Bir medya sirki: Haber kanalları ve sözde savaş muhabirleri!
Medyaradar'ın gizemli yazarı Keskin Kalem yine medya dünyasında ses getirecek bir yazıya imza attı.
Hangi gazeteciyle konuşsanız aynı şeylerden şikayet ediyor.
‘Mesleği bitirdiler’ diyor.
‘Herkes dalgasına bakıyor da, ekmeğini bu meslekten kazanan ne yapsın’ diyor.
‘Koca gazetecilik bir avuç şöhret meraklısının elinde heba oldu,’ diye serzenişte bulunuyor.
Sırdaşlar, herkesin bildiği sırrı fısıldayayım kulağınıza.
Medyamızda büyük bir aydınlanma, rezilliğin farkına varma dönemi yaşanıyor.
Umarım bunda benim de bir nebze de olsa payım vardır.
Çünkü buradaki en büyük misyonum, medyanın kirli çarklarını siz emekçilere ifşa etmek.
Siz üç kuruşa çalışırken, yalakalıkla paraları çuvalla götürenleri rahatsız etmek.
Medya sizin omuzlarınızın, emeğinizin üzerinde yükselirken, sizin tepenize binerek şöhret, zengin olanlara ‘kral çıplak’ demek…
Neyse yine lafı uzattım yoldaşlar.
Ukrayna savaşı bu kirli çarkı, medyanın git gide sirke dönüşme halini bir kez daha gözler önüne serdi.
Bakın altını çiziyorum, bu çöküş siyaset üstü!
İktidara yakın ya da muhalif fark etmiyor, bir grup gazeteci kendini şöhretli, ya da diğerlerinden daha güçlü göstermek için elinden geleni yapıyor.
Köşe yazarı olmak, yorumcu statüsü kapmak için kendini paralıyor.
Ama sonuç: Skandal üzerine skandal.
Olmayan İngilizcesiyle dış haberler yönetip, röportaj yapmaya kalkan mı dersiniz…
Mülteci çadırlarının kapılarını pat diye açıp içine dalan mı…
Ekranda Kemalettin Tuğcu edebiyatı yapan mı…
Ya da kendini övmekten, haber anlatmaya sıra getiremeyen mi…
Her numara var!
Muhalif medyadan bile mesela, İsmail Saymaz’ın Uğur Dündar televizyonculuğuna rahmet okutacak garip tavırlarına tepki geliyor.
Eskinin fırın basanları, şimdilerde mülteci çadırı basıyor…
Asıl dikkate değer olanı, artık bu 90’lar medya taktiklerini, seyircinin yutmuyor olması.
Açın sosyal medyaya yorumlara bakın.
Ya da reytinglere.
Savaş gibi kritik dönemlerde halk gerçek bilgi almak ister.
Özellikle bizim haber kanallarıysa, çürüyen insan kaliteleriyle, yine nal topluyor.
Türk halkı, dünya siyasetini kökünden değiştiren bir olayı, skandallar perdesinin arasından anlamaya çalışıyor.
Eline sopayı alıp, harita, din, siyaset, diplomasi, sağlık fark etmeksizin, her şeyi yorumlayan, her şeyologlar (ne demek istediğimi siz anladınız) ekranları istila etmiş durumda.
Hükümete yakın isimler bile artık bu durumdan yakınıyor!
Peki ya işini hakkıyla yapan, gösterişe paye vermeyen, kendini bombaların önüne atıp halkı bilgilendirmeye çalışan muhabirlerimiz?
Onlar da mı konuşulmak için saçmalasın?
Rezillik çıkarsın?
Bol bol selfie çekilsin?
Emekçi muhabirlere seslenmek istiyorum:
İşiniz kutsal ve her şeyden önce emeğiniz kutsal.
Siz ne yapın edin bunlara uymayın.
Elbet bir gün gerçek gazetecilik kazanır.
EBRU BAKİ BU KEZ KİMİ YİYECEK?
Sıkkın mı sıkkın…
Bezgin mi bezgin…
Sanki birisi kafasına silah dayamış…
Zorla ekrana çıkarmış…
Habertürk spikeri Ebru Baki’ye sesleniyorum:
Tehditle ekrana çıkarılıyorsan, ekranda üç kere göz kırp.
Böylece tüm Türkiye olarak derdini anlarız!
Diyeceksiniz ki bre deli Keskin, şimdi neden sataştın…
Sataştım çünkü geliyor gelmekte olan sırdaşlar.
Ebru Baki bir meslektaşını daha yemeye hazırlanıyor.
Sosu hazırlamış, barbekü ateşini yakmış.
Meseleye dalmadan önce biraz hafıza tazeleyelim.
Biliyorsunuz MHP, Ebru Baki’ye karşı tepkili.
Yıldızları bir türlü barışmıyor.
Baki’nin program arkadaşı Bülent Aydemir, ekranda MHP’ye karşı Baki’yi savunayım dedi.
O gün bugündür ortada yok…
Üstelik bu kriz sadece Aydemir’in değil, kanalın yayın yönetmeni koltuğuna bile mal oldu.
Fakat iki üst düzey yönetici gitti, Baki yerinde duruyor.
Oğlumun küçükken oynadığı bir oyun vardı, Pacman.
Aynı ondaki gibi önüne geleni silip süpürüyor Baki.
Şimdi de keskin kulaklarıma fısıldananlara göre, yine stüdyodakilerle gerilim yaşıyormuş.
Allah aşkına açın ekranı bakın, herkesin yüzü beş karış.
Baki karşısındakine söz vermiyor, program arkadaşını dinlemiyor.
Yokmuş gibi davranıyor.
Belli ki yeni partnerinin de ruhuna el-Fatiha okutmayı koymuş kafaya.
Amma sanki kader bu kez ağlarını başka türlü örüyor…
Baki ava giderken avlanacakmış gibi görünüyor…
DEMİRÖREN MEDYA EMEKÇİLERİ SORUYOR:
EVDEN ÇALIŞMANIN MASRAFI KİME YÜKLENDİ?
Sırdaşlar sizinle kavilleştik biliyorsunuz.
Ben sizin özellikle geçim dertlerinizi yazacağım, siz de bendenizden desteğinizi eksik etmeyeceksiniz.
Mail kutum hepinize açık.
Bugün yazımda yine, bana gönderilen bir mesajı sizlerle paylaşmak istedim.
Mail’de bahsedilenleri de birkaç yere sordum.
Herkes aynı şeyden şikayet ediyor.
Mevzu şu:
Demirören medya biliyorsunuz pandeminin başından beri evden çalışıyor.
Bildiğim kadarıyla televizyon kanalları, DHA ve bazı ekipler hariç.
Emekçiler diyor ki, iyi hoş da, pandeminin başında patronun bize verdiği evden çalışma desteği pul oldu.
Neyse ben daha fazla konuşmayayım, sözü ismini vermeyen emekçi dostumuza bırakayım.
Maili noktasına dokunmadan takdirinize sunuyorum yoldaşlar:
Merhabalar
Yazılarınızı sürekli takip eden bir basın emekçisi olarak burada bir sıkıntıyı dile getirmek istedim.
Hürriyet gazetesinde bilindiği üzere birçok birim 2 yılı aşkın süredir ofis dışından yani evlerinde çalışıyor.
Bu çalışanlara da aylık olarak 100 TL internet + 350 TL de yemek bedeli olarak toplamda 450 TL Sodexo ödemesi yapılıyor.
Öyleki yılbaşından buna yana İnternet ücretlerine, elektrik fiyatlarına gelen büyük zamlara rağmen bizlere ödenen bu ücrette herhangi bir değişiklik yapılmıyor.
Yönetici konumu dışında kalan diğer basın emekçilerinin dahi maaşı asgari ücretli seviyesinde olduğu düşünülecek olursa bu büyük bir külfet
Sözün özü evde çalışmanın maliyetleri de bizlere çıkartılıyor.
Bu konuyu paylaşmak istedim.
İyi çalışmalar dilerim.
Not: Malum sebeplerden dolayı isim paylaşmak istemedim.
Bu konuda kusura bakmayın.
Umarım Demirören yönetimi bu maili okur.
Hep eleştiri yazıları alıyorum ama yiğidi öldürüp hakkını da vermek lazım.
Demirören yöneticileri bu tür haberleri göz önünde bulunduruyor, aksiyon alıyorlar.
İnşallah buna da bir çare bulurlar.
Elçiye zeval olmaz.
Mailim: [email protected]