"BİR ÜLKENİN BAŞBAKANINA TEHDİT ETMEK YAKIŞMAZ"
Köşe yazarları, Başbakan Erdoğan'ın "Siz cesursanız ben de sünepe" değilim sözlerine fena taktı
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, dün bir kez daha aynı konuya girdi. Mecburen ben de devam etmek durumundayım.
Bu köşede İsrail’in sivil yardım gemilerine saldırısının ardından “Türkiye ile İsrail’in ilişkilerinin düzelebilmesi için Türkiye’de AKP hükümetinin, İsrail’de de ırkçı faşist hükümetin gitmesi gerekir” diye yazmıştım, NTV’deki Basın Odası’nda da söyledim.
Başbakan buna çok kızdı ve bu görüşü dile getirdiğim için “birilerinin avukatı olmakla” suçladı.
Bu suçlamasına yanıt verdiğim için yine aynı konuya dönmeyi düşünmüyordum.
Başbakan dün meseleyi bir adım ileri götürdü:
“Bunu utanmadan, sıkılmadan televizyonlarda söyleyecek kadar da maşallah cesurlar. Onlar bunu söyleyecek kadar cesur, bu ülkenin başbakanı, iktidar partisinin genel başkanı bunu seyredecek kadar ‘sünepe’ öyle mi” dedi.
Bir gazetecinin düşündüğünü yazmasının neden bir cesaret gerektirdiğini hiç anlaşamamışımdır. Adama “Düşündüğünü yazacak cesaretin yoksa o işi neden yapıyorsun” diye sorarlar sonra.
Başbakan’ın sözleri, kendisini eleştirilemez bir konuma koyduğunu düşündürttü bana.
“Böyle eleştirilemez birisini eleştirdiğine göre çok cesur olmalısın” gibi bir durum.
Ve arkasından da bir tehdit geliyor: “Sen bunu söyleyebilecek kadar cesursan, ben de sünepe değilim, görürsün gününü!”
Demokratik bir ülkede siyasetçiler ile gazeteciler arasında görüş ayrılıkları olabilir.
Bunu dillendirmek de cesaret gerektirmez, siyasetçilerin bu eleştirileri dinlemeleri de sünepelik sayılmaz.
Siyasetçiye düşen bunu dinlemek ve bu fikre katılmıyorsa nedenlerini açıklamaktır.
Demokrasilerde bu işler böyle yürür, gazeteci tehdit etmek iyi bir yol değildir!
Mehmet Y. YILMAZ / HÜRRİYET