22 Mar 2010 12:20
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:10
''BIRAKIN BU HEZEYANLARI DA İŞİNİZE BAKIN!'' SABAH'TAN ŞAMİL TAYYAR'A ZEHİR ZEMBEREK CEVAP!
Şamil Tayyar'ın Fadime Şahin haberinin kimlere hizmet ettiğine dair yazdığı yazıya Sabah Gazetesi Özel İstihbarat Bölümü'nden cevap geldi.İşte Tayyar'a Medyaradar aracılığıyla verilen cevap....
SABAH Gazetesi Özel İstihbarat Bölümü Editörü Ferhat Ünlünün Star Gazetesi Yazarı Şamil Tayyara cevabı:
Maalesef bizim meslekte, çalışıp bir ürün ortaya koyduktan sonra şöyle geriye yaslanıp işin keyfini süremiyorsunuz. Hatta işi bitirdikten sonra daha çok yoruluyorsunuz. Yapılan iş üzerine yorumlar-aşırı yorumlar, analizler-küfürler, açıklamalar-dezenformasyonlar gırla gidiyor. Çünkü yüce matbuatımızda da neredeyse bağımlılık halini almış, Şarka özgü o kadim ve habis geleneğin izlerini görüyoruz. Nazar-ı dikkatimizi bir türlü kendi yaptığımız işler, kendi ideallerimiz ve hedeflerimiz üzerine yoğunlaştıramıyoruz.
Girizgâhtan sonra, amacımı özetleyeyim: Bu metni kaleme almaktaki amacım, Abdurrahman Şimşek ve benim, fotomuhabirimiz Korkut Kalaycı ile birlikte kotardığımız şu meşhur Fadime Şahin işi ile ilgili tartışma ve komplolara bir nokta koymaktır.
Biliyorsunuz, Fadime Şahini 13 yıl sonra bulup görüntüledik, kendisiyle konuşmaya çalıştık, konuşmadı. Ama hakkında etraflı bir araştırma yaptık ve olguları ortaya koyup, kenara çekildik. Tam soluklanalım derken gazete ve haber/dedikodu sitelerinden bombardıman başladı. Hepsine cevap yetiştirmek kabil değil, ama bunların bir kısmına yanıt verdik.
Bugün bir yenisi geldi. Star Gazetesi yazarı Şamil Tayyar, sırf güncel fikriyatını besleyen komplolara hizmet etmiyor diye Fadime Şahin haberimizdeki olguları ifrata kaçan yorumlarla gerçek dışı ilan etmiş. Neymiş efendim, SABAHın birkaç fotoğraf üzerinden oluşturulan yoruma dayalı Fadime Şahin haberi dezenformasyon ve istihbarat savaşlarını gündeme getirmişmiş.
Şamil Tayyar, tamamen bilgi ve belgelere dayanarak hazırladığımız haber için yoruma dayalı diyor ve birkaç fotoğraf üzerinden oluşturulan diyerek yapılan işi de aklınca küçümsüyor.
Sayın Tayyar! Siz sahaya çıkmayalı ne kadar zaman oldu bilmiyoruz ama birkaç fotoğraf üzerinden oluşturulan o yoruma dayalı haberin doğuşu 15 gün sürdü. Dokuz ay 15 gün de sürse biz o işi bitirmeye kararlıydık. Haberin nasıl doğduğunu, Genel Yayın Yönetmenimiz Erdal Şafak da, biz de bugün gazetede özetle aktardık.
Onca çabayı, Çok açık, bir yerden bilgi akışı sağlanmış yargısıyla küçümsüyorsunuz. Virüslü bir muhakemenin ürünü olan bu yargı, bizim haberimize yaklaşımınızdaki derin çelişkiyi gözler önüne seriyor. Bize bilgi sağlayanlar sizin Ergenekoncu addettikleriniz olsaydı, Şahini bulmuşken, aracıların bize bir Fadime Şahin röportajı da ayarlamaları gerekirdi. Öyle ya, madem Fadime Şahin, bir insan, yani zaman zaman kendi başına da kararlar alıp uygulayabilen bir şahsiyet değil, o halde onu kullanan gücün, 28 Şubat sürecinde olduğu gibi onu konuşturması da gerekmez miydi? Konuşmadığı gibi bizim kendisini bulmamızdan son derece rahatsız oldu Fadime Şahin. Kendince haklı gerekçeleri olabilir, saygı duyuyoruz. Ama biz de işimizi yapıyoruz.
Ahmet Hakan şöyle yazacak, Şamil Tayyar böyle yazacak diye işimizi yapmaktan vaz mı geçelim? (Şamil Tayyar, anladığımız kadarıyla biraz da Ahmet Hakanın Oy Fadime başlıklı yazısına bozulduğu için bize saldırıyor.) Biz işimizi yaparak şunu ortaya çıkardık:
Şamil Tayyarın, Fadime Şahini kullanıyor dediği insanlar Şahine sahip çıkmamış. Gözlerimizle gördük, mütevazı bir hayat sürüyor. Gözlerimize mi inanalım, Şamil Tayyarın artık gazeteci şüpheliğini aşıp, bir çeşit bilinçli paranoya olarak adlandırabileceğimiz ruh halinin yansıması olan komplolarına mı Tayyar, belli ki bu bilinçli paranoya halinden besleniyor, bugünlerde iyi yerlerde olmak için kendisine böyle bir yaşam ideolojisi üretmiş. Bu, onun tercihi, bizi ilgilendirmez. Ama bizi, bizim haberciliğimizi kendi tercihlerine göre yargılayamaz, yargılatmayız.
Şamil Tayyarın yazısında cevabı hak eden bir başka tuhaf hüküm daha var. Tayyar, SABAHın 26 Kasım 2008de yayımladığı Abdurrahman Şimşek imzalı Kod adı İpek manşetine de çamur atmış. Ergenekona destek veren yazarlar, bu haberden sonra muhabire, Aslan Abdurrahman Şimşek demişler. Başkaları Abdurrahmana Aslan, kaplan dedi mi bilmiyorum ama sizin bir yazı dizimden sonra benim haberciliğimle ilgili benzer bir teşebbüsünüze şahidim. Ama biz başkalarının gazına gelerek gazetecilik yapmıyoruz. Öyle olsaydı 24 Aralık 2007 tarihli Star Gazetesindeki köşenizde yayımlanan MİTin genleri bozuk başlıklı yazınızla gaza gelirdik. Şöyle demiştiniz o yazınızda:
Ferhat Ünlünün Sabahta devam eden MİTin Patronları dizisini ilgiyle takip ediyorum. Emekli Büyükelçi İlter Türkmenin MİT için kullandığı Bence çok büyütüyorlar, Ara Toranyanın lastiğini patlatmaktan başka bir şey beceremediler sözüne takıldım.
Maalesef, MİT, Türkiyenin yeni vizyonuna uygun bir yapılanma içinde değil. Mutasyona uğramış bozuk genler, MİTin daha sağlıklı bir bünyeye kavuşmasını engelliyor. Daha çok iç siyaset ve darbe kültüründen beslenen MİTin, bugünkü haliyle Türkiyeyi taşıması mümkün gözükmüyor.
Biz İlter Türkmeni konuşturmuş, olguyu ortaya koymuştuk. Siz de -biraz da işinize geldiği için- haberimizi alıntılayıp bir yorum yapmıştınız. Üzerinde fazla durmamıştık. Ama siz Abdurrahmanın, Kod adı İpek haberinin iki sene rötarlı analizini yaparken deyim yerindeyse kantarın topunuzu iyice kaçırmışsınız.
Bir defa, Bugün Gazetesi orijinalini yayımladı dediğiniz o belge SABAH gazetesinin yayımladığı belgenin tıpkısıdır. Bugün Gazetesi, 7 Ocak 2009da (Bu vesile ile düzeltelim: Sizin köşenizde 12 Ocak 2009da yayımlandı dediğiniz belgenin Bugün Gazetesinde yayımlanma tarihi 7 Ocak 2009dur.) 18. yüzyıl Avrupa bakkallarına özgü bir kurnazlıkla SABAHın daha önce yayımladığı belgenin aynısını bastı.
Önce kendi niyetimizi açıklayayım: Biz Kod adı İpek haberiyle Tuncay Güneyin JİTEMle ve Veli Küçükle de ilişkili olduğu bilgisini yanlışlamaya çalışmadık. Güneyin, bir dönem Veli Küçükle, dolayısıyla JİTEMle irtibatlı olduğunu sağır sultan bile biliyor. Malumu ilan etmek gazetecilik değil, biz bir adım ötesine gittik. MİT, Tuncay Güneye neden İpek diyor? diye sorduk. Güneyin MİTle ilişkisi aydınlatılmalı dedik.
Tuncay Güneyin, bir dönem JİTEMle ilişkili diye başka hiçbir kurumla çalışmayacağını mı düşünüyorsunuz? Double ajanlık diye bir şey duymadınız mı?
Ben Kod adı İpek haberiyle ilgili olarak Okur Temsilcimiz Yavuz Baydara gönderdiğim açıklamada, özetle Önemli olan Güneyin nihai olarak hangi grupla irtibatlı olduğudur demiştim. Ama Bugün Gazetesi, sanki tüm MİT arşivini taramış gibi Tuncay Güneyin MİTle ilişkisi yok diye yazdı, yazabildi.
Bu durumda dezenformasyon yapan biz mi oluyoruz? Biz dezenformasyon yapmıyoruz. Yeni bir tartışma başlatan gizli bir belgeyi yayımlayarak size malzeme veriyoruz, daha ne istiyorsunuz? Öyle ya, 20-21-22 Mart günlerinde de Fadime Şahin haberini yayımlamasaydık köşenizi bugün ne ile dolduracaktınız? SABAHın Özel İstihbarat Bölümüne ilan-ı harp gibi duran İstihbarat savaşı başlıklı yazınıza nereden malzeme bulacaktınız?
Son bir husus daha: Şamil Tayyar yazısının bir yerinde Fadime Şahin hiç konuşmamışsa eski fotoğraflara nasıl ulaşıldı? diye soruyor. Bir insanın fotoğraflarını ille de kendisinden mi almak gerekir? Fotoğrafları nereden aldığımızı elbet söyleyecek değiliz. Ama sahaya çıkıp en mikro unsurlara kadar yerel araştırma yapan biri istediği kişinin fotoğrafına ulaşabilir. Fadime Şahine ait fotoğraflar, İrticayla Mücadele Eylem Planında imzası bulunan Albay Dursun Çiçekin imzası gibi birbirinden farklı görünüyor olabilir. Bu istiareyi yaparken, Dursun Çiçekin farklı imzalar kullandığını ilk ortaya çıkaran gazetecinin Abdurrahman olduğunu unutuyorsunuz. Hemen hatırlatalım: http://www.sabah.com.tr/Gundem/2009/6/19/albay_askeri_savciliga_farkli_imza_verdi_iddiasi)
Biz sizin gibi haberin neye hizmet ettiğine bakmıyoruz. Haberi verip çekiliyoruz. Fadime Şahin haberimiz de özetle şu olguyu ortaya koyuyor: 28 Şubat sürecinde kullanılan Fadime Şahinle ilgili araştırmalarımız, onun sanıldığı gibi lüks içinde yaşamadığını gösteriyor. Neden, Onu kullanan güçler, şimdi onu yalnız bırakmışlar gibi daha makul bir sonuca varmıyorsunuz da SABAH, Ergenekoncuları aklamaya çalışıyor gibi iler tutar yanı olmayan, perseküsyon sanrıları üretiyorsunuz. Bırakın bu hezeyanları da işinize bakın. Ve işine bakanlarla, yani bizlerle uğraşmayın.
ŞAMİL TAYYARIN BUGÜNKÜ KÖŞE YAZISINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
Maalesef bizim meslekte, çalışıp bir ürün ortaya koyduktan sonra şöyle geriye yaslanıp işin keyfini süremiyorsunuz. Hatta işi bitirdikten sonra daha çok yoruluyorsunuz. Yapılan iş üzerine yorumlar-aşırı yorumlar, analizler-küfürler, açıklamalar-dezenformasyonlar gırla gidiyor. Çünkü yüce matbuatımızda da neredeyse bağımlılık halini almış, Şarka özgü o kadim ve habis geleneğin izlerini görüyoruz. Nazar-ı dikkatimizi bir türlü kendi yaptığımız işler, kendi ideallerimiz ve hedeflerimiz üzerine yoğunlaştıramıyoruz.
Girizgâhtan sonra, amacımı özetleyeyim: Bu metni kaleme almaktaki amacım, Abdurrahman Şimşek ve benim, fotomuhabirimiz Korkut Kalaycı ile birlikte kotardığımız şu meşhur Fadime Şahin işi ile ilgili tartışma ve komplolara bir nokta koymaktır.
Biliyorsunuz, Fadime Şahini 13 yıl sonra bulup görüntüledik, kendisiyle konuşmaya çalıştık, konuşmadı. Ama hakkında etraflı bir araştırma yaptık ve olguları ortaya koyup, kenara çekildik. Tam soluklanalım derken gazete ve haber/dedikodu sitelerinden bombardıman başladı. Hepsine cevap yetiştirmek kabil değil, ama bunların bir kısmına yanıt verdik.
Bugün bir yenisi geldi. Star Gazetesi yazarı Şamil Tayyar, sırf güncel fikriyatını besleyen komplolara hizmet etmiyor diye Fadime Şahin haberimizdeki olguları ifrata kaçan yorumlarla gerçek dışı ilan etmiş. Neymiş efendim, SABAHın birkaç fotoğraf üzerinden oluşturulan yoruma dayalı Fadime Şahin haberi dezenformasyon ve istihbarat savaşlarını gündeme getirmişmiş.
Şamil Tayyar, tamamen bilgi ve belgelere dayanarak hazırladığımız haber için yoruma dayalı diyor ve birkaç fotoğraf üzerinden oluşturulan diyerek yapılan işi de aklınca küçümsüyor.
Sayın Tayyar! Siz sahaya çıkmayalı ne kadar zaman oldu bilmiyoruz ama birkaç fotoğraf üzerinden oluşturulan o yoruma dayalı haberin doğuşu 15 gün sürdü. Dokuz ay 15 gün de sürse biz o işi bitirmeye kararlıydık. Haberin nasıl doğduğunu, Genel Yayın Yönetmenimiz Erdal Şafak da, biz de bugün gazetede özetle aktardık.
Onca çabayı, Çok açık, bir yerden bilgi akışı sağlanmış yargısıyla küçümsüyorsunuz. Virüslü bir muhakemenin ürünü olan bu yargı, bizim haberimize yaklaşımınızdaki derin çelişkiyi gözler önüne seriyor. Bize bilgi sağlayanlar sizin Ergenekoncu addettikleriniz olsaydı, Şahini bulmuşken, aracıların bize bir Fadime Şahin röportajı da ayarlamaları gerekirdi. Öyle ya, madem Fadime Şahin, bir insan, yani zaman zaman kendi başına da kararlar alıp uygulayabilen bir şahsiyet değil, o halde onu kullanan gücün, 28 Şubat sürecinde olduğu gibi onu konuşturması da gerekmez miydi? Konuşmadığı gibi bizim kendisini bulmamızdan son derece rahatsız oldu Fadime Şahin. Kendince haklı gerekçeleri olabilir, saygı duyuyoruz. Ama biz de işimizi yapıyoruz.
Ahmet Hakan şöyle yazacak, Şamil Tayyar böyle yazacak diye işimizi yapmaktan vaz mı geçelim? (Şamil Tayyar, anladığımız kadarıyla biraz da Ahmet Hakanın Oy Fadime başlıklı yazısına bozulduğu için bize saldırıyor.) Biz işimizi yaparak şunu ortaya çıkardık:
Şamil Tayyarın, Fadime Şahini kullanıyor dediği insanlar Şahine sahip çıkmamış. Gözlerimizle gördük, mütevazı bir hayat sürüyor. Gözlerimize mi inanalım, Şamil Tayyarın artık gazeteci şüpheliğini aşıp, bir çeşit bilinçli paranoya olarak adlandırabileceğimiz ruh halinin yansıması olan komplolarına mı Tayyar, belli ki bu bilinçli paranoya halinden besleniyor, bugünlerde iyi yerlerde olmak için kendisine böyle bir yaşam ideolojisi üretmiş. Bu, onun tercihi, bizi ilgilendirmez. Ama bizi, bizim haberciliğimizi kendi tercihlerine göre yargılayamaz, yargılatmayız.
Şamil Tayyarın yazısında cevabı hak eden bir başka tuhaf hüküm daha var. Tayyar, SABAHın 26 Kasım 2008de yayımladığı Abdurrahman Şimşek imzalı Kod adı İpek manşetine de çamur atmış. Ergenekona destek veren yazarlar, bu haberden sonra muhabire, Aslan Abdurrahman Şimşek demişler. Başkaları Abdurrahmana Aslan, kaplan dedi mi bilmiyorum ama sizin bir yazı dizimden sonra benim haberciliğimle ilgili benzer bir teşebbüsünüze şahidim. Ama biz başkalarının gazına gelerek gazetecilik yapmıyoruz. Öyle olsaydı 24 Aralık 2007 tarihli Star Gazetesindeki köşenizde yayımlanan MİTin genleri bozuk başlıklı yazınızla gaza gelirdik. Şöyle demiştiniz o yazınızda:
Ferhat Ünlünün Sabahta devam eden MİTin Patronları dizisini ilgiyle takip ediyorum. Emekli Büyükelçi İlter Türkmenin MİT için kullandığı Bence çok büyütüyorlar, Ara Toranyanın lastiğini patlatmaktan başka bir şey beceremediler sözüne takıldım.
Maalesef, MİT, Türkiyenin yeni vizyonuna uygun bir yapılanma içinde değil. Mutasyona uğramış bozuk genler, MİTin daha sağlıklı bir bünyeye kavuşmasını engelliyor. Daha çok iç siyaset ve darbe kültüründen beslenen MİTin, bugünkü haliyle Türkiyeyi taşıması mümkün gözükmüyor.
Biz İlter Türkmeni konuşturmuş, olguyu ortaya koymuştuk. Siz de -biraz da işinize geldiği için- haberimizi alıntılayıp bir yorum yapmıştınız. Üzerinde fazla durmamıştık. Ama siz Abdurrahmanın, Kod adı İpek haberinin iki sene rötarlı analizini yaparken deyim yerindeyse kantarın topunuzu iyice kaçırmışsınız.
Bir defa, Bugün Gazetesi orijinalini yayımladı dediğiniz o belge SABAH gazetesinin yayımladığı belgenin tıpkısıdır. Bugün Gazetesi, 7 Ocak 2009da (Bu vesile ile düzeltelim: Sizin köşenizde 12 Ocak 2009da yayımlandı dediğiniz belgenin Bugün Gazetesinde yayımlanma tarihi 7 Ocak 2009dur.) 18. yüzyıl Avrupa bakkallarına özgü bir kurnazlıkla SABAHın daha önce yayımladığı belgenin aynısını bastı.
Önce kendi niyetimizi açıklayayım: Biz Kod adı İpek haberiyle Tuncay Güneyin JİTEMle ve Veli Küçükle de ilişkili olduğu bilgisini yanlışlamaya çalışmadık. Güneyin, bir dönem Veli Küçükle, dolayısıyla JİTEMle irtibatlı olduğunu sağır sultan bile biliyor. Malumu ilan etmek gazetecilik değil, biz bir adım ötesine gittik. MİT, Tuncay Güneye neden İpek diyor? diye sorduk. Güneyin MİTle ilişkisi aydınlatılmalı dedik.
Tuncay Güneyin, bir dönem JİTEMle ilişkili diye başka hiçbir kurumla çalışmayacağını mı düşünüyorsunuz? Double ajanlık diye bir şey duymadınız mı?
Ben Kod adı İpek haberiyle ilgili olarak Okur Temsilcimiz Yavuz Baydara gönderdiğim açıklamada, özetle Önemli olan Güneyin nihai olarak hangi grupla irtibatlı olduğudur demiştim. Ama Bugün Gazetesi, sanki tüm MİT arşivini taramış gibi Tuncay Güneyin MİTle ilişkisi yok diye yazdı, yazabildi.
Bu durumda dezenformasyon yapan biz mi oluyoruz? Biz dezenformasyon yapmıyoruz. Yeni bir tartışma başlatan gizli bir belgeyi yayımlayarak size malzeme veriyoruz, daha ne istiyorsunuz? Öyle ya, 20-21-22 Mart günlerinde de Fadime Şahin haberini yayımlamasaydık köşenizi bugün ne ile dolduracaktınız? SABAHın Özel İstihbarat Bölümüne ilan-ı harp gibi duran İstihbarat savaşı başlıklı yazınıza nereden malzeme bulacaktınız?
Son bir husus daha: Şamil Tayyar yazısının bir yerinde Fadime Şahin hiç konuşmamışsa eski fotoğraflara nasıl ulaşıldı? diye soruyor. Bir insanın fotoğraflarını ille de kendisinden mi almak gerekir? Fotoğrafları nereden aldığımızı elbet söyleyecek değiliz. Ama sahaya çıkıp en mikro unsurlara kadar yerel araştırma yapan biri istediği kişinin fotoğrafına ulaşabilir. Fadime Şahine ait fotoğraflar, İrticayla Mücadele Eylem Planında imzası bulunan Albay Dursun Çiçekin imzası gibi birbirinden farklı görünüyor olabilir. Bu istiareyi yaparken, Dursun Çiçekin farklı imzalar kullandığını ilk ortaya çıkaran gazetecinin Abdurrahman olduğunu unutuyorsunuz. Hemen hatırlatalım: http://www.sabah.com.tr/Gundem/2009/6/19/albay_askeri_savciliga_farkli_imza_verdi_iddiasi)
Biz sizin gibi haberin neye hizmet ettiğine bakmıyoruz. Haberi verip çekiliyoruz. Fadime Şahin haberimiz de özetle şu olguyu ortaya koyuyor: 28 Şubat sürecinde kullanılan Fadime Şahinle ilgili araştırmalarımız, onun sanıldığı gibi lüks içinde yaşamadığını gösteriyor. Neden, Onu kullanan güçler, şimdi onu yalnız bırakmışlar gibi daha makul bir sonuca varmıyorsunuz da SABAH, Ergenekoncuları aklamaya çalışıyor gibi iler tutar yanı olmayan, perseküsyon sanrıları üretiyorsunuz. Bırakın bu hezeyanları da işinize bakın. Ve işine bakanlarla, yani bizlerle uğraşmayın.
ŞAMİL TAYYARIN BUGÜNKÜ KÖŞE YAZISINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ