdi. Herkes bugünü tartışırken biz, padişah Vahdeddin’in ülkeden kaçma haberini manşet yapmışız. Yazıişleri Müdürümüz Barış yine “yaratıcı başlık atacağım” diye kasınca haberimizin başlığı da “yakalarsak muah” oldu. Biraz komik oldu… Ne kadar büyük zorluklar altında çalıştığımızı düşünerek bize hak veren devrimci dostlarımız olsa da kabul edelim ki alay konusu olduk. Tüm halkımızdan özür diledik

Kentsel dönüşümle evleri yıkılmaya çalışan halkımız evlerinin gerçek sahibi oldu. Boğaz’daki yalılar; kreş, yurt, çay bahçesi olarak restore edildi. Böylece yıllardır süren “Peki sosyalizm gelince yalılarda kim oturacak haa?” sorusundan kurtulmanın sevinciyle fenalaşıp kriz geçiren devrimciler oldu.

Ambulansla hastaneye kaldırılan bu devrimcilerin durumunu öğrenmek için bir muhabir görevlendirmek istedik. Haber Müdürümüz İbrahim, muhasebe sorumlumuz Mahir’den araç istedi. Benzini halen pahalı zannettiği için (çoğunluğu biraz ayıp olmak üzere) el şakalarıyla durumu geçiştirdi Mahir. Muhasebenin bu şanlı direnişini kıramayan İbrahim, muhabirlere kendi imkanlarıyla habere gitmelerini önerdi. Mecidiyeköy’den başlayıp Ümraniye’deki hastaneye uzanan “uzun yürüyüş”, tıpkı “Mao’nun uzun yürüyüşü” gibi devrim tarihine altın harflerle kazındı.

Sevgili Zeynep, dışarıda herkes o kadar mutlu ki, bir anda bu değişimi görüp şoke olmayın diye sizleri yavaş yavaş dışarı çıkarmaya karar verdik. Şu an aslında bir terapi sürecindesiniz. Savcı Beyefendilerin arada bir tahliye ettiği dostlarımız, terapisi biten arkadaşlar. Mesela Ahmet Şık dostumuz terapisi bitip dışarı çıktığında o kadar mutluydu ki, BirGün’de bizimle çalışmayı kabul edecek kadar sarhoş olmuştu.

Sevgili Zeynep…

Tüm bu söylediklerimize inanıp da hemen halaya başlama. Sakin ol, herkese sarılıp zıplama, yanındaki arkadaşlarına da acı… Mayalar kadar inandırıcı olmasa da bizim de hayallerimiz var bak… Ama maalesef ki birkaç hafta sonra kıyametin kopacağına inanan şu yalan dünya, insanların daha eşit olabileceği bir dünyaya inanmıyor hâlâ… Biz ise gördüğün gibi hiç değişmedik. Devrim de olsa kıyamet de kopsa değişmeyeceğiz. Hatamızla sevabımızla hep aynıyız. Sana ve halkı için haber yaptığı için içeri tıkılan tüm arkadaşlara özlemimiz de aynı… 2013’te sizler için ve tüm halkımız için mücadeleye devam edeceğiz. Ne o zorbalardan ne de başkalarından korkuyoruz. Bize inan…

Çünkü bizim biraz “maya”mız bozuk!

Ailen...