"BİRAND ZATEN GÖNDERİLECEKTİ, ANDIÇ BAHANE OLDU"...ERGUN BABAHAN'DAN İLGİNÇ AÇIKLAMALAR...
Andıçı yayınlayan iki gazeteden biri olan Sabah'ın o dönem yazı işleri müdürlüğünü yapan Ergun Babahan'dan ilginç açıklama: "Andıç Mehmet Ali Birand'ın gazeteden uzaklaştırılmasının nedeni değil, bahanesiydi"
Türkiye Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden kaynaklanan bir gerilimi, ilkesel doğruluk mu, siyaseten doğruluk mu ikilemini yaşıyor. Çünkü Başbakan Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı seçilmesinin önünde yasal hiçbir engel yok. Meşru meclis dilerse onu seçebilir. Ama seçilmesinin siyaseten yanlış olacağı çünkü ülkenin sonu belirsiz bir sürece gireceği uyarıları yapılıyor. Üst düzey askeri yetkililer ve Cumhurbaşkanı irtica tehlikesinden bahsederken medya, bağlamı ve sağlığı kuşku uyandıran haberler üretiyor. Bir yandan da, farklı kesimler tarafından farklı nedenlerle yaşananların 28 Şubat'a giden günlerle benzerliği tartışılıyor.
İçinden geçtiğimiz dönemde medyanın tavrını konuştuğumuz Sabah yazarı Ergun Babahan, medyanın sivil siyasete karşı askerle işbirliği yapmaya her zaman hazır olduğundan bahsediyor.
28 Şubat sürecinde yazı işleri müdürlüğünü, Fatih Altaylı'dan önce genel yayın yönetmenliğini yaptığı, halen yazdığı Sabah'ı, dili 28 Şubat günlerini andıran haberler yaptığı için eleştiren Babahan'ın o karanlık döneme ilişkin bir de iddiası var:
"Mehmet Ali Birand Sabah'tan andıç yüzünden uzaklaştırılmadı. Andıç bahaneydi."
Babahan dünkü köşesinde ise, kitabı piyasaya çıkmadan önce 'ayıp bir polemik'le gündeme gelen Hasan Pulur'u sert bir dille eleştirdi:
"Pulur herkese esip gürlüyor, herkese giydiriyor ama patronuna yağ yakmayı ihmal etmiyor. Bir gazeteci olarak "darbenin ne zararı oldu?" sorusunu sorabiliyor."
* * *
28 Şubat'a gidilen günler ile bugün yaşananlar arasında medya açısından bir paralellik var mı?
Sabah'a yayın yönetmeni olduğum günlerde bir röportajda 'Türkiye yeniden 28 Şubat gibi bir dönemden geçerse medya askerle yine işbirliği yapar mı' diye sorulduğunda "hiç şüpheniz olmasın mutlaka yapar" demiştim. Fikrim değişmiş değil.
Şu anda yapıyor mu?
Kimi gazeteler iktidara asker üzerinden muhalefet yapma geleneğini devam ettiriyorlar ama yine de daha ölçülü gidiyor medya.
Siz 28 Şubat döneminde, andıçın yayınlandığı iki gazeteden birinde, sabah'ta sorumlu bir pozisyondaydınız. O dönemi içeriden yaşadınız?
28 Şubat medyanın kendi içinde de çok acılar çektiği bir dönem. Çok acılı bir şeydi. Gazetede en önemli işim köşe yazılarını okuyup 'ortam açısından aykırı unsur var mı, yok mu' diye bakmaktı. 'Ne girecek'ten çok, 'ne girmeyecek'e yönelik bir iş olmuştu gazetecilik. Yazarların çıkarılması yönünde baskılar vardı. Kimi gazetelerden çıkarıldı da.
Birand Sabah'tan andıç bahanesiyle gönderildi
Sabah'tan Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand çıkarıldı.
Orada genel bir yanlış algılama var. Cengiz Çandar 28 Şubat'ta çıkarılmadı Sabah'tan. O dönemde Sabah'ta kalmıştı, yazıları bir iki gün askıya alınmıştı sadece. Dinç Bilgin yurt dışından geldikten sonra, böyle şey olmaz deyip yeniden koydurttu yazıları. Cengiz Çandar 28 Şubat döneminde değil Etibank'a el konulduktan sonraki süreçte, Sabah Nişantaşı'ndayken, benim olmadığım dönemde çıkarıldı. Herkes Çandar'ın işine sanki o dönem son verildi sanıyor ama değil. Bir tek Mehmet Ali Birand çıkarıldı. O da bence 28 Şubatla doğrudan ilgili değildi.
Neyle ilgiliydi peki?!
Yönetimin ondan hoşlanmıyor olmasıyla. Andıç bahane oldu bence. O zamanki Sabah, istese iki yazarının da arkasında durabilirdi. Ama Birand'ın arkasında durmak istemedi.
Neden durmak istemedi?