Medya
16 Eyl 2012 10:02 Son Güncelleme: 23 Kas 2018 14:08

BİR GAZETECİNİN FERYADI; "ÇOK YALNIZIM"

İsmail Küçükkaya, Mustafa Balbay ve annesi arasında yaşanan duygusal bir olayı köşesine taşıdı!

Mustafa Balbay: 'Çok yalnızım'

Hem Hakan Tartan (Konak Belediye Başkanı) hem de Mustafa Sarıgül peş peşe arayıp davet etmişlerdi.
Dün sabah Maçka Sanat Parkı'nda iki belediyenin işbirliği ile 'Şişli'de İzmir Günleri' vardı.
İyi hazırlanmışlar, bayağı da kalabalıktı. İstanbul'da hafif bir İzmir rüzgarı estirdiler. Yaklaşık iki saat sonra etkinlik açılışı yapılmıştı ve bizler de yemeğe geçmiştik. Yuvarlak bir masada 9-10 kişiyiz. Ertuğrul Özkök ve ben, siyasilerden Sarıgül ve Tartan, sanat dünyasından da Kadir İnanır ve Ali Kocatepe...

Tahmin edeceğiniz gibi söz siyasetten açıldı, ağırlıklı olarak da CHP'den...
Kadir İnanır'ın gündelik hayattan edindiği gözlemleri ve buradan çıkardığı siyasi yorum ve analizleri gerçekten çok etkileyiciydi. Çok sıkı CHP eleştirileri vardı. Kılıçdaroğlu bir gün vakit ayırsa da İnanır'ı dinlese...
Bir süre sonra Ertuğrul Özkök ayrıldı...
Hakan Tartan sözü çarpıcı bir noktaya taşıdı. Bir gün önce Silivri'ye gitmiş. Mustafa Balbay'ı ve Mehmet Haberal'ı ziyaret etmiş. Anlattıkları çok dokunaklıydı. Kendisi de bütün gece ağlamış. Güç oyunlarının, iktidar mücadelelerinin, politik entrikaların, büyük büyük hedeflerin anlamını yitirdiği, yüreklere hitap eden gözlemlerdi. Tamamen sohbet ortamındaydık. Ben sonradan gazeteye geldim. Haberleri tartıştık, Türkiye'nin gündemini... Bunları yazmadan edemedim. Balbay'la başladı. İşte kendisi de eski bir gazeteci olan Hakan Tartan'ın, bir meslektaşımız Mustafa Balbay'la ilgili anlattıkları...

EVLADININ ELİNİ ÖPEN 75'LİK ANNENİN ÖZLEMİ
'Dün mahkeme günüydü. Aynı zamanda hakimden izin alınarak açık görüş yapıldı. Ben de hem eski bakan hem belediye başkanı hem de her ikisini 30 yıldır tanıyan bir arkadaşları olarak gerekli izinleri aldım. Balbay görüşe arabayla getirildi. Bir ara ışıkta araba yavaşladı ve durdu. Annesi de oradaydı. Koştu, arabanın açık camından elini uzattı, Mustafa'nın elini tuttu ve öpmeye başladı. Öptü, öptü... İşte bu sahne gece boyu gözümün önünden gitmedi, ben de ağladım, ağladım... Görüşürken de Mustafa beni altüst eden şunları söyledi; 'Hakan ben ne yaptım, dört yıla yakındır tecrit halindeyim. Bu kadar ağır ne suç işledim? Çok yalnızım. Burada çok yalnızım. Dört adımlık bu karanlık odadayım. Mahkemeye bile gelen yok.'

Hakan Tartan'ın anlattıklarının devamını yazmak uygun düşmeyebilir. Bir meslektaşımızın duygularını ve ıstırabını anlatmaya buraya kadarki bölüm bile yeter de artar bile.

HABERAL: 'CHP'YE GİRMESEM ÇOKTAN ÇIKMIŞTIM'
Tartan, sonra Haberal'la olan görüşmesinden şu sözleri aktardı:
'Çok büyük zulüm çektik, çekiyoruz. Ben bilimadamıyım. Dünyanın her yerinde bilim çevrelerinde, tıp dünyasında tanınıyorum. Bilim yapacak yerde cezaevinde ömür çürütüyorum. CHP'ye girmesem çoktan çıkmıştım. Tıp çevreleri konuşmaya başlamıştı, dünyanın çeşitli üniversitelerinden ilanlar veriyorlardı. Haklılığımın anlaşılması için ses çıkıyordu. Şimdi onlar da kesildi. Türkiye'ye gelen Kraliçe bile benden söz etmeye hazırlanıyordu. Bak Aziz Yıldırım nasıl çıktı. Sevenlerimiz ve masum olduğumuza inananlar bizi yalnız bırakmasın. Şurada 40-50 kişi olsa, hakim de bizler de insan yüzü görmüş oluruz. Ortamdan etkileniyor insanlar. Unutulduk.'
Kadir İnanır burada araya girdi. 'Haberal zaten CHP'li değildir ki... Ömrü boyunca merkez sağdaydı' dedi.

Hakan Tartan uzun uzun anlattı. Burada kesmek en iyisi. Balbay'ın ve Haberal'ın sözleri Silivri'deki havayı anlatıyor. Balbay'ın köşesinde dün '1290 gündür tutuklu. Hücrede 566'ncı gün. Milli irade 462 gündür tutuklu' yazıyordu. İsterseniz rakamları bir defa daha okuyun. 1290 gündür tutuklu...
İklim değişiyor arkadaşlar.
Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tutuklandıkları günden beri hava yumuşuyor.
Kamuoyu da belli konuların ayırdına varıyor.
Ergenekon var mı yok mu? çizgisinden 'yaşın yanında kuru yanmasın', hassasiyetine, 'usul ve esas ayrımına' geçiliyor.
Bir taraf için hepsi şeriatçı, diğer taraf için hepsi darbeci toptancılığından kurtuluyoruz. 'Suç ve ceza denge/sizliği' artık dikkat çekmeye ve önemsenmeye başlandı.
Takip edenler biliyor, Başbakan Erdoğan'ın Nedim Şener ve Ahmet Şık olayından bu yana meselelere daha farklı baktığına inanıyorum. Onun kafasında da acabalar belirmiş olmalı. Açıklamalarından bunu anlıyoruz. Daha özgürlükçü bir hava ihtiyacını görüyor.
Bütün gazetecilerin ve milletvekillerinin özgür kalması hiç kimseyi küçültmez. Tam tersine büyütür. Uzun tutukluluk konusu gerçekten kamu vicdanını yaralıyor. Doğrusu benim vicdanım sızlıyor. Üzülüyorum. Bir gazetecinin demir parmaklıklar ardında geçen dört yılının acısını yüreğimde hissediyorum.

İsmail KÜÇÜKKAYA / AKŞAM