07 Mar 2008 06:37 Son Güncelleme: 10 Mayıs 2021 16:03

BİR İLLET ANCAK BU KADAR GÜZEL ANLATILABİLİR...KORTİZON SONRASI ANCAK BU KADAR GÜLEREK BAKILABİLİR...VE BİR METASTAZ ANCAK BU KADAR ÇARESİZ KALABİLİR...SİBEL KALAYCI YAZDI...

Sibel Kalaycı hastalığını öğreneli uzun bir zaman oldu. Mücadelesi de bir o kadar. Ama yazmayı hiç bırakmadı. Hiç vazgeçmedi mesleğinden. Hep bir yerlerden ulaştırdı yazılarını. Bu sefer bir hastaneden bildiriyor Sibel.

Işınlı bir günün hikayesi...


Sabah uyanır uyanmaz mide koruyucu ilacımı içip, bir süre bekledikten sonra hafif bir atıştırma ile güne başlıyorum...

Mide koruyucu içiyorum, çünkü kortizon ilacı kullanmam gerekiyor... Kortizon içmeliyim, çünkü tümörler ve ışın tedavisi beyinde ödem yapıyor, ödem de beynin içinde baskıyı, ağrıyı artırıyor...
Evet, kahvaltının ardından da iki tane kortizon ilacı...
Sonra da ver elini Kartal Devlet Hastanesi Radyasyon Onkolojisi bölümü...

Hani insanlar hastanelere gidince kendilerini kötü hisseder ve bir an önce kurtulmak, oradan uzaklaşmak ister ya, maşallahım var doğrusu, benim hiç öyle sıkıntılarım olmuyor...

Ya hastanelere alıştığımdan ya da şansıma hep dünya tatlısı doktorlarım olduğundan...

Evet, bu sefer ki doktorum Şule Gül... Gerçekten de gözlerinin içi gülüyor, gel de karşısında kendini kötü hisset...

Ardından son icraatım olan beyindeki tümörlerim için doğruca cobalt odasına yol alıyorum: Cobalt, ışın tedavi makinelerinden biri; tüm beyin ışınlamam o makineden yapılıyor...

Tüm beyin ışınlamasının bir takım sakıncaları var elbette...

Eğer tedavim başarılı olur da, tümörlerimde bir miktar küçülme olursa (şimdilik nur topu gibi üç tümörüm, artı bir miktar ödemim mevcut) bu zaman kazanacağım anlamına geliyor...

Ama...

Evet, maalesef aması var: Zira ışın tedavisi beyin dokusunda ve bilişsel fonksiyonlarda tahribata yol açıyormuş... Bu yan etkiler akut, erken-gecikmiş ve geç-gecikmiş olmak üzere üç aşamada meydana geliyormuş...

Farkındaysanız dersime güzel çalışıyorum, değil mi?

Akut dönem etkileriyle baş etmek kolaymış. Ama erken-gecikmiş ve özellikle geç-gecikmiş etkiler zor ve geri dönüşümsüz oluyormuş...

Bir önceki yazımda sanırsam bahsetmiştim; denge, konuşma bozuklukları, hafıza kayıpları, entelektüel gerileme, mesela yazıp-çizememe gibi) vb. bir sürü sorun işte...

Bütün bu araştırmalar benim klasik "cadı" hallerim: Her ayrıntısını bil ve ona göre baş et, durumu yani...

Işın tedavisi sırasında kalmıştık değil mi? Hasta yakını olanlar bilir, ışın tedavi odaları, yüksek radyasyon nedeniyle oldukça korunaklıdır, dışarıya radyasyon sızmaması için...

Dolayısıyla o süreçte odanın kapıları kapanır ve o koca makinelerle baş başa kalır insan...

Canı isteyen sıkılır, isteyen korkar, üzülür, kaderine isyan eder ama benim gibi birkaç tahtası noksan olanlar, beyin egzersizi yapar...

Dün ilk beyin ışınlamamı alırken hafızamdaki telefon numaralarını tazeledim, baktım tedavi süresi hala dolmamış, bu sefer o kıt İngilizcemle günleri ve ayları saymaya başladım... Ama Ekim ve Aralık da feci takıldım ki zaten o iki ayı oldum olası karıştırırım...
Bu da çok can sıkıcı... Ne var yani alt tarafı December ve October değil mi? Yok ama kafam bu iki aya basmıyor, ne kadar ezberlemeye çalışsam da hangisi Ekim hangisi Aralık diye, yarım saat geçmeden uçup gidiyorlar yine...

O nedenle bugün daha fazla gerilmemek için 100´den 0´a doğru (yine İngilizce) saymayı denedim... Kısmen daha kolaydı...

Şimdi aslı sorunum şu: Yarın ne düşünmeliyim, hangi beyin egzersizini yapmalıyım?

Gerçi bulamasam çok da sorun değil, bu sefer hayal kurarım... Ne de olsa beni mutlu kılan o kadar çok şey var ki, fazla zorlamaya gerek duymuyorum...

Ve ışın bitip de hastaneden ayrılınca ver elini koca gün...
Hepsi benim yani...
Önce biraz evde istirahat mi etse