06 Eki 2010 08:36
Son Güncelleme: 23 Kas 2018 11:41
BİR GAZETECİ 96 ÜNLÜDEN ALDIĞI YEMEK TARİFLERİNİ KİTAP YAPTI!
Ertuğrul Özkök'ten tek kişilik hakuna matata salatası, Doğan Hızlan'dan sıhhi karnıyarık, 96 ünlüden yemek tarifi..
Mutfakta kim var? Aynur Tartan var!
“Yaşanmış hikâyeler” nasıl etkiliyse, “bizzat denenmiş yemek tarifleri” de öyle. Ertuğrul Özkök’ten tek kişilik hakuna matata salatası, Doğan Hızlan’dan sıhhi karnıyarık, Haşmet Babaoğlu’ndan tutku böreği, Müjde Ar’dan erikli bonfile, Refik Durbaş’tan şiirli ve konçertolu soslu terbiyeli kereviz... İlginizi çekmez mi? Benim çekti.
Her hafta bir röp yapabilmek için kendimi helak ettiğimden, 96 kişiye ulaşıp, her birinden tarif almanın ne manaya geldiğini tahmin edebiliyorum. Ne kadar zahmetli bir iş olduğunu... Aynur Tartan, delidolu ve iyi kalpli bir kadın. Ünlü dostlarından, hızlıca yapılan, favori yemek tariflerini alıp “Mutfakta kim var!” diye bir kitap yaptı. Ve bu aralar çok mutlu. Kitabı, üçüncü baskıyı yaptı çünkü.Tartan’ın eylemlerinin devamı gelecek, benden söylemesi...
- Böyle bir kitap yazmak nereden aklınıza geldi?
Ben yemek yapmayı seviyorum. Dostlarım gelsin, ben onlarla soframı paylaşayım, yiyelim, içelim, sohbet edelim. Ve o dostlar aynı zamanda bana yıllardır, “Şu yemek tariflerinden bir kitap yapsana, bunları bir yerde toplasana” deyip dururlardı. Sonunda hayatımda yol gösterici olduğuna inandığım büyüklerim de aynı şeyi söyleyince “Galiba artık zamanıdır” dedim. Kolları sıvadım.
- O insanlara pekâlâ “Hayatın anlamı nedir” diye de sorabilirdiniz? Neden yemek tarifi istediniz?
Yok özel bir sebebi. Bunca tarifi de, yemek kitabı yazmak için biriktirmemiştim. Yıllar içinde hayatıma, mutfağıma lezzet katan dostlardı onlar. Bu kitap da böyle bir dost masasında, dostların fikirleriyle çıktı. Hayatın anlamına gelince, vallahi güzel fikir, ikinci kitabımı çıkarınca, adını Ayşe Arman koydu, fikri de o verdi diyeceğim. İlk görüşmeyi de hemen sizinle yapalım olur mu?
- Yemek, sizin için ne ifade ediyor?
Benim için yemek, aile, dostluk, kutlama, dertleşme, keyif, paylaşma demek. Yemek, aslında hayatın kendisi demek...
- Hangi yemeği hayatınızdan çekip alsak, perişan olursunuz?
Kahvaltı. Kahvaltıyı hayatımdan alırsanız mahvolurum. Lezzetli domatesler, üstüne mis gibi Ege zeytinyağı yanında beyaz peynir, İzmir, Erzincan tulum. Tazecik yeşillikler. Kahvaltı benim olmazsa olmazım. Üç öğün kahvaltı yapabilirim.
- Öyle bir yemek söyleyin ki, kocanız “Onu Aynur’dan iyi kimse yapamaz!” desin...
Ayy, hangisini desem! Aslında yaptığım her yemeği bayılarak yer. Ama zeytinyağlılarımı da otlarımı da özel olarak sever. Bir de herhalde, en keyifli tariflerle yaptığım, hayatımıza en özel lezzetleri getiren iki çocuğumuzu...
- Mutfakta mı daha iyisiniz, iş hayatında mı?
Sırası gelmişken kendimi biraz methedeyim: En iyi aşçı benim, en iyi iş kadını da, şimdi en iyi yazar da (kahkaha atıyor...)
- Eski gazeteci, hep gazeteci mi?
Gazetecinin eskisi yenisi, genci yaşlısı olmaz. Gazeteci doğdun mu, gazeteci ölürsün...
- Bu kitabı, gazeteci refleksinizle mi kotardınız?
Tabii ki. Biraz gazeteci refleksi, biraz iletişim becerisi, eh biraz da organizasyon yaratıcılığı... Hepsi birleşti, bu kitap çıktı ortaya.
- O kadar insan gerçekten dostunuz mu?
Evet, dostlarım, komşularım, büyüklerim. Uzun yıllardır hayatımda var olan insanlar. Ancak, kitap fikri doğduktan sonra yeni dostluklar da başlattım.
- Ne kadar çok dostunuz var sizin!
Ne güzel değil mi? İlişkileri dostluğa çevirebilmek. Kendimi gerçekten şanslı buluyorum. İnsanın hayatındaki en büyük zenginlik, bu olsa gerek.
- Hepsine nasıl ulaştınız?
Özel bir gayretim olmadı. Onlar zaten benim telefonumun ucundaki isimlerdi. Sonradan katılan diğer isimlere de, yine ortak dostlar aracılığıyla ulaştım.
- Bu isimleri neye göre seçtiniz?
Seçmedim. Kimisiyle birlikte büyüdüm, kimisiyle birlikte çalıştım. Kimisi aile büyüğüm, kimisi bana yol gösteren, hayatıma kılavuzluk eden insan. Ama kitap sayesinde yeni dostlarım da oldu. Onlar da artık benim hayatımın bir parçası. İnanıyorum ki, onlarla da pek çok yeni duyguyu, hayatı paylaşacağım...
- Bu kitabı hazırlarken ne kadar zorlandınız, eğlendiniz, güldünüz?
Hiç zorlanmadım. Aksine çok keyif aldım. Bazı hikâyelere güldüm, bazısında hüzünlendim. Kimi tarifi, “Neden ben bilmiyorum” diye kıskandım. Yemeklerin fotoğraflarını çektiğimiz aşamadaysa, bütün mahalle çok eğlendik, çok yedik, çok güldük, süsledik püsledik, fotoğrafladık, resimledik. Fotoğrafçı arkadaşım Yeşim’le yaptığımız yemek tabaklarına hayran olduk, yemeye, yedirmeye kıyamadık. Zaten yemekleri fotoğrafladığımız dönemde kapı hep açıktı. Herkes geldi, gitti, baktı, yedi. Yayın aşamasındaysa Doğan Kitap’taki arkadaşlarla yemek sohbetleri ettik. Ne zaman gitsem, içlerinden biri, “Ay şu tarifi denedim, çok güzel oldu” diyordu. Kimisi, “Ya o yemeğin hikâyesi ne güzelmiş!” dedi. Onlarla da tarifler aldık verdik. İnsan yaptığı işi sevmeli, keyif almalı. Biz öyleydik...
Aldatılan patates püresi
- Ne öğrendiniz bu kitabı hazırlarken?
İki şey. Birincisi, meğer ben alaylı bir mutfak stilistiymişim de haberim yokmuş! İkincisi, yıllardır severek yaptığım şey, meğer piyasada bir meslekmiş. Bir de tabii; yemeğin, insan karakterini, kişiliğini belirleyen ya da yansıtan bir unsur olduğunu öğrendim. Mesela, Kemal Kılıçdaroğlu’nunki mütevazı kişiliğine çok uygun bir tarifti, şekerli yoğurt tarifi verdi. Ya da Ertuğrul Özkök, “hakuna makaka salatası”nı anlattı. Ertuğrul Özkök’ün eğlenceli kişiliğini bu salatadan daha iyi ne yansıtabilir?
- En çok hangi tariflerden etkilendiniz?
Haşmet’in “Tutku Böreği”nden. Bekir Coşkun’un “Karagün Aşı” ve Funda Özkalyoncu’nun “Aldatılan Patates Püresi” hikâyeleri ise içimi acıttı.
- Hiç, “Dur şunu bir deneyeyim” diye merakla denediğiniz bir tarif oldu mu?
Öyle değil, ama şöyle dedim: “Kalkıp bir Mustafa Sarıgül’e gitsem de, bir kahvaltı hazırlasa, tarifinde anlattığı gibi bir menemen yapsa. Biraz da acılı olsa. Yanına da en güzelinden Erzincan tulumu...”
- Piyasada bir sürü yemek kitabı varken, neden insanlar sizin kitabınızı satın alsın?
Ben olsam alırdım! Çünkü fonksiyonel, çünkü kolay, çünkü bu kitap birçok tarifi mutfağımıza, birçok hikâyeyi de hayatımıza sokacak...
- Başka ne tür projeler var yolda?
Sizden aldığım kopyayla “Hayatın Anlamı Nedir?” kitabı! Hemen başlıyorum.. Belki bir de televizyon programı... Ne dersiniz güzel olmaz mı?
Ayşe ARMAN / HÜRRİYET
“Yaşanmış hikâyeler” nasıl etkiliyse, “bizzat denenmiş yemek tarifleri” de öyle. Ertuğrul Özkök’ten tek kişilik hakuna matata salatası, Doğan Hızlan’dan sıhhi karnıyarık, Haşmet Babaoğlu’ndan tutku böreği, Müjde Ar’dan erikli bonfile, Refik Durbaş’tan şiirli ve konçertolu soslu terbiyeli kereviz... İlginizi çekmez mi? Benim çekti.
Her hafta bir röp yapabilmek için kendimi helak ettiğimden, 96 kişiye ulaşıp, her birinden tarif almanın ne manaya geldiğini tahmin edebiliyorum. Ne kadar zahmetli bir iş olduğunu... Aynur Tartan, delidolu ve iyi kalpli bir kadın. Ünlü dostlarından, hızlıca yapılan, favori yemek tariflerini alıp “Mutfakta kim var!” diye bir kitap yaptı. Ve bu aralar çok mutlu. Kitabı, üçüncü baskıyı yaptı çünkü.Tartan’ın eylemlerinin devamı gelecek, benden söylemesi...
- Böyle bir kitap yazmak nereden aklınıza geldi?
Ben yemek yapmayı seviyorum. Dostlarım gelsin, ben onlarla soframı paylaşayım, yiyelim, içelim, sohbet edelim. Ve o dostlar aynı zamanda bana yıllardır, “Şu yemek tariflerinden bir kitap yapsana, bunları bir yerde toplasana” deyip dururlardı. Sonunda hayatımda yol gösterici olduğuna inandığım büyüklerim de aynı şeyi söyleyince “Galiba artık zamanıdır” dedim. Kolları sıvadım.
- O insanlara pekâlâ “Hayatın anlamı nedir” diye de sorabilirdiniz? Neden yemek tarifi istediniz?
Yok özel bir sebebi. Bunca tarifi de, yemek kitabı yazmak için biriktirmemiştim. Yıllar içinde hayatıma, mutfağıma lezzet katan dostlardı onlar. Bu kitap da böyle bir dost masasında, dostların fikirleriyle çıktı. Hayatın anlamına gelince, vallahi güzel fikir, ikinci kitabımı çıkarınca, adını Ayşe Arman koydu, fikri de o verdi diyeceğim. İlk görüşmeyi de hemen sizinle yapalım olur mu?
- Yemek, sizin için ne ifade ediyor?
Benim için yemek, aile, dostluk, kutlama, dertleşme, keyif, paylaşma demek. Yemek, aslında hayatın kendisi demek...
- Hangi yemeği hayatınızdan çekip alsak, perişan olursunuz?
Kahvaltı. Kahvaltıyı hayatımdan alırsanız mahvolurum. Lezzetli domatesler, üstüne mis gibi Ege zeytinyağı yanında beyaz peynir, İzmir, Erzincan tulum. Tazecik yeşillikler. Kahvaltı benim olmazsa olmazım. Üç öğün kahvaltı yapabilirim.
- Öyle bir yemek söyleyin ki, kocanız “Onu Aynur’dan iyi kimse yapamaz!” desin...
Ayy, hangisini desem! Aslında yaptığım her yemeği bayılarak yer. Ama zeytinyağlılarımı da otlarımı da özel olarak sever. Bir de herhalde, en keyifli tariflerle yaptığım, hayatımıza en özel lezzetleri getiren iki çocuğumuzu...
- Mutfakta mı daha iyisiniz, iş hayatında mı?
Sırası gelmişken kendimi biraz methedeyim: En iyi aşçı benim, en iyi iş kadını da, şimdi en iyi yazar da (kahkaha atıyor...)
- Eski gazeteci, hep gazeteci mi?
Gazetecinin eskisi yenisi, genci yaşlısı olmaz. Gazeteci doğdun mu, gazeteci ölürsün...
- Bu kitabı, gazeteci refleksinizle mi kotardınız?
Tabii ki. Biraz gazeteci refleksi, biraz iletişim becerisi, eh biraz da organizasyon yaratıcılığı... Hepsi birleşti, bu kitap çıktı ortaya.
- O kadar insan gerçekten dostunuz mu?
Evet, dostlarım, komşularım, büyüklerim. Uzun yıllardır hayatımda var olan insanlar. Ancak, kitap fikri doğduktan sonra yeni dostluklar da başlattım.
- Ne kadar çok dostunuz var sizin!
Ne güzel değil mi? İlişkileri dostluğa çevirebilmek. Kendimi gerçekten şanslı buluyorum. İnsanın hayatındaki en büyük zenginlik, bu olsa gerek.
- Hepsine nasıl ulaştınız?
Özel bir gayretim olmadı. Onlar zaten benim telefonumun ucundaki isimlerdi. Sonradan katılan diğer isimlere de, yine ortak dostlar aracılığıyla ulaştım.
- Bu isimleri neye göre seçtiniz?
Seçmedim. Kimisiyle birlikte büyüdüm, kimisiyle birlikte çalıştım. Kimisi aile büyüğüm, kimisi bana yol gösteren, hayatıma kılavuzluk eden insan. Ama kitap sayesinde yeni dostlarım da oldu. Onlar da artık benim hayatımın bir parçası. İnanıyorum ki, onlarla da pek çok yeni duyguyu, hayatı paylaşacağım...
- Bu kitabı hazırlarken ne kadar zorlandınız, eğlendiniz, güldünüz?
Hiç zorlanmadım. Aksine çok keyif aldım. Bazı hikâyelere güldüm, bazısında hüzünlendim. Kimi tarifi, “Neden ben bilmiyorum” diye kıskandım. Yemeklerin fotoğraflarını çektiğimiz aşamadaysa, bütün mahalle çok eğlendik, çok yedik, çok güldük, süsledik püsledik, fotoğrafladık, resimledik. Fotoğrafçı arkadaşım Yeşim’le yaptığımız yemek tabaklarına hayran olduk, yemeye, yedirmeye kıyamadık. Zaten yemekleri fotoğrafladığımız dönemde kapı hep açıktı. Herkes geldi, gitti, baktı, yedi. Yayın aşamasındaysa Doğan Kitap’taki arkadaşlarla yemek sohbetleri ettik. Ne zaman gitsem, içlerinden biri, “Ay şu tarifi denedim, çok güzel oldu” diyordu. Kimisi, “Ya o yemeğin hikâyesi ne güzelmiş!” dedi. Onlarla da tarifler aldık verdik. İnsan yaptığı işi sevmeli, keyif almalı. Biz öyleydik...
Aldatılan patates püresi
- Ne öğrendiniz bu kitabı hazırlarken?
İki şey. Birincisi, meğer ben alaylı bir mutfak stilistiymişim de haberim yokmuş! İkincisi, yıllardır severek yaptığım şey, meğer piyasada bir meslekmiş. Bir de tabii; yemeğin, insan karakterini, kişiliğini belirleyen ya da yansıtan bir unsur olduğunu öğrendim. Mesela, Kemal Kılıçdaroğlu’nunki mütevazı kişiliğine çok uygun bir tarifti, şekerli yoğurt tarifi verdi. Ya da Ertuğrul Özkök, “hakuna makaka salatası”nı anlattı. Ertuğrul Özkök’ün eğlenceli kişiliğini bu salatadan daha iyi ne yansıtabilir?
- En çok hangi tariflerden etkilendiniz?
Haşmet’in “Tutku Böreği”nden. Bekir Coşkun’un “Karagün Aşı” ve Funda Özkalyoncu’nun “Aldatılan Patates Püresi” hikâyeleri ise içimi acıttı.
- Hiç, “Dur şunu bir deneyeyim” diye merakla denediğiniz bir tarif oldu mu?
Öyle değil, ama şöyle dedim: “Kalkıp bir Mustafa Sarıgül’e gitsem de, bir kahvaltı hazırlasa, tarifinde anlattığı gibi bir menemen yapsa. Biraz da acılı olsa. Yanına da en güzelinden Erzincan tulumu...”
- Piyasada bir sürü yemek kitabı varken, neden insanlar sizin kitabınızı satın alsın?
Ben olsam alırdım! Çünkü fonksiyonel, çünkü kolay, çünkü bu kitap birçok tarifi mutfağımıza, birçok hikâyeyi de hayatımıza sokacak...
- Başka ne tür projeler var yolda?
Sizden aldığım kopyayla “Hayatın Anlamı Nedir?” kitabı! Hemen başlıyorum.. Belki bir de televizyon programı... Ne dersiniz güzel olmaz mı?
Ayşe ARMAN / HÜRRİYET