BİR GAZETECİNİN FERYADI; "ÇOK YALNIZIM"
İsmail Küçükkaya, Mustafa Balbay ve annesi arasında yaşanan duygusal bir olayı köşesine taşıdı!
Mustafa Balbay: 'Çok yalnızım'
Hem Hakan Tartan (Konak Belediye Başkanı) hem de Mustafa Sarıgül
peş peşe arayıp davet etmişlerdi.
Dün sabah Maçka Sanat Parkı'nda iki belediyenin işbirliği ile
'Şişli'de İzmir Günleri' vardı.
İyi hazırlanmışlar, bayağı da kalabalıktı. İstanbul'da hafif bir
İzmir rüzgarı estirdiler. Yaklaşık iki saat sonra etkinlik açılışı
yapılmıştı ve bizler de yemeğe geçmiştik. Yuvarlak bir masada 9-10
kişiyiz. Ertuğrul Özkök ve ben, siyasilerden Sarıgül ve Tartan,
sanat dünyasından da Kadir İnanır ve Ali Kocatepe...
Tahmin edeceğiniz gibi söz siyasetten açıldı, ağırlıklı olarak
da CHP'den...
Kadir İnanır'ın gündelik hayattan edindiği gözlemleri ve buradan
çıkardığı siyasi yorum ve analizleri gerçekten çok etkileyiciydi.
Çok sıkı CHP eleştirileri vardı. Kılıçdaroğlu bir gün vakit ayırsa
da İnanır'ı dinlese...
Bir süre sonra Ertuğrul Özkök ayrıldı...
Hakan Tartan sözü çarpıcı bir noktaya taşıdı. Bir gün önce
Silivri'ye gitmiş. Mustafa Balbay'ı ve Mehmet Haberal'ı ziyaret
etmiş. Anlattıkları çok dokunaklıydı. Kendisi de bütün gece
ağlamış. Güç oyunlarının, iktidar mücadelelerinin, politik
entrikaların, büyük büyük hedeflerin anlamını yitirdiği, yüreklere
hitap eden gözlemlerdi. Tamamen sohbet ortamındaydık. Ben sonradan
gazeteye geldim. Haberleri tartıştık, Türkiye'nin gündemini...
Bunları yazmadan edemedim. Balbay'la başladı. İşte kendisi de eski
bir gazeteci olan Hakan Tartan'ın, bir meslektaşımız Mustafa
Balbay'la ilgili anlattıkları...
EVLADININ ELİNİ ÖPEN 75'LİK ANNENİN
ÖZLEMİ
'Dün mahkeme günüydü. Aynı zamanda hakimden izin
alınarak açık görüş yapıldı. Ben de hem eski bakan hem belediye
başkanı hem de her ikisini 30 yıldır tanıyan bir arkadaşları olarak
gerekli izinleri aldım. Balbay görüşe arabayla getirildi. Bir ara
ışıkta araba yavaşladı ve durdu. Annesi de oradaydı. Koştu,
arabanın açık camından elini uzattı, Mustafa'nın elini tuttu ve
öpmeye başladı. Öptü, öptü... İşte bu sahne gece boyu gözümün
önünden gitmedi, ben de ağladım, ağladım... Görüşürken de Mustafa
beni altüst eden şunları söyledi; 'Hakan ben ne yaptım, dört yıla
yakındır tecrit halindeyim. Bu kadar ağır ne suç işledim? Çok
yalnızım. Burada çok yalnızım. Dört adımlık bu karanlık odadayım.
Mahkemeye bile gelen yok.'
Hakan Tartan'ın anlattıklarının devamını yazmak uygun düşmeyebilir. Bir meslektaşımızın duygularını ve ıstırabını anlatmaya buraya kadarki bölüm bile yeter de artar bile.
HABERAL: 'CHP'YE GİRMESEM ÇOKTAN
ÇIKMIŞTIM'
Tartan, sonra Haberal'la olan görüşmesinden
şu sözleri aktardı:
'Çok büyük zulüm çektik, çekiyoruz. Ben bilimadamıyım. Dünyanın her
yerinde bilim çevrelerinde, tıp dünyasında tanınıyorum. Bilim
yapacak yerde cezaevinde ömür çürütüyorum. CHP'ye girmesem çoktan
çıkmıştım. Tıp çevreleri konuşmaya başlamıştı, dünyanın çeşitli
üniversitelerinden ilanlar veriyorlardı. Haklılığımın anlaşılması
için ses çıkıyordu. Şimdi onlar da kesildi. Türkiye'ye gelen
Kraliçe bile benden söz etmeye hazırlanıyordu. Bak Aziz Yıldırım
nasıl çıktı. Sevenlerimiz ve masum olduğumuza inananlar bizi yalnız
bırakmasın. Şurada 40-50 kişi olsa, hakim de bizler de insan yüzü
görmüş oluruz. Ortamdan etkileniyor insanlar. Unutulduk.'
Kadir İnanır burada araya girdi. 'Haberal zaten CHP'li değildir
ki... Ömrü boyunca merkez sağdaydı' dedi.
Hakan Tartan uzun uzun anlattı. Burada kesmek en iyisi.
Balbay'ın ve Haberal'ın sözleri Silivri'deki havayı anlatıyor.
Balbay'ın köşesinde dün '1290 gündür tutuklu. Hücrede 566'ncı gün.
Milli irade 462 gündür tutuklu' yazıyordu. İsterseniz rakamları bir
defa daha okuyun. 1290 gündür tutuklu...
İklim değişiyor arkadaşlar.
Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tutuklandıkları günden beri hava
yumuşuyor.
Kamuoyu da belli konuların ayırdına varıyor.
Ergenekon var mı yok mu? çizgisinden 'yaşın yanında kuru yanmasın',
hassasiyetine, 'usul ve esas ayrımına' geçiliyor.
Bir taraf için hepsi şeriatçı, diğer taraf için hepsi darbeci
toptancılığından kurtuluyoruz. 'Suç ve ceza denge/sizliği' artık
dikkat çekmeye ve önemsenmeye başlandı.
Takip edenler biliyor, Başbakan Erdoğan'ın Nedim Şener ve Ahmet Şık
olayından bu yana meselelere daha farklı baktığına inanıyorum. Onun
kafasında da acabalar belirmiş olmalı. Açıklamalarından bunu
anlıyoruz. Daha özgürlükçü bir hava ihtiyacını görüyor.
Bütün gazetecilerin ve milletvekillerinin özgür kalması hiç kimseyi
küçültmez. Tam tersine büyütür. Uzun tutukluluk konusu gerçekten
kamu vicdanını yaralıyor. Doğrusu benim vicdanım sızlıyor.
Üzülüyorum. Bir gazetecinin demir parmaklıklar ardında geçen dört
yılının acısını yüreğimde hissediyorum.
İsmail KÜÇÜKKAYA / AKŞAM