Bir İnsan Helikopter Kazasında Niçin Silah Çeker? Cevabı Bu Yazıda!..
Aslında ben bugün Muhsin Yazıcıoğlu “kaza”sının yeni gelişmelerine dair kafamda oluşan kimi soru ve düşünceleri sizlerle paylaşacaktım. Kaza soruşturmasının aldığı güncel biçim ve iddialara ilişkin henüz “ham” haldeki fakat daha “derinlikli” bazı kaygılarımı bir “teori” katına eriştirerek sizlere sunacaktım. Kazanın daha ilk olduğu anlardan itibaren bugüne aynı konudaki şüphelerimi gerek TV konuşmalarım, gerek ilgili kitabım gerekse de makalelerimle kamuoyuyla paylaşmış, yansıtmış bir yazar olarak çok önemli bir aşamaya geldiğimizi düşünüyorum. Ne var ki bu “etraflı” analizimi daha sonraya saklıyorum. Bu “erteleme”mi mazur göreceğinizi umarak şimdi özellikle başka bir noktaya dikkat çekmeye çalışacağım…
Bugün sizlerle Fatih Altaylı’nın “Teketek” programında Sayın Gülefer Yazıcıoğlu’yla yaptığı söyleşi esnasında kafama takılan bir “ayrıntı”ya cevap aramaya çalışacağım. Bana göre bu ayrıntı o kadar önemli ki kazanın oluş biçimine ilişkin bütün iddia ve teorileri yerle bir edebilir. Şimdi önce söz konusu programın ilgili bölümünde geçen konuşmayı (Bu konuşma enkaz yerine giden köylülerden Abidin Karakaş’a aittir. Karakaş, ilaveten "Enkazın yan tarafında arka bölümde içeride siyah renkli bir evrak çantası vardı. İkinci gidişimde çantayı görmedim" şeklinde de konuşmaktadır.) .aynen aktarıyorum;
“…F.A: Devam ediyor Abidin Karakaş diyor ki, helikopter kazasında ölenlerden Murat Çetinkaya adlı şahsın elinde silah vardı diyor…Eee, yani o sırada hayatını kaybetmiş ama silah var elinde…Şimdi bir insan helikopterle düşünce niye silah çeker?
G:Y: Fatih Bey, şimdi size bir şey söyleyeceğim. Siz normal şartlarda uçsanız, hiçbir tehlike arz etmeyecek durumda olsanız, elinize silahınızı alır mısınız?
F.A: Helikopter düştüğünde insan önce silahını mı çeker yani?...
G.Y: Alır mısınız?... Almazsınız değil mi? Bence diyorum ki acaba orada bir tehlike mi vardı, acaba orada bir şey mi vardı da bu insan silahına sarıldı? Niye sarılsın bu insan durup dururken silahına? Hiç kimse, zorda kalmadığı müddetçe durduk yerde, o şehir magandalarının dışında, silaha milaha sarılmaz normal insan. Bu insanda daha önce silahla milahla bir vukuatı olmadığına göre, niye silaha sarılmış?
F.A: Çok enteresan!... ”
Şimdi hep birlikte düşünelim;
- Siz bir helikopterdesiniz
- Partinizin genel başkanı ile birlikte seyahat ediyorsunuz
- Yanınızda silahınız var
- Silahınızı çıkartmanız için görünürde hiçbir neden yok. (Zaten helikopterin o daracık alanında imkânda, gerek de yok. Ayrıca riskli.)
- Ardından bulunduğunuz helikopter bir nedenle düşüyor.
- Sonra kaza yerinin yakınında elinizde silahınızla birlikte cesediniz bulunuyor (Acaba silahın namlusuna mermi sürülü mü, emniyeti açık mı, ateş edilmiş mi?)
- Silahı düşmeden önce mi çektiniz yoksa düştükten sonra mı? (Eğer düştükten sonra ise en azından bir süre halen sağsınız demektir. )
- Silahı helikopterde çekti iseniz niçin? (Düşmeden önce çektiniz ise o sarsıntı ve şiddetli çarpma anında elinizde tutmayı nasıl başardınız?)
- Helikopterin düşüşünü silahla engelleyemeyeceğinize göre niçin silah çekersiniz? (Dost bir unsur olduğunuza göre suikast yapma amacınız da olamaz.)
- Ortada aniden beliren hesap dışı bir “tehdit” mi vardı?
TEHDİT TAM KARŞILARINDA DURUYORDU !...
Eğer bu iddia “doğru” ise “mantıklı” bir açıklaması var mıdır? İlk bakışta “yok” gibi görünüyor. Nitekim herkes o noktadan sonra takılıp kalıyor. Sadece “garip” bulmakla yetiniyor. (Tıpkı gazeteci İsmail Güneş’in başına gelen tuhaflıklar gibi. Bunun için “Gazeteci İsmail Güneş Dövülerek mi Ölüme Terkedildi? Hilal Cebeci’nin Pampişlerini Tartışan Necip Türk Medyası Bir Meslektaşları İçin Bu Soruları Neden Sormaz?” başlıklı yazıma bakın.) Ancak bana göre mantıklı bir açıklaması var. Bunu anlayabilmeniz için önce elinizde verilere uygun, modern silah teknolojilerini dikkate alan bir “teori”niz olması lâzım. Elbette ki kimileri bu iddiamı gene “komplo teorisi” adı altında küçümsemeye çalışacaklardır. Çalışsınlar. Umurumda değil. Bence bu olay baştan beri inandığım ve savunduğum tezle bağlantılı olarak gelişti. Şimdi iddiamı bu olayla bağdaştırarak bir “senaryo gibi” maddeler halinde sıralamaya çalışayım;
1) Muhsin Yazıcıoğlu “kaza”sı tümüyle elektro-manyetik bir saldırıdır. Son model elektro-manyetik harp silahları kullanılarak yapılmıştır.
2) Yazıcıoğlu’nun uçuş güzergâhı üzerinde ikinci bir helikopter vardı. Suikastçılar Yazıcıoğlu’nun helikopterinin gelmesini beklediler.
3) Yakın mesafeden önünü kestiler veya paralel uçuşa geçtiler.
4) Elektronik silahın namlusu Yazıcıoğlu’nun helikopterine çevrilmişti.
5) Düşmeye sebep olacak, sistemleri felce uğratıcı plazmatik enerji yükleyici etkili silah çalıştırıldı.
6) Yazıcıoğlu’nun helikopterindekiler bunu “normal” bir silah zannettiler. Normal bir silahla ateş edileceğini düşündüler. Kaçmaya çalıştılar.
7) O esnada Yazıcıoğlu’nun yanında silahı bulunan BBP’li Murat Çetinkaya ya refleks olarak ya da ateş etme/savunma amaçlı olarak silahını çekti.
8) Fakat çok geçti. Plazmatik etkiye sahip elektro manyetik dalga saniyeler içinde helikopteri sardı ve düşmesine yol açtı.
9) İçinde suikastçıların bulunduğu diğer helikopter muhtemelen yere indi, sağ kalan var mı diye kontrol ettiler, İsmail Güneş o esnada dövülerek öldürüldü.
10) Ardından bir şekilde radarları da atlatmayı başararak kayboldular.
Kim ne derse bu olayın ve “eldeki silah” faktörünün başka açıklaması yok. Havanda su dövülüyor. Belli ki yetersizlik ve persfektifsizlik başta muhtelif devlet kademeleri olmak üzere her yeri sarmış. Akılları başka türlüsüne basmıyor. Hayal güçleri sıfır. Kendilerine sunulanla ve kendi bildikleriyle kendilerini sınırlıyorlar. Zaten böyle bir “ufukları” da yok. Böyle giderse işin “bam teli”ni yakalayamayacaklar.
Öyleyse bir kişi çıkıp bana Murat Çetinkaya’nın elindeki silahı başka şekilde izah etsin?
Buna aklen “başka türlü olamaz” durumu derler…
Atilla AKAR
[email protected]